Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz 10-14 Mayıs günleri arasında Türk Diyabet Cemiyeti tarafından İstanbul'da Ulusal Diyabet Kongresi'nin otuzbeşincisi düzenlendi. Kongreye katılan Danimarka Kopenhag Üniversitesi Hvidovre Hastanesi Dahiliye ve Endokronoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sten Madsbad ile şeker hastalığı üzerine görüştük.
Dünyada kaç diyabetli hasta var?
- Yaklaşık 200 milyon 4 yüz bin kişi diyabetli. Bunun yüzde 90'ı Tip-2 diyabetli. Örneğin Danimarka'da 20 bin Tip-2, 20 bin de Tip-1'li hasta var.
Tip-1 ve Tip-2'yi açıklar mısınız?
- Tip-1'de pankreastan insülin hiç salgılanmıyor. Bu yüzden hastaya insülin vermek gerekiyor. Buna, yerine koyma, tedavisi deniyor. Tip-2'li hastada pankreas insülini salgılıyor ama ya yeterli değil ya da çok geç salgılıyor. Yemek yedikten sonra hastaya insülin pompolanması gerekiyor. Tip-2'de diğer önemli bir özellik de insülinin kullanılacağı yerlerde insülin rezistansı dediğimiz vücudun bir direnci ile karşılaşılıyor. Vücut insülin salgılamasına rağmen işlevini yapamadığından kan şekeri de normal seviyenin üstüne çıkmış oluyor.
Normalde Tip-1 daha çok çocuk ve gençlerde görülüyor. Tip-2 ise yaşlılarda görülüyor. Neden?
- Bu genel kanı böyle olmasına rağmen Tip-1'in yaşlılarda da görüldüğü oluyor. Özellikle 30 yaşı geçtikten sonra.
Peki en çok kadın mı erkek mi şeker hastası?
- Tip-1 kadın ve erkekte aynı oranda görünüyor. Tip-2 yaşa, cinsiyete değil obesiteye yani şişmanlığa bağlı. Özellikle batılı ülkelerde erkeklerde Tip-2, obesiteden dolayı daha fazla gözüküyor. Türkiye'de de Tip-2 aynı nedenle fazla. Ama enteresandır erkekte değil kadında görülme sıklığı daha fazla. Örneğin Danimarka'da Konya'dan göçmüş 30 yaşın üzerinde Türk kadınlarda şeker hastalığı oranı oldukça fazla.
Tiplere göre tedavi de farklı mı?
- Tip-2'de diyet ya da hapla tedavi uygulanıyor. 45-50'li yaşlarda insülin tedavisine geçiliyor. Tip-1'de ise insülin kullanımı daha yaygın.
Şeker kanda kaçın üzerine çıkmışsa o kişiye diyabetli hasta denir?
- Normalde açlık kan şekeri 7 milimol/litre ise o hastaya diyabetli diyebiliriz. Bu oran aşağıya çekiliyor bazı ülkelerde. 6.8, hatta 6'ya bile düştüğü oluyor.
Neden?
- Tıpta diyabetin teşhisi daha da kolaylaştığı için. Tedavisi de paralel olarak da daha kolay. Yeni insülin enjeksiyon sistemleri var. İnsanlar böylece daha kolay tedavi oluyorlar.
ÊHastaya şeker teşhisi konduğu anda hasta şeker almayı bırakıyor. Yalnış değil mi?
- Tabii ki şeker alınabilir. Bir gün içinde yenilen yiyeceklerin içindeki karbonhidratların içindeki şekeri almalı. Bu da yüzde 5'lik bir oran. Zaten tedavide çok katı kurallarımız yok. Çünkü hastaya günde dört kere enjeksiyon yapılıyor.
İnsülin hastalığının aileden gelen bir yatkınlıkla ilgisi ne oranda?
- Tip-2'nin önemli nedenlerinden biri zaten genler. Özellikle kalıtım çok etkili. Bir de obesite. Hastanın yakınında Tip-2 diyabet varsa o genleri taşıyorsa, fazla yemekten dolayı şişmansa, hareket edip egzersiz yapmıyorsa Tip-2 olması çok yüksek. Tip-1'in tam olarak nedeni belli değil. Ama hipotezler var. Virüs olabileceği düşünülüyor.
Şeker hastasının bağışıklık sistemi niye çöküyor peki?
- Normalde diyabetli hastada kan glukoz seviyesi yüksektir. Yüksek kan glukoz seviyesi immun sistemini olumsuz yönde etkiliyor. Yüksek kan şekerinden dolayı enfeksiyon gibi diğer hastalıklara açık hale geliyor.
DİYABETLİ AYAK
Tedavi görmezse diyabetli hastayı bekleyen komplikasyonlar neler?
- Şeker hastalığının göz, böbrek, damar, kalp ve sinir sistemine etkisi var.
Şeker hastalığı önlenebilir yoksa ilaçlarla ilerlemesi durdurulabilir bir hastalık mı?
- Tip-2 şişmanlığı önleneyerek durdurulabilir. Tip-1'i önleyemezsiniz. Gerçi birkaç yıldır dünyada yeni bir ilaç geliştirildi. Bu ilaç insülinin vücudunun diğer taraflarında kullanılması ile etkili oluyor ama şu anda araştırma ve deneme safhasında.
