Güncelleme Tarihi:
Sami Selçuk, Silifke Cumhuriyet Savcısı Seyfullah Çakmak'ın piyasaya çıkan "Yaşama Hakkı ve Ölüm Cezası" kitabına yazdığı önsözde, ölüm cezasının, "yine geç kalan Türkiye'nin gündeminde en talihsiz zamanda gelip oturduğunu" ifade etti. Selçuk, yüzyıllardır çeşitli gerekçelerle uygulanan idam cezasını, barış sırasında haklı kılacak ne teorik ne de pratik bir neden bulunacağını savundu.
Ä°DAM HUKUK SINIRLARINI AÅžAR
"Akıl, adalet ve insanlık ölüm cezasına karşıdır" diyen ve ölüm cezasının, artık bu çağda her yıl darağacında can veren birkaç insanın sorunu olmadığını belirten Selçuk, şöyle devam etti:
"Daha çok o, bir toplumun sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyini yansıtan bir aynadır. Ne ki bugüne değin soruna hep saf hukuk açısından eğilinmiştir. Oysa ölüm cezası, özellikle doğurduğu biyolojik, toplumsal, ruhsal sonuçlar bakımından hukuk alanının sınırlarını çoktan aşmıştır. Bu nedenle çoklukla sanıldığı gibi onun üzerinde konuşma hakkı, artık yalnız hukukçuların tekelinde değildir. Belki daha çok tüm insanseverlerin bu konuyla ilgilenmeleri, hem hakları, hem de görevleridir.
TÃœRKÄ°YE'NÄ°N YARARI
Biliyorum ölüm cezası, yine geç kalan Türkiye'nin gündemine en talihsiz zamanda gelip oturdu. Terörle ölümle çarpışan Türk ordusu, bukonuda çağı iyi okuduğunu kanıtladı. Şimdi sıra hepimizde. Terörden canı yanan Türk ulusu da kuşkusuz serinkanlılıkla, sağduyuyla özveriyle konuya yaklaşacak; yendiği düşman bayrağının çiğnenmesine bile izin vermeyecek, yendiği düşmanın ölülerini, gömüldükleri kendi vatan toprağının bağrında yatan kendi çocukları sayacak kadar gönlü yüce bir Komutan'ın, Önder'in ulusuna yakışan ululuğu gösterecek, değerler çatışmasında uygar Türkiye'nin yararını üstün tutacaktır."
İDAMIN SONUÇLARI ONARILAMAZ
Dünyadaki her şeyin onarılabileceğini, ancak yerine getirilen ölüm cezasında ise bunun mümkün olmadığını belirten Sami Selçuk, uygulamanın hiçbir cezai niteliğinin bulunmadığını, yargıçların da "üzüle ezile kalem kırdıklarını" ifade ederek "Ve ben, meslek yaşamımda, ölüm cezasının haklılığını sığdırabilmek için vicdanımda bir yer bulamadım" dedi.
Bu görüşlerini, 1970'li yılların başından itibaren bilimsel yazılarıyla açıkladığını ve bu nedenle eleştirildiğini belirten Sami Selçuk, şunları kaydetti:
"O yazılarımdan dolayı o gün hiç utanmadım, bugün de utanmıyorum.Çünkü bilimsel doğruları erken söylemenin, sık sık başıma geldiği gibi, belki bana yararı olmadı, hatta zararı bile oldu.
Ne ki, biz hukukçular, gerçeklerden hiçbir zaman ödün veremeyiz. Bu konuda ulusuma ve çağıma denk düştüğüme inanıyorum. KeÅŸke bilimin sesi zamanında dinlenseydi de bu ceza kaldırılsaydı."Â
 Â