Seçim ekonomiyi nasıl etkileyecek

Güncelleme Tarihi:

Seçim ekonomiyi nasıl etkileyecek
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2007 12:46

Genel seçim tarihinin tespitinin, ekonomik ve siyasi belirsizliğin ortadan kaldırılması açısından önemini vurgulayan iş dünyası, şimdi de seçime kadar geçecek süre ve seçim sonrası döneme odaklandı.

Haberin Devamı

Ekonomideki durgunluğun seçim döneminde de devam edeceğini öngören iş dünyası, hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılmasının ardından ekonominin tekrar normal rayına oturacağını düşünüyor.

Seçim sonucunun beklenmesi dolayısıyla tüketim harcamaları ve özellikle kamu kesiminde alt yapı yatırımlarının düştüğü ifade edilirken, seçime kadar geçecek dönemde bazı sektörlerdeki satışlarda azalma olması bekleniyor. Bazı sektörlerde hareketlilik yaşanması beklenirken, bazı sektörlerde ise “bekle-gör” dönemine girildiği belirtiliyor.

Otomotiv satışlarında seçimin yapılacağı Temmuz ayında bir miktar düşüş beklenirken, ulaşım ve “az da olsa” reklamcılık sektörlerinde hareketlilik yaşanması bekleniyor. Gayrimenkul sektörü ise bekle-gör dönemi yaşıyor.

Haberin Devamı

Türkiye seçim sürecindeyken ihracatın “unutulduğu” görüşü öne çıkarken, yabancı yatırımlar açısından ise trend devam edecek. Seçim sürecinde vatandaşların yatırım tercihlerinde ise bir değişiklik beklenmiyor.

“BU DÖNEM İÇİN BİR RİSK GÖRMÜYORUM”

Anadolu Grubu İcra Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, bir süredir ekonomide durgunluk yaşandığını ifade ederek, “Bazı sektörlerde ağırlıklı olarak var. Yani tüketimde bir daralma ve yine ekonomide bir durgunluk hissediliyor. Durgunluk, bu dönemde biraz arttı. Dolayısıyla seçime yaklaşırken bu hassasiyetin devam edeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

Özilhan, seçimde makul birtakım neticelerin çıkmasıyla Türkiye'nin tekrar seçim ortamından çıkıp bir büyüme trendine gireceğini, bunun belli bir zaman alacağını, hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanlığı seçiminin 3. çeyreğin sonunu bulacağını ve ekonominin Eylül ayından sonra tekrar normal rayına gireceğini düşündüğünü aktardı.

Bu dönem için bir risk görmediğini ve Türkiye ekonomisinin güçlendiğini vurgulayan Özilhan, şunları kaydetti:

“Neticede böyle bir seçim ortamında, siyasi birtakım sıkıntıların olduğu ortamda bile piyasalar bunu gayet rahat karşıladı. Ne mali sektörde ne de diğer sektörlerde herhangi bir sıkıntı yok. Neticede işte kurda, faizde, borsada da görüyoruz. Yani Türkiye'ye güven var, devam da ediyor.”

Haberin Devamı

Tuncay Özilhan, Anadolu Grubunun faaliyet gösterdiği sektörlerden otomotivde bir “ağırlık” hissettiklerini, hem ticari vasıtada hem binekte geçen yıla göre bir yavaşlama olduğuna işaret ederek, buradaki durgunluğun yine seçime bağlandığını, herkesin seçimi görmek, daha tedbirli gitmek istediğini söyledi.

“OLUMSUZ HABERLER, DONDURABİLİR AMA SONUÇLARI ÇOK ETKİLEMEZ”

Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de küresel likiditeye dikkat çekerken, askeri darbenin yaşandığı Tayland'da, siyasi çalkantılar yaşayan Ukrayna ve Romanya'da bunların ülke ekonomilerini çok fazla etkilemediğini, Amerikan ekonomisindeki birtakım dalgalanmaların ise Avrupa ekonomisinin iyi olması, Çin, Hong Kong, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler zonunun üretime devam etmesinden dolayı sıkıntı yaratmadığını söyledi.
Bunun Türkiye için de geçerli olduğunu ve siyasi alandaki birkaç aylık çalkantının Türk ekonomisini etkileyeceğini düşünmediğini dile getiren Ateş, “Bunun ötesinde Türkiye'de belli bir yol haritası var. Hangi reformlar yapılacak, kaçı yapıldı, kaçı geride bekliyor? Bundan sonra kim gelirse gelsin, ister koalisyon isterse tek parti hükümeti çok fazla farklılık olacağını düşünmüyoruz” görüşünü aktardı.

Haberin Devamı

Hükümetin kurulması aşamasında koalisyon şeklinin gündeme gelmesinin ekonomiyi biraz “dondurabileceğini”, insanların üretim ve tüketim eğilimlerini biraz erteleyebileceklerini belirten Ateş, ancak bunun 2007'nin ekonomik sonuçları üzerinde çok fazla etkili olmayacağını vurguladı.

