Sanıklar öldürmek için gitti

Güncelleme Tarihi:

Sanıklar öldürmek için gitti
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2006 16:23

Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde PKK eski hükümlüsü Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nin bombalanmasıyla ilgili Van 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, sanık astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz’in mahkumiyeti ile ilgili 145 sayfalık gerekçeli karar yazıldı.

Şemdinli olayı ile ilgili tutuklama, ‘Susurluk Çetesi’ne verilen mahkumiyet gerekçesi ile aynı tutulduğu gerekçeli kararda, PKK itirafçısı Veysel Ateş’in emniyette kendisini uzman çavuş, olarak tanıttığı, astsubay Ali Kaya’ya 23 ödül verildiği ayrıca görevi istihbarat olmasına rağmen sorgu ve operasyonlara da katıldığı belirtildi. Gerekçeli kararda, sanıkların Şemdinli’ye öldürmek için gittikleri bildirildi. Olayın astsubaylarla sınırlı olmadığı, askeri emir- komuta zinciri içinde bulunan sanıkların böylesi bir eylemi, terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı bölgede tek başlarına planlama ve uygulamalarının yaşamın ‘olağan akışına’ aykırı olduğuna dikkat çekildi.

Şemdinli İlçesi’nde 9 Kasım 2005'te eski PKK hükümlüsü Saferi Yılmaz’a ait Umut Kitebevi’nin bombalanması, Mehmet Zahir Korkmaz’ın ölümü ve 5 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan olaylarla ilgili dava 19 Haziran’da astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’e 39’ar yıl 5’er ay, 10’ar gün hapis cezası verilmesi ile sonuçlandı, sanıklardan PKK itirafçısı Veysel Ateş’in dosyası ise ayrıldı. Van 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, mahkumiyet kararı ile ilgili gerekçeli kararı tamamladı. Böylece dava, temyiz aşamasına gelirken, sanıklar ve müdahiller de kararı, Yargıtay’a götürebilecek.

PKK İTİRAFÇISI KENDİNİ UZMAN ÇAVUŞ TANITTI

Van 3'ÜNCÜ Ağır Ceza Mahkemesi’nin 145 sayfadan oluşan gerekçeli kararda, Şemdinli ve Hakkâri’deki eylemlerin 2005 yılı Şubat ayında başladığı belirtilDİ. Tanık olarak dinlenen Yüksekova İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Himmet Özdemir’in de ifadesine yer verildiği gerekçeli kararda, PKK itirafçısı Veysel Ateş’in Emniyet Müdürlüğü’ne ilk getirilişinde kendisini ‘Uzman Çavuş’ olarak tanıtarak adının ‘Cafer’ olduğunu söylediği bildirildi. Mahkeme, bu ayrıntıya ve sanığın emniyetteyken diğer sanık astsubay Ali Kaya ile telefonla görüştüğüne ilişkin ifadelerinden dolayı gerçek ifadesinin hangisi olduğundaki çelişkiye dikkat çekti.

PKK itirafçısı Abdülkadır Aygan’ın, Astsubay Ali Kaya ile ilgili ‘Mutkili Ali’ ismiyle yaptığı açıklamaları da kanıtlar arasında gösteren mahkeme, jandarma ile yapılan yazışmalar, alınan yanıtlar ve sanıkların yaptığı telefon görüşmelerini de kanıtlar arasında gösterdi. Astsubayların Şemdinli’deki diğer patlamaların yaşandığı günlerde veya hemen öncesinde bölgede görevli olmalarındaki tesadüfe dikkat çeken mahkeme gerekçeli kararda, Jandarma Genel Komutanlığı’nın ele geçirilen, ajanda ile krokilerle ilgili ‘normaldir’ savunmasına da yer verildi.

KAYA'YA 23 ÖDÜL

Mahkemenin gerekçeli kararında, Astsubay Ali Kaya’ya 2 değil, 23 ödül verildiği vurgulandı. Jandarma Astsubay Başçavuş Ali Kaya’ya verildiği söylenen bazı ödül ve taltiflere ilişkin olarak, meslek hayatında aldığı ödül, takı, şilt ve benzeri ödüllerin hangi neden ve olayla ilgili verildiği belirtilerek, bildirilmesi hususunda 6 Mayıs 2006 tarihli duruşma ara kararı uyarınca yazılan müzekkere üzerine, bugüne kadar 23 kez ödüllendirildiği anlaşıldığı belirtildi. Ödül ve gerekçelerini sıralayan mahkeme, Astsubay Kaya’nın yasal görevi olan istihbarat çalışmasıyla yetinmeyip, operasyonlara ve yasak olduğu halde yakalanan kişilerin sorgularına katıldığı kaydedildi. Bunları kanıt olarak değerlendiren mahkeme, sanıktan görevi boyunca aldığı bütün ödül, takdir, şiltlerin hangi olay üzerine ne sebeple verildiğini ayrıntılı olarak anlatmasının istendiği belirtilirken şu bilgilere yer verildi:

“Kaya, istihbarat üzerine ihtisaslaştığını, yöre insanı olması, Zazaca ve Kürtçe mahalli dillerini bilmesi nedeniyle başarılı olduğunu, bu nedenle sicil amirinden yüksek sicil alarak erken terfi ettiğini, devrelerinden 1 yıl önce terfi ettiğini, aldığı ödül şilt ve taltiflerin sayısını bilmediğini, ama 40'ın üzerinde olduğunu, bu ödüllerin verilme sebepleri arasında, istihbarata dayalı gerçekleştirilen operasyonlarda ölü ele geçirilen örgüt mensupları, yine istihbarata dayalı ele geçirilen PKK terör örgütüne ait, sığınak, barınak, depo, silah, mermi gibi malzemeler, örgüte yakın, yardım ve yataklık eden kişilerin deşifre edilerek yakalanmasıyla adli merciler önüne çıkarılması gibi olay ve sebeplerle çok sayıda takdirname, harekat şerit rozeti, başarı rozetleri ve nakdi ödüller ile taltif edildiğini, bunların daha çok 1991-93 yılları arasında Bingöl'de görevli olduğu, yine 1995-99 yılları arasında Diyarbakır’da görevli olduğu, 2004 ve sonrasında Hakkâri’de görevli olduğu dönem içerisinde olduğunu söyledi.”

