Sergisine kavuşan sanatçı Büyük Saim

Güncelleme Tarihi:

Sergisine kavuşan sanatçı Büyük Saim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

Milli Reasürans Sanat Galerisi, sanat tarihinin unutulmuş sayfaları arasında kaybolmuş bir büyük sanatçıyı, ‘‘Doğumunun 100. Yılında Unutulmuş Bir Ressam: Saim Özeren (1900-1964)'' sergisi ve kitabıyla hatırlatıyor. Sergi 26 Ekim'e kadar sürecek.

Modern Türk resminin kurucularından olan, kuşağının idolü haline gelen, küskünlüklerle geçen hayatı boyunca resimden hiççkopmayan, ölümünden sonra unutulan sanatçı, böylece, hep hayalini kurduğu kişisel sergisine kavuşmuş oluyor.

Mahmut Cûda'nın ‘‘Boğulan nice büyük istidadı o temsil etti'' dediği Saim Özeren'in sanat yaşamı büyük hayal kırıklıklarıyla dolu. 1915'te girdiği sanılan Sanayi-i Nefise Mektebi'nde (bugünkü Güzel Sanatlar Akademisi) İbrahim Çallı'nın ilk öğrencileri arasında yer alan Özeren, Şerif Akdik, Refik Epikman, Elif Naci, Mahmut Cuda, Muhittin Sebati, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi, Cevat Dereli, Fahrettin Arkunlar, Hamit Görele, Halil Dikmen, Eşref Üren, Cemal Tollu, Turgut Zaim gibi Cumhuriyet döneminin ve modern Türk resminin kurucusu ilk kuşak ressamlarıyla birlikte okumuş. Öğrenimi sırasında, kendisiyle aynı ismi taşıyan bir başka öğrenciden ayırt etmek için arkadaşları ona ‘‘Büyük Saim'' derlermiş. Zamanla bu sıfat, yeteneği ve zekásıyla arkadaşları arasında sivrilince sanatsal bir niteleme halini almış.

1924'te Akademi'ye giren Zühtü Müridoğlu'nun sonradan, ‘‘Saim çok şımartılmış, göklere çıkarılmış, neredeyse okulun simgesi haline gelmişti... Benim o zamanki değerlendirmeme göre resmi çok iyiydi. Yani o kadar abartılmayı hak etmişti. Akademi'de müdür gibiydi. Çallı'dan başka herkese kafa tutardı. Çallı'nın da asistanı gibiydi. Onun birçok resmine Saim'in yardım ettiği söylenir. Zeki, yetenekli ve esprili biriydi'' dediği Saim Özeren'in etrafındaki bu parlak hale, 1924'te yapılan Avrupa Yarışmasını kazanamayınca sönmüş. Farklı şekillerde yorumlanan bu başarısızlık ve akademi çevresinin kasıtlı engellemesinin rolü olduğu iddia edilen bu sonuç, başta kendisi olmak üzere herkesi şaşırtmış.

1922'de babasını kaybeden ve geçim sıkıntısı içinde olan Özeren, on bir yıl çalıştığı Akademi'den 1926'da çıkışını almış. Okuldayken mi, çıktıktan hemen sonra mı, belli olmayan bir tarihte tekrar Avrupa Yarışmasına katılan, bu kez kazanan, ancak sağlık muayenesinde ‘‘Miyoptur, bu öğrenimi yapamaz'' raporu verilen Özeren'in küskünlüğü daha da artmış. Öğretmenlik sınavına girip 1926'da Erzurum'da ortaokul resim öğretmenliğine başlamış. 38 yıl boyunca aralıksız sürdürdüğü öğretmenliği, 1964'te İstanbul'da ölümüyle noktalanmış.

Anadolu'da öğretmenlik

Daha öğrenciyken, arkadaşlarıyla birlikte Cumhuriyet sonrasının ilk plastik sanatlar topluluğu olan ‘‘Yeni Resim Cemiyeti''nin kuruluşunda yer alan, eserleri o dönemin en önemli sanat etkinliği olan Galatasaray sergilerine seçilen Saim Özeren, ilk ve tek sergisini 1928'de Erzurum'da açmış. O sırada şehirde bulunan ve sergiyi gezen Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Necati Bey beğendiği bir resmi bakanlık adına satın almış. Bu resim bugün Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunuyor.