Ateş, erken seçimin ilan edildiği bir ortamda bir limanın 1,3 milyar dolara satıldığını, Halkbank'a gelen talebin sevindirici olduğunu ifade ederek, “Dolayısıyla artık Türkiye bir yoldan geçti, güldür güldür akmaya başladı. Bu bakımdan her ne kadar siyasi istikrar önemliyse de kısa süreli istikrarsızlığın eskisi kadar ekonomi üzerinde olumsuz etkisi olacağını düşünmüyorum” diye konuştu.

Haberin Devamı

Yabancıların Türkiye'de rejim konusunda bir tehdit görmediğine işaret eden Ateş, “Gelişmiş pazarlarda yapılabilecek birçok şeyin yapıldığı, nüfusların azaldığı, emeklilik sorunlarının arttığı bir ortamdan Türkiye gibi dinamik, üreten, nüfusu gelişen, küresel ısınmadan belki de en az etkilenecek bir ülkenin taşına toprağına daima talep olacaktır” yorumunu yaptı.

Hakan Ateş, faizlerin geleceği noktanın, ancak şu andaki seviye olduğuna ve olumsuz haberlerin gelmesi halinde faizlerin düşmesinin gecikebileceğine dikkat çekerek, “Yani bu seviyeden aşağısı var, yukarısı yok” dedi.

POZİSYON DEĞİŞİMİ YOK, YATIRIMCILAR YTL'DE KALMAYA DEVAM EDECEK

A Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Murat Salar ise Türkiye'de finansal piyasalarda son birkaç yılda yabancıların ağırlığının arttığını belirterek, “Bu ağırlığın artmasıyla birlikte bizim yurt dışıyla olan korelasyonumuz çok yükseldi. Yurt içindeki gelişmeler önemli, ama yurt dışındaki gelişmeler artık daha belirleyici gibi...” diye konuştu.

Haberin Devamı

Salar, artık kim seçilirse seçilsin veya nasıl bir hükümet senaryosu olursa olsun uygulanması gereken ekonomik programın belli olduğunu, seçimden sonra gelecek hükümetin bunu “devam ettirme zorunluluğu” bulunduğunu ifade ederek, “Piyasanın 'şu hükümet olur', 'bu hükümet olur' dan çok kaygılanacağını zannetmiyorum. Asıl bakılan yer, dünyadaki likidite koşulları” dedi.

Yatırımcı tercihlerinin seçimle alakalı olarak değişmeyeceğini vurgulayan Murat Salar, YTL'nin daha cazip olmaya devam edeceğini, faizlerin en erken seçimden sonra ineceğini düşündüğünü, bu nedenle yatırımcıların YTL'de kalmayı sürdüreceğini kaydetti.

Altın ve para piyasaları uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk de önceki seçimlerde, hangi hükümetin geleceği belli olsa da “belki bir devalüasyon”, “belki bir kur ayarlaması olur” düşüncesiyle dövize ilginin arttığını, mevduatlardaki paranın bir bölümünün de altına kaydığını söyledi.

Yıldırımtürk, yerli yatırımcıların, 2007'nin iki seçimli bir yıl olması düşüncesiyle geçen yıl dövize yöneldiğini ve bankalardaki yabancı para mevduatlarının arttığını belirterek, “Şu anda pozisyonlarını almış durumdalar. Yeni bir pozisyon değişikliği yapmaları mümkün değil. Bunun nedeni daha önce dövizi yüksek fiyatla almalarıdır” dedi.
Altın fiyatlarının da 2006 Nisan-Mayıs ayının gerisinde bulunduğunu, bu nedenle altında yeni alıcılar olmadığını vurgulayan Yıldırımtürk, “Düşük olduğu için döviz satıp altına gelen de olmuyor. Geçen yılın ortalarından başlayan pozisyonlar şu anda sürdürülüyor. Yeni bir pozisyon değişikliği görmüyoruz” diye konuştu.

“İNSANLAR ALIŞVERİŞLERDE TEDBİRLİ DAVRANMA GAYRETİ İÇİNDE”

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş da seçim süreciyle ilgili olarak “İç piyasa satışlarında geçmiş yıla göre bir durağanlık söz konusu. Özellikle toptan satışlarda vade süreleri 7-8-9 aylara geldi. Piyasada çek karşılığı satışlar düştü, onun yerine senetle alımlar başladı” dedi.

Nakkaş, 2007'de seçim yapılacağı bilindiğinden geçen yıl yapılan planlamalarda bir durağanlık yaşanacağının öngörüldüğünü, ancak şu zamana kadar bu öngörüden daha negatif bir etki yaşandığını ifade ederek, seçim sürecinde insanların alışverişlerde tedbirli davranma gayreti içinde olduğunu, firmaların da stokları kontrol altında tuttuğunu söyledi.

