Güncelleme Tarihi:
Kemal Kılıçdaroğlu, Wikileaks belgelerinde iki kaynaktan doğrulatıldığı iddia edilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait İsviçre bankalarındaki 8 ayrı hesabın olup olmadığını sordu. Bunun için Erdoğan’ın, İsviçre bankalarına ya da yetkililere avukatı aracılığı ile yetki vererek, hesapların gerçekliğini kamuoyuna açıklaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu konuda benzer bir iddia Baykal için de yapılmıştı. Baykal, avukatına talimat verdi. Orada kendisinin ve çocuklarının hesabı olmadığı ortaya çıktı. Sen neden bunu yapmıyorsun? Parayı sevdiğini biliyorum. Adımın Kemal olduğu kadar para istiflediğini biliyorum. Avukata para vermiyorsan sadece şu talimatı ver. İsviçre bankalarında hesabının olup olmadığına dair dilekçeyi İsviçreli yetkililere ver. Sana namus sözü veriyorum. O avukatın ücretini ben ödeyeceğim. Yeter ki sen bu dilekçeyi var. Vermezsen senin de İsviçre bankalarında çalınmış paraların var diyeceğim. Bundan kurtulamazsın. Hiç kimse endişe etmesin. Sadece bu talimatı ver. Avukat bulamam diyorsan ben bulacağım. Seni temize çıkarmak için yapacağım bunu.” dedi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısında gündemi ve yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini partililerle görüştü. Kılıçdaroğlu, CHP ve MHP’nin çatı aday olarak kamuoyuna sunulan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki görüşlerini aldı. Ayrıca, parti Sosyal Medya Ekibi de yapılan çalışmalar hakkında Kılıçdaroğlu ve Parti Meclisi üyelerine bilgi verdi.
“FEZLEKELERİN CHP’NİN ELİNE GEÇMESİNİ İSTEMİYORLAR”
Toplantı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan CHP Lideri, 17 Aralık’tan şimdiye kadar yol kat edilmeğine dikkat çekti. Bu konuda CHP olarak komisyon üyelerini belirlemelerine rağmen AK Parti’nin üye vermediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “17 Aralık bir şeye tanık oldu. Bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık oldu. 19 Mart’ta soruşturma kurulsun diye dilekçe verdik. AK Parti de dilekçe verdi ve soruşturma komisyonu kurulmasını istediler ancak rüşvetin ‘r’si bir yoktur. Sadece 4 bakanı aklamak için komisyon kurdular. Seçimlerden sonra AK Parti vermiş olduğu dilekçeyi geri çekti. Yerine yeniden bir dilekçe verdiler. Bu kez yolsuzluklarla ilgili bütün ayrıntılar bu dilekçede vardı. 5 Mayıs’ta başladı ama Çiçek, o görüşmeleri kamuoyu bilmesin diye Meclis televizyonunun kapalı olduğu güne denk getirdiler. Bu ayıp Cemil Çiçek’in yakasında duruyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk olayı görüşülecek, Meclis Başkanı bunu gizleyecek. Soruşturma komisyonu kurulmasıyla ilgili öneri kabul edildi ve bu fiilen başladı. Bir hafta sonra, ‘Üyelerinizi bildirin’ diye bir yazı geldi. 15 Mayıs’ta CHP 12 üyeyi başkanlığa bildirdi. Cemil Çiçek’ten hiçbir yanıt gelmedi ve 29 Mayıs’ta yeni bir yazı gönderdik. 19 gün geçtikten sonra Meclis Başkanı, ‘Sizin 9 üyeniz görev alamaz, bunların değiştirilmesi gerekir.’ dedi. Bunun üzerine üyelerimizi değiştirdik ve dilekçemizi verdik. Şu ana kadar üyeler belirlenmiş değil. Biz üyelerimizi belirleyin diyoruz. Komisyonun kurulmasından bugüne 50 gün geçti. Bir arpa yol alınamadı. Neden engelleniyor? Acaba cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına bu komisyonun kurulmasını erteleyebilir miyiz. Bir de fezlekeler CHP’lilerin eline geçmesin diye. O fezlekeleri nereye kadar saklayacaksın. Sen bunun hesabını verebilecek misin? Sen TBMM’nin mi başkanısın AK Parti’nin mi? 50 gündür özel bir çaba harcanıyor. Demokratik ve ahlaki bulmuyoruz.” diye konuştu.
“BÜLENT ARINÇ, NEDEN AYRILMIYORSUN?”
Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın, AK Parti’nin, komisyona mutlaka bir hafta içerisinde üye vereceğine yönelik açıklamalarının da geçersiz olduğunu söyleyen CHP Lideri, “2 Haziran’da medyaya verdiği bilgide, ‘Neden üye bildirmediğini açıklıyor’ Anadolu Ajansı’ndan geçen haberde, ‘Zannediyorum bu hafta içinde mutlaka bildirmiş olacaktır. Bildirilmezse bunun altında kasıtlı bir gecikmeden bahsedilebilir.’ Üyeler bildirilmedi. Kim kasıtlı? Eğer bir yolsuzluk olayını ortaya çıkarmamak için sizin grubunuz katılmıyorsa, yolsuzluklar konusunda bu kadar titiz davranıyorsa, boğazınızdan aşağı haram lokma yiyenlerden hesap sorma düşüncesi varsa senin o grupta bulunma gerekçen ne? Neden ayrılmıyorsun? Neden o grup içinde bulunuyorsun. Ayrıl o zaman. Madem özgül ağırlığın vardı, neden ayrılmıyorsun. İşine gelince konuşuyorsun, işine gelmeyince sesini çıkarmıyorsun.” şeklinde konuştu.
“TÜRGEV’E AKTARILAN PARAYI KİMSE İNKAR EDEMİYOR”
17 Aralık’tan sonra iki önemli havuzun ortaya çıktığını söyleyen Kılıçdaroğlu, TÜRGEV’e aktarılan paraların halen inkar edilmediğine dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Biri medya havuzu, bir de rüşvet havuzu vardı. O havuz da TÜRGEV. Başbakan'ın çocuklarının içinde olduğu vakıf. Devletten ihale alanların rüşvetlerini yatırdıkları yer. Daha önce bu vakfa, Royal Protokol diye bir şirketten 99 milyon 999 bin 999 dolar para geliyor. 100 milyon dolardan 10 dolar eksik. Bu konuyu açıklamama rağmen şu ana kadar bir Allah’ın kulu inkar etmiyor. Her konuya itiraz eden Erdoğan, bu konuda neden konuşmuyor. TÜRGEV’e, Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yararına çalışan vakıf statüsü verildi.”
“BİLAL ERDOĞAN OLMASA VAKFA PARA AKTARILIR MIYDI?”
Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın arasında geçen konuşmalara değinen Kılıçdaroğlu, “Acaba Bilal Erdoğan burada olmasaydı, insanlar paraları buraya yatırır mıydı? İhale alanlar önce parayı buraya yatırıyorlar. Erdoğan ve çocukları rüşvet alan ve veren konumundadır. 26 Şubat 2014’te elektronik ortama düşen bir konuşma var. Bilal Erdoğan babasını arıyor ve Sıtkı Bey geldi. 10 milyon dolar verecek.’ Diyor. Erdoğan’ın verdiği cevapta, “Sakın alma, sakın alma” diyor. ‘Kendisi bize ne söz verdiyse onu getirsin. Başkaları getiriyor da o neden getirmiyor. Bunlar ne zannediyorlar bu işi.’ Diyor. Bilal Erdoğan da ‘Tamam babacığım.’ diyor. Açık bir rüşvet pazarlığı. Bir utanç belgesidir. Şimdi kalkmış meydan meydan geziyor. İnsan biraz utanır.” ifadelerini kullandı.
“AVUKAT PARANI BEN VERECEĞİM”
Wikileaks belgelerinde, Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen İsviçre’deki 8 farklı hesap hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Bu Sıtkı Bey, Sıtkı Ayan, Wikileaks belgelerinde ismi geçen biri. Bunun üzerinde fazla durmadık. O belgelerde iki ayrı kaynaktan doğrulatılarak İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabının olduğunu yazıyordu. Defalarca söyledik. İlgili yere başvur, hesabının olmadığını çok rahat kanıtlayabilirsin. Bu konuda benzer bir iddia Baykal için de yapılmıştı. Baykal avukatına talimat verdi. Orada kendisinin ve çocuklarının hesabı olmadığı ortaya çıktı. Sen neden bunu yapmıyorsun? Parayı sevdiğini biliyorum. Adımın Kemal olduğu kadar para istiflediğini biliyorum. Avukata para vermiyorsan sadece şu talimatı ver. İsviçre bankalarında hesabının olup olmadığına dair dilekçeyi İsviçreli yetkililere ver. Sana namus sözü veriyorum. O avukatın ücretini ben ödeyeceğim. Yeter ki sen bu dilekçeyi var. Vermezsen senin de İsviçre bankalarında çalınmış paraların var diyeceğim. Bundan kurtulamazsın. Hiç kimse endişe etmesin. Sadece bu talimatı ver. Avukat bulamam diyorsan ben bulacağım. Seni temize çıkarmak için yapacağım bunu.”