Sanatçı dediğiniz cephedeki doktor gibi

Güncelleme Tarihi:

Sanatçı dediğiniz cephedeki doktor gibi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 20, 2005 15:55

Marziye Meşkini, son yıllarda adını uluslararası alanda duyuran İran sinemasının köşe taşlarından bir olan Makmalbaf ailesinin "annesi". Usta yönetmen Muhsin Makmalbaf'ın eşi ve daha ilk filmiyle Cannes'dan ödülle dönen Samira Makmalbaf'ın annesi olan Marziye Meşkini'nin ikinci filmi Şaşkın Köpekler 23 Aralık'ta seyirciyle buluşuyor. Fillm, Taliban sonrası Afganistan'dan çarpıcı insan manzaraları sunuyor. Meşkini öyküsünü 7 yaşındaki bir kız çocuğnun gözünden anlatıyor.

Haberin Devamı

Meşkini Şaşkın Köpekler (Sag-haye Velgard) adlı filmini anlattı.

Sanatçı dediğiniz cephedeki doktor gibi

- "Şaşkın Köpekler” Afganistan’da geçiyor. Neden kendi ülkeniz İran yerine Afganistan’da geçen bir film çekmek istediniz?
- İran’da doğdum ama bütün dünya benim yurdum. Film yapmanın insanlığın acılarını bir nebze olsun hafifletmenin bir yolu olduğunu öğrendim. Sanatçının görevini biraz cephedeki doktora benzetiyorum.  Dünyanın neresinde bir dram yaşanıyorsa orada yaşanan acılar beni ilgilendiriyor. Afganistan İran’ın komşusu ve insanları acı çekiyor. İlk filmim “Kadın Olduğum Gün” İran’da geçiyordu ama doğu kültüründeki tüm kadınların acılarını anlatıyordu. İkinci filmim Afganistan’daki evsizler hakkında. Üçüncü filmimi başka bir ülkede çekebilirim. İran benim anavatanım ama bu demek değil ki tüm filmlerimi ülkemde çekeceğim.

Haberin Devamı

-Filmin hikayesini nasıl oluşturdunuz ?
- Yönetmenliğini Samira Makhmalbaf’ın yaptığı  “Öğleden Sonra 5”in çekimleri için Afganistan’daydık. Ben yönetmen yardımcılığı yapıyordum. Bir sahne için mekan araştırması yaparken Kabil’deki bir cezaevini ziyaret ettik. Hapishanede hayatlarını mahkum anneleri ile geçiren küçük çocuklarla karşılaştım. Anneleri mahkum olduğu için çocukların hapishane dışında kalabilecekleri bir yer yoktu. Gündüz hapishaneden çıkıp para kazanıyor, gece olunca da tekrar demir parmaklıkların arkasına, annelerinin yanına dönüyorlardı. O çocukların hayatlarını düşünürken “Şaşkın Köpekler”i oluşturan fikrin ilk kıvılcımları belirdi.


DE SİCA'NIN BİSİKLET HIRSIZLARI'NA SELAM

- Biçimsel olarak “Şaşkın Köpekler” yeni gerçekçi bir film. Filmdeki sahnelerden birisi açıkça De Sica’nın “Bisiklet Hırsızları”na selam niteliğinde. Böylesi bir anlatım biçimini seçme nedeniniz neydi ?
- İlk filmim “Kadın Olduğum Gün” gerçek üstü bir atmosfere sahipti. İkinci filmde de gerçeküstü öğelerin olduğu sahneler mevcut ancak genele baktığınızda bu daha gerçekçi bir film. Bu seçimin nedenleri savaş sonrası İtalya ve savaş sonra Afganistan’ın arasındaki benzerliklerinde ve yeni- gerçekçiliğin doğuş nedenlerinde aranmalı. 25 yıl süren iç savaş ve ve dış güçlere direnişin ardından, Afganistan haklı 1945-48 arası İtalya’sını andıran sosyal ve ekonomik bir kriz durumu ile karşılaştı.  “Şaşkın Köpekler” savaşın yarattığı cehennemi atlatıp muazzam bir sıkıntı ile karşı karşıya kalan bir halkın öyküsü aslında.

Haberin Devamı

- Çekimler sırasında doğaçlama ile mi çalıştınız yoksa senaryoda detayları ile belirlenmiş miydi ?

Makhmalbaf'ın eşi


Dünyaca ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf’ın eşi olan Marziye Meşkini 1969’da Tahran’da dünyaya geldi.

