Güncelleme Tarihi:
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Sözen'in, kültürel mirasa, ev ve saraylara olan ilgisi 1950'li yıllarda başladı. İlk olarak hocası Prof. Dr. Kurt Erdmann'la birlikte Anadolu Selçuklu kervansarayları üzerine çalıştı. Bunun ardından Prof.Dr. Oktay Aslanapa'nın başkanlığındaki Diyarbakır Artuklu ve Kayseri Keykubadiye saray kazılarını izledi ve sorumluluk aldı. İlk yazısını 1961'de ‘‘Bir Türk Sarayı Bulundu’’ adıyla yayımladı. Bu tarihten sonra ev ve saraylar üzerindeki çalışmaları aralıksız sürdü. ‘‘Anadolu'da Konutun Öyküsü’’, ‘‘Eski Evler Eski Ustalar’’, ’’Sedirden Sandalyeye’’, ‘‘Renkleri Taşırken’’, ‘‘Uygarlıklar Ülkesi Anadolu’’ belgesel filmleri ile ‘‘Devletin Evi Saray’’, ‘‘Anadolu'da Ev ve İnsan’’ kitapları, eserlerinden bazıları. Sözen'le ‘‘Bir İmparatorluğun Doğuşu: Topkapı’’ adlı kitabını ve Topkapı Sarayı'nı konuştuk.
Kitabınız ‘‘Bir İmparatorluğun Doğuşu: Topkapı’’ adını taşıyor. Topkapı Sarayı'nın sizce kültürel miras içindeki yeri nedir?
1984 yılında düzenlenen uluslararası boyuttaki Milli Saraylar Sempozyumu'nda Topkapı Sarayı ilk kez çok yönlü olarak ele alındı. Hazırladığımız sergi ve kitaplar yakından incelendiğinde bir bütün içinde Topkapı Sarayı'nın gelişme evrelerine ait bilgi ve görsel belgelere geniş yer verildiği görülür. Bu da doğaldır. Çünkü Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemi sarayları içinde Topkapı, tüm gelişen değerleri varlığında toplayan bir kimlikle karşımıza çıkar. Yenişehir, Bursa, Edirne saraylarından günümüze ulaşan veriler sınırlı olmakla birlikte Edirne Sarayı, Topkapı için tam bir kaynak niteliği gösterir. Dolmabahçe ve diğerleri için de Topkapı, kaynağın ve değişmesinin odak noktasıdır.
Bu kadar kilit noktada duran bir saray sizce bugüne kadar yeterince incelendi mi?
Geçmişte Batılı gezginlerin, yazar ve sanatçıların ilgi odağıdır Topkapı. Bugün eldeki görsel malzemenin büyük bir bölümü onlardan bize ulaşmıştır. Bir diğer bölümü ise, gerçekçi üslupla çalışmış olan minyatür ustalarının yapıtlarıdır. Bunların yanısıra Osmanlı arşivleri, tarihçilerin yazıları, anı kitapları, karanlıkta kalan noktalara katkı sağlamıştır. Başta Prof. Sedad Hakkı Eldem olmak üzere bu konulara eğilen hemen hemen herkes ister istemez Topkapı Sarayı'nı farklı açılardan değerlendirmiştir. Değerli dostum Prof.Dr. Metin And, ‘‘Kent, Serap, Günlük Yaşam’’ adlı kitabında görsel malzemelerin ışığında Topkapı Sarayı'na değinmiştir. Burayı bir başka açıdan Prof. Dr. Gülru Necipoğlu Kafadar ele almış, konuya yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu çalışmalar sayesinde eğitim ve araştırma kurumlarında sürekli tez konusu olarak gündemde tutulmuştur. Ord.Prof.Dr. Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Hayrullah Örs gibi ileriyi gören kişiler yıllarca önce Topkapı Sarayı'nda çalışan, uzmanlaşmak isteyen öğrencilere destek olmuşlardır. Filiz Çağman, Zeren Tanındı ve Ünsal Yücel gibi isimler de olayı uluslararası düzeye taşımışlardır. Kısaca söylemek istediğim Kültür Bakanlığı'nda esen olumlu-olumsuz rüzgarlara karşı Topkapı Sarayı bilimsel kimliğini korumaya çalışmış ve sürekli kendi uzmanları tarafından önemi oranında değerlendirilmiştir.
Sözkonusu olan Topkapı Sarayı olunca birçok yönünü gözönünde bulundurmak gerekiyor. Topkapı Sarayı dendiğinde altı çizilmesi gereken temel noktalar nedir?
