Güncelleme Tarihi:
Çekmeköy’de, dizinin setinde buluşuyoruz. Sabah, erken bir vakit... Yine de çok neşeliler... Çekim boyunca dillerinden şarkılar, yüzlerinden gülümseme eksik olmuyor ama onların da sektöre dair dertleri var.
Bozoklu, ‘kadından komedyen olmaz’ önyargısıyla ilgili konuşmak yerine, asıl olarak ücret eşitsizliğinden ve ‘kadınlara doğru düzgün roller yazılmaması’ndan bahsetmek gerektiğini söylüyor. Çorumlu da ona katılıyor, “Kadınların her alanda haklarını almasından yanayım” diyor.
◊ Yıllardır Türk halkını güldüren iki figürsünüz, güldürmek sizin için ulvi bir görev mi?
Şebnem Bozoklu: Ulvi bir görev diye nitelendirmezdim. Kişisel olarak insanları güldürmek benim gündemim.
Mutlu etmek en güzel şey
◊ Nasıl bir gündemle uyanıyorsunuz?
Şebnem Bozoklu: Sabah uyanırım, Kanat’ı (eşi Kanat Atkaya) nasıl güldüreyim diye düşünürüm. Arkadaşlarımla, sevdiklerimle bir araya geldiğim zaman hep iyi bir hikâye anlatmak isterim. Mutlu etmek bence dünyadaki en güzel şeylerden biri. Güldürdükçe de mutlu hissediyorsunuz. Etrafımda da zaten beni güldürme potansiyeline sahip insanlar var. Çağlar da buna iyi bir örnek.
Çağlar Çorumlu: Ne kadar eğlenir, ne kadar gülüp coşarsak gün içinde kendimi o kadar hayata bağlı, iyi ve fazlalıklardan kurtulmuş hissediyorum. Ulvi bir şey yapıyorum demek haddimiz değil ama karşı tarafın teveccühüne mazhar olmak o an size huzur veriyor.
◊ Ekranda sürekli komik olmanız gerekiyor, yakın çevrenizle de eğleniyorsunuz... Bunu hayatınızın tümünde de sürdürebiliyor musunuz? Mümkün mü sizce?
Çağlar Çorumlu: Komiğimdir demem, komik olmaya çalışırım.
Şebnem Bozoklu: Sabah gözümü açtığım andan itibaren komik olduğum günlerim, beş gün gülümsemeyi pek tercih etmediğim günlerim de var. Dünyada yaşananlara ve kendi duygusal iklimime göre değişiyor. Ama genelde ben bir şey yapmadan da insanlar bana gülüyor sanırım.
◊ Nasıl yani?
Şebnem Bozoklu: Birkaç komedide oynayınca böyle oluyor sanırım. Mesela “Çay var mı?” diyorum birden çevremdekiler gülmeye başlıyor (gülüyor).
Doğru bir dönemde ekranda
◊ Hep birilerini güldürme sorumluluğuyla yaşamak zor mu?
Şebnem Bozoklu: Sorma! Arkadaşlarım arayıp “Gel de gülelim be Şebnem” diyor.
Çağlar Çorumlu: Allah da seni güldürsün (gülüyor)! Yakın arkadaşlarım sıkıntı olmuyor da seni bir yere çağırıp bir de önceden “Şöyle komik, böyle komik” diye sunuyorlarsa fena! Zaten önce bir seni süzüyorlar, “Hımm hiç de komik değilmiş” diye içinden geçirenler oluyor. Bir beklentileri oluşuyor ve onu karşılayamıyorsun. Bir eziklik yaşıyorsun.
◊ Sizi kimler güldürür?
Çağlar Çorumlu: Oğlum Ali Emre... Ona kalbimle gülüyorum. Ayrıca Cem Yılmaz’a, Serkan Keskin’e gülüyorum.
Şebnem Bozoklu: Anneme çok gülüyorum, o kahramanım. Serkan’a (Keskin) ben de çok gülerim. Bu kadar komediyi sevmeme neden olan, işimi okuyup profesyonel olarak çalışmaya heveslendiren şey ‘Devekuşu Kabare’ydi. Metin Akpınar, Zeki Alasya ve tüm o ekip baş tacıdır. Sonra Şener Şen, Kemal Sunal... Ayşen Gruda, Adile Naşit ve Perran Kutman da idollerimdir.