Sanatçı dediğiniz cephedeki doktor gibi
Meşkini(solda) eşi Mohsen Makmalbaf ile birlikte.
Sinema eğitimini “Makhmalbaf Film Okulu”nda alan Meşkini ilk olarak, kızı Samira Makhmalbaf’ın filmlerinde yönetmen yardımcılığı yaptı. Meşkini’nin ilk uzun metrajlı çalışması olan “Kadın Olduğum Gün” 2000 yılında Cannes’da “Eleştirmenlerin Haftası” bölümünde ve Venedik Film Festivali’nde gösterildi.Çeşitli festivallerden 13 ödül toplayan film, yönetmene bir anda büyük bir ün getirdi.  2003 yılında Afganistan’da çekilen “Şaşkın Köpekler” Meşkini’nin ikinci uzun metrajlı filmi.


- Az önce de bahsettiğim gibi filmin halihazırda yaşanmakta olan bir gerçekliği konu alıyor. Öykü hakkında çok düşündüm, araştırma yaptım, insanlarla konuştum ve sonunda oturup senaryoyu yazdım.  Ancak çekimler sırasında, oyuncuların karşı karşıya kaldıkları durumlardan yararlanıp tamamen doğaçlama olan sahneler de çektim.

Haberin Devamı

- Neden amatör ve tanınmamış oyuncuları tercih ettiniz ?
- Gerçekçi bir film gerçek mekanlarda ve o hayatı gerçekten yaşayan insanlarla yapılmalı. Böylesi bir çalışma yönetmene, günlük hayatta çoğunlukla görmezden gelmeyi seçtiğimiz gerçek insanın hayatı üzerine odaklanma fırsatı veriyor.

- Amatör oyuncularla çalışmanın zorlukları neler ?
- Amatör bir oyuncu ile çalışmanın hem zorlukları, hem de avantajları var.  Avantajlar, oyuncunun  davranışlarının doğallığından kaynaklanıyor. Amatör bir oyuncunun performansını perdede izlerken, bir filmden başka bir sahneyi hatırlamazsınız. Size Marlon Brando ya da Allen Dellon’u çağrıştırmayacak şekilde tamamen özgün bir şekilde güler, ağlar, kızar ya da şaşırırlar. Genelde hikayenin gidişatından habersizdirler.

Haberin Devamı

Bu yüzden bir sonraki sahnede ne olacağını hesaba katmadan oynarlar.  Şaşırmalarını istediğinizde şaşırırlar. Utanmalarını istediğinizde gerçekten utanırlar. Utanan birisini oynamazlar. Bence gerçek hayat en iyi oyunculuğu veriyor bu yüzden amatör oyuncular gerçek hayatı en iyi canlandıranlar oluyorlar. Gerçek hayatı tüm inandırıcılığıyla canlandırabilen oyunculara saygım sonsuz. Bunu başarabilenleri oyunculuk mesleğinin tanrıları olarak görüyorum ama çok nadir böyle örnekleri bulabiliyoruz. Ayrıca şunu da gözardı etmemeniz gerekiyor: Afganistan’da yıllardır ne sinema ne de tiyatro yapılıyor. Kendi yeteneklerini yeni yeni keşfetmeye başlıyorlar. Kuşkusuz yakında orada da profesyonel oyuncular olacak. Örneğin “Şaşkın Köpekler”deki 7 yaşındaki kız gerçek hayata ait tepkiler ve mimikler yaratmak konusunda inanılmaz başarılıydı. Umarım başka yönetmenler ona yeteneğini geliştirmesi için fırsat verirler. Benden önce başka bir yönetmen aynı kızı keşfedip filminde oynatmış olsaydı bile, o rol için onu seçerdim. Ancak maalesef böylesi yeteneklere çok nadiren rastlıyorsunuz.

Haberin Devamı

FİLMİN KONUSU
 
Yıllar süren savaşlar, Taliban rejimi ve ardından gelen işgal, Afganistan’da en çok çocukları etkiledi. Yüzbinlerce çocuk annelerini, babalarını, evlerini kaybetti. Anne ve babaları hapishanede olan Gol-ghotai ve ağabeyinin  durumu da, sokaklarda dilenmek zorunda kalan binlerce yaşıtından pek farklı değildir. Gündüzleri Kabil sokaklarında çöp toplayan çocuklar geceleri hapishaneye annelerinin yanına giderler. Sokakta çocukların saldırısından kurtardıkları küçük bir köpekle dostluk kuran iki kardeş bir gece hapishaneye döndüklerinde gardiyan tarafından içeri alınmazlar. Yeni yönetim artık mahkum çocuklarının hapishanede anneleri ile kalmalarına izin vermemektedir. Ayaz bir Kabil gecesinde aç susuz sokakta kalan çocuklar hapisteki annelerinin yanına dönebilmek için hırsızlık yapmaya karar verirler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!