Seçimdeki kalitesizliği görüyor musun kuzum?

Güncelleme Tarihi:

Seçimdeki kalitesizliği görüyor musun kuzum
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bu sefil çatışmaları okudukça beni seçim dışı kılan kişilere ve olaylara minnettar oluyorum

Seçim propagandasını görüyor musun? İçtiami kalitesini de ölçmeye, anlamaya niyetleniyor musun? Demokrat, CHP veya bitaraf hepsi bizden, bizim camiamızdan.. Nelerin konuşulmasına tahammül ediliyor ve hoşlanılıyor farkında mısın?

Oğlunun cevap vermesini beklemedi Fahri Bey. Üç gün sonra bir mektup daha yazdı. Özlemişti oğlunu. Hem de seçim kampanyasındaki siyasi tartışmalara ilişkin içini dökmek istemişti...

7 Eylül 1951 tarihli bu mektubu kısa tuttu; tek sayfaya sığdırdı söylemek istediklerini...

Oğlum,

Bunlar cevabsız kalması matlub (istenen) mektuplardır. Yalnız okunması mültezemdir. (gereklidir)

Seçim propagandasını görüyor musun? İçtiami (sosyal) kalitesini de ölçmeye, anlamaya niyetleniyor musun? Demokrat, CHP veya bitaraf hepsi bizden, bizim camiamızdan.. Nelerin konuşulmasına tahammül ediliyor ve hoşlanılıyor farkında mısın?

Semitique adetler, din kalıbına basılarak sosyal bünyemize nasıl işlemiş görüyor musun? Badema seçimlerin mutlaka yaz aylarında yapılması ve adayların nutuk sahasına şort (mayo) ile çıkması icabedecek galiba..

Yani Politique hücumlar, sünnetli, sünnetsiz isnadile başlarsa yapılacak başka şey de yoktur. (Tabii yaptığım acı ve acıklı bir latifedir, anladın elbette.. Kasım Gülek'e pek üzüldüm!..)

CHP'nin henüz bir yıldır Genel Sekreterliğini yürüten Kasım Gülek, DP'lilerin hedef tahtası olmuştu. Mayo esprisinin nedeni bu söylentilerdi.

Ben bu sefil çatışmaları, eğlenerek, dikkatle okuyor ve seçimlerin dışında kaldığım için beni seçim dışı kılan eşhas (kişiler) ve hadisata (olaylar) minnetdar oluyorum. Oğlum baban bu cinslerden bir mücadeleye mahruz ve muhatap olsaydı hiddetinden veya havfü-hicabından ölüverirdi..

PUSUDAKİ TEHLİKE

Her ne kadar kendini rahatlatmaya çalışsa da laiklikle ilgili çatışmaların dışında kalmaktan mutlu olması mümkün değildi. Geçmişte irtica ile mücadelenin ön saflarında bulunmaktan hep onur duymuştu.

14 Mayıs 1950 seçimleri öncesinde de politika dışı kalacağını aklının ucundan bile geçirmiyor; ağırlığını irtica ile mücadeleye veriyordu. 18 Nisan 1950 tarihli Ulus gazetesinde yayınlanan ‘‘Pusudaki tehlike’’ başlıklı yazısı bunun en somut kanıtıydı. Bu yazının yayınlanmasının üzerinden tam dört gün geçti. 22 Nisan'da CHP'nin milletvekili aday listeleri açıklandı. Kastamonu adayları arasında Fahri Bey'in adı yoktu.

Hüseyin Cahid'in (Samet konuşuyor) ve (Kundakçı Demokratlar) serlevhalı (başlıklı) yazılarını beğenmeye mecbur oldum. Herif, anlayacakları dille azarlıyor!

Hüseyin Cahit Yalçın, Ulus gazetesinin 4 Ekim 1951 tarihli sayısında yayınlanan ‘‘Samet Konuşuyor’’ başlıklı yazısında DP'li Başbakan Yardımcısı Samed Ağaoğlu'nun bir konuşmasını yorumluyor, daha doğrusu yanıtlıyordu. Karakol baskınları, hırsızlıklar ve ırza tecavüz olayları karşısında hükümeti göreve davet etmenin yanlış olmadığını savunuyor, ardından hakaretlerle dolu bir soru yöneltiyordu:

‘‘Hafifçe sapıtmağa başlamış bir adamın daha azıtmaması için yakınlarına bir doktora müracaat edilmesi lüzumunu söylemek o adamı azgın, herkese salar bir zırdeli addetmek manasına mı gelir, a Başbakan Yardımcısı?’’

Hüseyin Cahit, Fahri Bey'in dikkatini çeken ‘‘Kundakçı Demokratlar’’ başlıklı yazısında da Cumhuriyet gazetesinin bir haberinden alıntı yapmıştı:

‘‘Kasım Gülek dün Bilecik'te partisinin İslam dinine daima sadık kalacağını söyleyince Demokratlar (DP'liler), Genel Sekreterin kolej mezunlarına has siyah cüppeli ve kepli resmini gösterip bu elbiseyi papazlar ve gavurlar giyer diyerek propagandaya başladılar.’’

Yeni İstanbul'un 5 tarihli nüshasında Falih Rıfkı Atay'ın Miraslar ismi altında yazdığı yazıyı mutlaka oku. Herif üç devrin de enteresan bir esquisini yapmış, görmelisin. Hiç sevmediğim halde bu adamın yazılarını ara sıra okuyorum. Senin ise behemehal (mutlaka) dikkatle okumanı isteyeceğim. Hakikaten adım adım o devrelerden geçdik. Hafızası ve dikkati çok kuvvetli bu zatın.. Hadi üslubu da güzel diyelim de olsun bitsin.

