Güncelleme Tarihi:
Bazı tanışmaların devamını tabii ki hayatın kendi ritmi belirliyor. Rasim Öztekin’i ilk kez üniversite dönemimde (80’ler başı) ‘Küçük Sahne’de, Ortaoyuncular ekibi içinde, ‘Şahları da Vururlar’da izlediğimi hatırlıyorum. Ama daha derin izi, yine aynı ekibin sahnelediği ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’yla (yazarı Karl Valentin) bırakmıştı zihnimde. Çünkü bu oyun Nazi döneminde geçiyordu ve kapıda biletler, “Bilet bitte” (“Bilet lütfen”) şeklinde kesiliyordu. Daha sonra içeri girilip ışıklar söndüğünde perdenin solunda üç Nazi askerinin olduğunu görüyorduk, onlardan biri Rasim Öztekin’di. Sağda ise Nazi üniformalı üç kadın... Ana karakter içeri giriyor, soldakilere sert bir ifadeyle “Hayl Hitler” diyor, sağdakilere de yumuşak bir sesle “Hayylll” diye sesleniyordu...
‘KİMLİK BİTTE’
Bu oyun çok önemliydi, çünkü toplumsal bir deneye de ilham kaynağı olmuştu. Galiba 1986 yılıydı ve toplulukta yer alan oyunculardan bazıları üzerlerinde Nazi üniformalarıyla Beyoğlu’na çıkıp önlerine gelenlere “Kimlik bitte” demiş ve 12 Eylül’ün karanlığını ve korku iklimini tam da üzerinden atamamış insanlar, tereddüt etmeden kimliklerini çıkartıp karşılarına dizilmiş SS’lere göstermiş, bu olay hatırladığım kadarıyla Cumhuriyet gazetesinde manşet olmuştu.
ORTAK DEĞERİMİZDİ
Sokağa çıkıp kimlik soranlar arasında Öztekin var mıydı, hatırlamıyorum ama benim oyun vasıtasıyla başlayan seyircisi olarak tanışıklığım, o, gösteri sanatların farklı dallarında yavaş yavaş kendini kanıtlayıp gelişirken bir zaman sonra yeteneklerine bütün bir Türkiye tanıklık eder duruma geldi. Zaman içinde yer aldığı onlarca projenin yanı sıra kendine özgü yüz hatları, sevimli bıyığı, ince üslubu, ses tonu ve mimiğiyle bir ortak değere dönüştü.
Önceki geceki vedasının ardından birçok kişinin altını çizdiği gibi gerçekten de ailemizden biriydi. Bu sayfalarda zaman zaman yitirdiğimiz değerler üzerine, naçizane veda sonatları kaleme alıyorum. Aramızdan ayrılanlardan kimileri ailemizin uzun süredir görmediğimiz ama eski hatıraları hemen aklımıza gelen isimler konumunda. Rasim Öztekin ise sanki ailemizin her daim yanımızda, etrafımızda duran, yer alan, eksikliği hemen hissedilen bir üyesi gibiydi. Kuşak itibariyle samimiyetimiz belki tiyatro salonlarında başlamıştı ama televizyon programları, diziler, filmler derken o kadar iç içeydik ki...
AİLEDEN BİRİ OLMUŞTU
Onun sanatsal serüvenine gelince: Kendini sürekli yenileyen, geliştiren bir yapısı vardı. Farklı profillerde seyirci karşısına çıkar ve çok geçmeden canlandırdığı karakter aracılığıyla yaydığı sıcaklığıyla, samimiyetiyle seyirciyle bağını çok çabuk kuruverirdi.
‘Tersine Dünya’, ‘Pardon’, ‘Şans Kapıyı Kırınca’ bana kalırsa izi, diğerlerine göre daha etkili filmleriydi kuşkusuz ama asıl olarak sinema perdesinde unutulmaz performanslarını ‘G.O.R.A’daki Bob Marley Faruk ve ‘Kabadayı’daki Sürmeli karakteriyle vermişti. Ben kendisini ‘Mandıra Filozofu’nun piyasa ekonomisinin sadık neferi, her şeyi para ile satın alabileceğini düşünen ama anti-kapitalist Mehmet Ali sayesinde dönüşen (doğru yolu gören!) iş insanı Cavit rolünde de çok beğenmiştim.
KALBİ O KADAR BÜYÜKTÜ Kİ...
Öte yandan tiyatro geleneğimizin en önemli simgelerinden olan ‘Kavuk’ meselesinde de zincirin önemli bir halkasıydı Öztekin. Ferhan Şensoy’dan aldığı emaneti Şevket Çoruh’a teslim etmişti.
Televizyon dünyasında ise ‘Görevimiz Komedi’ ve ‘Ev Yapımı’ rol aldığı son projelerdi. Bu cephede kimi kuşaklar için en unutulmaz izler ‘Varsayalım İsmail’ ya da ‘Boşgezen ve Kalfası’ olsa da kitleler onu daha çok ‘Seksenler’ dizisindeki ‘Fehmi Baba’ karakteriyle tanıdı, sevdi, bağrına bastı.
2009 Ocak ayında kalbi rahatsızlanmış ve pil takılmıştı. Son olarak geçirdiği kalp rahatsızlığından sonra tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Oysa o kalbine, o kadar çok insanın sevgisi sığıyordu ki... Çok sevilen bir sanatçıydı. Son derece temiz kalbiyle sanat dünyasının farklı bir neşesi, kimliği, abidesiydi. Emin olduğumuz bir şey var; geride bıraktığı onca yapıt, hâtıra ve izle gönüllerdeki ve kalplerdeki yeri son derece sağlam olacak...
RASİM ÖZTEKİN KİMDİR
Rasim Öztekin, 1959 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu bitirdi. Sahne yaşamında ilk deneyimlerini 1977 yılında Kadıköy Halk Eğitim, İstanbul Akademik Sanatçılar Topluluğu ve Nöbetçi Tiyatro’da amatör çalışmalarla edindi. 1980 yılının Kasım ayında Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular topluluğunda profesyonel tiyatro sanatçılığına başladı. 1992 – 1995 yılları arasında televizyonlarda şov programları yaptı. Öztekin tiyatronun yanı sıra, sinema ve dizilerde rol aldı, bir dönem metin ve köşe yazarlığı da yaptı. 2005 yılının eylül ayında üniversiteden sınıf arkadaşı Esra Kazancıbaşı ile evlendi. Rasim Öztekin’in ilk evliliğinden Pelin Öztekin adında bir kızı oldu.
KAVUĞU TESLİM ALDI
2016 yılında Hasan Efendi’nin kavuğu, Ferhan Şensoy tarafından kendisine devredildi. Rasim Öztekin de 2020 yılının eylül ayında kavuğu oyuncu Şevket Çoruh’a devretti. Duayen sanatçının vefatı nedeniyle sanat ve siyaset dünyasından birçok isim başsağlığı mesajı yayınladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Öztekin’in vefatı nedeniyle kızı Pelin Öztekin’i telefonla arayarak taziyelerini iletti.
Bugün saat 13.00’da İstanbul Ses Sineması’nda pandemi dolayısıyla aile arasında Rasim Öztekin’in cenaze töreni düzenlenecek. Zincirlikuyu Mezarlığı Camisi’nde kılınacak cenaze namazına Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da katılacak.