Şakir Eczacıbaşı : İstanbul'u 21. Yüzyıl’a hazırlıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Şakir Eczacıbaşı : İstanbulu 21. Yüzyıl’a hazırlıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 1998 00:00

Doğan HIZLAN İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın yönetim kurulu başkanısınız... İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı kaç dalda festival düzenliyor ?- Beş dalda etkinlik yapıyor. Bildiğiniz gibi film, tiyatro, müzik, caz festivalleri ve bir bienal, plastik sanatlar bienali. 26 yıl önce, İstanbul Müzik Festivali olarak başladı ve sonra bu bir İstanbul Festivali'nden çeşitli festivallere doğru büyüdü.Değişik festivaller kaç yıldır yapılıyor ?- Müzik festivali 26 yıldır, film festivali 17 yıldır, tiyatro festivali 10 yıldır yapılıyor. Her yıl toplam bu festivallere 3.000 dolayında sanatçı katılıyor. Aslında Vakıf'ın kurulma amacı, İstanbul'u bir kültür başkenti yapmaktır. Nejat Eczacıbaşı'nın önderliğinde kurulan vakıf böyle bir perspektifi gerçekleştirmek istiyor. Uluslararası festivaller dünyanın tanınmış sanatçılarını bir araya getirir, o ülkeyi, o ülkenin insanlarını tanır, söyledikleri, o ülke hakkında verdikleri yargılar önemlidir. Ayrıca İstanbul'da sanatçıları toplayarak, onlara Türkiye'nin kültür birikimini de göstermeği görev bildik. Biliyorsunuz, bizim de felsefemiz, dışarıya açılmak. Açılmanın en etkin yolu da sanattan geçer. Yurt dışında bir kaç vatandaşımı görüp onları beğenmeyebilir ama ülkeme geldiğinde bir bütün halinde bizi algılama imkanı vardır. Burayı gördükten sonra bana başka türlü bakıyor, beni başka türlü dinliyor.O zaman biz kültürümüzü bir bütün olarak, geçmişten bugüne tanıtmak zorundayız.Temel ölçüt kültürdür- Çağdaş uygarlığın temeli Anadolu'dur. Ve biz elbette ki Cumhuriyet'in başlangıcında yola çağdaş uygarlıkla bütünleşmek üzere çıktık, Atatürk'ün önderliğinde. Ben az gelişmiş sözünden, özellikle bizim için kullanılmasından rahatsız oluyorum. Çünkü bence temel ölçüt kültürdür. Duruma sadece ekonomik açıdan bakıldığında bu karara varılıyor. Böyle nitelendiriliyor. İstanbul'a kültürel açıdan bakılınca, gelişmişliği düşünülünce bu kavram daha da anlamsızlaşıyor. Bienal için ünlü bir sergi düzenleyicisi ile konuşuyorduk, yeni başlıyoruz deyince adam beni susturdu. Söz konusu olan İstanbul'dur burada yeni başlayan her şeyin yüzyıllar gerisinde kökü vardır. Siz İstanbul'a yakışan, bu kentin kültür başkentliğine yakışan bir bienal yapmalısınız. Meseleye ilk değil, İstanbul açısından bakın, dedi. Biz önceleri meseleye böyle bakmıyorduk.Peki nereden kaynaklanıyor bu yanlış görüşler? Cumhuriyet böyle başlamadı...- Hayır, hayır efendim. 1950'lerden sonra gerçekten de kültür ve sanata, giderek çok daha az saygılı olduk, sanki demokrasi bunu gerektirirmiş gibi.Vakfın felsefesiBu, demokrasinin kültür adına yanlış algılanması gibi...- Evet, evet. Çünkü maalesef siyaset adamları uzun dönemde düşünmemeye başladı. Gerçekten önemli sorunları, konuları ele almak yerine, kısa dönemde çok oy aldıran, oy çoğaltan işlere ağırlık verdiler. Kültüre bütçeden ayrılan para gittikçe azaldı. Ayrılan paranın azlığından konuşana, dur şimdi kültürün sırası mı cevabı veriliyor. Artırmayı isteyen politicılar bile bunu başaramıyor. Çünkü kültürel olayların oy sağlamayacaklarını bildiklerinden bu yanlışlığı yapıyorlar.İstanbul'da 5 dalda festival yapılıyor. Böyle bir festival sadece festival yönetiminin mali kaynaklarıyla gerçekleşemez. Ben şunu sormak istiyorum. Mali destekler konusunda biraz aydınlatır mısınız bizi?- Biz Vakfı, Nejat Bey önderliğinde kurarken, kurucuların felsefesi şuydu: Sanat bağımsız bir ortamda gelişsin, siyasi etkilerden kurtulsun. Hele düşündüğünüz uluslararası bir festivalse, uluslararası kaliteye, normlara uygun olsun. Özetle amacımız buydu. Özel girişimci, sadece ticarette, sanayide olmaz, her konuda özel girişimcilik vardır, üstelik onları destekleyen, onları bir düşünce platformuna oturtan, sanat ve kültürdür. Şöyle bir şey söylenemez. Efendim, devlet kültürle uğraşsın sanatla uğraşsın bilimle uğraşsın, paralarını onlar sarfetsin, biz de endüstrimizle ticaretimizle uğraşalım. Böyle şey yok. Elbette ki devletin bir sürü görevleri var. Ama nasıl ki devletin doğrudan gireceği, teşvik edeceği sınai, ticari itici gücü varsa, sanat için de bu geçerlidir.Devlet yönlendirecek, teşvik edecek...Yerel yönetim neredeCumhuriyet'in kültür anlayışı bu aslında. