Güncelleme Tarihi:
Abdi İpekçi'nin katledilişinin 20. yılındaki tablo: İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca hapisten kaçınca, onu Çatlı koruyor. Çatlı'nın talimatıyla yedi TİP'liyi katleden, yedi idam cezası alan ve ‘‘yanlışlıkla’’ salıverilen Haluk Kırcı'nın nikah şahidi Mehmet Ağar. Çatlı'ya verilen sahte kimliğin altında da onun imzası var. Sonra ortalık uyuşturucu rantı nedeniyle kan gölüne dönüyor. Sedat Bucak'la aynı arabada kaza geçiren Çatlı, özel timcilerle horon tepiyor. Adı geçenlerden bazıları 18 Nisan'da yeniden milletin vekili olmayı bekliyor.
Mehmet Ağar. DYP Elazığ Milletvekili. Emniyet eski Genel Müdürü, İçişleri ve Adalet eski Bakanı. Dokunulmazlığı, TBMM tarafından 27 Aralık 1997 tarihinde, ‘‘Cürüm işlemek için silahlı teşekkül kurmak, gıyabi tutuklu Abdullah Çatlı'nın gizlenmesine yardım etmek ve yetkisi olmadığı halde Çatlı'ya silah taşıma belgesi vererek görevi suistimal etmek’’ suçlarını işlediği iddiasıyla kaldırıldı. Ayrıca ‘‘Kumarhaneci Ömer Lütfi Topal'ı öldürmekten gözaltına alınan sanıkları Ankara'ya getirerek serbest bıraktırmak, uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Öz'ün silahlarla yakalanmasını örtbas etmek, MİT elemanı Tarık Ümit'in kaçırılmasına karışmak’’la da suçlandı. Ankara'da yedi TİP üyesini öldürmekten yedi idam cezasına mahkum Haluk Kırcı'nın nikah tanığı. Şu anda İstanbul DGM'de görülmekte olan Susurluk Çetesi davasının sanığı.
Sedat Edip Bucak. DYP Şanlıurfa Milletvekili. 3 Kasım 1996 tarihinde meydana gelen Susurluk kazasının tek yaşayanı ve susanı. Dokunulmazlığı, Ağar'la aynı tarihte, aynı davada yargılanmak üzere kaldırıldı.
DERİN VE SIĞ KONULAR
Eyüp Aşık. ANAP Trabzon Milletvekili. Devlet eski Bakanı. Türk Siyasi Tarihi'nin onyüzmilyonuncu skandalının kahramanı. Best of Çakıcı kasetlerinin baş bakanı. Dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek kalmadı, çünkü aynı zamanda istifa müessesesini hatırlayan ender politikacılardan biri oldu. İstanbul DGM'de ‘‘Çeteye yardım’’ suçlamasıyla yargılanıyordu, dün beraat etti ama karar henüz kesinleşmiş değil.
Bu üçlü, son yasama döneminde ‘‘çete bağlantıları’’ nedeniyle dokunulmazlıkları tartışma konusu olan milletvekilleri. Bir de derin olmayan, ‘adi’ denebilecek yolsuzluklarla suçlanıp dokunulmazlıkları kaldırılanlar var: Mesela TURBAN eski Genel Müdürü Ömer Bilgin: DYP Isparta Milletvekili. TURBAN yolsuzluklarıyla ilgili dosyalar nedeniyle tam dokuz kez kendisine dokunuldu... Kahraman Emmioğlu: RP Gaziantep Milletvekili. Yönetim kurulu başkanlığını yaptığı ihracat şirketinin adının kaçakçılığa karıştığı iddiasıyla dokunulmazlığı kaldırıldı... Kemal Aykurt: DYP Denizli Milletvekili. Denizli ve Ankara barolarından kaydını sildirmesinden sonra bir müvekkili adına icra takibi yaparak aldığı parayı göndermeyip harcadığı için kendisine dokunulurken, ‘‘Müvekkilim Almanya'daydı, ulaşamadığım için parayı gönderemedim’’ savunması yaptı... Mustafa Bayram: RP Van Milletvekili. Kasten adam öldürmek suçundan Van Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. O da ‘‘Kan davalı olduğum bir grup bana saldırdı, korumalarım da ateş etmiş, adam ölmüş’’ derken dokunulmazlığından oldu. Oysa Adli Tıp raporuna göre kurşun onun silahından çıkmıştı, neyse... Mustafa Kalemli: ANAP Kütahya Milletvekili. TBMM eski Başkanı. Meclisin yeni genel kurul salonu inşaatında yolsuzluk ve usulsüzlük yapmakla suçlandı. Aynı salonda dokunulmazlığına elveda dedi... Ve Murat Karayalçın, Sema Pişkinsüt de onlarla benzer kaderi paylaştılar. Son yasama döneminde kaldırılan bu dokunulmazlıklarla birlikte TBMM tarihinde 36 milletvekiline dokunulmuş oldu. TBMM'nin açıldığı tarihten bu yana 2 bin 713 milletvekili hakkında dokunulmazlık dosyası hazırlanmış, bunlardan bin 151'inin dokunulmazlığının kaldırılması istenmiş, 36'sı zırhından ayrılmak zorunda kalmıştı.
