Güncelleme Tarihi:
‘12 Eylül’e, 11 Eylül biber gazı
'Telefon arızalı’ diye düşündü. Ahizeyi kapattı. Telefon çaldı.
Arayan Ankara Sıkıyönetim eski Komutanı Korgeneral Nihat Özer’di. Menteşe’ye şunları söyledi:
‘Sayın Menteşe, biri karacı, diğeri denizci iki albay sizi almaya gelecek. Genelkurmay’a teşriflerinizi rica ediyoruz.’
İki albay, Menteşe’nin bulunduğu dairenin kapısını çaldı. Son derece saygılıydılar. Denizci albay ‘Hayri Ündül Paşamın hürmetleri var’ dedi. Menteşe, ‘Acelemiz yoksa buyurun birer çay içelim’ diye komutanları evine davet etti. Teşekkür ettiler. Menteşe ile bir albay otomobilin arka koltuğuna oturdu.
Demirel, hayatının en zor gecelerinden birisini yaşıyordu. Birden kapı açıldı. Nahit Menteşe girdi. Söze, ‘Şimdi Genelkurmay Başkanlığı’ndan geliyorum’ diye başladı. Menteşe, bu sözlerinin ardından sustu. Odayı yeniden derin bir sessizlik kapladı. Menteşe devam etti:
‘Ordu bu gece yönetime el koydu. Beni çağırdılar Genelkurmay’a, gittim. Size yakınlığımı bildikleri için benden rica ettiler, git bunu Sayın Başbakan’a söyle, diye. Ama sizi burada tutmak istemiyorlar, Çanakkale’ye götürecekler; Gelibolu’ya. Hanımefendi gelmek isterse onu da alabileceksiniz.’
Demirel, Nazmiye Hanım’ın bulunduğu kata Nahit Menteşe ile birlikte çıktı. Demirel, eşine ihtilal olduğunu, kendisinin Çanakkale’ye götürüleceğini, endişe edecek bir durumun olmadığını söyledi.
Nazmiye Hanım’ın gözleri doldu. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
Sesi titreyerek ‘Seni yalnız bırakmam. Sen neredeysen ben de orada olurum’ dedi. Bu sözler Demirel’i de duygulandırdı. Ona bir kez daha ’Merak edecek bir şey yok. Gelme’ dedi. Süleyman Demirel’in eşinin gelmemesi için ısrar etmesinin nedeni, 1960 ihtilalinde yaşanan bazı çirkinlikleri hatırlamasıydı. ‘Ne olur ne olmaz, sen gelme’ diye yineledi. Nazmiye Demirel, o kritik ve zor gece Demirel’in ‘gelme’ sözlerine, ‘Hayır geleceğim’ diye karşılık veriyordu. Demirel, bir an eşine sarıldı. Öylece kalakaldılar.
Sesi güzel kendi güzel niye ‘Köşk’ oyu çıkmasın
Emniyet Müdürü Ünal Erkan, yardımcısı Ali Akan, Siyasi Şube Müdürü Haluk Bahçekapılı, Trafik Şube Müdürü Barbaros Aydın, Asayiş Şube Müdürü Tahsin Gürdal, Personel Şube Müdürü Hayati Uyar komutanlarla sohbet ediyordu. Personel Şube Müdürü Hayati Uyar, olaylara isyan ediyor, ‘Vallahi Atatürk yaşasaydı çizmelerini giyer bu olaylara hemen müdahale ederdi. Nedir bu insanların çektiği’ diye söylendi. Bazıları, ‘İçki içmeyen Hayati bu gece içki içip sarhoş mu oldu?’ diye düşündü. Bazı emniyetçiler konuyu değiştirmek istedi. TBMM’de Cumhurbaşkanlığı seçim turlarında Ajda Pekkan’a oy çıkmasına herkesin şaşırdığını belirten bir müdür, ‘Kadının sesi güzel, kendi güzel, niye oy vermesin’ diyordu.
Saat 20.00’de Recep Paşa bize kokteyl verecek
İçişleri Bakanı Orhan Eren, Ankara’nın yeni Emniyet Müdürü’ne çok güveniyordu. Günde 3-4 kez telefonla konuşuyorlardı. O gün Emniyet Müdürü Ünal Erkan, İçişleri Bakanı Orhan Eren’e telefon etti. Komutanın geldiğini, personel ve araç konusunda bilgi istediğini belirtti, ‘Ortalıkta dolaşan laflara bakılırsa bu işin artık eli kulağında. Hava bana göre öyle’ dedi. Telefonda uzun bir sessizlik oldu. Ünal Erkan telefonun hattı kesildi sandı. ‘Alo. Sayın Bakanım’ dedi. Karşıdan, ‘Ünal bunu şimdi nereden çıkardın?’ diye soruldu. Erkan, havayı yarı şaka yarı ciddi bir biçimde söyledi. Erkan’ın gözü, masasının üzerinde duran Sıkıyönetim Komutanı Ergun’un kokteyl davetiyesine takıldı.
- Recep Paşa, bize kokteyl verecek. Akşam saat 20.00’de müdür yardımcıları, şube müdürleri ve yardımcılarıyla birlikte Mamak’ta olacağız.
İsmet - Esat tamam ama devleti kurtaramayacağız
TBMM’de, Maliye Bakanı İsmet Sezgin ve Enerji Bakanı Esat Kıratlıoğlu ile ilgili gensoru görüşmeleri vardı. AP Genel Sekreteri Nahit Menteşe TBMM’de MSP grubunu bölmeye çalışıyordu. O gün TBMM’de de bir gariplik vardı. Nahit Menteşe’nin, duyduklarını Demirel’e aktarması gerekiyordu. Nahit Menteşe, ‘Efendim İsmet’i ve Esat’ı kurtaracağız ama galiba devleti kurtaramayacağız’ dedi.