Güncelleme Tarihi:
O zamanlar, çıksa gelse, ayrılsa, evlenirdim. Onunla belki gene evlenirim. Şimdi bakan değil. Ama evli. O zaman ayrılsaydı evlenirdik. Şimdi bana inanmaz. Ama biliyor benim öyle biri olmadığımı. Elele tutuşmayı, ormanda yürüyüş yapmayı çok isterdi. Yaşamamış demek böyle şeyleri. Öyle romantik, duygusal...
Clinton'ın seks skandalını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bill Clinton'ı hakikaten beğeniyorum. Çok klas bir adam. Bu kadınlar şimdiye kadar neredeydi? Rakipleri bunları koz olarak kullanıyorlar. Hoş adam. Yakışıklı da. Karısını da çok takdir ediyorum. Göğüs gerdi ve mücadele ediyor.
Hasan Fehmi Güneş'le gerçekten bir aşk mıydı yaşadığınız?
- Tabii. Olmaz olur mu? Hiç menfaat yoktu aramızda. Aramızda aracı falan yoktu. Çeşme'deydim. Fuar açılışı için o da gelmişti. Altıbuçuk ay sürdü. Olaydan birbuçuk ay önce Hürriyet'ten görmüşlerdi. Saklamadık. Benim çevrem biliyordu. İnsanları sevgiyle, aşkla suçlamak kolay da mühim olan politikacının vatandaşa hizmet etmesi.
İlişkinizi yıllardır sadece siz konuştunuz. Hasan Fehmi Güneş tek kelime etmedi?
- Ne konuşsun ama? İstifa etti, inkar etmedi.
Basınla anlaşmalı olduğunuz, önceden planladığınız yolunda kuşkular hâlâ var?
- Erol Simavi Bey, bana açık çek haberi gönderdi. Valinin kızının düğünü için otelde bulunan gazetecilere görüldük. Onlara yalan söyledim. Kendisi ‘‘Biz bir gün yakalanacağız. Sen çok büyüyeceksin ama ben ne olacağım’’ diyordu zaten. Acaba yakalanırsak ne yaparız diye düşünemedik. Çok akıllı, dürüst ve karakterli bir adamdı. Bana çok aşıktı.
İnsan bir telefon eder
Siyasi kariyeri miydi sizi çeken, yoksa siz de aşık mıydınız?
- Tabii aşıktım. Ben birbuçuk yıldır atlattım. Çok ağladım, üzüldüm. İnsan bir telefon eder. Hiç aramadı.
Vicdanen rahatsız olduğunuz şeyler yok mu?
- Bilemezdik ki. O gün bizi görmeselerdi... Kendim gazetecilere haber verseydim, suçluluk duyardım. Ama herkes biliyordu zaten. Ankara'ya gidiyordum sık sık. İsteseydim, oradaki buluşmalarımızı haber verirdim.
Evinize geldiği gün, gazeteciler dışarıda pusuya yatmışlar?
- İstanbul'a geldiğinde benimle görüşeceğini biliyorlardı artık. O kadar biliniyordu ki. Bakan gelince yol kesildi. Ben de o kadar havalı bir kadınım ki herkes biliyor beni. Balkona çıktım, nerede kaldı diye. Bir dakika ayrılsak, dayanamıyorduk. Acayip bir sevgiydi. Clinton'un o kadınlarla böyle bir sevgi yaşadığını sanmıyorum.
Hasan Fehmi Güneş'in eşinin tavrı ne olmuştu?
- Çok hanımefendi, akıllı bir kadın. Bizim gibi böyle farfara değiller yani. Kocalarını bırakırlar mı? Sahip çıktı kocasına. Ona destek oldu. Ben de telefonla hiç rahatsız etmedim. Sevgimi içime gömdüm. Ama bizde başka biri olsa, çok rezaletler yapardı. Aile terbiyeme yakışmaz bu. Güneş de hiç aramadı (Ağlıyor).
Hasan Fehmi Güneş'in istifasından sonra terörde çok büyük tırmanma, 11 ay sonra da darbe oldu. Siyasi bir komploya araç olduğunuzu zaman zaman düşündünüz mü?
- Düşünmem için bir sebep yok ki. Sebep olsa, zaten çıkardı onlar, kusardı. Para yok ortada, bir maddiyat yok. Güneş'in de çiçeklerinden başka bir şey geçmemiştir bana.
Geçirdiklerimi bir bilseniz
DYP'li milletvekillerinin de benzer olay başına geldi ama istifa etmediler?
- Niye istifa ediyor ki? Çok bambaşka karakterdeydi. Bunlar beni bağladı ona. Cazibesinden ziyade, otoriter tavrı hoşuma gitti.
Siyasi partilerle aranız nasıl?
- DYP'de çalışıyorum. Tansu Çiller için çok çalıştım ama şimdi kararsızım. Politikayı politikacılardan daha iyi biliyorum.
Hafızalarda ‘‘Bakan Düşüren Kadın’’sınız. Bu imaj hoşunuza gidiyor mu?