Hepsi suçları ‘‘yargılanmaya değer’’ görülen milletvekilleriydi. Bir de dokunulmazlığın kaldırılması için yeterli görülmeyen (Tabii Türkiye'de) iddialarla suçlananlar vardı; ‘‘Meskun mahalde silah atmak, görevi ihmal, spor kulüplerine reklam vermek, seçim dönemlerinde propaganda yasağına uymamak, basın yoluyla hakaret’’ gibi... Onların dosyaları dönem sonuna ertelendi.
Bütün bu dokunulmazlığı kaldırma süreçleri, oldukça uzun ve zorluydu. Ama şimdi yeniden seçim dönemindeyiz. Haklarındaki davaların 18 Nisan'a kadar sonuçlandırılıp kararların kesinleşmesi mümkün değil. Ve çoğu, yargı önünde henüz mahkum olmasalar da kamu vicdanında adlarının gölgelenmesine aldırmadan yeniden seçilme telaşına girdi bile. Haklılar da. Çünkü yasalar, haklarında kesinleşmiş bir hüküm olmadığı için, buna engel değil. Yasalar engel olmadığı gibi, Anayasa da diyor ki, ‘‘Seçilin ki yargıdan kurtulun!’’ Evet aynen böyle; bu milletvekilleri yeniden seçildikleri anda yargıdan kurtulma hakkına da sahip oluyorlar. Nasıl mı?
HERŞEY SİL BAŞTAN
Anayasa'nın 83. maddesinin dördüncü fıkrası şöyle diyor: ‘‘Bir önceki dönem dokunulmazlığı kaldırılıp da yargı önüne çıkan milletvekillerinin yeniden seçilmeleri halinde yeni meclisin dokunulmazlıklarını bir kez daha kaldırması gerekir.’’ Madde çok açık; şu anda dokunulmazlığı olmayan milletvekilleri, seçildikleri anda onun koruyucu kanatları altına yeniden girecekler ve bir önceki dönem dokunulur hale gelmelerinin bir hükmü kalmayacak. Dolayısıyla, DGM bile olsa yargılandıkları mahkemenin karşısına çıkıp ‘‘Ben dokunulmazım, yargıyı durdurun’’ deme hakkına sahip olacaklar, mahkeme de buna uymak zorunda...
Peki ne olacak? Haklarındaki davalar durdurulacak. Mahkeme bu durumu meclis başkanlığına bildirecek, meclis başkanlığı komisyonlara havale edecek ve dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili bütün bu uzun ve zorlu süreçler yeniden başlayacak. Tabii başlarsa, başlayıp da meclis yeniden onlara dokunmayı lütfederse... Çünkü o zaman meclisin aritmetiği tamamen değişecek. Bu da komisyonlara yansıyacak. Avukat Ergin Cinmen, daha önce dokunulmazlıkları kaldırma kararı veren komisyonların, bu sefer bu kararı vermeyebileceklerine dikkat çekiyor. Bu konuda bir kampanya başlatan Yurttaş Girişimi'nin üyesi olan Cinmen, ciddi kuşkuları olduğundan dem vuruyor: Çiller'i suçlayan Erbakan, birbirlerini suçlayan Yılmaz ve Çiller, gün geldi, birbirlerini aklamadılar mı?
Hukuki anlamda olacaklar bunlar, yani geçmişte olanlar bundan sonra olacakların garantisi; ‘‘Biz bu filmi görmüştük!’’ Belki de bu dokunulmuş ve yargılanan milletvekilleri davalardan ve cezalardan kurtulmak için özellikle asılacaklar seçime... Cinmen, ‘‘Evet, aynı durum tekrarlanabilir’’ diyor: ‘‘Ama temiz toplum için ışıklarını yakıp söndüren milyonlar bu kez buna tahammül edecekler mi? Biz halkın, üzerlerinde ciddi şaibeler bulunan bu kişileri listelerine alan partileri oylarıyla cezalandıracağına inanıyoruz.’’