◊ Deprem, koronavirüs... Bu dönemde güldürmek daha mı kolay, daha mı zor?
Çağlar Çorumlu: İkisi de... Komedinin sırtı trajedi, trajedinin sırtı komedi. Bu anlamda ikisi birbirine çok bağlı, yakın unsurlar. Mesela cenaze evlerinde sinirimiz bozulur, güleriz ya... Bu belki de bizi hayata bağlayan, bilinçaltımızdan bir şeydir. O acıdan bir an önce sıyrılmaya çalışmak gibi... Belki bu dönemde; bu kadar travmanın, bu kadar acının üstüne gülmek insanlara iyi gelecektir diye düşünüyorum.
Şebnem Bozoklu: Aslında televizyonun mizahtan arındırıldığı bir dönemdeyiz.
◊ Neden böyle?
Şebnem Bozoklu: Bilmiyorum, izleyende dramlar bir şükür alanı yaratıyor olabilir, “Ya bu durumda olsaydım. Bak ben gene daha iyiceyim” gibi çok psikolojik bir şey herhalde. Ama hissim ‘İyi Aile Babası’nın doğru bir dönemde ihtiyaç karşılamak üzere ekranda yerini alacağı...
Yeteneği yoksa çok iyi bir dram oyuncusundan komedyen yapamazsınız
◊ Dram türündeki filmler ve oyuncuları sanki daha ciddiye alınıyor. Komedi oyunculuğu drama göre daha mı kolaydır?
Hayır, tam tersi. Komedide doğru tipi, doğru karakteri bulmanız gerekiyor. Abartmadan, kendi gerçeklik alanında... Dramdaysa istediğiniz kadar vakit alabiliyorsunuz, kamera açıları, biraz müzik... Komedyen o anlamda biraz daha yalnız, kendi enstrümanı kendi içinde. Mesela, eğer yeteneği yoksa çok iyi bir dram oyuncusundan komedyen yapamazsınız. Ama komedyenler dram oynayabilir.
◊ Ödül törenlerinde bile ‘En iyi erkek oyuncu’ ödülleri genelde dram oyuncularına gidiyor. Komedi için ayrı kategori vardır. E siz de oyuncusunuz, ‘En iyi erkek oyuncu’ olamaz mısınız? Bu ayrıma ne diyorsunuz?
Doğru, bravo. Gerçi iki kategorinin de iki başrolü aslında ödül alıyor, bu da güzel bir şey. Bir de ödül dediğin şey denk geliyor aslında. Yani ben de ödüller aldım ama ben olsam başka işlerime ödül verirdim. Ferhan Abi’nin (Şensoy) bir lafı var biliyor musun: “Ödül basur gibidir, her g.tün başına gelebilir” (gülüyor).
Biri kadın, biri erkek... Sette ikisi de çay ister, önce erkeğin önüne koyarlar çayı
◊ Hep konuşulan “Kadından komedyen olmaz” önyargısı var. Buna ne diyorsunuz?
Şebnem Bozoklu: Buna bir şey demeyeceğim, bu çok konuşuldu. Sektörde büyük sorunlar varken bunu konuşmak bana garip geliyor.
◊ Ne gibi büyük sorunlar?
Şebnem Bozoklu: Mesela sektörün erkeklere bayılmasından bahsedelim biraz. Erkekleri profesyonel iş arkadaşı gibi gören sektör insanlarımız, neden kadınlara böyle yaklaşamıyor? Mesela kadın ve erkek oyuncuların arasındaki ücret farklarından, kadınlara doğru düzgün karakter yazılmamasından konuşsunlar biraz da...
◊ Neden böyle?
Şebnem Bozoklu: Bilmiyorum! Bak çok basit bir örnek vereyim: İki başrol var, biri kadın, biri erkek... İkisi de çay ister, sette çay ve kahve işlerinden görevli arkadaşımız ilk önce erkeğin önüne çay koyar.
◊ Şebnem Bozoklu da olsa böyle oluyor mu?
Şebnem Bozoklu: Önemli olan benim yaşadığım, benim gerçekliğim değil. Kendim üzerinden bir değerlendirme yapmıyorum. Var olan gerçek sorunlardan bahsediyorum.
◊ Siz bu söylenenlere ne diyorsunuz Çağlar Bey?