Pankreas nakli bir çözüm mü?
- Pankreasta insülin hormonu üreten hücreler vardır. Bu hücrelerin nakil edildiği hastalarda bir sene sonra insülin kullanma ihtiyacı oldukça azaldı. Kolay olacağı düşünülerek şu anda denenen ise ‘‘adacık nakli.’’ 300 hasta üzerinde çalışıldı. Bunların ancak yüzde 10'u birkaç hafta için insülin ihtiyacı duymadı ama daha sonra tekrar insülin kullanmaları gerekti. Tam olarak bir çığır açtı denemez.
Yoksa genlerle mi oynamak gerek?
- Nakil bir çözüm değil. Genlerle oynamak için henüz erken.
Erken tanının faydası ne kadar?
- Tip-2 hastalarda teşhis ve tanı komplikasyonlardan dolayı konuyor. Hasta yüzde 20 komplikasyonlu hale gelmiş oluyor zaten. Tip-1 için böyle birşey yok. Ama erken teşhis tabii ki önemli. Hastalığı çok ciddi ilerlemiş olup da bu yüzden ayağı kesilen hastalar dahi var.
Diyabet tanısında kullanılan Oral Glukoz Tolerans Testi'nde Amerikan Diyabet Derneği'nin kabul ettiği değerler oranında bir fark vardı. 126'yı kabul ediyorlardı. Dünya Sağlık Örgütü de 140'ın üzerinde kabul ediyordu. Son durum ne?
- Şimdi ikisi arasında bir konsensüs oluşturdu. 7 milibolun aştığı kan glukoz şekerinin üstü diyabet olarak kabul edildi. 7 milibol glükoz 126 miligram/desilitre glukoza denk geliyor. Dünyanın kabul ettiği bu oran hastanın daha yakından takip edilmesi ve tedbir alınması için gereken bir sınır.
Diyabet profesörü
Prof. Dr. Sten Madsbad 1945'te Kopenhag Danimarka'da doğdu. Kopenhag Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1974 yılında mezun oldu. 1976-1980 yılları arasında Hvidovre Hastanesi Araştırma Akademisi üyesi olarak çalıştı. 1980-1982'de Endokrinoloji ve Diabet tıp yüksek lisansı yaptı. 1983 yılında Kopenhag Üniversitesi'nde insülin bağımlı Tip-1 diyabette artan B-hücresi fonksiyonunun yaygınlığı üzerine araştırma yaptı. 1990-1994 yılları arasında Danimarka Endokrinoloji Derneği'nın başkanlığını yaptı. 1996 Diabetic Medicine Dergisi'nin editörlüğü görevini üstlendi. Dr. Madsbad'ın özellikle diabet alanında, 200'den fazla yayınlanmış doküman, inceleme ve ders kitabı var. Madsbad 1992'den bu yana Kopenhag Üniversitesi Hvidovre Hastanesi Dahiliye ve Endokrinoloji Bölüm başkanlığını yürütüyor.
Şeker hastalığı neye denir?
Glukoz, özellikle nişastalı ve şekerli gıdaların içinde olan bir karbonhidrat. Vücudumuz glukoz adı verilen bu şekere ihtiyaç duyar. Sindirimle nişasta ve şeker glukoza çevrilerek kana karışıyor. Kandaki glukozu enerji olarak kullanabilmemiz için bir işlem daha var. Onu da pankreasın salgıladığı insülin sağlıyor. Kana geçmiş olan glukoz ancak insülin sayesinde hücrelerin içine girebiliyor ve enerji elde edilebiliyor.
Pankreas yeterince insülin yapamadığında vücut glukozu kullanamıyor ve kandaki glukoz yani şeker giderek yükseliyor. İşte bu durumun yol açtığı rahatsızlığa ‘‘diyabet’’ yani ‘‘şeker hastalığı’’ deniyor. Bu hastalıktan müzdarip insan sayısı ise günden güne artıyor. Genetik faktörlerin yanında nedenlerin başında şişmanlık, beslenme tarzındaki değişmeler, zor yaşam şartlarından egzersize ve spora zaman ayıramama geliyor. Uzmanlar 2000 yılında 250 milyona yakın diyabetik hasta olması beklendiğini söylüyorlar.
İnsülin enjeksiyon kalemleri
İnsülinli hasta günde dört kez iğneyi vücuduna batırarak insülin enjekte etmek zorunda. Bir insülin enjeksiyon kalemi geliştirilmiş. Adı NovoPen 1.5. Üzerinde çok ince ve kısa iğne ucu var. Ağrıyı normal enjektörlere göre yüzde 48-50 oranında azaltıyor. Bunun dışında kolay ve pratik bir insülin uygulaması daha var. NovoLet denilen bir ürün bu. İçine insülini koymaya dahi gerek yok. Hazır içine insülini konmuş bir kalem olduğu için özellikle yaşlı hastalar işleme kolayca uyum sağlıyorlar. Hasta yalnızca iğne ucunu takıyor, o kadar.