Nakkaş, “Bu süreçte sektörde çok daralma söz konusu olmayabilir. Fakat sektörümüzün doğal gelişimi içinde uluslararası rekabet yapımızın değişim süreci içinde olması nedeniyle imalat sanayimizde son iki yıldır yüzde 18'lik, 2007 ilk çeyreğinde de yüzde 11 daralma olmuştur” diye konuştu.

Türk ekonomisine son derece önemli katkı sağlayan hazır giyim imalat sanayinin bu durumuna karşılık bir an evvel TGSD tarafından önerilen mikro çözümlere hükümet yönetiminin sahip çıkmasını talep ettiklerini belirten Nakkaş, yeni oluşacak parlamentoda görev yapacak hükümetten günü değil geleceğin Türkiye'sini ortaya koyacak 10-15 yıllık ekonomik programlarını, stratejilerini net bir biçimde ortaya koymasını beklediklerini kaydetti.

Ahmet Nakkaş, Türkiye'nin uluslararası alanda rekabet edebileceği sektörlerin açık şekilde belirlenerek bu sektörlere dönük mikro çalışmaların kısa zamanda hayata geçirilmesinin ülke açısından son derece önemli olduğunu vurguladı.

“TÜRKİYE SEÇİM SÜRECİNDEYKEN İHRACATI UNUTMUŞ”

İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ise Türkiye'nin, genel anlamda iktidarı ve muhalefeti ile seçime endekslendiğini, üretim, ihracat ve rekabetin unutulan sözcükler olduğunu belirterek, “Türkiye seçim sürecindeyken ihracatı, rekabeti unutmuş durumda” dedi.

İhracatçının seçimden çok kur-maliyet sarmalı içindeki “kısır döngüden” nasıl çıkabileceğini düşündüğünü ifade eden Orakçıoğlu, ithalatı ve para piyasalarını destekleyen para politikasının ihracatçıyı çok zor durumda bıraktığını savundu.
Orakçıoğlu, “Burada ihracatçı seçimden çok, artık aldığı siparişin karşılığında, ne kadar süre sonra bu kur seviyesinin kendisine zarar vereceğini ya da vermeyeceğini düşünüyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığının belirlenmesi sürecinde aldığımız telefonlarda 'başkan artık biz dayanamıyoruz, yapamıyoruz, nereye gidecek bu süreç' şeklinde ihracatçıların feryadı vardı” diye konuştu.

Türkiye'de 5 yıldır uygulanan para politikası sonucu üretici fiyatlarındaki artışın yüzde 76, dolardaki düşüşün yüzde 5 olduğunu belirten Orakçıoğlu, “İkisini topladığınızda yüzde 81. Siz bunun yüzde 30-40'ını verimlilikle aşarsınız, ama diğer yüzde 40'ı, rekabette ne kadar kan kaybettiğinizin göstergesidir. Bugün böyle bir direncin sonuna gelinmiş durumda” görüşünü dile getirdi.

Orakçıoğlu, dolar kurunun bugün geldiği seviyeye bakıldığında maliyetlerin ilk 5 ayda yüzde 6-7 arttığına dikkat çekerek, Türkiye'deki tüm riskleri yüksek faizle önleme gibi “kolaycı bir çözüme” gidildiğini, bu işin sonunun nereye varacağını kendilerinin de merak ettiğini söyledi.

Süleyman Orakçıoğlu, kurlarla maliyetler arasındaki dengesizliğin ortadan kaldırılmasını istediğini de ifade etti.

GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDE “BEKLE-GÖR” DÖNEMİ

Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Bekir Cumurcu da Türkiye'de bir süredir yaşanan siyasi gelişmelerin mutlaka bir maliyeti olacağını, ancak piyasalarda bugüne kadar yaşanan gelişmelerin fiyatlanmadığı yönünde fikirlerin bulunduğunu söyledi.

Cumurcu, “Bu yaşananların mutlaka maliyetinin olacağını düşünüyorum. 'piyasalarda hiçbir şey olmadı', 'bunun maliyeti yok' görüşünü fazla iyimser buluyorum” diye konuştu.

Gayrimenkul sektöründe bu dönemde alım satımların beklemeye alındığını ifade eden Cumurcu, “Sektörde şimdi bekle-gör dönemi yaşanıyor. Maliyetin boyutu görülmeye çalışılıyor. Bu dönemde yabancı yatırımcılar yerli yatırımcılara göre biraz daha sakin davranıyor” dedi.

Piyasayı “kontrol eden” yabancıların sert hareketlerden zarar göreceklerini iyi bildiklerini vurgulayan Cumurcu, konut geliştiricileri ve yatırım ortaklıkları için kısa vadeli bir bekleme sürecinde bulunulduğunu, sürecin seyrinde devam ettiğini kaydetti.

