OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 18, 2003 00:00
Kara Tren türküsüyle ünlenen besteci Özhan Eren'in Sarıkamış'lı Geçmiş Zaman isimli albümü, 90 yıl öncesine yapılan bir yolculuğun hikayesi. Besteci, 2001 kışında gittiği Sarıkamış'ta yüzüne çarpan rüzgarın taşıdığı sırrı çözüp geçmişe yolculuğa çıkıyor. Tek bir kurşun bile sıkmadan Allahüekber Dağları'nda donarak ölen 90 bin askerin hikayesini araştırıyor, yüzlerce kitap ve belgeyi inceliyor. Sarıkamış'tan geçmişe yapılan bir yıllık bu yolculuktan 7 beste, bir albüm çıkıyor. Bir de dinleyiciye yol haritası olarak verilen 60 sayfalık bir kitapçık. Ben Özhan Eren'le röportaj yaptım, Sebati fotoğrafları çekti. Ve Sarıkamış, bu üç adamın özel tarihlerinin de kesişme noktası oldu.Özhan Eren, öyle fazla bilinmeyen, ortalarda dolaşmayı sevmeyen biri. Durmadan çalışan, kendi köşesinde sessizce üretmeyi seçen, ağzından kerpetenle laf alınabilen sıradışı bir müzisyen. Daha çok bir filozof, bir derviş, bir çelebiyi hatırlatıyor. İstanbul doğumlu Amasyalı. Harita mühendisi. Asıl mesleğini yaptığı birkaç yılda Edirne'den Hakkari'ye bütün memleketi gezmiş. Liseden bu yana beste yapıyor. Okul orkestrasında başlayan müzik çalışmaları, yaptığı bestelerin daha sonra TRT repertuarına kabul edilmesiyle artarak devam etmiş. Bu dönemde Türk Müziği'nin hemen hemen bütün formlarında çalışmalar yapıp, eserler üretmiş. Müziğin kendisi için vazgeçilmez olduğuna karar verdiğinde İstanbul'a yerleşiyor. Bazıları çeşitli ödüller de alan bir çok
sinema filmi, tv dizisi, belgesel ve reklama müzik yapıyor.Eren'in tamamı kendi bestelerinden oluÅŸan ilk solo albümü Güle Yazdım, 2000'de, ikinci solo albümü Turnalara Tutun da Gel 2001'de çıktı. GeçtiÄŸimiz günlerde ‘‘kendi yolculuk hikayesi’’ gibi gördüğü Sarıkamış'lı GeçmiÅŸ Zaman isimli tematik albümü ise DoÄŸan Müzik Company'den çıktı. Albüm, sonu Sarıkamış Harbi'ne dayanan ve 1914 yılı sonlarında Ä°stanbul ve Erzurum baÅŸta olmak üzere Anadolu'da yaÅŸananları da yaÅŸayanların kalemlerinden kesitlerle anlatan bir kitap eÅŸliÄŸinde sunuldu. Åžu günlerde ise, bir yandan Sarıkamış'ın üstündeki yükünü hafifletmeye çalışıyor bir yandan da Mart ayında çıkacak yeni solo albümünü hazırlıyor.BÄ°ZÄ°M DE HÄ°KAYEMÄ°ZBize gelince. Sebati, Sarıkamış'ın Karakurt köyünden. Benim annem, Erzurum'un Åženkaya ilçesi Bardız (Gaziler) beldesinden. Sebati'nin büyükannesi Zennure Hanım, annemin halası. Karakurt beldesi, tarihe 93 Harbi olarak geçen savaÅŸ sırasında yani 1878'de Rusların eline geçmiÅŸ ve taa KurtuluÅŸ Savaşı'na kadar iÅŸgal altında kalmış. Bardız ise, 93 Harbi'nde çizilen sınırın bu tarafında yer almış. Sınır çizilmiÅŸ ama ortak hayat devam etmiÅŸ. Zennure Hanım, karşı köye gelin gitmiÅŸ. O yıllarda dokuduÄŸu kilimler, daha sonraki yıllarda dünyanın belli baÅŸlı etnografya müzelerinde özel köşelerde yer alan Zennure hanım, SavaÅŸ ateÅŸinin ortalığı kasıp kavurduÄŸu dönemde, karşı yakada kalan akrabalarının yüzünü görememiÅŸ. Ama Sarıkamış Harbi sırasında Ruslar'a esir olup da Karakurt'tan geçen Türk askerlerine su taşımış, yaralarına merhem sürmüş. Derenin bu kıyısında kalan bizim ailenin dört ferdinden ikisi Allahüekber DaÄŸları'nda donarak, diÄŸer ikisi de cephede hayatını kaybetmiÅŸ. ÇocukluÄŸumda kara trene binip Erzurum'a gittiÄŸim yaz tatillerinde, yaylaların yıldızlı gecelerinde Sarıkamış hikayeleri dinlediÄŸimi hatırlıyorum. Özhan Eren, Sarıkamış albümü ve anlattıklarıyla sadece kendisini deÄŸil beni ve Sebati'yi de geçmiÅŸimize, köklerimize doÄŸru bir yolculuÄŸa çıkardı.ÖZHAN ERENTarihle deÄŸil, keder ve acılarla ilgiliyimSarıkamış'lı GeçmiÅŸ Zaman'ın hikayesi nasıl baÅŸladı?Bir konser için Kars'a gitmiÅŸtim. Sarıkamış'ı da görmek istedim. 