Güncelleme Tarihi:
1970’lerde ve 80’lerde yapılan bazı araştırmalar, şeker alımının hiperaktivite gibi davranışsal sorunlarla ilgisi olduğunu öne sürünce, aşırı şeker yiyip düz duvara tırmanan çocuk imajı yaygınlık kazandı.
Ne var ki Vanderbilt Üniversitesi’nde pediyatri uzmanı olan Mark Wolraich, 1995’te 400’den fazla çocuğu kapsayan 23 araştırmayı inceledi ve şekerlerin çocukların davranılarında ya da bilişsel durumunda bir etki yarattığına ilişkin inancı destekleyecek hiçbir şey bulamadı. Şu anda Oklahoma Üniversitesi’nde Gelişimsel ve Davranışsal Pediyatri bölüm başkanı olan Wolraich, “Bunun boş bir hipotez olduğunu kanıtlama noktasına geldik” diyor.
1990’ların başlarında Richard Milich ve Daniel Hoover adlı psikologlar ise bu soruna farklı bir yöntemle yaklaştılar. Ebeveynleri tarafından “şekere duyarlı” olarak tanımlanan, yaşı 5-7 arası değişen 31 erkek çocuğunu incelediler. Onlara aspartamla tatlandırılmış meşrubat verip anneleriyle etkileşimlerini kaydettiler. Araştırmacılar bu görüşme öncesi annelerin yarısına çocuklara tatlandırıcılı içeceği, yarısına ise şeker verildiğini söyledi. Çocuklarının şeker tükettiğini zanneden ebeveynler onların hiperaktif olduğunu söyledi ve bu konuda daha çok eleştiride bulundu. Milich ve Hoover, şeker ile davranış arasındaki bağlantının tatlandırıcının kendisiyle değil, ebeveynlerin beklentileriyle ilişkili olduğu sonucuna vardı.
Şeker yiyen çocuklar yaramazlık yapıyorsa bunun nedenini başka yerlerde aramak gerekebilir. Örneğin şeker ve pasta, doğum günlerinin ve kutlamaların vazgeçilmezidir. Bu etkinliklerde ise çocukların kontrolden çıkması sık görülür. İşin içinde başka maddeler de olabilir. Söz gelimi, çikolatanın içinde kafein ve teobromin gibi bir sürü uyarıcı var.
Yine de birçok anne baba için şeker, bu yönde hiçbir kanıt olmasa da günah keçisi. “Sürekli davranışlarımızı açıklayacak bir şey arıyoruz,” diyor Milich. “Bir şeylerin gerçekleştiği ancak sebebini bilmediğimiz bir boşlukta kalmayı istemiyoruz.”
popsci.com.tr Tarafından Hazırlanmıştır.