Sektörde yeni projelerin ertelendiğine işaret eden Cumurcu, seçimlerin erkene alınmasıyla ilgili, “Bunun, bu duruma gelmesinin de bir hikayesi var. Çok ciddi siyasi çalkantılar yaşandı” dedi.

“SEÇİM TARİHİ OTOMOTİVDEKİ MEVSİMSELLİĞE PARALEL”

Otomotiv Yetkili Satıcılar Derneği (OYDER) Genel Koordinatörü Müfit Ataseven de otomotiv sektörünün istikrar ile olan ilişkisine dikkat çekerken, seçimlerden çıkacak sonucun büyük önem taşıdığını, istikrar ortamı oluşması halinde kişilerin daha rahat satın alma kararı alabileceğini vurguladı.

Ataseven, otomotiv pazarında geçen yılın ilk yarısının iyi bir dönem olduğunu, bu yıl ise pazarın geçen yılın gerisinde kaldığını, ancak son dönemde mevsimsel olarak belli toparlanmaların görülmeye başlandığını belirtti.

Seçimlerden ziyade şu anda genel eğilimlerin pazara hakim olduğunu kaydeden Ataseven, “Yaza doğru bir miktar rakamlar yükselir. Temmuz ortasında bir miktar düşüş olur. Seçimler de bu döneme denk geliyor” dedi.

Her türlü belirsizliğin sektöre etkileri olduğuna işaret eden Ataseven, “Ancak son zamanlarda siyasetteki belirsizliğin ekonomiye çok etkisi görülmüyor. Önümüzdeki dönemler ne gösterecek bilemiyoruz. Bu yıl pazarın 2006'nın bir miktar altında kalması çok sürpriz değil diye görüyoruz. Belki aynı seviyede gerçekleşecek” diye konuştu.

Shell & Turcas Petrol Perakende Satışlardan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Ahmet Erdem ise akaryakıtın çok dalgalanan bir ürün olmadığına dikkat çekerek, “Ekonominin gidişatı olsun, erken seçim gibi gelişmeler olsun... Bunlar, akaryakıt tüketiminde çok dramatik iniş çıkışlar yaratmıyor” dedi.

Erdem, akaryakıtın zorunlu bir tüketim olduğunu, bundan dolayı çok büyük oynamalar beklemediklerini ifade ederek, akaryakıt sektöründe erken seçimlerle birlikte tüketimin azalacağı kaygısının olmaması gerektiği görüşünü dile getirdi.

“YABANCILAR, YATIRIMLARINI AYNI ŞEKİLDE SÜRDÜRÜYOR”

Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Genel Sekreteri Mustafa Alper de Türkiye'de bulunan uluslararası yatırımcıların seçimden etkilenmediğini, yatırımlarını aynı şekilde sürdürdüklerini ifade ederek, yatırımları ertelemeye dair bir duyum almadıklarını, seçim dolayısıyla Türkiye'ye gelme konusunda beklemeye geçen yatırımcılar da bulunmadığını söyledi.

Şu andaki sürecin Türkiye'de çok iyi geçtiğini vurgulayan Alper, “Bu, Türkiye'nin kuvvetli bir mali altyapı oluşturduğunu gösteriyor. Uluslararası yatırımcıların endişe duyduğu bir alan yok. Hatta bu seçim tarihinin bir an önce sonuçlanmasını çok olumlu buldular. Dışarıdan gelenler de mevcut yatırımcılarımız da...” diye konuştu.

Yatırımları etkileyen en olumsuz unsurun belirsizlik olduğuna dikkat çeken Alper, seçimin erkene alınmasıyla belirsizlik süresinin azaldığını, uluslararası yatırımcıların seçim sonrasına ilişkin endişeleri olmadığını, tek parti veya koalisyon endişeleri bulunmadığını ifade etti.

Mustafa Alper, “Reform çalışmalarının sürmesi, AB ile olan görüşmelerin aksamadan yürümesi bekleniyor. Şu aşamada seçim süreciyle ilgili yatırımları olumsuz etkileyen herhangi bir şey yok” görüşünü aktardı.

Genel seçimlerin Kasım ayından Temmuz  ayına alınmasıyla tarihinde ikinci kez yaz mevsiminde sandık başına  gidecek olan Türkiye'de, bazı sektörler bu tarih değişiklikliğinden daha  fazla getiri elde edeceğini planlarken, kasım ayına göre hazırlık yapan  bazı sektörler ise seçimden beklediği getiriyi sağlayamayacak.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, seçmenlerin tatil mekanlarından  partinin kiralayacağı araçlarla merkezlere ulaştırılacağına ilişkin  açıklamasının ardından dikkatlerin çevrildiği ulaşım sektörü  hazırlıklara başladı.

Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED) Başkanı Mustafa Yıldırım seçim  döneminde Türkiye'de yaklaşık 10-15 milyon kişilik yolcu hareketi  yaşanacağını kaydederek, “O tarihler zaten işlerimizin en yoğun olduğu  dönem. Dolayısıyla bu talebin karşılanmasında ciddi bir sıkıntı  yaşanacak” dedi.