Çağlar Çorumlu: Şebnem’in söylediklerine katılıyorum. Ve bu durumun sadece bizim sektörle de sınırlı kalmaması gerektiğine inanıyorum. Kadınların her alanda hakları olanı almasından, kadın-erkek arasındaki adaletsizliğin yok edilmesinden yanayım.
Hiçbir zaman çubuk kraker gibi olmadım
◊ Ekranda jön ve jönfi deyince akla güzellik yarışmalarından çıkmış kadın oyuncular, kaslı adamlar geliyor. Bu dizide kendi adınıza bunu yıktınız mı?
Çağlar Çorumlu: Karın kaslarımız, baklavalarımızla yıkıyoruz bunu (gülüyor).
Şebnem Bozoklu: Bizim hayatımız böyle geçti.
◊ Geçenlerde Hazal Kaya’nın bir açıklaması vardı, kiloları yüzünden bir dergiye kapak olamadığını itiraf ediyordu. Siz böyle şeyler yaşadınız mı?
Şebnem Bozoklu: Hazal’ın söylediği şey çok doğru; başa gelen, duyulan, bilinen buna yakın çok hikâye var. Ben hayatım boyunca hiç çubuk kraker gibi olmadım, hep var olan fiziğimdeydim ve mutlu bir insandım. Güzelliğin ne olduğuna başka insanların seçimlerine göre karar verecek değiliz. Benim gibi bu baskılara yenilmeyen oyuncular var ama sayı daha da artmalı.
Çağlar Çorumlu: “Demek ki o dergi benim olmamam gereken bir dergiymiş zaten” derim (gülüyor). Beni alıp kapağa koymuşlar, arka sayfaya koymuşlar, o dergide çıkmışım çıkmamışım beni gerçekten ilgilendirmiyor. Ben iş yaptığım dönemde işimin gereğini yapıyorum.
Hayattan gol yeseler de aşklarını koruyorlar
◊ ‘İyi Aile Babası’ ne anlatıyor?
Çağlar Çorumlu: Bu dizinin asıl özelliği, birçok kuşağın sıkıntılarına dokunuyor olması. Çocuklarını büyütürken çalışan bir anne ve baba, hayatlarına mutlu mesut devam etmeye çalışan bir aile ve dominant bir kaynana... Oğlunun, gelinin ve torunlarının hayatına müdahale etmek isteyen, hatta hak iddia eden dominant bir kadın Arife (Melek Baykal)...
◊ Nasıl karakterlerde izleyeceğiz sizi?
Çağlar Çorumlu: Karakterim Mehmet Ali, mahallede kendi kliniği olan bir doktor. Herkese yardım etmeye çalışıyor. Karısını, çocuklarını çok seviyor. Tabii bir de ona çok düşkün bir annesi var. Onu üzmeyeyim diyor ama dozu ayarlaması gerekiyor. Özür dilemesini ve gönül almasını bilen birçok babaya, erkeğe örnek olacak bir adam.
Şebnem Bozoklu: Benim karakterim Aslı, Kadıköylü... İşinde gücünde bir kadın. Mehmet Ali’nin ailesi Adanalı. Kayınvalidem kendi memleketinden bir kız istediği için en baştan ilişkiye karşı. Aslı’nın kocasıyla tatlı ilişkisi onu bu duruma rağmen ayakta tutuyor. Hayattan gol yeseler de aşklarını koruyorlar.
◊ İkiniz de evlisiniz, hiç kaynana baskısına maruz kaldınız mı?
Şebnem Bozoklu: Benim harika bir kayınvalidem var, hayranlık ve sevgi besliyorum. Aramız çok iyi.
Çağlar Çorumlu: (Kulağını çekip tahtaya vuruyor) Benim de... Maşallah çok iyiyiz...
◊ Çağlar Bey siz babasınız. Peki ne kadar iyi aile babasısınız?
Çağlar Çorumlu: Oğlum Ali Emre’ye arkadaş gibi yaklaşıyorum. Beraber maç seyrediyoruz, basketbol maçlarına gidiyoruz, bisiklete atlayıp sahile iniyoruz. Baba olarak mesafe koymak bence hoş değil, benim canım, parçam o.
◊ Dizide başlarına ne gelse de neşesini kaybetmeyen bir aile var. Siz neşenizi kaybetmemek adına neler yapıyorsunuz?