Erzurum'dan sonra 1929'da Trabzon'da göreve başlayan ve 1938'de oradan ayrılan Özeren, 1939'da İstanbul'da göreve başlamış. O tarihe kadar İstanbul'daki hiçbir sergide eserleri yer almayan Özeren, 1938'de başlayan Yurt Gezileri için seçilen ilk on ressam içinde yer almış. Bu çerçevede, Eylül 1938'de bir ay boyunca Konya'da kalan ve dönüşünde jüriye altı resim teslim eden Özeren'in eserleri Ankara'da Birinci Yurt Gezisi sergisinde sergilenmiş. Tekrar hatırlanan, olumlu eleştiriler alan, yeniden hayata dönüp resim dünyasına katılan sanatçı, 1939'da İstanbul'da Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği'nin sergilerine eserler vermiş, 1942'de Yurt Gezilerine ikinci kez seçilmiş ve Hakkari'ye gitmiş, orada yaptığı resimler de Ankara'da sergilenmiş. O tarihe kadar bağımsız sanatçı olarak kalan Özeren, 1945'te Güzel Sanatlar Birliği'ne üye olmuş ve 1945-1960 arası Devlet Resim ve Heykel Sergilerine katılmış.

Keşfedilmeyi bekleyen ressam

Bu arada öğretmenliği de sürdüren sanatçı, emekli olup kendini tamamen resme vermek ve yıllardır beklediği sergisini açmak hayalini ne yazık ki gerçekleştiremedi. 1964'te vefat eden Özeren ölümünden sonra unutuldu. 1985-1988 yıllarında Ferit Edgü'nün, Özeren'in oğlu Erkan Özeren'in kendisine getirdiği resim ve desenleri İstanbul, Ankara ve İzmir Vakko Sanat Galerilerinde sergilemesi sayesinde Saim Özeren adı yıllar sonra tekrar sanat çevrelerinde duyuldu. Ferit Edgü, 1988 İzmir Vakko Sanat Galerisi'ndeki düzenlediği serginin davetiyesinde Özeren'i şu sözlerle anmış: ‘‘Cumhuriyet dönemi ilk Türk resminin ilk kuşağını oluşturan ressamlardan biri olan Saim Özeren, 1930'larda başta hocası İbrahim Çallı ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın hayranlığını kazanmış bir sanatçıydı. 1940'lardan sonra, sanat çevrelerine küserek kendi köşesine çekilen ve resim öğretmenliğiyle yetinen Saim Özeren'in ardında bıraktığı resimler, ilk kez, iki yıl önce Vakko Galerilerinde sergilenmişti. Bu sergide, ailesinde bulunan desen, suluboya ve yağlıboyalarından bir bölümü yer almaktadır. Tüm boyutlarıyla keşfedilmeyi bekleyen bir ressamla karşı karşıyayız.''

1993'te İzmir'de Galeri Artist'te açılan ‘‘Saim Özeren Resim Sergisi''yle bir kez daha hatırlanan ama hálá keşfedilmeyi bekleyen sanatçı hakkındaki ilk katalog 1998'de yine Galeri Artist tarafından gerçekleştirildi. Cumhuriyet'in 75. Yıldönümü nedeniyle Milli Reasürans Sanat Galerisi'nin hazırladığı ‘‘Yurt Gezileri ve Yurt Resimleri (1938-1943)’ sergisi ve kitabında Saim Özeren'in Yurt Gezilerinde yaptığı resimlerden bulunabilenlere yer verildi. Aynı galeri Ocak-Mart 2000'de düzenlediği ‘‘Siyah-Beyaz II'' adlı sergide Saim Özeren'in desenlerine özel bir bölüm ayırdı. Milli Reasürans Sanat Galerisi yöneticisi Amelie Edgü, ‘‘Doğumunun 100. Yılında Unutulmuş Bir Ressam: Saim Özeren (1900-1964)'' sergisi için, ‘‘Bu serginin onun hep yapmayı düşlediği, bütün ömrünü adadığı kişisel sergisi olduğunu düşünüyorum,'' diyor. Böylece büyük bir sanatçı ölümünden sonra sergisine kavuşmuş oluyor.

Milli Reasürans Sanat Galerisi, pazar ve pazartesi hariç her gün açık. Teşvikiye Cad. 43-57, Teşvikiye. Tel: (0212) 230 19 76

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!