Falih Rıfkı, ‘‘Miraslar’’ yazısına, Cumhuriyet döneminde Osmanlı'daki mirasyedi tipinin değiştiğini vurgulayarak başlıyor; Osmanlı'dan kalan en kötü mirasın İttihat ve Terakki olduğunu savunuyordu. Tek parti döneminin yanlışlarına da değiniyor; ‘‘Mazi uzaklaşıldıkça kusurları unutularak faziletleri hatırlanan garip bir tarih hadisesidir’’ diyordu.

Evlatçığım bizim ev dün bilfiil başladı. Yani gelirsen hepimizi tam faaliyet içinde göreceksin.

İkinizin de gözlerinizden öperim, mektuplarınızı beklemem. (Ama kazara gönderiverirseniz sevinçden ne yapacağımı şaşırırım.)

Salacak'ta, Kız Kulesi manzaralı yeni evin yapımından kalan dar zamanda yazmışdı mektubu. Özlemini tekrarladı son satırlarda. Mektubu yine aynı şekilde imzaladı; ‘‘Baban Dr. F. Ecevit.’’

YAZILARINDAKİ İSABET

Özlem dolu mektuba hem oğlundan hem de gelininden mektup geldi. Mektuplara sevinen Fahri Bey, 19 Eylül'de dördüncü mektubunu yazdı.

İnşaat işlerine rağmen siyasi gelişmeleri dikkatle izliyor, hemen her gün birkaç gazete okuyordu. Yeni İstanbul'u kendisi alıyor; Ulus ve Pazar Postası'nı, Bülent Ecevit Ankara'dan gönderiyordu.

Oğlunun yazılarının her satırını büyük bir dikkatle okuyordu. ‘‘Sevgili çocuğum’’ diye başladı, hemen ardından Ulus gazetesinde çıkan ‘‘İngiltere'de siyasi durum’’ yazısına ilişkin görüşlerini sıraladı.

Dünkü Ulus'da (İngilterede siyasi durum) başlıklı yazını okudum. İstifade ettim. İngiltere'deki siyasi durumu iyi bildiğin muhakkak... Hatta bizim memlekette orasını senden iyi bilen çok yokdur sanıyorum. Tahminlerinde hata etmiş veya etmemiş olabilirsin. Bu İngilterenin siyasi bünyesini gayet iyi bilmene mani değildir.

‘‘..bizim memlekette İngiltere'yi senden iyi bilen çok yokdur’’ diyerek oğlunu göklere çıkaran Fahri Bey, bir yandan da seçim tahminleri konusunda endişesi olduğunu zarif bir şekilde kayda geçiriyordu. Neydi, Bülent Ecevit'in tahminleri?

‘‘...Hükümet, muhtemelen bu yeni kararların gerçekleşmesiyle vaziyetinin düzelmesini bekliyecektir. Nitekim, yakın zamana kadar seçimlerin Sonhabar'da yenileneceğine dair kuvvetli şayialar dolaşırken, şimdi, önümüzdeki yıldan önce yenilenmiyeceği söylenmektedir.’’

Bu yazının yayınlanmasının üzerinden 17 gün geçmişti ki, İngiltere'de iktidar ve muhalefet partileri erken seçim konusunda anlaştılar, parlamento feshedildi. 25 Ekimde yapılan seçimlerden Churchil başkanlığındaki muhafazakarlar zaferle çıktılar. Bülent Ecevit, seçimin gelecek yıl olacağı tahmininde yanılırken, İşçi Partisi'nin oy kaybettiğini bilmişti.

Oğlunun İngiltere'deki siyasi duruma ilişkin tahminlerini tereddütle karşılayan Fahri Bey, sonraki mektuplarda bu konunun üzerinde hiç durmayacaktı...

Yalnız sevgili çocuğum, yazında ikinci sütunun sonlarına doğru kullanmış olduğun bir tabiri pek anlamadım. Mektubumu alır almaz hemen bana cevap verip babanı tenvir etmeni (aydınlatmanı) reca edeceğim. Orada iki def'a (afaki) tabiri kullanıyorsun. Biliyorsun ki (afaki) objektif karşılığıdır. Yine biliyorsun ki objektif; yani felsefi tabirile afaki, gayri şahsi, gayri zati, maddi, hakiki, fi'li anlamına gelir. Ben yazının mana akışından daha ziyade Speculatif, Suppositif, Theorique, Thedoretique diyeceksin sanmışdım. Yani nazari, farazi gibi bir şeyler..

Kuzum Bülent, en kısa zamanda beni tenvir et..

Babasının dikkatini çeken ‘‘afaki’’ sözcüğü, Bülent Ecevit'in, İngiliz İşçi Partisi içindeki muhalif bir grubun partinin çıkardığı broşüre ilişkin yaklaşımını değerlendirdiği iki cümlede geçiyordu:

Galiba senin grev bitti gibi geliyor bize.. Bayram münasebetile gönderdiğin, gönderdiğiniz mektuplara çok teşekkürler..

Seçimin neticesine pek şaşmadım. Yavrucuğum, halk hakikaten korkuyor.

17 Eylül 1951'de 17 kentte yapılan ara seçimde CHP ağır bir yenilgiye uğramıştı. 18 milletvekilliğini DP kazanmış; CHP sadece Sinop ve Sivas'tan birer milletvekili çıkarabilmişti. Üstelik CHP'nin Kasım Gülek, Nihat Erim, Lütfi Kırdar ve Necmettin Sadak gibi ağır topları da yenilgiye uğramıştı...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!