Seni sevmeyen ölsün!

Güncelleme Tarihi:

Seni sevmeyen ölsün
Oluşturulma Tarihi: Haziran 23, 2000 00:00

Haberin Devamı

İTÜ'nün yaptığı çalışmada 2010'da öngörülen raylı sistem çalışmaları biterse, minibüslerin ulaşımdaki payı azalacak. Ancak İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek, minibüsçülerin çok güçlü bir lobi olduğunu hatırlatıyor.

İTÜ Ulaştırma Anabilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek, ilerisi için minibüslerin İstanbul trafiğinde üstlenecekleri payın azaltılması gerektiğini, hatta bu konuda çalışmalar yaptıklarını ancak minibüsçü lobisinin buna engel olduğunu iddia ediyor.

‘‘Çok güçlü bir lobileri var. Esnaf dernekleri son derece etkin. Bu yüzden de yerel yönetimler bunların aleyhlerine karar almakta zorlanıyor. Oda başkanlarıyla konuştuğunda ‘Kabul ediyorum bana hat gösterin şehrin dışına çıkayım’ diyorlar ama aslında öyle değil.’’

İstanbul Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanı Ali Kemal Aktürk ise Gerçek'e çok sert yanıt veriyor. Aktürk, Gerçek ile hayatında hiç karşılaşmadığını söyleyerek bilimadamlarını ‘‘minibüsçü düşmanı’’ ilan ediyor.

‘‘Bu adam minibüsçüleri sevmiyor diye öyle konuşmuş. Zaten bunların hepsi öyle. Bilimadamı oldun mu minibüsçü düşmanı olacaksın. Ayrıca bana kimse kent dışına çıkın demedi. Kent dışına çıkmayı asla kabul etmem. Niye çıkacakmışız? Hakkımızı yedirtmem.’’

Raylı sistem çözecek

Büyükşehir Belediyesi APK (Altyapı, Planlama, Koordinasyon) Dairesi, önümüzdeki on yılda ulaşım yollarına düşecek ağırlığı tespit etmeye çalışıyor. Bu çalışma kapsamında minibüslerin payı da belirlenecek. Daire Başkanı Rafet Bozdoğan, bu çalışmayı şöyle anlatıyor:

‘‘Toplu ulaşımın yeniden organizasyonu çerçevesinde minibüslerin İstanbul ulaşımında ne kadar pay sahibi olacağını hesap kitap gösterecek. Bizim planlarımızın bir önemi yok merkezi hükümet de bize bu konuda yardımcı olmalı. Ben minibüsçülere çok yolcu almayın dedim vatandaştan tepki aldım. Ayakta gidecek olan benim, neden karşıyorsun dediler. O yüzden şimdi minibüsler şöyle minibüsler böyle demenin bir faydası yok. Biz ulaşım ana planımızda yer alan raylı sistem projelerimizi gerçekleştirmeye devam edeceğiz. O zaman zaten ister istemez kendileri kalkacaklar.’’

İyi ve kötü senaryo

İTÜ Öğretim Üyesi Haluk Gerçek ise İstanbul'un 2010 yılı için yaptıkları projeksiyonu şöyle anlatıyor:

‘‘İTÜ olarak yaptığımız İstanbul ulaşım ana plan çalışmasında, raylı sistem ve deniz ulaşımına ağırlık verilerek oluşturulacak bir İstanbul ulaşım planında, minibüslerin 2010'daki payları yüzde 12'ye düşecek. Hatların hepsi şehir dışına taşınacak. Öngördüğümüz raylı sistem çalışması bitirilirse 2010'da minibüsler günde 2.2-2.8 milyon insan taşıyacak. Bu projeler gerçekleştirilmezse minibüsler 2010'da günde 4 milyon insana hizmet verecek ve trafik iyiden iyiye içinde çıkılmaz olacak.’’

Minibüsçü zengin olur mu?

İstanbul'da bir minibüs plaka ve hat masraflarıyla birlikte yaklaşık 50 milyara mal oluyor. Bu paranın 21 milyarı minibüsün maliyeti. En pahalı hat ise yaklaşık 60 milyar ile Pendik-Kadıköy hattı. Kentte artık yeni plaka verilmiyor. Hatlar tamamen dolmuş durumda. Plakalar devir yoluyla el değiştiriyor. Kendisinin 6 tane minibüsü olduğunu söyleyen İstanbul Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanı Ali Kemal Aktürk, şunları söylüyor: ‘‘Bir minibüsten mal sahibine günde 20 milyona yakın para kalır. Herkes minibüsçüleri paralı zanneder ama öyle değil. Minibüsçünün parası olmaz, sadece iyi yaşar. Para biriktiremezler. Çünkü kazandıkları paranın içinde arabanın 4-5 yıl içinde değiştirilmesi, tamir masrafları gibi giderleri de vardır. Kazandığı para böyle şeylere gidince el elde baş başta kalırlar.’’

MİNİBÜSÇÜ İMAJI

Sokakta karşınıza çıkan rastgele birkaç kişiye trafikte en çok kimlerden şikayet ediyorsunuz diye sorarsanız, büyük çoğunluk size taksicilerle birlikte minibüsçüleri söylüyor. Giyim, konuşma ve tavırlar açısından toplumun belli kesimleri için minibüsçü tipik bir kötü örnek. Peki minibüsçüler neden sevilmez?

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünsal Oskay

Kaba, zor bir hayat

Sevilmezler çünkü... Minibüslerde yolculuk edenler açısından bakarsak bu insanlarımız kabalığı yaşayan, yaşatan ve yapan insanlardır aynı zamanda. Minibüslerdeki şiddeti, nezaketsizliği, itişme kakışmadan doğan küçük düşme duygularını yaratanlar aslında kendileridir. Minibüsün şoförü açısından bakarsak, direksiyon başında sabahtan akşama ekmek peşinde koşan bu adam yaptığı kabalığı zor algılar. Onun hayatı zaten bütünüyle kabalıklar içinde geçen zor bir hayattır. Durum böyle olunca da sevilmezler tabii.’’

İstanbul Minibüsçüler Esnaf Odası Başkanı Ali Kemal Aktürk

Daha n’aapalım?!

Kamuoyunda kötü bir minibüsçü imajı var. Bu konuda benim şoför arkadaşlarımın da hataları var, kabul ediyorum. Zaten bu yüzden eğitim veriyoruz. Ama son zamanlarda düzelmeye başladık. Kravat taktık, teypleri söktük, traş olduk yine yaranamıyoruz, anlamadık ki kardeşim. Daha naapalım.

Minibüs ve arabesk

Minibüslerin toplumda özdeşleştirildiği bir başka kavram ise arabesk. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünsal Oskay, bu yakıştırmayı, biraz da minibüslere yapılmış bir haksızlık olarak görüyor: ‘‘Minibüslerin arabesk kültürün, dahası arabesk müziğin nedeni olduğu, en azından mekanı olduğu çok doğru değildir. 60'lardan sonra büyüme hızıyla nüfus hızını ayarlayamayan, 70'lerde de büyüme hızı negatif seyreden Türkiye'deki herşey aynı anda arabeskleşmiştir. Minibüse giren bu kültür aynı anda TBMM'ye de girmiştir. Dolayısıyla minibüsü arabeskin beşiği gibi ele alıp tek başına eleştirerek, hayatın bütünü içinde daha köklü bir eleştiri yapmadan işin içinden çıkmak olmaz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!