Güncelleme Tarihi:
Sanatçılar Galata Kulesi’ne çıkıp sahte 500 Euro’ları saçıp insanların tepkilerini videoya aldılar. İşi tamamladılar, ama bu çalışma sonucunda tutuklanıp sınır dışı edildiler.
Tophane-i Amire binasında 15 Ekim tarihinde önemli bir projenin parçası olan bir sergi açıldı. Kent ve Sanat adını taşıyan bu proje, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin önderliğinde yürütülüyor.
AB ve Türkiye’deki sanat üniversiteleri arasında ağ kurmak için başlatılan ‘Kent ve Sanat’ projesi çeşitli ülke ve kentlere uğradıktan sonra 15 Ekim 2009 tarihinde Tophane-i Amire Kültür Merkezi’nde açıldı. 15 Kasım 2009 tarihine kadar açık kalacak sergi daha önce, İstanbul, Mersin, Malmö, Londra ve Viyana’da gerçekleştirilen atölye çalışmalarından seçilen eserlerden oluşturuldu.
Performans, çizim, enstalasyon, video gibi türlerden oluşan toplam 34 ayrı proje, Türkiyeli ve yabancı öğrencilerin, öğretim üyelerinin birlikte geliştirdikleri işlerinden oluşuyor. Sergide yer alan çalışmalardan birisi ise hem proje olarak, hem de sanatçısının başından geçenlerle ilgi çekici bir hal almış durumda.
Viyana Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Manuel Gruber ve Georgi Melnikov’un hazırladıkları “Evaluation Copy” (Değerlendirme Kopyası) adlı çalışma; paranın insanlardaki ruhsal ve bedensel değişimini tespit etmeye yönelik bir iş. Ama, projenin yabancı sanatçıları tutuklanarak sınırdışı edildiler.
AMAÇ ANLIK MUTLULUK YARATMAK
Küresel krizin yaşandığı şu dönemde, “Sağlanan fonları grafik tasarımıyla oynanmış, tek taraflı basılmış ve sahte olduğu bariz olan 500 Euroluk banknotlar basıyoruz. Biz Avrupa’dan gelen sanatçılar olarak, genellikle paranın hangi yanlış amaçlar için kullanıldığına dikkat çekmek istiyoruz. Yaklaşık 10 milyon Euro olduğu tahmin edilen küresel hesap açığı miktarının bir kısmını 500 Euroluk kağıt paralar halinde basıyoruz ve sahte paraları yüksek bir yerden fırlatıyoruz,” diyerek işlerini tanımlayan Gruber ve Melnikov, sahte 500 Euro’ları Galata Kulesi’nden aşağıya atınca polis tarafından tutuklandılar.
Serginin Küratörü Prof. Melih Görgün yapılan çalışmayı şöyle değerlendiriyor: “Bu yapıt, insanın hallerini tespit edip, son derece net görüntüleyen bir çalışma. Ama talihsiz bir durum yasaya karşı gelindiği için sanatçı ülkesine geri dönmek zorunda kaldı, daha doğrusu yasalara karşı gelinmiş bir durum olduğu için, sanatçılarımız sınırdışı edilmiştir. Galata Kulesi’nin balkonundan sahte paraların savrulması üzerine polis, sanatçıları tutukluyor ve sınırdışı ediyor. Ama bütün dünyada olabilecek bir şeydir bu.”
Sanatçılar sınır edilse de “Evaluation Copy” (Değerlendirme Kopyası) adlı çalışmaları halen Tophane-i Amire’de sergilenmeye devam ediyor.
Fellini benim Atatürk’üm deyince profesörleri kızdırdı
Gezici edebiyat festivali ‘Yollarda’ projesinin altıncı durağı Kars’ın yazar konuğu, Ermanno Cavazzoni’ydi. Fellini’nin son filmi ‘Ayın Sesi’nin senaryosunu da yazan İtalyan yazar, “Fellini benim için Atatürk gibidir” deyince, Kafkas Üniversitesi’ndeki öğretim görevlilerinden tepki gördü.
Elem Tuğçe OKTAY
İTALYAN yazar Ermanno Cavazoni Kars’ın birçok yerinde söyleşi verdi. 31 budalanın bir ay boyunca gün gün budalalıklarının anlatıldığı kitabı ‘Budalalar Takvimi’nden (Bilgi Yayınevi, 1999) bölümlerin de okunduğu Kafkas Üniversitesi’ndeki söyleşide yazar, Federico Fellini’yle tanışma macerasını anlatırken “Bir gün telefonum çaldı, arayan Fellini’ydi, yani arayan Atatürk gibi önemli biriydi benim için” cümlesi üniversitedeki öğretim üyelerini epey bir rahatsız etti. İtalyan yazar, salondakilere göre bir yönetmeni Atatürk’le eş koşmuştu; ‘ama bu onun suçu değildi, bizler Türkler kendimizi Avrupa’ya doğru anlatamıyoruz’la sonlandı söyleşi.
Bologna Üniversitesi’nde edebiyat dersleri veren Cavazzoni ile söyleşinin kaldığı yerden başlıyoruz konuşmaya.
? Kahramanlarınız budalalar, dengesizler, ‘lanetli’ insanlar... Nedir kıyıda kalmış insanları kahraman yapan?
-Budalaların hayatı, starlarınkinden daha enteresan ve gerçek benim için. Günlük hayatta birçoğumuz kendimizi kontrol altında tutmaya, belirli kalıplara göre davranmaya çalışıyoruz. Budalaların buna ihtiyacı yok, hayatlarını akıcı bir şekilde yaşıyorlar. Benim için yazmak da böyle bir şey; kendi kendine akan, doğal, içinde aşk, sevgi ve samimiyet barındıran.
