Şark erkeği roman kahramanını bile kıskanır

Güncelleme Tarihi:

Şark erkeği roman kahramanını bile kıskanır
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

Nihal Yeğinobalı bugüne kadar yüzden fazla çeviriye imza attı.

Çevirmenler, kitapların gölgede kalan yazarlarıdır. Ve her çevirmenin içinde bastırılmış bir yazar vardır. Cumhuriyet edebiyatının belki de ilk ciddi kadın çevirmeni Nihal Yeğinobalı yıllardır bastırdığı yazarlığını üç romanla ortaya çıkardı. Bunlardan sonuncusu çocukluğunu anlattığı anı roman ‘‘Cumhuriyet Çocuğu’’. Yeğinobalı renkli anılarını, eski Babıali dedikodularını, 50'li yılların ‘‘çalışan kadınını’’ anlatıyor.

Genç Kızlar romanını bilir misiniz? Serüveni, bu kült romanın kendisini bile gölgede bırakacak kadar ilginçtir. Kitabın tartışmasız kahramanı ise bugünkü konuğumuz Nihal Yeğinobalı.

Yeğinobalı çevirmenliğe çoktan başladığı 20 yaşında roman yazacağım diye tutturur ve editörlerinden hep aynı cevabı alır: ‘‘Büyü öyle yazarsın.’’ 1950'lerin Türkiyesi'nde, Türk romanlarından çok çevirilerin tuttuğu bir dönemde Nihal oturur, bir kaç yıl önce mezun olduğu kolej yıllarından esinlenerek, genç kızların renkli dünyalarını anlatan bir roman yazar. Naif bir erotizmle süslediği romanı Vincent Ewing takma adıyla çalıştığı yayınevine götürür. Kitabı çevirdiğini söyler.

Hemen basılan ‘‘Genç Kızlar’’ yayınevinde çok beğenilir. O kadar beğenilir ki, bütün matbaa kitabı forma forma okur. Nihal'in niyeti, kitap piyasaya çıkar çıkmaz Vincent Ewing'in aslında kendisi olduğunu açıklamaktır. Ama yayınevinden arkadaşlarıyla gittiği bir yemekte bu düşüncesinden vazgeçer: ‘‘Yayınevinden genç bir arkadaşla dansa kalktık. Genç Kızlar romanında şimdi birçoğumuza komik gelecek kadar masum bir erotizm vardır. Dans ettiğim arkadaş bana dedi ki, ‘sen kesinlikle öyle bir gece yaşamışsındır ve öyle bir erkeği tanımışsındır. Aksi takdirde böyle bir romanı çeviremezdin'. Birden çok büyük bir korkuya kapıldım ve ‘çevirmek ne kelime ben o romanı kendim yazdım' diyemedim. Bütün yayınevini kandırmış olmaktan dolayı da büyük bir suçluluk duygusuna kapıldım. Sırrımı yalnızca çok yakın çevrem biliyordu.’’

Nihal Yeğinobalı yıllar sonra evlenip Amerika'ya yerleştiğinde olay açığa çıkar. Olayı bilen bir komşusu, genç bir hanım arkadaşına Genç Kızlar'ı tavsiye edince, hanım da -tesadüf bu ya- romanı bildiğini, o romanın yayıncısının dayısı olduğunu söyleyince ortalık bir anda karışır. Editörü Sezai Solelli, Nihal'in kendisini kandırmış olmasını bir türlü hazmedemez ve Nihal'e küs ölür. 1950 yılında yazılan Genç Kızlar'ın bugün hálá yeni baskıları yapılıyor. Kitap o yıllardaki kadar olmasa bile hálá satılıyor, okunuyor.

ŞARKLI ERKEK NASIL OLUR?

Nihal Yeğinobalı, geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız ikinci baskısını yapan ‘‘Cumhuriyet Çocuğu’’nda hayatının on yaşına kadar olan bölümünü anlatıyor. Gördesli Feride ile Manisalı Halil Asım'ın ortanca çocukları olan Nihal, Manisa bağlarında kitaplarla ve doğayla içiçe geçen çocukluğunu keyifle anlatıyor. Son yıllarda kitap raflarını dolduran ve çoğunluğu İstanbul'un köşk ve yalılarındaki hayatı anlatan anı ve yaşam öykülerinden farklı olarak Cumhuriyet Çocuğu, okuru bir Anadolu kentine götürüyor. Çocukluğuyla birlikte Cumhuriyet'in erken yıllarının aydınlık havasını bugüne taşıyor.