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, sanatın bağımsızlığı anlayışıyla kurulmuş bir sivil kuruluş sayabilir miyiz?- Tabii. Bence çok önemli bir kuruluş, dediğiniz gibi. Düşünün ki, bu kadar, yani binlerce sanatçının katıldığı, binlerce gösterilerin yapıldığı, bütün uluslararası ilişkilerin kurulduğu bir yapısı var bu Vakfın. Aşağı yukarı festivallerin gelirinin yüzde 20'sini biletlerden sağlıyoruz, yüzde 65'ini sponsorlar veriyor, yüzde 15 dolayında devlet kurumları. Bu rakama Kültür Bakanlığı’nın katkısı da dahil. Devletin görevleri, işlevleri arasında kültür de olduğuna göre, o da destekleyecek.Peki festivallere yerel yönetimin yaklaşımı nasıl? Yerel yönetimlerin yaptığı katkılar. Şimdi İstanbul Festivali'ne, İstanbul'da yaşayanlar katkıda bulunuyor, yerel yönetim ne yapıyor?- Düşünün 120 kişilik orkestra geliyor. Bunu 1-2 milyona dinleyemezsiniz. Ama bizim vatandaşımız ödeyemiyor. Dışarıda bunlar 150 dolar. Yerel yönetim konusunda sorduğunuz soru, bir üzüntümüzü deşmenize sebep oldu. Diğer ülkelerde, diğer kentlerde en büyük yükü ödeyen yerel yönetimlerdir. Neden? Çünkü bir yerel yönetimin ekonomisine katkı yapar. Festivale katılma, kenti tanıtma, gelen turistler. Hem de çok kaliteli bir turizmi destekler. Aydın kişi gelir, sanatçı gelir.... Bir de çok önemli kişiler fevkalade önemli insanlar şehrinizi, insanınızı tanır. Antonioni, ‘‘Ben Türkiye'ye gittim, öyle bir yer ki, çok da iyi bir festival düzenlediler’’ derse, her şey değişir. Dünyadaki festivallere yerel yönetimin katkısı yüzde 50'dir. Diyorlar ki, biz sizden az kira alıyoruz. Birader, senin kültür binaların, ne için yapıldı. Orada faaliyet olsun diye yapıldı. Yani devletin, bu memleketin malı. Tabii, benden az kira alacak. Fakat bugünkü belediye hepsini geçti. Fesitvale bir kez dahi uğramayan başkana rağmen, büyük bir anıt yapılıyor.Şimdi oraya gelecek sıra... Birçok ülkede tarihi mekanlar kullanılıyor. Siz kaç tarihi mekanı kullanıyorsunuz?- En çok tabii kullandığımız Aya İrini. Rumeli Hisarı'nı kullanıyoruz. Aya İrini'nin bizim için ilginç olmasının nedeni, aynı zamanda akustiğinin fevkalade iyi olması.Cumhuriyet’in eseriİstanbul'da bir kültür merkezi, konser salonu yok. 2000 yılının projesi ne durumda...- Bu merkezle cumhuriyet nihayet İstanbul'a damgasını vuruyor. Tarihi mekanlar cumhuriyetten önce yerler, oysa bu cumhuriyetin eseri olacak. İstanbul'a en çok işi yapan Lütfi Kırdar, AKM de onun zamanında başlamıştı. Yerel yönetimin bu projeye katkısı olduğunu söyleyemem, herkese ne yapıyorsa bize de öyle davrandı. Bana kalırsa, İstanbul yerel yönetimi dünyaya açılan böyle bir projeyi benimsemiyor. Bu şehrin belediye başkanı bir gün olsun bu proje ne durumda diye gelip görmez mi, merak etmez mi. Hayır hiç gelmedi. Festivallere de başkan gelmiyor. Devlet erkanı, Cumhurbaşkanı geliyor, o gelmiyor. Yirmibirinci yüzyıla uluslararası festivaller, kültür merkezleri ve kültürel zenginliğimizle ulaşabiliriz ancak.Teşekkür ederim Şakir Eczacıbaşı. Dilerim en yakın zamanda kültür merkezinde de bir söyleşi gerçekleştirelim.Rakamlarla İKSVİSTANBUL Kültür Sanat Vakfı, Türkiye'nin önemli uluslararası festivalerinin düzenleyicisi. Festivallerin en köklülerinden biri olan Uluslararası Müzik Festivali, bu yıl 26'ncı kez düzenlenecek. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali bugüne kadar 49 ülkeden 31 bin 500 sanatçı ve topluluğu müzikseverlerle buluşturdu. Festival kapsamındaki toplam 1700 gösteriyi yaklaşık milyon 50 bin kişi izledi. En çok ilgi gören festivallerden biri olan Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde bugüne kadar 60 ülkeden toplam 1850 film gösterildi. Sinema sanatının çeşitli dallarından 700 sanatçıyı ağırlayan festival, 2 milyon 100 bin seyirci tara
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!