? Yazarlığın yanı sıra bir dergide editörlük de yaptınız. Kendi metinlerinizin de editörlüğünü yapıyor muydunuz?
-Roma’da bir edebiyat dergisinde çalışıyordum ama fazla duramadan kaçtım. Nedeni de derginin mafyanın eline geçmesi ve bir süre sonra dergi kadrosunun mafyanın eşi, dostu, akrabalarıyla dolması.
? Mafyanın bir edebiyat dergisiyle ilgilenmesi pek alışıldık bir durum olmasa gerek...
-Dergi para aklamak için bir bahane olmuştu ve bu da beni aşan bir mevzuydu. Bunu şöyle de görebiliriz; İtalya’da mafyanın girmediği yer yok!
? Kars’taki söyleşi esnasında Atatürk-Fellini benzetmenize gelen tepkiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Çok şaşırdım. Çünkü beni arayanın çok önemli birisi olduğunu anlatmak istemiştim. Fakat tepkilerden anladım ki, Atatürk Türklerin babası ve Türkler babalarıyla dalga geçemiyorlar. Onun bir devlet adamı olduğunu unutmuşlar ve kutsal bir varlık haline getirmişler.
? Fellini’nin son filminin senaryosunu birlikte yazdınız. Fellini’yle ne zaman, nasıl tanıştınız peki?
-40’lı yaşlarımdaydım, 1989 yılıydı ben ilk romanım ‘Dengesizlerin Destanı’nı (Il poema dei lunatici) yazmıştım. Fellini de kitapçıda benim romanımı görmüş ve okuduğunda kitaptaki dengesiz, huyu suyu bilinmez karakterler çok hoşuna gitmiş. Yayınevinden telefonumu bulup beni arıyor. Ben Bologna’da yaşıyorum. Bu telefondan sonra Roma’da La Gare Oteli’nin lobisinde buluştuk ve kendisiyle arkadaş olduk. Fellini romanımdaki karakterleri, ‘Amarcord’ filmindeki dengesiz karakterlere benzetti. Sanatsal bir ortaklığın yanı sıra ikimiz de aynı bölgeden, Bologna’da geliyoruz, şivelerimiz aynı. Bu arkadaşlığımızda da önemli bir rol aldı.
? Tanışmanızdan birkaç yıl sonra Fellini vefat ediyor…
Film bittikten sonra, 1993’te ilk beyin kanamasını geçirdi. Ferrara bölgesinde bir hastanede yatıyordu, onu ziyarete gittiğimde konuşabiliyordu ve iyi gibiydi. Ondan sonra hastaneden kaçıp, Roma’ya gidiyor ve birkaç gün sonra geçirdiği ikinci beyin kanaması sonucu ölüyor. Ondan çok şey öğrendim. Mizah yönü kuvvetli, yerinde duramayan ve eğlenceli bir insandı.
Alabora Trabzon’da
Goethe Enstitüsü’nün düzenlediği ‘Avrupa Edebiyatı Türkiye’de-Türk Edebiyatı Avrupa’da’ projesi 23 Ekim’e kadar Trabzon, ardından Samsun’da. Türkçe edebiyat okumalarını Mehmet Ali Alabora’nın yapacağı Trabzon’un yazar konukları Bulgaristan’dan Hristo Karastoyanov ve Bozhana Apostolova.
?21 Ekim: 14.00’te Bozhana Apostolova ve Hristo Karastoyonov’un okuma ve söyleşisi. Yer: Trabzon Teknik Üniversitesi. 18.00’de Sibel Arslan Yeşilay rejisiyle Alman yazar Fitzgerald Kusz’un ‘Dullar’ adlı eserinin okuma tiyatrosu. Yer: Devlet Tiyatrosu Haluk Ongan Salonu.
?22 Ekim: 10.00’da Apostolova’nın okuma ve söyleşisi. Yer: Trabzon Anadolu Lisesi. 19.00’da İtalyan piyanist Livio Minafra konseri. Yer: Trabzon Teknik Üniversitesi.
?23 Ekim: 14.00’te Apostolova ve Karastoyonov’un okuma ve söyleşisi. Yer: Trabzon Sanat Evi
GÜNÜN AJANDASI
Tuhaf Günler
İstanbul’un en köklü galerilerinden biri olan Teşvikiye Sanat Galerisi, yeni mekanının açılışını bu akşam 18.00’de “Tuhaf Günler” sergisiyle yapıyor. 30 Kasım 2009 tarihine kadar açık kalacak olan sergide, Mehmet Güleryüz, Komet, Şahin Paksoy, Utku Varlık, Ertuğrul Ateş, Yunus Tonkuş, Ergin İnan gibi ustalarla Nükhet Göldeli gibi genç kuşaktan sanatçılar bir araya geliyor.
?Akkavak Sokak. Demet Apt. No:4 A Nişantaşı. Tel: 0212 241 65 35
Suç ve Ceza
NTV Yayınları’nın Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisinin dördüncü kitabı Suç ve Ceza çıktı. Dostoyevski’nin ünlü eseri David Zane Mairowitz tarafından canlı bir anlatımla uyarlandı. Ressam Alain Korkos tarafından çizilen bu tersine kurgulu katil-kim polisiyesini Türkçe’ye Toros Öztürk çevirdi. Kitapçılarda 10 TL, ntvyayinlari.com adresinde indirimli.