Yıldırım, bir süre önce Ulaştırma ve İçişleri bakanlarının katılımıyla  Kızılcahamam'da düzenlenen Kara Yolu Yolcu Taşımacılığı Zirvesinde seçim  dönemindeki taşımaları gündeme getirdiklerini, ek talebin karşılanması,  taşımaların korsan bir şekilde olmaması ve güvenli bir şekilde yapılması  için düzenleme yapılması ihtiyacı olduğunu dile getirdiklerini söyledi.

Ankara'da yaptıkları toplantıda Ulaştırma Bakanlığı'ndan belge almış ve  şehirlerarası taşımalara uygun nitelikteki taşıtlar ile firmalar  arasında seçim dönemine ilişkin sözleşme yapılmasına dair önerilerinin  kabul gördüğünü ifade eden Yıldırım, bu konunun, Kara Ulaştırması Genel  Müdürlüğünü tarafından Haziran ayının ilk yarısında geçici bir genelge  yayınlanarak uygulanacağını bildirdi.

Önerinin kabulüyle şu anda 9 bin 900 olan şehirlerarası yolcu taşıyan  otobüs sayısının 17 bine çıkacağını belirten Yıldırım, 455 bin olan  günlük yolcu taşıma kapasitesinin 782 bine yükseleceğini, gidiş ve  dönüşlerle birlikte bu sayının 1,8 milyona ulaşabileceğini kaydetti.

Mustafa Yıldırım, seçim döneminde yüzde 60-65 ek yoğunluk  yaşayacaklarını da belirtti.
       
“HAVA YOLU DOLULUK ORANINDA EK YÜZDE 5 BİR ARTIŞ OLABİLİR”
       
Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği (TÖSHİD) Yönetim  Kurulu Başkanı Şahabettin Bolukçu da seçim tarihinin, hava yolu  taşımacılığı sektöründe yüksek sezona denk geleceğini hatırlatarak,  şöyle dedi:

“Yüksek sezon olduğu için iç hatlarda artı yönde çok büyük bir  etkilenme olmaz. Ancak Haziran ayı içerisinde şehirlerarası seçim  görüşmeleri, partililerin bir şehirden diğerine gidip gelmesi  hareketliliği nedeniyle pozitif bir artış olur. Bu, sektöre doluluk  oranında ek yüzde 5 civarında bir artış getirebilir.”

Bolukçu, seçim döneminde ilave uçak seferlerinin pek mümkün olmayacağını  belirterek, yaz sezonunun yoğunluğu dolayısıyla uçakların tarifeli  programlarında daha önce düzenlemeler yapıldığını söyledi.

Seçim döneminde tatil bölgesinde olup da oy kullanacağı yere ulaşmak  isteyen vatandaşlara uçak biletlerini şimdiden almaları tavsiyesinde  bulunan Bolukçu, “Bizim de kapasitelerimizi böyle bir talep varsa  şimdiden ayarlamamız lazım. Son güne kaldığı zaman kapasite büyütme  imkanı olmuyor” dedi.
       
TARİHİN ÖNE ALINMASI REKLAMCILARI ÜZDÜ

Reklamcılar Derneği ve Reklamcılık Vakfı Genel Müdürü Ayşegül Molu da  seçim hazırlıklarının normalde 6 aylık zaman dilimine yayıldığını ifade  ederek, “Ancak 22 Temmuz gibi yakın dönemli seyredecek bu seçimin,  özellikle Yüksek Seçim Kurulu kısıtları sebebiyle pazarı büyütücü etkisi  asgari düzeyde olacak” görüşünü aktardı.

Açık hava ve basının kalabalıklaşması sonucu, düzenli ve kurumsal reklam  verenlerin piyasadan kısmen uzaklaşacaklarını vurgulayan Molu, bu  çerçevede erken seçimlerin reklam sektörüne getireceği katkı ile düzenli  reklam verenlerin çekilecek olmasının neden olduğu götürünün aynı  düzeyde gerçekleşeceğini söyledi.

Molu, “Sürenin kısa olması, anketlere, televizyon ve radyo tanıtımına  getirilen kısıtlar, hiç şüphesiz medya harcamalarını olumsuz  etkileyecektir. Kanımca daha da önemlisi yeni oluşumların, girişim ve iş  birliklerinin kendini duyurma olanağının böylece kısıtlanmasıdır” diye  konuştu.

Ayşegül Molu, televizyon tartışmalarının, zaman yettiğince mitinglerin,  küçük hatırlatma mesajları için de açık hava ve SMS'lerin seçimin “ana  silahı” olacağını kaydetti.

