Güncelleme Tarihi:
Yücel, “Bana şantaj yapılmadı zaten kimsenin de buna cesareti edeceğini zannetmiyorum. Bir siyasetçi eğer düzgün objektif kurallarına bağlı olarak işini yapıyorsa, hiç kimse böyle bir cürette bulunamaz” dedi. CNNTürk’te yayınlanan Ayşenur Arslan’ın sunduğu Medya Mahallesi programına katılan Yücel, özetle şunları söyledi:
Algıda hata var
“Şunu söyleyeyim; ben bir itirafta bulunmadım. Bu çok açık ve nettir. Bana bir şantaj yapılmadı zaten kimsenin de buna cesareti olacağını zannetmiyorum. Kişisel olarak da bu tür şeylere daha ters tepki veririm. Algıda bir hata var. Birincisi bana böyle bir şantaj yapılmadı, yapılması söz konusu dahi değil. İkincisi arkadaşlık konusunda Zafer de, Can da benim 40 yıllık arkadaşlarım. 1976 yılından, Vatan Gazetesi’nden arkadaşlarım halen de arkadaşlığımı sürdürdüğüm kişiler. Sanıyorum orada şöyle bir hata oldu, anlatılan şu; Zafer, Can Ataklı’ya ‘Ortalıkta bir takım dosyalar dolaşıyor biz önümüze böyle bir dosya gelse yayınlamayız ama karşı taraf bunu yayınlar. Git kendisine söyle, bu hükümeti savunmakta artık çok da istekli davranmasın’ anlamına gelebilecek ifadede bulunuyor. Bunun üzerine Can bana geliyor ve durumu anlatıyor. Bunun üzerine Can’a, ‘Ben bunu Zafer’le konuşmak istiyorum. Uygunsan sen de bulun bu konuşmada Zafer’le anlattıklarının doğru olup olmadığını teyit etmek istiyorum’ dedim.
Zafer ‘Söylemedim’ dedi
Zafer arkadaşlığımıza dayanarak beni kırmadı ve geldi. Fakat Can, o akşam başka programı olduğu için o görüşmede bulunmadı. Zafer’e daha konuyu açmadan, ‘Çok önemli ve alınganlık duyacağım bir konu bu çünkü bir siyasetçi için en önemli konusu namusudur. Ben ona inanırım yani bu yolsuzluk konuları beni çok rahatsız eder’ dedim. Çocuklarımın da huzurunda sordum bunu, Zafer de ‘Hayır ben sana o anlama gelecek bir şey söylemedim ama ortalıkta herkes hakkında dosyalar olabilir. Fakat seni kasteden, seni tehdit eden, sana şantaj yapacak hiçbir şey söylemedim’ dedi. Şimdi 40 yıllık dostunuz, böyle bir şey söyleyince, orada iş biter, çok da üstüne gitmenin anlamı yok. Ben onu orada bırakmadım, ertesi sabah rakip belli zaten Doğan Grubu Medyası, Ertuğrul Özkök’ü aradım.
Özkök: Saçmalama
Ertuğrul da benim eski arkadaşım. Sabah saat 08.30 gibi aradım. Tabii can sıkıntısı oluyor insanda. ‘Ertuğrul sen ne diyorsun?’ dedim, ‘Saçmalama ben böyle bir şey duymadım. Olsa da yayınlarım ayrı konu ama yayınlayıp yayınlayamayacağımı da bilmiyorum fakat bizden böyle bir şey çıkmaz’ dedi.
Dinç Bilgin’i aradım
Bununla da yetinmedim, Sabah Gazetesi’nin sahibi Dinç Bilgin’le Can Ataklı’nın evinde buluştuk. ‘Zafer benim can arkadaşım. ama siz onların patronusunuz. Benimle ilgili bir haber veya dosya varsa ve bu işi siyasetçi, gazete sahibi ilişkisi içinde götürmek istiyorsanız yayınlayın’ dedim. Bilgin ise, ‘Böyle bir şey yok, söz konusu değil’ dedi. Benim için dosya kapandı, bitti. Bu hadiseden 43-45 gün sonra ülkede ciddi bir gerginlik vardı ve bu gerginliği zorlamanın da anlamı olmadığı için istifa ettim. Hatta 28 Şubat sürecinden sonra tankları yürüten komutanı emekli etmezsek, siyaset sahnesinde kalmamızın bu saatten sonra mümkün olamayacağını da merhum Necmettin Erbakan’la paylaştım.”