- İlkin kızıyordum. Sonradan hoşuma gittiği de oluyor. Ben bir şey yaptım, tesadüfen böyle oldu. İyi mi oldu, bilmiyorum. Bazen çok faydası oldu. Geçirdiklerimi bir bilseniz... Yazmak lazım. Telefonla tehdit edenlere, Güneş'e olan sevgimi ağlatarak anlatırdım. Vurun beni derdim.
Çok teklif almışsınızdır?
- Ooo, hem de ne kadar çok. Cumhurbaşkanlığım için iki oy bile çıktı bana, Meclis’te. Evde hizmetçim var, sokağa çıkamıyorum. Onu bile satın almaya kalkıştı Alman televizyonu. O zamanlar AP Gençlik Kolları'nda çalışıyordum. Güneş hiç karışmazdı bana. Ne kadar güzel değil mi? Ben de ona karışmıyordum.
Başkan Clinton'la Hasan Fehmi Güneş'i kıyaslıyor musunuz?
- Clinton'ı izledim ve yaşadım o anı. Ama kızda (Monica) adama karşı çılgınca bir zaaf var. Fakat halkın içinde Clinton, sevgilisi olsaydı sarılmazdı. Çünkü aynı şey başıma geldiğinden biliyorum. Mersin'de çalışıyordum. Güneş otelime geldi. Göz göze geldik ama tanımazlıktan geldi.
Amerika’ya şaşırıyorum
Clinton'ınki sadece cinsellik, Hasan Fehmi Güneş'inki ise aşktı diyorsunuz galiba?
- Tabii. Şirin, tatlı bir kız. Davetkâr bakışlı. Onun gibi bir iki kişi olmuştur. Başkan Clinton istedikten sonra dünyanın en güzel kızlarını getirtebilir. Amerika'ya şaşırıyorum. Herşeye kavuşmuşlar ama acayip tutuculuk var. Miami'de bikininizin üstünü çıkaramıyorsunuz.
Herşeyi göze almaları açısından nasıl kıyaslıyorsunuz?
- Clinton aslında hiç göze almamış.
Siz de Hasan Fehmi Güneş'ten yadigar eşyalar sakladınız mı?
- Evet. Sigarası duruyor. Bazı yazıları duruyor. Kasamda saklıyorum. Kız, spermli eteğini saklıyor. Amerikalılar da tuhaf. Sorun yok ki. Heyecanı seviyorlar. Tabii bizde de çok heyecan vardı. Ben de normal kadınlar gibi değişik düşünürüm seksi.
AP'li Aynur Aydan, CHP'li İçişleri Bakanı'nı neden düşürmesin?
- Olaydan sonra çok turne teklifleri geldi ama bizim parti beni hiç çağırmadı. Gazinolar, menajerler harıl harıl beni aradı. CHP'nin gecelerine katıldım. Bana Milli Yenge dediler, halılar serdiler.
Skandaldan sonra çok para kazanmışsınızdır?
- Çok kazandım ama onu da bankere kaptırdım. Mustafa Kelik diye bir Silivrili. Allah kahretsin! Ama ticari kafam çalışır. Av, arazi alırım. Evlerim, kiralarım var. Değerini bulunca satıp yarısını toprağa, repoya, dolara, marka yatırırım. Bakmayın böyle olduğuma, çok duygusalım. Şiirler yazarım.
O zaman da yazmış mıydınız?
- Tabii. Şiirler okurduk birbirimize. Her an her dakika beraberdik. Ayrı olduğumuz zamanlarda Bakanlıkta kalırdı. 23.00'ten sonra telefon açardı, saatlerce konuşurduk. Vakti olmuyordu ki. Clinton'ın da vakti olmuyor.
(Ve Aynur Hanım, Hasan Fehmi Güneş'e yazdığı şiirinden bir kaç mısra okuyor: Hadi gel, kimsenin gitmeyeceği o yerlere gidelim/Tut ellerimden götür beni, taa uzaklara/ Taş üstünde yiyelim yemeğimizi/ Kuşlar olsun radyomuz... Aynur Hanım'ın sesi titriyor, hıçkırıklarını bırakıyor. Sonra mutfağa koşuyor. Sakinleştikten sonra geliyor)
Romantik ve duygusaldı
Hasan Fehmi Güneş, ilişkinizin bütün bu sonuçlarını hak etti mi?
- O zamanlar, çıksa gelse, ayrılsa, evlenirdim. Onunla belki gene evlenirim. Şimdi bakan değil. Ama evli. O zaman ayrılsaydı evlenirdik. Şimdi bana inanmaz. Ama biliyor benim öyle biri olmadığımı. Elele tutuşmayı, ormanda yürüyüş yapmayı çok isterdi. Yaşamamış demek böyle şeyleri. Öyle romantik, duygusal... (Ağlıyor)
Neredeyse 20 yıl geçti. Hâlâ etkisindesiniz?
- Yalan söylemem. O günler tekrarlıyor, geliyor. Çok duygusal oldum. Bu konu gelince, dayanamıyorum.