Cinmen'in biz dediği kişiler Türkiye'deki milyonlarca insana pek yabancı değil. 1997 Şubatı'nda başlayıp, bir anda tüm Türkiye'ye yayılan ‘‘Aydınlık için bir dakika karanlık’’ eylemini başlatan insanlar. Hala adları Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi. Artık İstanbul Beyoğlu'nda bir irtibat bürosuna sahip olan girişim, hala yatay bir örgütlenme, lideri, yönetimi yok. Varlığını Anayasa'ya bağlıyor. Bazen 15, bazen 50 kişi oluyor.
KİRLİYE OY VAR MI?
Yurttaş girişimi şu günlerde de bu yazıya konu olan olayla ilgili ‘girişiyor’. Kampanyanın adı: Kirliye oy yok! ‘‘Güvenilir, saygın, temiz bir meclis istiyorum. Bu nedenle adı çetelerle birlikte anılan kişileri aday gösteren parti, kendi partim bile olsa oy vermeyeceğim. Görüşü, inancı ne olursa olsun, hangi partiye yakınlık duyarsa duysun, herkesi, çetelerin, mafyanın, silahın hakim olmadığı onurlu ve itibarlı bir Türkiye ve temiz bir meclis için bu kampanyayı desteklemeye çağırıyorum’’ yazılı metinle, yurttaştan yurttaşa, yurttaştan siyasi partilere bir çağrı yapıldı. Bu görüşlere katılanlar metni imzalayıp verilen faks numaralarına gönderiyor. Dilerlerse kampanyanın yaygınlaşmasına katkıda bulunuyorlar. 15 gün içinde birkaç bin imza geldiğini ve gelmeye devam ettiğini söylüyor girişim üyeleri.
Peki, kirlendiklerine dair ciddi şüpheler, hatta kanıtlar ortalığa dökülen ve seçilmeleri halinde bütün yargılama süreçlerinden sıyrılacak olan milletvekilleri 18 Nisan için ne düşünüyor? Sadece Mustafa Kalemli politikadan çekildiğini dile getirdi. Ömer Bilgin, Sema Pişkinsüt, Sedat Bucak, aday olacaklarını açıkladılar.
Eyüp Aşık, hala ‘nezaketini’ sürdürüyor; Trabzon'da anket yaptırıyor, ‘‘Seçmenim isterse girerim’’ diyor. Murat Karayalçın, CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı. Mehmet Ağar'ın adı Elazığ milletvekilliği için de geçiyor, Ankara belediye başkanlığı için de... Henüz bir açıklama yapmadı ama ‘‘Aday olmayacağım’’ da demedi. Yandaşları ise propagandasına çoktan başladı: Elazığ'dan aday olacak ve seçilecek!
Kim değiştirecek?
Avukat Ergin Cinmen, Anayasa'nın 83. maddesinin ‘‘Mutlak yasama dokunulmazlığı’’ anlamına geldiğini söylüyor. Oysa birçok batı ülkesinde yasama dokunulmazlığı ‘‘kürsü masuniyeti’’yle sınırlı. Yani milletvekilleri ancak mecliste dile getirdikleri görüşler açısından dokunulmazlığa sahipler. Onlar da milletvekili ama bizimkiler gibi istedikleri suçu işleyemiyorlar, çünkü anında sıradan vatandaş gibi yargılanabiliyorlar. Cinmen, dolayısıyla 83. maddenin yargının önünü tıkadığı tespitini yapıyor. Normal vatandaşlar ve elalemin vekilleri, en ufak suçtan hakim önüne çıkarken, bizim adi suç işleyen milletvekillerimiz bile yargıdan kurtulabiliyorlar. Bunu sadece Cinmen değil, meclise girip dokunulmazlık zırhına bürünen bazı milletvekilleri de düşündü. 83. maddenin değiştirilmesi, dokunulmazlıkların sınırlandırılması meclis gündemine bir ara sık sık geldi. Adalet reformu tartışmaları yapıldı. Sanki az daha dokunulmazlıklar sınırlanacaktı. Belki de mafya-devlet ilişkilerinin kovuşturulmasını önlediğine, bu örgütlerin derin devletle bağlantılarını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramadığına inanılan, Osmanlı'dan kalma Memurin Muhakematı Kanunu kaldırılacak ya da en azından değiştirilecekti. Hakim ve savcılar üzerindeki baskı kaldırılacaktı ki çetelerin üzerine rahatça gidebilsinler. Devletin şeffaflaşması sağlanacaktı belki de... Hiçbiri olmadı. Çoğu yasa tasarısı haline bile gelmedi. Ne diyelim, yeni dönemde seçilecek milletvekilleri bütün bunları gerçekleştirirler herhalde!