11 Ekim 2001'in ikindisinde kasabaya ulaÅŸtım. Kasabaya doÄŸru ilerlerken önce bir rüzgar çıktı. Sonra da ansızın kesildi. SessizliÄŸin ortasına karlar düşmeye baÅŸladı. Bu rüzgar ve ardından baÅŸlayan karların içinde öylece donup kaldığımı hatırlıyorum. TopraÄŸa mevsimin ilk kar taneleri düşüyordu. Ve ben tarihi taÅŸ yapıların ardında uzanan ormanlara, vadilere bakıyordum. Bir an soluk almakta güçlük çektiÄŸimi fark ettim. Etrafımda dolanan rüzgar sadece rüzgar deÄŸilmiÅŸ gibi geldi. Kar da sanki baÅŸka bir ÅŸeydi.Neden böyle hissetiniz ki?- Çünkü burası Sarıkamış'tı. Ve burada gözünüzle gördüğünüz herÅŸeyin aynı zamanda baÅŸka bir alemle baÄŸlantısı vardı. Şöyle anlatmak daha doÄŸru: Ben oraya gitmeden önce, yıllarca hep ve de sadece, Allahüekber DaÄŸları'nda ve Sarıkamış'ta bir kurÅŸun bile atmadan donarak ölen 90 bin askerin hikayesini dinlemiÅŸtim. O anda benim baktığım, üstünden rüzgarların geçtiÄŸi, kar taneciklerinin uçuÅŸmaya baÅŸladığı daÄŸlarda tam 90 bin genç beden yatıyordu.Ne biliyordunuz Sarıkamış hakkında?- Sadece 90 bin askerin donarak öldüğünü. Ve o anda anladım ki aslında hiçbir ÅŸey bilmiyorum. Bu bana ağır geldi. Yakup Kadri'nin söylediÄŸi gibi ‘‘kalbimdeki odun tutuÅŸuyor, yanıyordu.’’ Ä°ÅŸte ilk mısralar ve ilk müzik o anda kar altında çıktı ortaya.Sarıkamış'lı GeçmiÅŸ Zaman, bir rüzgarla baÅŸlıyor. ‘‘Ey Åžehr-i Ä°stanbul’’da ortaya çıkan bu rüzgar diÄŸer yedi parçada da kendini hep hissettiriyor.- Sarıkamış'ta donarak uçup giden askerlerin yolculuÄŸu Ä°stanbul'dan baÅŸlıyor. Ä°stanbul o devirde, maÄŸlubiyetlerin, kederin ve kırgınlıkların ÅŸehri. Daha önce Rus orduları YeÅŸilköy'e kadar gelmiÅŸ, Bulgarlar Çatalca'ya dayanmış. 1912'de Balkan Harbi'nin kabusu çökmüş ÅŸehrin üstüne. Genç subaylar, aydınlar, askerler ve halk kader çizgisinin yön deÄŸiÅŸtireceÄŸi günü dört gözle bekler olmuÅŸ. 33 yaşındaki Enver PaÅŸa, hem Harbiye Nazırı hem de Genelkurmay baÅŸkanı hem de hükümetin herÅŸeyi durumunda. Kolera ÅŸehri kasıp kavuruyor. Camiler hastaneye çevrilmiÅŸ. 1914'ün sonbaharında sanki bütün melanetler Ä°stanbul'un üstüne yağıyor. Genç komutanlar ve nazırlar bu karabasanın ortasında düş görmeye baÅŸlıyor. Hürriyet, zafer ve kurtuluÅŸ için hayaller kuruyorlar. Ä°ttihatçılar'ın bir kısmı, Kızıl Elma, turancılık, Kafkasya'nın fethi gibi hayaller de kuruyorlar. Kimilerine göre bu hayaller sonun baÅŸlangıcı oluyor.- Ä°ttihatçılık, Turancılık, Kafkasya'nın fethi gibi o dönem ortaya çıkan fenomenleri tarihçiler deÄŸerlendirsin. Ben bir müzisyenim, sadece o dönem Ä°stanbul ve Sarıkamış'ta yaÅŸananlarla, insanların içine düştüğü derin açmazlarla ve kederle ilgilenirim. ‘‘Ey Åžehr-i Ä°stanbul’’ iÅŸte bunun hikayesini anlatıyor. 2 AÄŸustos 1914'te dünya kavgaya tutuÅŸmuÅŸ. Biz de, ÅŸu ya da bu ÅŸekilde Almanların yanında saf tutmuÅŸuz. 2 Kasım'da Ruslar, sizin derenizin üzerinden geçen sınırı aşıp saldırıya baÅŸlamışlar. Bütün asker Ä°stanbul'da toplanmış. YeldeÄŸirmeni'nin arkasındaki ‘‘Veda ÇeÅŸmesi’’nde varsa aileleriyle vedalaşıp, geçmiÅŸle helalleÅŸip trenlere biniyorlar. Ä°kinci parçamız olan ‘‘HaydarpaÅŸa'dan Ayrılıklar’’ da bu vedayı anlatıyor. Tekrar sizin serüveninize dönecek olursak: Sarıkamış'ta bir rüzgarla ve ilk karla gönlünüze düşen müzik herhalde orada, o anda tamamlanmamıştı.- Hayır, orada sadece sesi yakalamıştım. Ä°stanbul'a döndüm ve Sarıkamış üzerine okumaya baÅŸladım. Gündüzleri kütüphanelerde, geceleri evde, ne bulduysam okudum. Genelkurmay Harp Tarihi BaÅŸkanlığı arÅŸivinden savaÅŸla ilgili bölümü ki, sadece 500 sayfa tutuyor, anı kitaplarını, tarih dergilerinden yazılanları.Yüzlerce kitap ve belgeyi gözden geçirdim, didik didik ettim. Bu arada müzik de derinden derine ortaya çıkmaya ve ÅŸekillenmeye baÅŸladı. Bu nöbet tam bir sene sürdü.Â
button