Güncelleme Tarihi:
Acil;Arapça kökeni olan kelimenin sözlük anlamı; ivedi, ivedili... Sözlük, pek açıklamada bulunmamış ama günlük hayatımıza gerçekten çok derinden girmiş bir sözcüktür.
Farkında mısınız?Her şeyin bir acili vardır. Acil yazı, acil haber, acil telefon... Acil listesi böyle uzar gider. Acil konusu o kadar çok içimize işlemiştir ki, bir şey eğer acil olarak ifade ediliyorsa, karşı taraf bunu daha iyi anlasın diye başına bir de “çok” sıfatı eklenir. “Çok” bazen yetersiz kalır ve o zaman da sayıları artarak “çok, çok, çok” diye aciliyetin derecesi belirlenir.
Peki satış acili nedir? Kelimeleri ters çevirirsek, belki anlamlı bir tanım oluşturabiliriz. Acil Satış... Nedir acil satış? Acil satışın bir satış hatası olduğunu kelime anlamından önce söyl
Acil yapılan işle ilgili benim hatırladığım hiçbir güzel söz yoktur. En sık söyleneni de “Acele (acil) işe şeytan karışır” sözü olup, aciliyetin bir yarar sağlamayacağıdır. Acilliğin tersi hiçbir zaman ağır kanlılık ya da hımbıllık değildir. Olması gereken süratte işlerin yapılması önemlidir.
Acil diye fırına yüksek ısı ile koyduğunuz yemek çabuk pişmez aksine yanar. Suyu kaynatma adına ısıyı 100 derecenin üstüne çıkarmak size kaynamış su değil buhar sağlar. İşleri hızlı yapmak adına buharlaştırmak ya da olması gerekenden farklı bir hale dönüştürmek, bir şey kazandırmayacaktır.
Bu satırları okuyan tez canlılar biraz kızacaklar, hatta hız çağında olduğumuzu ve artık işlerin eskisi gibi yavaş yapılmadığını, bir çok şeyin tedavisinin (başta aşk) zaman olduğu dönemlerin geride kaldığını söyleyecekler. Söylesinler ama bir de dinlesinler.
Tamam hız çağındayız, teknoloji hızla ilerliyor. Bulunanlar ve üretilenler genelde takip edilemeyecek kadar hızla ve devamlı üstümüzden aşacak şekilde geliyor. Bırakın bazı şeyler doğal olarak bizden hızlı olsun, hız iyidir ama kontrol edebildiğimiz noktada...
Freni olmayan bir aracın hızlı olması hiç hoş bir şey mi? Bence değil...
Bırakalım hayatımızdaki şu acil şeyleri, duralım hemen, frene basalım, acı bir şekilde lastiklerden çıkan sesi ve o yanık kokusunu içimizde hissedelim. Etrafımızda hızla hareket eden, koşan, çabalayanlarabağıralım;
“Duruuuuuuuuuuuuun!”,
Durun, durun ki; hayatı ıskalamayalım, durun ki; gitmenin,tekrar harekete geçmenin zevkini tadalım. Durun ki; sağlam bir kafayla düşünelim... Nereye koşuyoruz ?
Anlamsız, sağa sola koşturan, yaptığı her işte eli ayağına dolanan insanlar vardır iş yerlerimiz de bir de tam tersieli yavaş dediğimiz, aheste aheste işini yapanlar. Her iki grupla çalışmışızdır. Kiminin hızına yetişemezken, kimi de bizim hızımıza yetişemez. Bir orta nokta bulmak için çabalar dururuz. Çabalamalıyız...
Her şeyin gerçek bir temposu vardır. Bu yazıyı bile yazarken tuşlara yapabileceğimin üzerinde hızla basmaya çalışmıyorum. Bassam da zaten bir faydası olmaz anlamsız bir sürü harf yan yana gelir ama okunduğunda hiçbir şey ifade etmez. Tıpkı şu süratle yazmaya çalıştığım; “eefgdd
Acillik bazı zamanlarda aslında sizin dışınızda gelişen olaylar ile artabilir. Siz kotrol altına almadan akşam olur, mesai biter, haftanın son gününe geliriz, son saate geliriz, ayın son gününe, Ramazan ayına ve sonunda bayrama da geliriz.
Bunların gelmesini kontrol altına alamazsınız ve Titanik Transatlantiği’ninbuz dağına çarpma anı gibi göz göre göre çarpar ve istesek de istemesek de “o an” gelir.
Kontrol edebileceğiniz şey bu günler gelmeden önce yapacağınız hazırlıklardır. Bunları yapmanızı alıkoyacak hiç bir şey yoktur. Erteleme, tembellik ya da adam sendeciliğin dışında.
Bile bile gelen ladeslerin arifesinde işlerin aciliyeti konusu, acillik kavramından uzak,olsa olsa zamanında yapılmayan çabanın pişmanlığıdır. “Son pişmanlık fayda etmez” diye de boşuna denmemiştir.
Hadi, siz de böyle yapın, Satış Acili kelimesinin anlamını tekrar düşünün ve acil işlerinizi ve tabii ki acil satışınızı durdurun.
Hayatın, eşyanın ve davranışlarımızın ritmini zorlamayalım. Hayat sizden daima önde ve hızlı gidebilir. Siz temponuzu belirli bir düzende tutarsınız onu ileride yakalarsınız.
Hoşçakalın demeden önce yazılarıma gelen görüş ve önerilerden ortak bir sorunun cevabını vermek istiyorum. Okumak için önereceğim kitapların başında, hangi düzeyde olursanız olun, ister müdür,ister temsilci,isterseniz öğrenci,satışın felsefesini öğrenmek ve hoş bir hikaye ile bunu görmek isterseniz. Og Mandino’nun “Dünya’nın En Büyük Satıcısı” kitabını öneririm. Kitap Boyner Yayınları’ndan çıkmış ve tüm Çarşı Mağazaları’nda bulabilirsiniz.
Haftaya bir başka kitabı da önereceğim. Ama önce bunu okuyun ve görüşlerinizi bana gönderin.
Son olarak, bir zamanlar, bir çoğumuzunmasasınınönünde bulunan, “Paniğe Gerek yok İşler Yetişir” yazısını hatırlatırım.
Gelecek haftaya kadar,hoşçakalın
(İlaveler dışında, 29.08.2003 16:55 - Yeşilköy)
Yazar hakkında
Hakan Ömer Gider, Satış ve Pazarlama Uzmanı, TV Program Yapımcı ve Sunucusu, Eğitim ve Yönetim konusunda Danışman ve Eğitimci. 1990’da Marmara Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nü, 1995’te aynı üniversiteye bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü Üretim Yönetimi ve Pazarlama Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisansını “Kişisel Satışta Yaratıcı Satışçılık ve Satış İtirazları” konulu teziyle tamamladı. “Pazarlama Sohbetleri” başlığı altında beş yıl süreyle köşe yazıları yazdı. Çeşitli sektör ve ürün grupları için piyasa araştırma raporları hazırladı. Fuarcılık, yayıncılık ve reel sektörde yöneticilik görevlerinde bulundu. Expo İşletme’nin yapımcı ve sunuculuğunun yanı sıra Expometre’yi de Çetin Ünsalan ve Tolga Hürmeriç’le birlikte hazırlayıp sunuyor. Kültür Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak satış yönetimi veperakendecilik yönetimi konularındadersler vermektedir.
Görüş ve önerileriniz için: