Seçimlere kadar sessizlik

Güncelleme Tarihi:

Seçimlere kadar sessizlik
Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2005 00:00

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın ziyareti sırasında en çok dikkatimi çeken konu Kıbrıs ile ilgili yaptığı açıklamalar oldu.KKTC’ye yapılan haksızlıkların giderilmesi için çalışmalara devam edileceğini söyleyen bakan, bu konuda esas söz sahibi olarak Avrupa Birliği’ni gösterdi. Ne anladınız siz bundan? Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyeliğiyle birlikte Washington devreden çıktı mı? Sanmıyorum ama bu konuyu gündemin alt sıralarına ittiği besbelli. Bana göre, nedeni de ortadaki haksızlığa karşı, ‘işitilebilir’ bir tepkinin yükselmemiş olması.Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş dışında tabii. Onun da sesine artık o kadar alışıldı ki fazla kulak kabartılmıyor. KKTC’de durum nedir bilmiyorum ama bizim buralardan bakıldığında Ada’da tam bir sessizlik ve bekleyiş hali görülüyor.* * *YEŞİL Hat tüzüğünde Kıbrıslı Türkler lehine bazı değişiklikler olmuş. Bugüne kadar güneyden kuzeye geçişlerde Rumların bir sigara ve içkiden başka bir şey almalarını yasaklamıştı güneydeki hükümet, şimdi bu biraz gevşetilmiş. Hiç önemli değil. Geçenlerde KKTC’yi ziyaret eden Avrupa Parlamentosu parlamenterleri bile Yeşil Hat Tüzüğü’nün AB ile doğrudan ticaretin yerini tutamayacağını söylediler. Avrupa Birliği’nin KKTC ile doğrudan ticaret ve mali yardım kararının hayata geçirilmesi bakalım nasıl olacak? Kıbrıs Rum Yönetimi’nin engelleri nasıl aşılacak. Kıbrıs Gazetesi’nde KKTC’yi ziyaret eden Avrupa Parlamentosu heyetinin Sosyalist Grup Başkanı Jean Marinus Wiersma’nın söyleşisi vardı. ‘Kıbrıs Rum hükümetine uygulayacağımız baskı sınırlı’ diyordu. Haklı. Rum Hükümeti, Kıbrıs’ın yasal temsilcisi olarak Avrupa Birliği’nin saygın bir üyesi. AB’nin partneri. Avrupa’nın Kıbrıs Rum Hükümeti’ne yapacağı baskı sınırlı. Ama KKTC’nin baskısını sınırlayan ne var? KKTC baskı yapmalı, hakkının peşinde koşmalı, sesini çıkartmalı. * * * KIBRIS konusunda bugüne kadar, çözümden yana oldum. Çünkü ne Türkiye’nin ne de Kıbrıs Türklerinin çözümsüzlük imajının yükü altında, adil bir sonuç için etkili siyaset yürütmesi mümkündü. Ama şimdi durum değişti. Haklı mücadele zemini KKTC’nin ve Türkiye’nin ayaklarının altında. AB üyeliği ile Yunanistan-Türkiye arasında eşitlik sağlanınca askerini tamamen çekme dahil birçok vaatte bulundu Türkiye Annan Planı ile. Bu anlaşmayı destekledi, referanduma ‘evet’in arkasında durdu. Ama bugün tam tersi bir çizgi tırmanıyor ve herkes bu gelişmeleri seyrediyor. Türkiye Kıbrıs’ta toprak iddiasında bulunmuyor ama Yunanistan Cumhurbaşkanı Stefanopulos, hálá yaptığı açıklamalarda, ‘Arnavutluk’un güneyi ve Kıbrıs bizim esir topraklarımızdır’ diyebiliyor. Bunca acıya ve soruna yol açan demode Enosis zihniyetini gündeme taşıyabiliyor Kıbrıs Türkleri, kendilerini unutturmamalı. Bekleyen taraf değil, isteyen taraf olmalı. Bu da sadece diplomatik kanalların işi değil. Sivil toplumun sesi her zaman daha etkili. KKTC halkı, haksızlıklara karşı tepkisini göstermeli. Ama KKTC sessiz. Siyaseti de öyle. Bu sessizliğin genel seçimlere iki hafta kalmasından kaynaklandığını tahmin ediyorum. Sanıyorum gerçekten öyle.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!