Reklamverenler Derneği Başkanı Hakan Uyanık da reklam sektörü açısından  yaz aylarının çok hareketli geçmediğini, bu anlamda seçimin Temmuz ayına  denk gelmesinin bir avantaj olduğunu vurgulayarak, siyasi partilerin  seçim çalışmalarının açık hava mecralarına olumlu etkileri olacağını  belirtti.

Açıkhava Reklamcıları Derneği (ARED) yetkilileri ise seçimin erkene  alınması nedeniyle açık havadaki reklam alanlarında şu anda yapılmış  sözleşmelerin iptal edilmesi veya araya seçim tanıtımlarının alınmasının  mümkün olmayacağını, bunun da seçim reklamlarının sektöre olumlu  etkisini düşük düzeyde tutacağını bildirdi.

Yetkililer, sektörün sarf malzemelerinin genellikle yurt dışından  geldiğini belirterek, gümrük süreçleriyle birlikte düşünüldüğünde  malzemelerin reklamcıların eline geçmesinin bazen 8 hafta gibi uzun  süreleri bulabildiği için sorunlar yaşanabileceğine dikkat çektiler.
       
PROMOSYON SEKTÖRÜNDEN HEDİYE VE EŞANTİYON YASAĞINA TEPKİ
       
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılacak  milletvekili genel seçimleri ve propaganda dönemi için belirlediği  hediye ve eşantiyon yasağına, promosyon sektörü tepki gösterdi.

Promosyon Ürünleri İmalatçıları ve Satıcıları Derneği Genel Koordinatörü  Elif İçbilen, YSK'nın “partiler ve adaylar, kendilerini tanıtıcı  nitelikte broşür ve el ilanları dışında herhangi bir hediye ve eşantiyon  dağıtamayacak ve dağıttıramayacak” uygulamasını “doğru  bulmadıklarını” söyledi.

İçbilen, “Promosyon, kesinlikle hediye ve eşantiyon sektörü değildir.  Hediyelik eşya ve eşantiyon diye bir sektör de yoktur. Sektörümüz  tarafından üretilen ve ithal edilen bütün ürünler, partilerin seçmenine  ulaşması için gazete, televizyon ve Billboard'ları kullanması gibidir.  Promosyon da bunların açık kalan yönünü tamamlayıcıdır” diye konuştu.

Hiçbir partinin, hediyelik eşya dükkanından çakmak, buzdolabı magneti,  anahtarlık, ajanda, kupa, bardak, şapka, atkı, tişört ya da kalem alıp  seçmenine dağıtmadığını ifade eden İçbilen, hedef kitlesine ulaşmak  isteyen partilerin, promosyon mecrasını değerlendirerek logosunu, vermek  istediği mesajı söz konusu ürünlerin üzerinde kullandığını kaydetti.

Pazarlamanın bir mecrası olarak gördükleri promosyon sektörünün deri,  cam, personel, plastik, metal, tekstil ve kırtasiye ürünlerinden  oluştuğunu bildiren İçbilen, “Partilerin, logo ve sloganlarını taşıyan  ürünleri seçmenlerine dağıtması rüşvet değildir. Bu ürünlerin seçmene  verilmesinin tek nedeni vardır; o da üstündeki mesajı iletmektir” dedi.
       
“SEÇİM PROPAGANDASI EKSİK KALIR”
       
Elif İçbilen, seçim propagandasının, promosyon ürünleri olmadan  yapılması halinde “eksik kalacağını” savunarak, YSK'nın söz konusu  yasağı nedeniyle önceki seçimlerde elde ettikleri satışı  yakalayamayacaklarını, durgun geçecek yaz sezonunda bekledikleri  hareketlenmeyi gerçekleştiremeyeceklerini düşündüklerini kaydetti.

İçbilen, “Her parti kendi seçmenine bir şapka, tişört, kalem, bardak,  not defteriyle ulaşmaya çalışsa veya bu pazarlama bileşenlerini bir  paket olarak projelendirip seçim bürolarında dağıtmaya başlasa  üyelerimiz senelik cirolarının yüzde 20'sini bu vesileyle  yapabilirlerdi” dedi.

Dernek üyelerinin şu ana kadar promosyon ürünleri siparişi almadığını,  firmaların seçimle ilgili promosyon ürünleri üretimine henüz  başlamadığını, broşür ve el ilanları üretiminin ise yapıldığını ifade  eden İçbilen, “Promosyonda bir kısma yasak konulup bir kısma da yasak  konulmaması doğru değildir” değerlendirmesinde bulundu.

Seçim döneminde birçok ülkede seçmenlere promosyon ürünü verildiğini  belirten İçbilen, Promosyon Ürünleri İmalatçıları ve Satıcıları Derneği  Yönetim Kurulunun önümüzdeki günlerde toplanarak söz konusu yasağın  uygulanmamasıyla ilgili YSK'ya bir yazı göndereceğini bildirdi.