Siyasi geleceğinin yok olmasına da mı üzülüyorsunuz?
- Tabii. Çok üzüldüm. Acaba ona ne yapabilirim diye düşünüyorum, zaman zaman. (Yine ağlayarak mutfağa koşuyor)
Clinton'a tavsiyeleriniz var mı?
- Güneş'in düştüğü hataya düşmesin. İstifa etmesin. İnsan aşık da olabilir, beraber de olabilir. İnsanın özel hayatı olamaz mı? Onun hakkı yok mu? Kaçamaklar onu daha kamçılar, çalışması için. Beyni yıkanır, daha yenilikçi olur. Stres atar. Bazı politikacılarımız var, göbeğini kebap yiyip şişirir. Onları kastetmiyorum. Çalışan, vatandaşının kebap yemesini isteyen politikacıların çapkınlık yapmasını hoşgörüyorum. Ama akıllı olsunlar.
Clinton'la ilişkisi olan kadınlar da konuşuyor, bir zamanlar sizin yaptığınız gibi?
- Onların yaptıkları balon gibi. Şöhret ve para için.
Size para verilmiş miydi?
- Londra'da ev almalar, arabalar, şunlar bunlar, istediğim kadar para teklifi geldi, yurtiçi ve dışından. İşadamlarından da çok. Kızanlar kadar Allah razı olsun diyenler de oldu. Sanki ben bu işi bilerek yaptırmışım gibi. Ama beş kuruş almadım. Güneş zamanında Ankara Oteli'nde kalırken, işadamları bana katalog gösterirlerdi, kral dairesini verirlerdi. Bilmiyorum, kim yapıyordu. Güneş'in haberi bile yok. Menfaatleri olan işadamları, aracılık yapmam için yaptılar.
Hasan Fehmi Güneş'in tepkisi ne olurdu?
- Bana ilk defa bağırdı. Sesi hep kulağımdadır. Bir öğretmen gibi, ‘‘Bana bak. Bu insanlar herşeyi verip yarın karşılığını isterler. Burnundan fitil fitil getirirler’’ dedi.
Skandaldan sonra kendinizi nasıl hissettiniz?
- Bileklerimi jiletle kesmişim. Ne kadar çirkin? Herkes beni işaret ediyordu. Erkekler benden kaçmaya başladı. Dışarıya çıkamadığım için aç kaldığım günler oldu. Gazete sahipleri sesimi duymak için telefon açıyorlardı.
İnsan aşık da olabilir, beraber de olabilir. İnsanın özel hayatı olamaz mı? Clinton'ın hakkı yok mu? Kaçamaklar onu daha kamçılar, çalışması için. Beyni yıkanır, daha yenilikçi olur. Stres atar. Bazı politikacılarımız var, göbeğini kebap yiyip şişirir. Onları kastetmiyorum. Çalışan, vatandaşının kebap yemesini isteyen politikacıların çapkınlık yapmasını hoşgörüyorum. Ama akıllı olsunlar.
Güneş deyince hemen ağlıyor
Clinton'ın ‘‘Zippergate’’i gündeme geldiğinde yeniden hatırlandı, milli skandal kadınımız Aynur Aydan. Acaba Clinton'ın ve kadınlarını nasıl değerlendiriyordu? Tarabyaüstü'ndeki evinde gençlik günlerinin siyah beyaz fotoğrafları, yağlıboya tabloları ve anılarıyla Aynur Aydan bizi bekliyordu. Amerika'dan Türkiye'ye, eski günlere döndük. O günkü Aynur Aydan'ı ve Hasan Fehmi Güneş'i yeniden anlattı. ‘‘Güneş’’ diyor, Güneş dedikçe de ağlıyor, yazdığı şiirleri okuyor, bir daha ağlıyor.
Herşey, 1979'da oldu. Haftasonu Gazetesi, 4 Ekim tarihli sayısında, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'i, şarkıcı-artist Aynur Aydan'ın evine girerken ve çıkarken görüntüledi ve yayımladı. Yer yerinden oynadı. Güneş, hemen istifa etti. İstifadan sonra terör tırmandıkça tırmandı ve 11 ay sonra da askeri darbe oldu. Skandal'a ilişkin kuşkular da bir türlü giderilemedi. Taraflardan sadece Aynur Aydan konuştu. Mağdur İçişleri Bakanı ise bugüne kadar, ağzını açıp tek kelime etmedi.
Skandalların kadını Aynur Aydan, şimdi resim yapıyor, Tarabya Spor Kulübü'nün başkanlığını yürütüyor.
‘‘Yine de politikanın yerini tutmuyor’’ diyor. Sinir oluyormuş, liderlerin halini gördükçe.
‘‘Çok kaliteli ve süper olursa, politikacılara eğilimim var’’ diyor! Mesela mı, Bill Clinton...
Şimdiki projesi, eşcinselleri bir adaya yerleştirmek ve orayı turizm merkezi haline getirmek.