Selanik’ten İstanbul’a 120 yıllık eğitim kurumu FEYZİYE MEKTEPLERİ

Güncelleme Tarihi:

Selanik’ten İstanbul’a 120 yıllık eğitim kurumu FEYZİYE MEKTEPLERİ
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2005 01:52

Feyziye Mektepleri’nin eğitim hayatı, bundan 120 yıl önce Selanik’te başladı. Savaşa, göçlere, yangınlara, ekonomik ve siyasi zorluklara rağmen kesintisiz sürdü. Araştırmacı Mert Sandalcı, mezun olduğu okulun tarihini üç yıllık çalışmayla kitaplaştırdı. Bu arada okulun geçmişinde Cumhuriyet tarihine ışık tutacak belgeleri buldu, hatta kendi aile tarihinin bilmediği yönlerini öğrendi.

Feyziye Mektepleri Vakfı bugün İstanbul’da üç lise ve bir üniversitenin yer aldığı dört ayrı kampusa sahip. Tarihi ise modern eğitim yolunda kesintisiz 120 yıl süren bir mücadeleyi içeriyor. Cumhuriyet’in Maliye Nazırı (Bakanı) Cavid Bey, İzmir’de Yunanlılara ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin, Osmanlı Ordusu Jandarma Kumandanı Galip Bey (Pasiner) ve kısa süre önce kaybettiğimiz şair yazar Attila İlhan okulun mezunlarından sadece birkaçı.

Feyziye Mektepleri, 1885’te Selanik’te Feyz-i Sıbyan (Feyz: ilim, irfan; sıbyan: çocuk) ismiyle kuruldu. Osmanlı döneminde, şehirde İspanya’dan gelen Museviler, Türk, Rum, Sırp, Bulgar ve levantenler huzur içinde yaşardı. Okul kurma fikri, dört dil konuşan Mısırlızade Abdurrahman Zeki Bey’den çıkmıştı. Ölümünden sonra oğlu Mustafa Tevfik Efendi’nin önderliğinde beş çocuğu, bu hayali gerçekleştirmek üzere harekete geçti. Feyz-i Sıbyan okulu hayırsever Abduşoğlu Osman Efendi ve Topçuoğlu Osman Ağa’nın desteğiyle onarılan tek katlı Kuran kursu binasında 1883’te eğitime başladı.

DEVLET 200, HALK 600 ALTIN BAĞIŞLADI

Kurucuların hayali daha modern bir okuldu. Selanik Maarif Müdürü ve şehirde yayımlanan Zaman Gazetesi’nin sahibi Radoviçeli Mustafa Bey destek oldu. Tevfik Efendi’yi hükümet adına okul kurmakla görevlendirdi. Öğretmen, kitapçı, avukat ve tacirlerden bir encümen kuruldu. Maarif’in 200 altın, ahalinin 600 altın katkısıyla tamamlanan dört sınıflık yeni okul, 50 öğrenciyle 1885’te eğitime başladı. Bu tarih, resmi kuruluş kabul edildi. Müfredatta Kuran-ı Kerim, Osmanlı tarihi, fen bilgisi, Fransızca dersleri gibi dersler bulunuyordu.

Okulun kısıtlı bütçesi, düzenlenen tiyatro gösterileri ve gezilerle destekleniyordu. Gazetelere haber olan, trenle Serez gezileri şenlik gibi geçiyordu. ‘Padişahım çok yaşa’ seslerine Türkçe, Rumca, Bulgarca, Fransızca şarkılar karışıyordu. 1890’ların başında mali problemlere karşın kızlar için ilkokul açıldı; sonra ortaokul eklendi. Yuva kuruldu.

1900’e gelindiğinde öğrenci sayısı 370’i erkek, 250’si kız, 620’ye varmıştı. Yüzde 15’i parasız okuyordu. Takvimler, Rumi 1315, Hicri 1317’yi gösterirken, 1900’le başlayan yeni yüzyılın ruhunu kavrayan yöneticiler, okulun adını Feyziye Mektebi’ne çevirdi.