Yeğinobalı, (bu ilginç soyadı dedesinin memleketi Gördes'in Yeğinoba köyünden) çocukluğun bir tür bilgelik olduğunu düşünüyor. Buna örnek olarak da çocukluğunda yaşadığı bir aşkı gösteriyor: ‘‘Küçük bir kızken liseli bir gence aşık olmuştum. Bir yaz nasıl yoğun duygular hissettim. Ama ertesi yaz bu aşktan eser yoktu. Çocuklarda böyle bilge bir yan var. Duygularına kulak veriyorlar. Yetişkinler gibi gereksizce uzatmıyorlar aşkları. Sürdüğü yere kadar.’’

O da kendi hesabına yetişkinlik çağında yaşadığı aşkı çok fazla uzatmamış ve Amerikalı film prodüktörü eşinden, biri beş yaşında diğeri yedi aylık iki çocuğuna rağmen ayrılmış.

Nihal Yeğinobalı Arnavutköy Kız Koleji'ne 10 yaşında girdi, sekiz senelik okuldan hiç sene kaybetmeden 18 yaşında mezun oldu. O yıl anne babası boşanınca evin maddi yükü onun omuzlarına bindi. Daha doğrusu annesi, kızı ona bakmaya söz verince bir cesaret kocasından boşandı. Hem Türkçe'ye hem de İngilizce'ye hakim olan Nihal'in çevirilerinin ünü Babıali'de kısa sürede yayıldı. O yıllarda (50'ler) Babıali'de çalışan çok az kadın olduğunu söylüyor: ‘‘Çalışan kadınlar ya patronun karısı, akrabasıydı ya da bir yerden torpilleri vardı. Genç kız olunca göze batıyordunuz. O dönemde birçok uygunsuz teklif alıyordum. Mücevher, para, Akdeniz seyahati teklif edenler oluyordu. Bizim erkeklerimiz ortada bir kadın olunca, kendilerini onu avlamakla yükümlü hissediyorlar. Şartlı refleks gibi. Şark erkeklerinin aşırı güvenle aşırı güvensizlik arasında gidip geldiklerini düşünüyorum. Bu yüzden de hep çok kıskançlar. Genç Kızlar romanımın yarattığı etkiden biliyorum. Kadınları roman kahramanlarından bile kıskanıyorlar.’’

CEMAL SÜREYA VE YAŞANMAMIŞ BİR AŞK

Yeğinobalı, Amerikalı bir film prodüktörüne aşık olup onunla evli kaldığı sekiz senenin dışında hep İstanbul'da yaşadı ve hep çevirmenlik yaptı. Erkekegemen Babıali'nin ne tam içine girdi ne de tam dışında kaldı.

O yıllara ve o yılların yazarlarına dair bir çok anısı olduğu kesin, ama bunları anlatmaktan çekiniyor. Şair Cemal Süreya ile olan ilginç ve sıradışı bağlantısını ağzından zorla alıyoruz: ‘‘70'li yıllarda Altın Kitaplar'da İngiliz klasiklerini çevirirken Cemal Süreya da Fransız klasiklerini hazırlıyordu. O zaman tanıştık ve çok güzel sohbetler oldu aramızda. Cemal Süreya çapkınlığı ile nam salmıştı, bu yüzden ben onunla herhangi bir şey yaşamayı göze alamadım. Aradan birbirimizi hiç görmeden geçen 15 seneden sonra 2000'e Doğru'da haftalık portreler hazırlarken benimle de bir röportaj yaptı. O röportaj sırasında ‘Beni neden sevmedin?' diye sordu. Ben de ‘seni çok sevebilirdim ama göze alamadım' dedim. Aramızda hiç yaşanmamış bir aşk vardı. Bu olaydan kısa bir süre sonra bir cumartesi günü beni aradı. Gelip benim evimde yaşamak istediğini söyledi. Bunu da göze alamadım, bir anlam da veremedim. İki gün sonra ölüm haberi geldi. Meğer bir aile kavgası yüzünden evden ayrılmak zorunda kalmış, sığınacak bir yer arıyormuş. Bunun üzüntüsüyle şeker komasına girip ölmüş. Hálá burukluğunu içimde taşıyorum bu olayın.’’

Yeğinobalı'nın, Türk toplumundaki bastırılmış cinselliği gizemli bir erotizmle anlattığı ‘‘Mazi Kalbinde Bir Yaradır’’ ve ‘‘Sitem’’ adlı diğer iki romanı bugünlerde filmcilerin büyüteci altında.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!