Kararda Kaya'nın 1999 yılındaki bir çatışmada yaralandığı, sorguladığı grup arasında 34 kişilik ‘canlı kalkan’ grubunun yakalanması ve sorgulanmasının da bulunduğu belirtildi. Mahkeme, bu konuda kararda şu bilgileri aktardı:
“Belgelere göre, sanığa üstleri ve kurumu tarafından ödül verilmesi kararlaştırılan konulara bakıldığında, bölücü terör örgütü mensuplarını bulup etkisiz hale getirmek maksadıyla iç güvenlik harekatı kapsamında icra edilen operasyonlarda her türlü hava ve arazi koşullarında icra ettiği başarılı operasyonları şeklinde görevlendirmelerinin ve buna dayalı olarak yerine getirip karşılığında ödüllendirilmiş bulunduğu anlaşılan görev ve faaliyetlerinin Jandarma İstihbarat görevinin sınırları dışına taşmış bulunduğu görülmektedir.”

Mahkeme, gerekçeli kararında, polis bölgesinde, jandarmanın yaptığı çalışmalar da eleştirildi. Olaya ‘emsal kararlar’ başlığında, Yargıtay’ın Susurluk Çetesi’nin mahkumiyette kullandığı gerekçesini ilk sırada sayılmasına dikkat çekildi. Kararda, ‘Umut Kitapevi’ne atılan bombanın hemen ardından PKK itirafçısı Veysel Ateş ile astsubayların telefon konuşmalarının kayıtlarına dikkat çekildi. Ateş’in ‘haber elemanı’ olmasına rağmen operasyonlara katıldığına yer verilen gerekçede, araçta ele geçirilen bomba ve diğer kanıtlara dayanılarak, “Şemdinli İlçesi'ne operasyonel faaliyet için gidildiği, MKE yapımı olmadıkları anlaşılması nedeniyle sanıklarca kabul edilmeyen el bombalarının araca sonradan konulduğunu yada araçta bulunan sanıkların bunlardan haberi olmadığını kabul etmek mümkün görülmemekte, sanıkların bir örgütün faaliyeti kapsamında anlaşarak bu bombalama, yaralama öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçlarını birlikte işlediklerini kanıtlamaktadır” denildi.

ASTSUBAYLA SINIRLI DEĞİL

Van 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, olayın astsubaylarla sınırlı olmadığı belirtildi. Askeri emir- komuta zinciri içinde bulunan sanıkların böylesi bir eylemi terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı bir bölgede tek başlarına planlama ve uygulamalarının ‘hayatın olağan akışına’ aykırı ve olanak dışı olarak değerlendirilirken şu ifadeler yer aldı:

“Suç konusu olayın derinliği, çok yönlü araştırılmasını gerekli kılmakla birlikte, olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesinin, bölgedeki diğer kamu görevlilerini de kapsayacak ölçüde güç ve karmaşık olduğunu ortaya çıkardığından, soruşturma ve kovuşturma safhasında bu kişilerin varlığı tespit edilememiş, var ise de kendilerine ulaşılamamıştır. Şayet var ise, sanıklar dışındaki bunlara yardım eden kişilerin yargı önüne çıkarılmaları, görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte, jandarma teşkilatında görevli olup, haklarında kamu davası açılan sanıklar yanlarına kamu görevlisi olmayan itirafçıyı da alarak ‘terörle mücadele’ adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine yetki verdiği alanlarda her türlü yasa dışılığı meşru sayıp yeterli delil elde edilememesi sonucu terörle mücadeleye yönelik olduğu kabul edilen amaçlarına ulaşmak için tam bir sorumsuzlukla yasadışı her yöntemi benimseyerek ve uygulayarak aralarında tam dayanışma ve işbirliği içinde çeteleşme sürecine girerek hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Tüm dosya içeriği ve özellikle olay tarihinde sanıkların araçlarında ele geçen belgelerden; sanıkların eylemlerinin iştirak halinde adam öldürmek fiili ile sınırlı olmadığı, amaçladıkları kabul edilen yasadışı yollar benimseyip uygulayarak terörle mücadele etme işinin terör gibi doğası gereği kesintisiz sürdürüleceği açıktır. Sanıkların bölgedeki terörün devamlılığına paralel olarak bu hukuk dışı keyfi eylemlerini sürdürme amacında oldukları anlaşılmaktadır. Astlık-üstlük ilişkisi, konumları ile iç disiplini karşısında yukarıda açıklandığı üzere örgüt içinde yalnız olamayacakları ve böyle bir eylemi kendilerinden rütbe olarak yüksek olan görevlilerin himayesi ve katılımı olmadan işleyemeyecekleri gözetildiğinde sanıklar Ali ve Özcan’ın eylemleri, TCK'nın 220/1 maddesi kapsamında şüpheli kalan örgüt kurmak ve yönetmek olarak değil, sübuta eren TCK'nın 220/2 maddesi kapsamında kurulan örgüte üye olmak ve amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmak suçunu oluşturduğunu kabul etmek gerekmiştir.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!