Güncelleme Tarihi:
Londra’da doğan ve Camden mahallesinde büyüyen Murat, şu an Channel 4’da yayınlanan Dispatches adlı belgesel programının ekibinde yer alıyor.
Murat, Londra’da yaşanan isyan olayını çok yakından takip etti. Çatışma ve yağma olaylarının en çok yaşandığı bölgelerden biri olan Hackney’de yaşayan Murat’ın çektiği görüntüler Guardian’da yayımlandı.
Murat şu an İstanbul'da ve İngiltere’nin son yıllarda gördüğü en büyük sosyal patlamayı Hürriyet Planet'e anlattı.
Londra’daki olayların kıvılcımını çakan Mark Duggan cinayetinin arka planı ne?
Tottenham’da dünyanın dört bir yanından gelmiş göçmenler yaşıyor. Ancak Duggan’ın öldürülmesinin göçmen konusuyla hiçbir şekilde bağlantısı yok. Duggan’ın bir çeteye üye olduğu belli. IPCC (Bağımsız Polis Şikayet Komisyonu) bu konuda soruşturmasını yürütüyor. Söylentilere göre, Duggan silahlıymış ancak silahını bir poşetin içinde taşıdığı için kullanacak durumda değilmiş. İki silah sesi duyulmuş. İkisi de polise ait. Bu kurşunlardan ikincisi Duggan’ı öldürmüş.
Cinayetin sonrasındaki gelişmeler ne?
Duggan’ın ailesi ve akrabaları protesto gösterisi düzenliyor ve polis merkezine gidiyor. Ancak burada kendilerine Duggan’ın ölümü hakkında hiçbir açıklama yapılmıyor. Doğal olarak öfke büyüyor... Arkadaşları ve ailesi Cumartesi günü yine bir gösteri düzenliyor ancak bu kez bir iki saat içinde olaylar kontrolden çıkıyor.
Yaşananların Duggan’ın ölümüyle olan bağlantısı tamamen koptu. Kısaca, Duggan’ın ölümünden önce de toplumda kaynayan bir şeyler vardı.
Duggan’ın ölümünü bahane ederek Cumartesi gecesi isyanı başlatanlar kim?
Amaçları dükkanları yağmalamak olan bir grup. Duggan’ın ölümünü fırsat bildiler.
Peki yağmalamanın nedeni neydi?
Son bir yılda İngiltere’de büyük bütçe kesintileri yapılırken, milletvekillerinin toplanan vergilerle kendilerine ev aldıkları ortaya çıktı. Bunu sadece iktidardaki Muhafazakar Parti yapmadı. İşçi Partisi ve Liberal Demokrat Parti vekilleri de yaptı. Bu durumun ortaya çıkması toplumda büyük tepki çekti.
Bir diğer önemli sebep, polis şiddeti. G-20 zirvesinin düzenlendiği Nisan 2009’da, Ian Tomlinson adlı gazete satıcısının polis tarafından itilip yere düştükten sonra kalp krizi geçirip ölmesi, İngiltere’de bir dönüm noktası oldu. Bu olayın ardından halkın polise duyduğu tepki artmaya başladı.
Diğer sebepler arasında yine bütçe kesintilerinin halkın hayatındaki yansımaları gösterilebilir. Üniversite harçları artırıldı. Dahası, işsizlik büyük bir sorun. 16 yaşında liseyi bitiren gençler genelde öğrenimlerine devam etmiyor. İş bulamıyorlar. Paraları ve yapacak işleri olmayınca sıkılıyorlar. Yazın da gelmesiyle içlerinde biriken sıkıntı ve öfkeyi dışa vuracak bir şey arıyorlardı.
Bu olaylar planlandı mı? Olayları çeteler mi organize etti?
Ben Hackney’de oturuyorum. Hackney’de en az 10-15 çete olduğunu söyleyebilirim. Büyük organize suçlara katılmıyorlar. Daha çok kendi aralarında çatışıyorlar. Ben bu konuda hiç sıkıntı çekmedim. Son iki yılda Hackney’de çeteler bir kişinin ölümüne neden oldu, bir kişi de yaralandı. Ancak bu kişiler çetelerin çatışmalarının arasında kaldıkları için zarar gördüler.
Nasıl iletişim kuruyorlar?
Çete üyeleri Blackberry kullanıyor. Blackberry Messenger üzerinden haberleşiyorlar. Bir mesaj, tüm çete üyelerine yayılıyor. Herkesin atılacak her adımdan haberi oluyor.
Buna karşılık aralarında hiçbir zaman Twitter kullanmıyorlar. Bir gazeteci arkadaşımla ben Hackney’de olaylar olacağı haberini Twitter’dan öğrendik. Birisi Twitter’a bunu sızdırmış olabilir ama genelde tespit edilmemek için tweet atmıyorlar.
Tottenham, Hackney’den çok daha büyük bir yer. En az 30 çete var diyebiliriz. Bu çeteler plan yapıp hareket ediyor. Örneğin, Cumartesi gecesi yaktıkları büyük bir bina var. Carpet Right halı mağazası. Burayı özellikle yaktılar çünkü amaçları dikkatleri buraya çekip diğer yerleri yağmalamaktı.
Polis neden bu kadar pasif kaldı?
