Güncelleme Tarihi:
Faruk Bildirici'nin ANALİZİ |
"Bakınız, önceki hafta bir gazete, partimize yönelik bazı gizli planların yapılığını iddia etti. Şunu açık ve net ifade ediyorum: Eğer bu iddialar gerçek dışıysa devletin kurumlarını karşı karşıya getirmek, devletin kimi kurumlarını yıpratmak, bir tahrik ortamı oluşturmak gibi niyetler taşıyorsa, evet bu vahimdir. Eğer iddialar doğruysa mesele daha vahimdir. Doğrusu, Genelkurmay Başkanlığımız haberin çıktığı ilk andan itibaren sorumlu ve duyarlı bir tavır sergilemiştir.
Bu sözlerini, Hürriyet'in başlığa taşıdığı gibi "Sahteyse vahim gerçekse daha vahim" diye özetlemek de mümkün... Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra yaptığı bu konuşmada her iki seçeneği de gözönünde tutuyordu.
Belgenin gerçek olduğu kanaati edinilmiş
Peki dün akşam saat 20.00 sıralarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na AKP adına verilen suç duyurusunda ne denildi?
"...Habere konu olan belgede yer alan ve suç teşkil eden ifadeler, Partimizin Türkiye'de ve dünyada farklı bir konumda gösterilmesine sebep olacak niteliktedir.
Partimizin kişilik haklarına saldırının ötesinde, iftira niteliğinde çalışma yapılmasının planlandığı, bu çalışmaların gerçekleştirilmemesine yönelik olarak illegal bir yapılanma suretiyle suç örgütlenmesine gidildiği haberin içeriğinden anlaşılmaktır."
Üç sayfalık metinde bir tek sözcükle bile olsa, belgenin sahte olması ihtimalinden bahsedilmedi. Hani, Genelkurmay Askeri Savcılığı, daha kriminal inceleme yapmadan "belgenin Genelkurmay Başkanlığının herhangi bir biriminde hazırlanmadığına ilişkin bir kanaatine" varmıştı. Metne bakılırsa AKP de soruşturmalar bitmeden belgenin gerçek olduğu kanaatine varmış bile..
Kafa karışıklığı
Oysa Erdoğan bu metni, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ve İdris Naim Şahin ile dün iki kez biraraya gelerek gözden geçirdi. Metnin, Erdoğan'ın imzasıyla verilip verilmemesi üzerinde duruldu. En sonunda Genel Sekreter Şahin'in imza koymasına karar verildi.
En önemlisi de Erdoğan, metin üzerinde 19.00'daki son görüşmeden sonra bile değişiklik yaptırdı. Sonuca bakılırsa, o görüşmelerde belgenin sahte olması ihtimaline dair bir ifadenin metne konulmasını da istememiş! Şimdi soru şu; hangisi Başbakan Erdoğan'ın gerçek düşüncesini yansıtıyor? Grup konuşması mı, suç duyurusu metni mi?
Bu konuda bir kafa karışıklığı olduğu kesin. Çünkü Başbakan Erdoğan dün de Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısından çıkarken suçduyurusunu şöyle yorumladı:
"Sahte midir? Gerçek midir? Süreç onun takibinin sürecidir. Ondan sonra da bunun faillerini bulma süreci de yine bunun içerisinde."
Şaşırtıcı değil mi? Sanki suçduyurusunu başkaları yazmış da Başbakan Erdoğan, içindekileri bilmiyormuş gibi...