Bugüne kadar yayımladığımız kitaplarda, hazırladığımız belgesel filmlerde gerek açıkça ve gerekse satır aralarında vurguladığımız birşey vardı. Özellikle bu saray için, sürekli devletin yönetildiği, yönetenlerin içinde yaşadığı tasarım, eğitim, üretim merkezidir dedik. Kısacası Topkapı küçük görkemli bir kenttir, dedik. Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet döneminden beri İstanbul'un kentsel gelişmesinde ağırlık noktası, değişen beğeni anlayışının kente-ülkeye yayıldığı bir üretim alanıdır.
İmparatorlukta yaşanan değişimlerin kaynağı öyle mi?
Topkapı Sarayı bütünüyle devletin evidir. Devlet buradan yönetilir. Yönetenler yönetimi burada biçimlendirir ve uygularlar. Yaşamları da bu ortamda geçer. Böylesi bir merkezde her alanda birikimlerini kanıtlamış sanatçılar, imparatorluğun kimliğini simgelemek için becerilerini sonuna kadar gösterecek ürünleri burada verirler. Topkapı Sarayı'nda sedirde oturan sultanların Dolmabahçe'de sandalyeye geçmeleri de saray odaklı değişmenin bir işareti ve Batılılaşma sürecine girdiklerinin somut bir kanıtıdır. Sarayburnu'ndan Boğaziçi'ne yönelmekle kentsel gelişmenin yönünün de belirlendiği açıktır. Topkapı Sarayı geçen sürede köklü ve güçlü bir kaynak olarak varlığını korumasını bilmiştir.
Peki Türkiye'de kültürel miras varlığını koruyabiliyor mu?
Bugüne kadar kültürel varlıklara verilen önem oranında koruyabildiler. Bu konuda çaba gösteren ve sorunları göğüslemek isteyen kişilerden biriyim. Kalıcı örgütlenmenin, bilimsel verilerin ışığında değerlendirmenin egemen olması için bugüne kadar sabırla çalıştık. 1984 yılından beri Milli Saraylar'da bilim adamı ve uzmanlar özveriyle çalıştılar. Görünür hızda iyileşmelere rağmen her dönemde esen günlük rüzgarlardan bu kültür odaklarını arındıramadık. Yıllarca büyük bir özenle yaşama geçirmek istediğimiz değerler, özensiz davranışlarla yıpratıldı. Topkapı'nın kimliğinin doğru açıklanması, bütünlüğünün korunması, Türkiye'nin sanata ve kültüre verdiği değerle eşanlamlıdır.
Son kitabınızda nelerin altını çizmek istediniz?
Topkapı Sarayı'nda devletin yönetildiği birimlerden, yönetenlerin yaşadığı mekanlara kadar uzanan çizgiyi herkesin kolayca algılamasını istedim. Bu nedenle dış saray, birun, iç saray, enderun ve harem çevresinde avlularla bütünleşen yapıyı bir kez daha sergiledik. Tüm değişme, yıkılma ve genişleme sürecini belirlemek, binlerce insanın saray örgütünde hangi sorumluluk ve yetkilerle görev yaptıklarını açıklamak ise, çalışmanın çatısıydı. Yeni baskılara olanak bulunursa biçim ve içeriği daha da dengelenerek farklı çizimler eklenerek bütünü görmek oldukça kolaylaşabilir. Hedefimiz bu kültür odaklarına dikkati sürekli kılmak, korunmasını ve doğru kullanılmasını sağlamaktır. Bu çok sınırlı çalışma bile, Topkapı Sarayı'na ilgiyi arttırabilir, önemi oranında yaşatılmasına olanak sağlayabilirse amacına ulaşmış demektir. Bu nedenle kısa da olsa müze konusuna kitapta yer vermeyi uygun bulduk.
Topkapı Sarayı için yapılması gereken nedir?
Dünya kültür kenti İstanbul'da, Topkapı Sarayı'nı eski bütünlüğüne kavuşturmak, kimliğine uygun olarak onarmak gerekir. Yönetim ve yaşama mekanlarıyla müze işlevi bağdaştırılmalı, uzmanlaşmış kişiler kaçırılmadan kendi kararlarını kendi verebilen bir yönetim biçimi yaşama geçirilmelidir. Bu ortak sorumluluğumuzun gereğidir. Bilmem özetleyebildim mi?