CAVİD BEY İLE ATILIM DÖNEMİ

Dönemin ünlü iktisatçılarından Cavid Bey’in 1902’de müdürlüğe getirilmesiyle okul modernleşir. Yeni binasına geçer. Mali zorlukları aşmak için ülkenin her yanından paralı yatılı öğrenci kabul etmeye başlar. Yazar Sandalcı’nın bulduğu bir belgede okul müdürü liman polisine şöyle bir talebini aktarmaktadır: ‘Küçük öğrencimiz Hasan Tahsin’in gemiye binerek yaz tatili için Girit Adası’ndaki evine gitmesine izin verilmesi...’

Okul, şehrin Yalılar semtinde bir şube daha açar. Bu arada, Cavid Bey, daha sonra Maliye Bakanlığı yapacak, Atatürk’e suikast girişimine katıldığı gerekçesiyle idam edilecektir.

Okul tarihini yazan Sandalcı, modern eğitim yöntemlerini incelerken ‘aferin kağıtlarını’ aradı. Okul arşivinde, koleksiyoncularda bulamadı. Bir eski kitap fuarında rastladı, satın aldı. İncelediğinde Galip Azmi Bey’e, yani büyük büyük amcasına ait olduğunu gördü. Sahaflardan aldığı bir başka aferin, Ali Vafi Bey’in oğlu Hasan Tahsin Bey’e aitti.

İŞGAL YILLARI VE ZORUNLU GÖÇ

Balkan Savaşları’yla Selanik’in zor günleri başlar. Şehri 1913’te ele geçiren Yunanlılar, Yalılar Şubesi dışındaki tüm okul binalarına el koyar. İstanbul’a taşınan bazı okul yöneticileri, 1917’de Beyazıt’ta kiralanan konakta yeni bir okul kurar. Feyziye Mektepleri, Selanik’te eğitime güçlükle devam etmektedir. Son müdür, edebiyatçı ve geleceğin Zonguldak milletvekili Celal Sahir Erozan’dır. Yazışmaları 1922’ye kadar süren Yalılar Şubesi, saptanamayan bir tarihte kapanır. Şair ve dişçi İsmet Ulukut’un evinin bahçesinde ‘Zavallı Mektep’ adıyla sürdürdüğü eğitim, onun da 1924’te mübadeleyle Türkiye’ye gelmesi üzerine sona erer.

İstanbul’a göçen ve uyum sorunu yaşayan Selanikliler’in yardımına yine okul koşacaktır. Araştırmacı Mert Sandalcı’nın dedesi Kudret Azmi Sandalcı şöyle anlatır bunu: ‘Ailelerin en zor yılları, 1917-1923 arasıydı. Göçmen çocukları Rum ya da Yahudi olarak damgalanıyor, arkadaşlarının takındığı bu tutumun nedenlerini anlayamadıkları için büyük sorun yaşıyorlardı.’

Beyazıt’taki okulun müdürlüğünü daha sonra cumhuriyetin ilk kadın milletvekillerinden biri olacak Nakıyye Hanım (Nakiye Elgün) üstlenir. Önemli değişiklikler yapar. Eğitim programını değiştirip Arapça ve Farsça derslerini kaldırır. Yerine sosyoloji, mantık, felsefe, ticaret, evrenbilim dersleri koyar. Ancak bu program değişikliği yüzünden, mezunlar 10 yıl eğitim gördükleri halde 9.5 yıl okumuş sayılıp Maarif Vekaleti’nden (Milli Eğitim Bakanlığı) diploma alamazlar.

Mezunlardan biri, müthiş bir hukuk mücadelesiyle üniversite sınavına kabul edilmeyi başarır. Cumhuriyetin ilanıyla kriz aşılır. Modern bina arayan okul, 1923’te Teşvikiye’de Naciye Sultan Konağı’nı kiralar, bina daha sonra tamemen satın alınır.