Çağlar Çorumlu: Beni yükseltecek müzikler dinliyorum. Oğlum, eşimle vakit geçiriyorum.
Şebnem Bozoklu: Çalışmadığım zamanlarda eşimle iyi bir film izlemeyi seviyoruz, mutfağa girip beraber yemek yapıyoruz.
Ünlü olmak isteyenler için oyunculuk birinci seçenek değil
◊ Bir dönem gençler futbolcu, sonra popçu olmak isterlerdi. Şimdi hayalleri süsleyen meslek oyunculuk. Oyuncu olunca gerçekten yırtıyor musun?
Çağlar Çorumlu: Kesin yırtar da neyi yırtar (gülüyor)! Mesela aklını yırtabilir, yitirebilir.
Şebnem Bozoklu: Sadece böyle bir motivasyonla yola çıkıp oyuncu olmak isteyen bir insan çok sıkıntı çekecek, bunu bilsin. Çünkü bu, rekabetin en tavanda olduğu işlerden biri. Hem çok çalışmalı hem umudunu yüksek tutmalı hem de biraz şanslı olmalısın.
Çağlar Çorumlu: Ne kadar samimiler, kendilerine önce bu soruyu sormaları gerek.Oyuncu mu yoksa ünlü mü olmak istiyorsun? Oyuncu olmak istiyorsan ağır bedelleri var. Ancak çok istiyorsan bu bedeli ödersin.
◊ Nedir o bedeller?
Çağlar Çorumlu: Çok çalışman gerek. Bir de oyuncu dediğimiz zaman akla hep televizyon geliyor. Ama tiyatroyu düşün; maddi olarak bir şey kazanamazsınız, başrol alamazsınız, aylarca provalar yaparsınız ama tiyatro kapanır, oyun çıkmaz. Müjdat Gezen’in söylediği bir laf var: “Dizide herkes oynar, sinemada bazıları oynar, tiyatroda yalnızca oyuncular oynar.”
Şebnem Bozoklu: Şu dönem ünlü olmak isteyenler için oyunculuk bence birinci seçenek değil. Sosyal medya starı olursanız hem hayatınızı çok daha rahat yaşarsınız, hem tiyatro provası, sinema, dizi seti uğraşmazsınız. Soğuk havalarda ya da temmuz sıcağında sette çürümezsiniz, mis gibi evinizde tatlı, küçük videolar çekersiniz.
- Şebnem bana iyi geliyor
- Çağlar güven hissi yaratıyor
◊ Arkadaşlığınız ne zamana dayanıyor?
Çağlar Çorumlu: 2008’de Tiyatro Kılçık’ta tanıştık. İlk derin sohbetimiz prova bitiminde; “A ben de öğretmen çocuğuyum, a sen de mi?”, “Evet, öğretmen kampına tatile giderdik”, “A, Zeki Müren’i benim babam da, ben de çok severim” derken başladı. Ortak geçmişler, ilgi alanları insanları daha çabuk kaynaştırıyor. Sonra ‘Cesur Hemşire’, ‘Tatlım Tatlım’, ‘Cebimdeki Yabancı’, ‘Yok Artık’ gibi projelerde rol aldık ama partner olarak bu ikinci işimiz.
◊ Birbirinizi nasıl anlatırsınız?
Çağlar Çorumlu: ‘Bizim Şebo’ işte. Şebnem bana hep iyi geliyor. Hayat enerjisi inanılmaz. Oyunculuk tarafını hiç konuşmuyorum bile.
Şebnem Bozoklu: Güzel cümlelerin varsa çekinme söyle.
Çağlar Çorumlu: Türk kahvelerimizi de aldık, birazdan birbirimizi öveceğiz (gülüyor). Şebnem hep pozitif. Onun yanında hiç düşünmeden konuşup şımarabiliyorum. Mesela yaptığım espri komik olsa da olmasa da o bir şekilde onu komikleştiriyor. Bu da bana iyi geliyor.
Şebnem Bozoklu: Çağlar bende güven hissi yaratıyor. Bir işin içinde o varsa daha çabuk “Evet” diyebilirsiniz. Çağlar’ın çok iyi oyuncu olması bunun birinci sebebi ama onun dışında her konuda da çok büyük bir güven veriyor. Mesela o bir yerde yemek yiyorsa ben de gönül rahatlığıyla orada yerim. Çok samimi, gerçekçi ve dürüsttür.