Savcı, Bülent Ersoy'un peşini bırakmıyor

Güncelleme Tarihi:

Savcı, Bülent Ersoyun peşini bırakmıyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2009 10:01

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı, Bülent Ersoy’un beraat kararını temyiz etti.

Haberin Devamı

Savcı Çakır, temyiz dilekçesinde; Ersoy’un sözlerinin bölücü yayınlar yapan ROJ Tv'de geniş bir şekilde yer almasını, 40 bin kişinin Kadıköy'de “Bülent Ersoy’a destek mitingi” düzenlemesini, DTP'li bazı belediye başkanlarının sokak ve caddelere “Bülent Ersoy” adını verme girişimlerini örnek göstererek Ersoy’un “Çocuğum olsa askere göndermem” sözlerinin kamu güvenliğini bozucu olduğunu ve bu nedenle beraat kararının yasaya uygun olmadığını belirtti.

Bülent Ersoy, bir televizyon programında söylediği ‘Çocuğum olsa askere göndermem’ sözleri nedeniyle hakkında “Halkı askerlikten soğuttuğu” iddiasıyla 9 aydan 2,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davadan beraat etti. Bakırköy 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararına, davayı açan Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır itiraz etti.

ERSOY’UN MALVARLIĞINI MEHMETÇİK VAKFI’NA BAĞIŞLAMAMASI DA TEMYİZ NEDENİ OLDU

Savcı temyiz dilekçesinde, mahkemenin beraat kararı verirken, eylemin “yakın tehlike suçu ve kamu güvenliğini bozucu nitelikte olup olmadığını irdelemediğini öne sürdü. Ersoy’un, ‘...Mal varlığını TSK'ne bağışladığı...T.C vatandaşı olarak görev verildiğinde pabucunu giyerek koşacağı...Asker annelerinin duygularına tercüman olma ve kirli savaşın sona erdirilmesi adına böyle konuştuğu...’ yolundaki sözlerinin samimiyetten uzak olduğunu ifade eden Savcı, “Tanınmış bir sanatçı olan sanığa toplumun verdiği değerle, sarf ettiği sözlerin yer ve zaman itibarıyla değerlendirilmesi yapılmadan, meseleyi salt düşünce özgürlüğüne, eleştiri hakkına, suç kastının yokluğuna bağlamak atılı suçun unsurlarıyla çelişmektedir.” dedi.

“DÜŞÜNCESİNİ SEBEPSİZ YERE İFADE ETTİ”

Savcı, Ersoy’un konuşmasını “eğlence içerikli bir programda keyfe keder bir uslupla” yaptığını, “yayınlanan programın formatına uygun olmadığı halde sebepsiz yere ifade ettiği düşüncenin geniş halk yığınlarında o günkü ortamın gerginliğiyle büyük infial yarattığını” öne sürürek, “Bülent Ersoy’un sözlerinin ardından, RTÜK’ün 444 1 178 numaralı İletişim Merkezine izleyicilerden çok sayıda başvuru yapıldığı,Üst Kurul’un İletişim Merkezine ulaşan toplam 2 bin 814 başvurudan 1240’ının Ersoy’un sözlerinin yer aldığı programa ilişkin olduğu,bunlardan sadece 88’inin Ersoy’a destek veren izleyicilerden geldiği resmi açıklamalarla sabittir.” dedi.

‘ÇOCUK DOĞURMA YETENEĞİ OLMAYAN ERSOY ANNELERİ PROVOKE ETTİ’

Haberin Devamı

Savcı, “Çocuk doğurma yeteneği tıbben olmayan bir kişinin, Türk annelerini bir anlamda provoke etmek anlamında kullandığı sözleri iyi niyet göstergesi ve düşünce özgürlüğünün gereği olarak değerlendirmek safdillik olacaktır” ifadesine yer verdiği temyiz dilekçesine şöyle devam etti:

“Zira bu konuşmanın ertesinde bölücü yayınlar yapan ‘ROJ TV’ başta olmak üzere,değişik bölücü mihrakların kendisini öven, göklere çıkartan konuşmalar yaptıkları, kendilerini ‘Barış Meclisi’ diye nitelendiren 40.000 kişinin Kadıköy'de ‘Bülent Ersoy'a’ destek mitingi tertip ettikleri, DTP’li bazı milletvekillerinin TBMM'de yaptıkları konuşmalarda ‘B. Ersoy'u’ örnek gösterip TSK'yı yerdikleri, bazı güneydoğu vilayetlerinde DTP'li Belediye Başkanları'nın sokak ve caddelere ‘Bülent Ersoy'un’ adını verme girişimlerinde bulundukları, bu sözleri her zeminde kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin ‘B.Ersoy’ kadar düşünemediklerini, kirli savaşın durdurulmasını istedikleri, Kürt annelerinin çocuklarını askere göndermemeleri hususlarının sürekli telkin edildiği, yargılama sırasında duruşmalara gelen sanığa destek mahiyetinde ellerinde bölücü slogan taşıyan bazı kişilerin Bakırköy Adliyesi önünde gösteri tertip ettikleri, halkın çocuklarını askere göndermemeleri yönünde propaganda yaptıkları yine basına yansıyan haberler arasındadır. Dolayısıyla, TCK md.318 deki düzenlemenin vatandaşa davranışını ayarlama fırsatı verecek yeterli kesinlikte olduğu, dolayısıyla müdahalenin ‘yasa’ ile öngörüldüğü hususu açıktır.”

“DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL, PROVOKASYON”

Savcı, “Türkiye Cumhuriyetinin ulusal güvenliğinin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması, dolayısıyla milli savunmasını korumak bakımından özgürlüklere bu yasal düzenleme ile yaptığı müdahalesinin, meşru bir amaca yönelik olduğu yönündeki AİHM kararları ve AİHS hükümleriyle uyumluluk teşkil etmektedir.” ifadesini kullandığı temyiz dilekçesine şöyle devam etti:

“Elbetteki ‘ifade özgürlüğü’, demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve her bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil etmektedir. Ancak sanığın sarf ettiği sözleri yukarıda açıklamaya çalıştığımız bakış açısıyla değerlendirdiğimizde; askerliği vatan borcu, vatan borcunu ise namus borcu olarak kabul eden, işini ve gücünü, sevdiklerini, ailesini bırakarak askere giden, ölmesi halinde şehit olacağını düşünen kişiler ve geride bıraktıkları insanlar ile bir Kurtuluş Savaşı yaparak özgürlüğünü, bağımsızlığını kazanan Türk Ulusunun büyük bir kesimi bakımından halkı askerlikten soğutmaya yönelik ifadelerin kırıcı, şok edici, rahatsız edici olacağı şüphesizdir.

Haberin Devamı

AİHM kararlarında, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında her ne kadar; daha çok ifadenin şiddete, silahlı direnişe, ayaklanmaya davet etmesi, bunları övmesi, teşvik etmesi, nefret söylemi içermesi gibi hususlara dikkat edilmesine vurgu yapıldığı, ayrıca sanığın kişiliğinin, sosyal ve politik konumumun, toplum üzerindeki etkinliğinin, ifadenin zaman ve mekan olarak belirtilen hususları sağlamaya veya korunmaya çalışılan meşru amacı yıkmaya elverişli olması gerektiğinin, yine ifadenin diğer insanlara ulaştırılması şeklinin önemli olduğu ve bunların değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaparak düşünce hürriyetinin sınırlarını geniş tuttuğu gözlemlense de, Yargıtay'ın bir çok kararında, tahrikin kamu güvenliğini ve düzenini tehlikeye düşürebilmesi ihtimali ölçüsünü esas almıştır.

Haberin Devamı

Tahrik, teşvik, övme gibi hareketlerin tehlikeyi yaratmak bakımından uygun ve elverişli olduğu belirlenebiliyorsa; suçun varlığı, aksi halde; oluşmadığı sonucuna varmak gerekecektir. Bu anlamda konu değerlendirildiğinde; sanığın toplumsal statüsü gereği olarak, konuşmaları halk nezdinde etki bırakacak nitelikte bulunup, açık ve yakın tehlike oluşturacak niteliği esas alınmalıdır. Nitekim program sonrası yapılan tartışmaların boyutuyla, sanığın sözlerinin toplumda ne denli etki yarattığını ortaya koymaktadır.Yani kamu güvenliğini bozucu niteliği ve yakın tehlike teşkil etme unsurlarının oluştuğu bu nedenle kabul edilmelidir.”

SON SÖZÜ YARGITAY SÖYLEYECEK

Bakırköy 18. Asliye Ceza Mahkemesi, Ersoy’un sözlerinin, “şahsi fikrin kişisel haklar yönünden özgürce açıklanması” niteliğinde olduğuna ve suç kastı taşımadığına karar vererek, Ersoy'un beraatına hükmetmişti.

Davanın iddianamesinde, Ersoy'un, 24 Şubat 2008'de bir televizyon kanalında canlı yayınlanan eğlence içerikli programda yaptığı konuşma nedeniyle, “yayın yoluyla halkı askerlikten soğuttuğu” gerekçesiyle 9 aydan 2,5 yıla kadar hapsi isteniyordu.

Ersoy hakkında dava açan Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, karara itiraz etti. Bakırköy 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı temyiz edilmesinin ardından dosyada son sözü Yargıtay söyleyecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!