CUMHURİYET SONRASI YÜKSELME YILLARI

Dünyayı sarsan 1929 ekonomik krizi, okulu destekleyen aileleri de etkiler. Yoklukta yaşanan yönetim krizi, 1932’de Feyziye Mektepleri Cemiyeti’nin kuruluşuyla aşılır. 1935’te okula daha modern görünen ‘Işık’ ismi konur. Durum Atatürk’e telgrafla bildirilir. Atatürk, memnuniyetini belirten bir telgrafla cevap gönderir.

Okul, Müdire Semiha Nafiz Hanım ve Müdürler Eşref Binzet ve Sacit Öncel dönemlerinde de büyük ilerleme kaydeder. 1950’lerde eğitimde ticarete verilen ağırlık, fen bilimlerine kaydırılır. 1955’te Feyziye Mektepleri Vakfı kurulur. 1970’te Müdür Mahmut Yılmaz’ın girişimiyle şehir merkezi dışında bir kampus arazisi alınır. İlk olarak Ayazağa Kampusu açılır. 36 bin metrekarelik açık alana yerleşen tesisler, bugün hálá okulun en büyük yerleşkesi.

Vakfın Erenköy ve Nişantaşı’nda birer lisesi bulunuyor. Ayrıca 1996’da eğitime başlayan Işık Üniversitesi, Şile’de eğitimini sürdürüyor.

KİTAP NASIL OLUŞTU?
/images/100/0x0/55eb28ebf018fbb8f8af3039

Sandalcı, kitabın görsel malzemesini bir koleksiyoncu gibi topladı. Bütün eskicilere, müzayede evlerine, sahaflara haber verdi. Ve müze oluşturacak kadar belge topladı. Aralarında bugüne kadar ortaya çıkmamış Selanik kartpostalları, Feyziye Mektepleri piyango biletleri var. Sandalcı, en çok okulun Selanik’teki ilk kurulduğu yeri bulmakta zorlandı. Çünkü 1917 yangını, şehrin topografyasını tamamen değiştirmişti. Selanik Üniversitesi profesörlerinden Evangelia Varella’nın desteğiyle, girilmeyecek arşivlere girdi. Araştırmacı Aleksandr Yeralimpos’un yardımlarıyla okulun yangından önceki yerini tespit etti. Beyazıt’taki yeri ise eski mezunlardan Avukat Nazif Camcıoğlu’nun yardımıyla, dönemin yangın haritalarından buldu. 1905’te Zati Bey’in bestelediği okul marşının peşine düştü. Notaları bir koleksiyoncuda buldu. Tüm yalvarmalarına karşın, kopyasını alamadı. Rastlantı sonucu bir sahafta bulduğu notaları ünlü bir aranjör, koroya uyarladı. Salı günü İstanbul’da, ‘Feyziye Mektepleri Tarihi’ kitabının tanıtılacağı basın toplantısında bu marş ilk kez seslendirilecek.

YEDİ KUŞAK FEYZİYELİ

Mert Sandalcı, araştırması sırasında ailesinin birçok üyesiyle karşılaştı. Babaannesinin dedesi (Mehmed Karakaş Bey) okulun beş kurucusundan biri, babaannesinin babası (Tevhidi Karakaş Bey) ilk mezunlardandı. Baba tarafından dedesi Kudret Azmi Sandalcı, Selanik’teki Feyziye’de okumuş; daha sonra Feyz-i Ati’yi kurmuştu. Mert Sandalcı’nın anneannesinin annesi Emine Hanım’dan sonraki aile üyeleri İstanbul Feyziye’den mezun. 1928 yılı orta devre mezunları toplu fotoğrafını incelerken annesinin babası İsmail Kunal’ı görmüş. Zaten annesi Ersin Kunal (Sandalcı) da aynı okuldan mezun. Mert Sandalcı gibi kızkardeşi Yaprak da aile geleneğini sürdürmüş. Bugün aileyi okulda Mert Sandalcı’nın ilkokul öğrencisi yeğeni Rüzgar temsil ediyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!