Şehbender sokağı

Güncelleme Tarihi:

Şehbender sokağı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 1999 00:00

Haberin Devamı

Şehbender sokak, niye bir süredir Şeyh Bender sokak oldu? Araştırmacı Behzat Üsdiken, Şehbender sokağın 1860'dan 1955'e kadar olan serüvenini, bu sokaktan gelip geçen ilginç simaları yazdı.

Şehbender Sokağı, Asmalı Mescid Mahallesi'nde ve Sofyalı sokağı ile Minare sokağı arasındadır. Sokak oluşmaya başladığı 1860 yılından bugüne kadar hiç değişmemiştir. Kendisine paralel olan Jurnal sokağı da böyledir.

Nitekim bu sokağın oluşumunun mahalle ile birlikte ve zaman içinde tamamlandığını, sokakta bulunan bahçe içindeki tek ya da iki katlı evlerden öğreniyoruz. Ancak sokağın kalabalıklaşmasının, kesinlikle 19. yüzyılın ikinci yarısının sonlarına doğru hızlandığını biliyoruz.

Kimler geldi kimler...

Kaldı ki, daha 1860'lı yıllar içinde sokakta tek ya da iki katlı, bahçe içinde 15 kadar ev vardı. Bu bahçeli evlerde oturanlar arasında, hastalarını değişik yöntemlerle iyi etmeye çalışan Dr. Badnawski önemli bir simaydı. Mme. Marie Verona'nın 1988 yılında kızı Helena'ya bırakacağı ünlü pansiyonu da bu sokaktaydı. Ne hikmetse, bu pansiyon 1900'lü yıllarda otele dönüşecek ve Kohut Oteli adıyla anılacaktır. Ancak otelin girişi doğrudan Asmalı Mescit Caddesi üzerinde ve Fransız Pasajı'nın karşısında olduğu için, o sokakta ünlenecektir. Bu bina daha sonra apartmanımsı bir ev halini almış ve Beyoğlu'nun en eski şoförlerinden, üç arabası bulunan (ikisi Ford biri Buick) Kamil İzli amcamız bu binanın giriş katına yerleşmiştir: Yıl 1930. Eşi ve kızı Ümit ile bu evde oturan Kamil İzli, o dönem arabalarını evinin tam karşısındaki büyük garaja bırakmaktadır.

Eskiye dönersek, Mme. Verona'nın pansiyonunun karşısındaki iki katlı evde, Dt. François Adolphe Descamps ile Şirket-i Hayriye kaptanlarından Josef de Tomazetovich'in oturduklarını görüyoruz.

Zaman içinde ve 1887 yıllarından sonra, burada tek ya da iki katlı evlerin üzerine ya kat çıkılmış ya da 1900'den itibaren apartmanlar yükselmiştir. Nitekim 1910 yılında sokakta oldukça büyük bazı apartmanların yapıldığını görürüz: Spadaro Paşa, Domenik Dandoria ve Tramm apartmanları...

1922'li yıllarda ise Sakelaridis'in, dikişçi Mme. Reisse'nin bitişiğindeki iki katlı evi apartmana dönüşecektir. Romanya Orta elçiliğinin tercümanı Alphonse Lahaille ile dul Mme. Maritzis'in evleri ise karşı karşıya idiler.

Sokağın nihayetine doğru, George Philippe bir pansiyon daha açmış, evin üst katını da ünlü aşçılardan Niko Gouzoupis'e kiralamıştı. Aynı sırada Xanthakis, 1887 yılında açtığı marangoz atölyesinde, çoktan şaheserlerini ortaya çıkarmaya başlamıştı. Yıllar sonra burada yine bir marangoz atölyesi açılacak, daha sonra burası antika tamir ve yapımı ile uğraşan cilacı Fetullah Göçmen'in yeri olacaktır. Xanthakis ilk atölyesini burada açtığında, çok sıkılmış ve günlerinin çoğunu karşısındaki evi tutan Mme. Marie Arabi'nin evini dikizleyerek geçirmişti.

Garajdan önceki (garaj 1930'lu yıllarda yapılmıştı) marangoz Muzaffer Sey'in açtığı dükkanın üzerindeki Babikyan Apartmanı'nda, son dönemlere kadar Rupen ve Kirkor Babikyan kardeşlerin daireleri vardı. (Bu apartmanda 1930'larda yapılmış idi) Mühendis Jak Niyego ise en üst katta oturuyordu. 1940 yılında bu dairede, Yugoslav göçmeni evlenmemiş iki kardeş Şükrü ve İsmail anneleriyle oturuyordu.

Birkaç apartman

İkinci Dünya Savaşı yıllarında bu apartmana Alman Konsolosluğu'nda görevli bir aile yerleşti. Oğulları Dieter, (o zaman 10 yaşında idi) sokakta oynayan akranı çocuklara kahramanlık gösterileri sunacak, ancak sarışın ırkın gerçek bir temsilcisi olmasına karşın, savaş sona ermeden ailesi ile birlikte bilinmeyen bir yere yollanacaktı.