Polisin müdahale etmemesinin nedeni geçmişte yaşanmış olaylar. En önemlisi de Ian Tomlinson’ın ölümü. Polis, şiddetin daha da artmaması için geri adım attı. Hackney’de gözümün önünde bir mağazaya girdiler ve polis orada olmasına rağmen bir şey yapmadı. Televizyon da aynı şekilde. Hiçbir büyük televizyon kanalını olayları çekerken görmedim. Sadece Hackney’de bir ITV kameramanı vardı.
Polis ve televizyon kanalları şiddetin artmaması için ortak bir strateji çizmiş olabilir mi?
Bilemiyorum. Her yeri sürekli helikopterle izlediler. 7/7 saldırılarından (7 Temmuz 2005’te Londra Metrosu’na düzenlenen ve sivilleri hedef alan terör saldırıları) sonra her yere güvenlik kameraları koydular. Kısaca olan bitenleri görmemeleri de mümkün değil.
Polise olan tepkinin bir diğer nedeni, geçmişte polis teşkilatı içinde yapılan ayrımcılık oldu. Siyahi veya Asyalı polisler farklı muamele görüyordu. Günümüzde bu kalmadı ama geçmişten kalan bir tepki hala mevcut.
Yağmacıların ortak noktası ne?
Bana sorarsan ortak bir inanç veya amaç yok. Bu bir devrim değil. İnsanlar yoksulluk, işsizlik, kültürel sorunlar ve devlette karşılaştıkları yolsuzluklar nedeniyle bir ahlaki çöküntü yaşadı. Bir araya gelen toplumsal sorunlar, öfke olarak birikti ve Duggan’ın ölümünde patladı.
Bir nevi, ‘Sen benim paramla ev yaptın, ben de senden çalıyorum’ tepkisi doğdu. Hedef insanlar değildi. Bana sadece olayları kameraya çektiğim için saldırmak isteyenler oldu.
The Sun ve You Gov sitesinin gösteriler sürerken yaptığı araştırma: |
Göstericileri durdurmak için ne kullanılması gerekir? Su panzeri: yüzde 90 Atlı polis: yüzde 84 Sokağa çıkma yasağı: yüzde 82 Göz yaşartıcı bomba: yüzde 78 Elektroşok silahı: yüzde 72 Plastik mermi: yüzde 65 Gerçek mermi: yüzde 33 |
Bundan sonra ne olacak?
Hükümet ve kamuoyu bunu tartışıyor. Ancak olayların devam etmeyeceği belli. İnsanlar doluydu, bir patlama oldu ve enerjilerini boşalttılar.
Gelelim Dalston ve Türklere...
Dalston, Hackney’in içinde bir bölge. Ancak yaşanan olaylarda Dalston’da öne çıkan sadece Türkler değildi. Türkler ve Kürtlerdi. Her beraberdiler ve yağmacılara beraber karşı koydular. Hatta bir Kürt arkadaşımın adı Mustafa Kemal. Güney Londra’da çok fazla Kürt ve Türk yaşıyor. Olaylar başladıktan sonra ellerinde sopa, beysbol sopası ve döner bıçaklarıyla nöbet tutmaya başladılar.
Ortak bir tepki vardı; “Biz burada oturuyoruz, burada çalışıyoruz, hayatımızı burada kurduk ve bu dükkanlara girmeyeceksiniz” gibi. Hatta “Bu mahalleye de giremezsiniz” tepkisi doğdu (Dalston geçilmez). Çok fazla yağmacı dayak yemedi çünkü çoğu kaçmak zorunda kaldı.
Yağmacıların tepkisi ne oldu?
Türk bölgelerinde olan olaylardan sonra, çetelerin birleşeceğini ve Türklere saldıracağını düşündüm. Ama böyle bir şey olmadı.
Dalston’daki tepki nasıldı?
Herkeste çok büyük bir takdir oluştu. Hatta Facebook’ta, “Hepimiz bu hafta sonu Türk restoranlarına gidelim, Türk berberine gidelim, Türk dükkanlarında alışveriş edelim” sloganıyla bir sayfa açıldı.
Aşırı sağcılar da payını aldı. Dalstonlılar, Nick Griffin’in başında olduğu aşırı sağcı BNP’nin sloganlarını Twitter’da tersine çevirdi: “Bak bu göçmenlere bizi nasıl koruyorlar” diye mesajlar gördük.
Bundan sonra Türklere bakış açısı nasıl olur?
Londra çok büyük bir şehir. Hayat çok yoğun. Londra genelinde yaşananlar unutulabilir ancak Dalston ve civarında Türklerin yaptıklarının unutulacağını zannetmem.
İngiltere'de göçmenlere bakış açısı nasıl?
Hackney’de dünyanın dört bir yanından gelen insanlar var. Sadece Dalston’da yaklaşık 80 dil konuşuluyor. Tottenham’da bu rakam 100’ün üzerinde. Herkes iç içe yaşıyor ve bir sıkıntı yok. Ancak insanlar hemen değişebiliyor. Hackney’deki olaylarda konuştuğum çok aklı başında 15 yaşlarında bir Pakistanlı çocuk vardı. Onu bir süre sonra suratına maske geçirirken gördüm. Gençlerin birçoğu kötü niyetli değil ancak çetelerin başlattığı olaylara neden olduğunu bilmediği veya şiddeti desteklemediği halde karışanlar var.