Şemdinli'de görevsizlik kararı gerekçesi

Güncelleme Tarihi:

Şemdinlide görevsizlik kararı gerekçesi
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2007 11:04

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, Şemdinli olaylarıyla ilgili davanın temyiz aşamasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 1. Ceza Dairesi'nin verdiği “görevsizlik” kararına itiraz yetkisi olmadığı kararına ilişkin gerekçesi belli oldu.

Haberin Devamı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 1. Ceza Dairesi'nin görevsizlik kararına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraz etme yetkisi bulunmadığına karar vermişti.

Kararın gerekçesinde, Yargıtay Yasası ve Yargıtay Başkanlar Kurulu kararı ile dairelerin iş bölümünün belirlendiğine işaret edildi. Gerekçede, bu nedenle Başsavcılığın bir dairenin verdiği görevsizlik kararına itiraz hakkı bulunmadığı vurgulandı.

Gerekçede, Ceza Genel Kurulu'nun, ceza yargılaması merci olduğu ve Mahkeme-Yargıtay Ceza Dairesi kurulumunun üstünde yer aldığı anımsatıldı. Kurul'un verdiği tüm kararların yargısal, bağlayıcı ve son hüküm niteliğinde olduğu belirtilen gerekçede, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Yargıtay Yasası'nın, Ceza Genel Kurulu'na yargılama ödevi dışında, Yargıtay'ın iç çalışma düzeniyle ilgili bir iş bölümü görevi yüklemediği belirtildi.

Haberin Devamı

Gerekçede, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olağanüstü yasa yolu niteliğindeki itirazının, “usul yönünden görüşülebilir ve karara bağlanabilir” sayılmasının, tüm bu nitelikleri bozacağı kaydedildi. Gerekçede, şöyle denildi:

“Ceza Genel Kurulu, kendisini itirazı incelemeye yetkili saydığında, iş bölümüyle ilişkili bir görevi çözümleyecek, Yargıtay Yasası ve iç yönetmeliğiyle Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu'na tevdi edilen idari sorumluluğunu üstlenecek, ancak ne var ki gerektiğinde itibar görmeyecek bir karara da zorlanmış olacaktır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın özel dairece verilen görevsizlik kararına karşı 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesindeki yetkiye dayanarak 'olağanüstü itiraz yasa yoluna' başvurma yetkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla itirazın reddi gerekir.”

KARŞI OYDA İDDİANAME ELEŞTİRİSİ

Ceza Genel Kurulu'nun çoğunluk görüşüne katılmayan 3. Ceza Dairesi Başkanı Yusuf Kenan Doğan, 8. Ceza Dairesi Üyeleri Hamdi Yaver Aktan ve Mehmet Hulusi Özek'in karşı oy gerekçesinde ise Şemdinli iddianamesiyle ilgili çeşitli eleştirilere yer verildi.

İddianın, yargılama sonunda kuşkuya yer bırakmayacak ölçüde açıklığa kavuşacağı, kavuşması gerektiğine işaret edilen karşı oy gerekçesinde, şöyle denildi:

Haberin Devamı

“Suç tarihinin tek bir tarih olarak gösterilmesine, soruşturmanın bu yönde yapılmasına karşın, TBMM'den alınan ifade tutanağı ile açık kimliklerinin doğru olup olmadığı değerlendirilmeden, doğrulatılmadan, dilekçe sahiplerinin bilgilerine başvurulmadan, dilekçe içerikleri test edilmeden, araştırılmadan, doğrudan doğruya ve bütünüyle hiçbir iddianamede görülmeyecek, iddianame düzenleme sorumluluğuyla bağdaşmayacak ölçüde ihbar dilekçeleri birbirine eklenerek, Şemdinli'deki olayla bağlantısı somut olarak gösterilmeden soruşturma konusu maddi olayın iki katı uzunluğunda bir takım çözümlemeler yapılarak iddianame tamamlanmış ve özel yetkili mahkemeye tevdi edilmiştir.”