Köşe başındaki Kasap Vangel'in üstündeki dairede, o dönemler Sabuncakis'ten sonra en ünlü çiçekçilerden ve iş yeri Haşet Kitabevi'nin karşısında bulunan Fotis Papadimitratos (Fotis Çiçek Evi'nin sahibi) oturuyordu. O dönemler Fotis'in babası Hacı Fotis, Yüksekkaldırım'daki dükkanında cenaze levazımatçılığı yapardı.

Bu arada apartmanları unuttuk. 1910'lu yıllarda Spadaro Paşa apartmanındayız. Burada dişçi malzemeleri satan Maurice Faraggi ve İngilizce hocası Mlle. Lacon vardı. Dandoria apartmanında müzik hocası Ernest Capocelli vardı. Yine aynı apartmanda Credit Lyonnais Bankası'nda çalışan Gabriel Cociffi ile Duyunu Umumiye Bürosu'nda çalışan Edmond Cociffi aynı dairede yaşıyorlardı.

Tramm apartmanının en önemli kiracısı ise Melkenstein idi. Melkenstein Grand Rue de Pera üzerinde, gözlükçü Verdoux'nun sırasında, mücevhercilik ve kuyumculuk yapıyordu. Üst katta oturan Maurice Abramovitch ise Osmanlı Bankası'nda memurdu.

Başlangıcından bugüne kadar Şehbender sokağı böyle bir yaşam sergilemiş ve bu adla anılmasına karşılık, ya mahalleyi bilmeyen ya da bu isme bir anlam veremeyen kişiler, sokağın adını tamamen başka yöne çekerek Şeyh Bender diye bir sokak adı ortaya çıkarmışlardır.

Burada anlatılan panorama ve yaşam, 1955 yılına kadar ki süreci kapsamaktadır.

Sonrasını bilemem.

Şehbender nasıl oldu da Şeyh Bender oldu?

Bu sokağın adı Şehbender olmasına karşın, nedeni bilinmez, yeni konan sokak tabelası üzerinde Şeyh Bender yazmaktadır. (1990'dan sonra). Böyle olmasına karşılık kimse sokağın asıl adının ne olduğunu araştırmamış ve sokağın, bir süredir bu adla anılmasını ya hoş görmüş ya da aslını bilmediğinden, eskiden beri adının Şeyh Bender olduğunu düşünmüştür.

Sokağın bu adı alması için önce Bender diye bir ülkenin ve bir de şeyhinin olması gerektiği kanısındayım. Halbuki dünya coğrafyası içinde Bender adında bir ülke yoktur.

İran'da Hürmüz Boğazı'nda Bender Abbas (Aslı Bandar Abbas), Bender-i Şah (Aslı Bandar-ı Şah) adı ile anılan iki liman kenti vardır. Ayrıca Basra Körfezi'nde Bender Şahpur (Aslı Bandar Şahpur) adlı bir petrol limanı bulunmaktardır. Acaba bu ismi koyan ve eski ismi değiştiren Beyoğlu Belediyesi bu adı nereden bulmuştur?

Şehbender sokağının adının asıl kaynağı, oluşmaya başladığı 1860 yılındaki olaylara ve sokakta yaşayanlara dayanmaktadır. O dönem sokağa Rue de la Chancellerie adı verilmişti. Tabii ki bunun da bir nedeni vardı. Çünkü o dönemde Asmalı Mescid caddesinden Sofyalı sokağın girişinin hemen başında, köşede Almanların konsolosluk bürosu vardı. Sokağın adı bu nedenle verilmiş idi.

O dönemler Almanlarla Avusturyalılar özellikle Chanceller kelimesini konsolos karşılığı olarak kullanırlardı. Nitekim Alman konsolosluk bürosunun burada olması nedeniyle sokağa bu ad verilmişti.

1933 yılından sonra sokak isimlerinin Türkçe karşılıkları ile değiştirilmesi sırasında bu sokağın adı da, Chanceller kelimesinin Türkçe'deki tam karşılığı olan Şehbender olmuştur.

Büyük Türk Sözlüğü'ne göre Şehbender'in karşılığı Konsolos'tur. Ayrıca 1868'den bu yana yayımlanan bütün şehir rehberlerinde ya da annuaire'lerde sokağın adı Chancellerie yani Şehbender olarak geçmektedir.

Bunun dışında Osman Nuri Ergin'in 1934 yılında yayımlanan İstanbul Şehir Rehberi'nde de sokağın adı Şehbender'dir. Aynı şey İstanbul Belediyesi tarafından 1971 yılında yayımlanan Şehir Rehberi için de geçerlidir.

Keza 1989 yılında Aysa Limited tarafından yayımlanan İstanbul A-Z Rehber Atlas'ta da gene adı Şehbender olarak geçmektedir.

İnsan merak ediyor, acaba bu ismi değiştirme gereği duyanlar Şeyh Bender'i nereden bulmuşlardır?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!