ULAŞIM SEKTÖRÜ NASIL ETKİLENECEK

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, seçmenlerin tatil mekanlarından partinin kiralayacağı araçlarla merkezlere ulaştırılacağına ilişkin açıklamasının ardından dikkatlerin çevrildiği ulaşım sektörü hazırlıklara başladı.

Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED) Başkanı Mustafa Yıldırım seçim döneminde Türkiye'de yaklaşık 10-15 milyon kişilik yolcu hareketi yaşanacağını kaydederek, “O tarihler zaten işlerimizin en yoğun olduğu dönem. Dolayısıyla bu talebin karşılanmasında ciddi bir sıkıntı yaşanacak” dedi.

Yıldırım, bir süre önce Ulaştırma ve İçişleri bakanlarının katılımıyla Kızılcahamam'da düzenlenen Kara Yolu Yolcu Taşımacılığı Zirvesinde seçim dönemindeki taşımaları gündeme getirdiklerini, ek talebin karşılanması, taşımaların korsan bir şekilde olmaması ve güvenli bir şekilde yapılması için düzenleme yapılması ihtiyacı olduğunu dile getirdiklerini söyledi.

Ankara'da yaptıkları toplantıda Ulaştırma Bakanlığı'ndan belge almış ve şehirlerarası taşımalara uygun nitelikteki taşıtlar ile firmalar arasında seçim dönemine ilişkin sözleşme yapılmasına dair önerilerinin kabul gördüğünü ifade eden Yıldırım, bu konunun, Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğünü tarafından Haziran ayının ilk yarısında geçici bir genelge yayınlanarak uygulanacağını bildirdi.

Önerinin kabulüyle şu anda 9 bin 900 olan şehirlerarası yolcu taşıyan otobüs sayısının 17 bine çıkacağını belirten Yıldırım, 455 bin olan günlük yolcu taşıma kapasitesinin 782 bine yükseleceğini, gidiş ve dönüşlerle birlikte bu sayının 1,8 milyona ulaşabileceğini kaydetti.

Mustafa Yıldırım, seçim döneminde yüzde 60-65 ek yoğunluk yaşayacaklarını da belirtti.

“HAVA YOLU DOLULUK ORANINDA EK YÜZDE 5 BİR ARTIŞ OLABİLİR”

Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği (TÖSHİD) Yönetim Kurulu Başkanı Şahabettin Bolukçu da seçim tarihinin, hava yolu taşımacılığı sektöründe yüksek sezona denk geleceğini hatırlatarak, şöyle dedi:

“Yüksek sezon olduğu için iç hatlarda artı yönde çok büyük bir etkilenme olmaz. Ancak Haziran ayı içerisinde şehirlerarası seçim görüşmeleri, partililerin bir şehirden diğerine gidip gelmesi hareketliliği nedeniyle pozitif bir artış olur. Bu, sektöre doluluk oranında ek yüzde 5 civarında bir artış getirebilir.”

Bolukçu, seçim döneminde ilave uçak seferlerinin pek mümkün olmayacağını belirterek, yaz sezonunun yoğunluğu dolayısıyla uçakların tarifeli programlarında daha önce düzenlemeler yapıldığını söyledi.

Seçim döneminde tatil bölgesinde olup da oy kullanacağı yere ulaşmak isteyen vatandaşlara uçak biletlerini şimdiden almaları tavsiyesinde bulunan Bolukçu, “Bizim de kapasitelerimizi böyle bir talep varsa şimdiden ayarlamamız lazım. Son güne kaldığı zaman kapasite büyütme imkanı olmuyor” dedi.

TARİHİN ÖNE ALINMASI REKLAMCILARI ÜZDÜ

Reklamcılar Derneği ve Reklamcılık Vakfı Genel Müdürü Ayşegül Molu da seçim hazırlıklarının normalde 6 aylık zaman dilimine yayıldığını ifade ederek, “Ancak 22 Temmuz gibi yakın dönemli seyredecek bu seçimin, özellikle Yüksek Seçim Kurulu kısıtları sebebiyle pazarı büyütücü etkisi asgari düzeyde olacak” görüşünü aktardı.

Açık hava ve basının kalabalıklaşması sonucu, düzenli ve kurumsal reklam verenlerin piyasadan kısmen uzaklaşacaklarını vurgulayan Molu, bu çerçevede erken seçimlerin reklam sektörüne getireceği katkı ile düzenli reklam verenlerin çekilecek olmasının neden olduğu götürünün aynı düzeyde gerçekleşeceğini söyledi.

Molu, “Sürenin kısa olması, anketlere, televizyon ve radyo tanıtımına getirilen kısıtlar, hiç şüphesiz medya harcamalarını olumsuz etkileyecektir. Kanımca daha da önemlisi yeni oluşumların, girişim ve iş birliklerinin kendini duyurma olanağının böylece kısıtlanmasıdır” diye konuştu.

Ayşegül Molu, televizyon tartışmalarının, zaman yettiğince mitinglerin, küçük hatırlatma mesajları için de açık hava ve SMS'lerin seçimin “ana silahı” olacağını kaydetti.