“İDDİANAME YAZIM TEKNİĞİNDEN UZAK”

Gerekçede, iddianamede, sanıkların PKK-Kongra-Gel terör örgütü üyesi gibi kabul edildiği ve örgütün analizi yapıldıktan sonra, “Temelde devlet denilen bürokratik aygıt ile seçilerek gelen siyasi hükümetler arasında bir gerilim mevcuttur. Bu gerilim zaman zaman gizli ve açık çatışmaya dönüşebilmektedir” denildiği anımsatıldı. Bu varsayımdan hareketle bu kez “seçilmişler-atanmışlar gibi gereksiz ve yapılmaması gereken bir tartışmanın” iddianameye taşındığı kaydedilen gerekçede, şunlar kaydedildi:

Haberin Devamı

“Çözümlemeden, dolaylı olarak 'seçilmişler' yanında tavır alınmak suretiyle siyasal kimlik takınılarak iddianame yazım tekniğinden uzaklaşılmıştır. Gerçekten de 'devletin bekasını korumak ve temsil etmekle görevli olan bürokratik aygıt içerisine sızmalar olması halinde bürokrasinin kendisi devletin bekasını tehdit eder noktaya gelebilir' değerlendirmesi yaptığımız yorumu haklı kılmaktadır.”

“SOSYOLOG DEĞERLENDİRMESİ GİBİ”

Karşı oy gerekçesinde, iddianamedeki, “...modernlik projesi Kürt milliyetçiliğinin ve siyasi İslam'ın, devletin temel yaklaşımlarına hakim olmasını temel tehdit unsurları olarak belirlemiştir. Bugün kimi çevrelere göre siyasetin gizli ajandası bu iki temel tehdidi içermektedir... O halde devlet içerisinden kimi ideolojik gruplaşmaların çıkar çevreleri ile işbirliği içeresinde temel risk faktörü olarak gördükleri siyasi iktidara karşı tavır geliştirmesi beklenmeyen bir durum olmalıdır...” şeklindeki görüşler de eleştirildi. Gerekçede, “bu görüşlerin doğruluğu tartışmalı da olsa bir sosyoloğun değerlendirmesini anımsattığı ve toplum bilimsel olarak karşı görüşlerin olabileceği gerçeğini yok saydığı” vurgulandı.

“SİYASAL SÖYLEM YÜKLÜ DEĞERLENDİRMELER”

Karşı oy gerekçesinde, şöyle denildi:

Haberin Devamı

“Türkiye Cumhuriyetini kuran kadronun, kuruluştan kaynaklanan, ulus ve ulus devlet yaratma projesinin getirdiği ve iddianamede 'siyasetin gizli ajandası' şeklindeki nitelemeyle adeta suçlama konusu yapılan duyarlılıkların doğruluğunun tartışılacağı yerin iddianame olamayacağı düşünülmediği gibi siyasal İslam ve etnik milliyetçiliğin tehlike yaratmayacağı üstü örtülü şekilde vurgulanarak bu hassasiyetlerin yanlış olduğu izlenimi verilmekte ve dahası siyasal söylem yüklü değerlendirme yapılmaktadır. Bu denli yersiz değerlendirmelerle yüklü iddianame, öyle anlaşılıyor ki CMK'nın 174. maddesi içeriği göz önüne alınmadan mahkemece de kabul edilmiştir.”

Haberin Devamı

Gerekçede, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan dava açıldığından söz edilebilmesi için sanıkların, “bu suçu işleyenlerden olmaları, bu suçu işleyeni araç olarak kullanmaları, suçu işlemeye azmettirmeleri, yol göstermeleri, kullanılan araçları sağlamaları, suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım etmeleri” gerektiği belirtildi. Oysa iddianamede olayın anlatılış biçiminden olayda bu koşullardan herhangi birisinin bulunmadığının anlaşıldığı kaydedilen gerekçede, “Bu durumda, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan dava açıldığını, öldürme ve öldürmeye kalkışma suçlarının bu suçun işlenmesi sırasında işlendiğini kabul etmek mümkün değildir” denildi.

“İTİRAZ EDİLEBİLİR”

Maddi olayın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca da bu nitelikte görüldüğü için tebliğnamenin 1. Ceza Dairesi'ne düzenlendiği ifade edilen karşı oy gerekçesinde, 1. Ceza Dairesi'nin de duruşma yaptıktan sonra dosyayı 9. Ceza Dairesi'ne gönderdiği hatırlatıldı.

Gerekçede, CMK'ya göre, ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın Ceza Genel Kurulu'na itiraz edebileceği hükmünün yer aldığı kaydedildi. Bu tür itirazın, “olağanüstü itiraz” olarak nitelendirildiği vurgulanan gerekçede, “Yargılama faaliyeti sonunda verilen karar yine yargılama faaliyeti sonunda denetlenmelidir. 1. Ceza Dairesi'nin görevsizlik/tevdi kararını itiraz edilebilir nitelikte görüyor ve çoğunluk görüşüne katılmıyoruz” denildi.
Dava dosyası şimdi Yargıtay 9. Ceza Dairesine gidecek. 9. Ceza Dairesi de görevsizlik kararı verirse, görevli daireyi Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu belirleyecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!