Reklamverenler Derneği Başkanı Hakan Uyanık da reklam sektörü açısından yaz aylarının çok hareketli geçmediğini, bu anlamda seçimin Temmuz ayına denk gelmesinin bir avantaj olduğunu vurgulayarak, siyasi partilerin seçim çalışmalarının açık hava mecralarına olumlu etkileri olacağını belirtti.

Açıkhava Reklamcıları Derneği (ARED) yetkilileri ise seçimin erkene alınması nedeniyle açık havadaki reklam alanlarında şu anda yapılmış sözleşmelerin iptal edilmesi veya araya seçim tanıtımlarının alınmasının mümkün olmayacağını, bunun da seçim reklamlarının sektöre olumlu etkisini düşük düzeyde tutacağını bildirdi.

Yetkililer, sektörün sarf malzemelerinin genellikle yurt dışından geldiğini belirterek, gümrük süreçleriyle birlikte düşünüldüğünde malzemelerin reklamcıların eline geçmesinin bazen 8 hafta gibi uzun süreleri bulabildiği için sorunlar yaşanabileceğine dikkat çektiler.

PROMOSYON SEKTÖRÜNDEN HEDİYE VE EŞANTİYON YASAĞINA TEPKİ

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılacak milletvekili genel seçimleri ve propaganda dönemi için belirlediği hediye ve eşantiyon yasağına, promosyon sektörü tepki gösterdi.

Promosyon Ürünleri İmalatçıları ve Satıcıları Derneği Genel Koordinatörü Elif İçbilen, YSK'nın “partiler ve adaylar, kendilerini tanıtıcı nitelikte broşür ve el ilanları dışında herhangi bir hediye ve eşantiyon dağıtamayacak ve dağıttıramayacak” uygulamasını “doğru bulmadıklarını” söyledi.

İçbilen, “Promosyon, kesinlikle hediye ve eşantiyon sektörü değildir. Hediyelik eşya ve eşantiyon diye bir sektör de yoktur. Sektörümüz tarafından üretilen ve ithal edilen bütün ürünler, partilerin seçmenine ulaşması için gazete, televizyon ve Billboard'ları kullanması gibidir. Promosyon da bunların açık kalan yönünü tamamlayıcıdır” diye konuştu.

Hiçbir partinin, hediyelik eşya dükkanından çakmak, buzdolabı magneti, anahtarlık, ajanda, kupa, bardak, şapka, atkı, tişört ya da kalem alıp seçmenine dağıtmadığını ifade eden İçbilen, hedef kitlesine ulaşmak isteyen partilerin, promosyon mecrasını değerlendirerek logosunu, vermek istediği mesajı söz konusu ürünlerin üzerinde kullandığını kaydetti.

Pazarlamanın bir mecrası olarak gördükleri promosyon sektörünün deri, cam, personel, plastik, metal, tekstil ve kırtasiye ürünlerinden oluştuğunu bildiren İçbilen, “Partilerin, logo ve sloganlarını taşıyan ürünleri seçmenlerine dağıtması rüşvet değildir. Bu ürünlerin seçmene verilmesinin tek nedeni vardır; o da üstündeki mesajı iletmektir” dedi.

“SEÇİM PROPAGANDASI EKSİK KALIR...”

Elif İçbilen, seçim propagandasının, promosyon ürünleri olmadan yapılması halinde “eksik kalacağını” savunarak, YSK'nın söz konusu yasağı nedeniyle önceki seçimlerde elde ettikleri satışı yakalayamayacaklarını, durgun geçecek yaz sezonunda bekledikleri hareketlenmeyi gerçekleştiremeyeceklerini düşündüklerini kaydetti.

İçbilen, “Her parti kendi seçmenine bir şapka, tişört, kalem, bardak, not defteriyle ulaşmaya çalışsa veya bu pazarlama bileşenlerini bir paket olarak projelendirip seçim bürolarında dağıtmaya başlasa üyelerimiz senelik cirolarının yüzde 20'sini bu vesileyle yapabilirlerdi” dedi.

Dernek üyelerinin şu ana kadar promosyon ürünleri siparişi almadığını, firmaların seçimle ilgili promosyon ürünleri üretimine henüz başlamadığını, broşür ve el ilanları üretiminin ise yapıldığını ifade eden İçbilen, “Promosyonda bir kısma yasak konulup bir kısma da yasak konulmaması doğru değildir” değerlendirmesinde bulundu.

Seçim döneminde birçok ülkede seçmenlere promosyon ürünü verildiğini belirten İçbilen, Promosyon Ürünleri İmalatçıları ve Satıcıları Derneği Yönetim Kurulunun önümüzdeki günlerde toplanarak söz konusu yasağın uygulanmamasıyla ilgili YSK'ya bir yazı göndereceğini bildirdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!