Güncelleme Tarihi:
Yıllardır gıyabi tutuklu olarak aranan TURBAN Kuşadası Marinası eski müdürü Haydar Mengi Arena'ya konuştu. Mengi, tarihi Sait Halim Paşa yalısının yakıldığını söyleyerek, ‘‘Yalının içi boşaltıldı. Bence yalı yüzde bin yakıldı! Çünkü daha önce gözlerimle gördüğüm eserler yerlerinde yoktu. Bu konuda tanıklık yapmaya hazırım’’ dedi.
ÜNLÜ Champs Elysees Bulvarı'nda telaşlı bir sulu kar, savrularak yağıyor, tepemizde sığırcıklar, çığlık çığlığa uçuşuyor. Çok geçmeden, Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yıllardır gıyabi tutuklu olarak aradığı Haydar Mengi, buluşma yerine geliyor.
ARANAN MÜDÜR KONUŞUYOR
TURBAN'a ait Kuşadası Marinası'nın eski müdürlerinden Haydar Mengi'nin aranma nedeni, onun döneminde marinada yapılan yolsuzluklar... Haydar Mengi'nin yurda dönüp, marina olanaklarının Çiller Ailesi'ne peşkeş çekilmesi konusunda yargıya hesap vermesi gerekiyor. Davanın diğer sanığı Özer Çiller.
Haydar Mengi ile yaptığımız röportaja, ‘‘Sait Halim Paşa Yalısı yandı mı, yoksa yakıldı mı?’’ sorusuyla başlıyoruz.
‘‘Yalı yakıldı...’’ diyor ve anlatıyor:
‘‘İstanbul'da geçici görevli olduğum süre içinde Sait Halim Paşa Yalısı'nda konakladım. O dönemde, Kültür Bakanlığı'ndan gelen bir memurla sayım yapmıştık. Kütüphanesi, çok değerli el yazması kitaplarla doluydu. Ayrıca ünlü ressamların eserlerinden oluşan zengin bir tablo koleksiyonu vardı. Bir de, 16. Yüzyıl'dan kalma çinilerle bezenmiş bir şöminenin açıkta durduğunu görmüştük. Üzerlerinde imza bulunan bu çinilerin bir süre sonra sökülüp götürüldüğünü biliyorum.’’
YALININ İÇİ BOŞALTILDI
1890 yılında dönemin önde gelen mimarlarından Petraki Adamanti'nin ampir ve eklektik üslupla inşa ettiği yalının yakıldığını öne süren Haydar Mengi'ye bu tespiti nasıl yaptığını soruyorum. O, itiraflarını sürdürüyor:
‘‘Yalının içi boşaltılmıştı. Size çini örneğini verdim. Çok değerli tabloları ve kitapları da götürdüklerine eminim. Bu nedenle TURBAN bünyesinden oraya atayacakları bir yönetici bulmak giderek zorlaşıyordu. Yalının Başbakanlığa devri de bu zorluktan kaynaklandı. Yangından önce göstermelik bir onarıma başlandı. Onarım için getirilen kişileri, İstanbul il teşkilatından biri bulmuştu. Yapıldı denilen onarım işleri de gerçekte yapılmamıştır. Kesilen faturalar hayalidir.’’
‘‘Peki yangından önce yalıya gidip hangi eserlerin yerinde yeller estiğini belirleyebildiniz mi?’’
‘‘Evet... Bazı tabloların yerinde durmadığını gördüm. Bence yalı yüzde bin yakıldı! Çünkü daha önce gözlerimle gördüğüm eserler yerlerinde yoktu. Bu konuda tanıklık yapmaya hazırım.’’
‘‘Yalıda sizin dışınızda kalan görevliler var mıydı?’’
‘‘Evet vardı. Başlangıçta TURBAN'ın güvenlik görevlileri kalıyorlardı. Bunlar 25-30 kişiydi. Görünürde korumaydılar, ama gerçekte sadece TURBAN'dan para almak için geliyorlardı. Sonra da Başbakan'ın (Tansu Çiller'in) kendi korumaları da orada kalmaya başladılar. Düşünün bir kere, o kadar güvenlikçi var ama, onlara rağmen yalı yanıyor! Olacak iş mi Allah aşkına?..’’
DUMANKAYA
KESİNLİKLE HAKLI
‘‘O halde yalıyı kimler yaktılar?’’
‘‘İçini boşaltıp, devlet malını peşkeş çekenler yaktı.’’
‘‘Milletvekili Halit Dumankaya, yangından önce yaptığı konuşmalar ve verdiği önergelerle bir bakıma TBMM'ye, yalının yakılacağını ihbar etmişti. Ama onu dinleyen olmadı ve görkemli yalı, göz göre göre yandı. Dumankaya'nın iddiaları konusunda ne söyleyeceksiniz?’’
‘‘Dumankaya kesinlikle haklıdır! Hem yalının yakılması, hem de Kuşadası Marinası'nın olanaklarının Çillerler'e peşkeş çekilmesiyle ilgili tüm iddialarında haklıdır.’’
‘‘Peki siz TURBAN skandalı mahkemeye intikal ettikten sonra neden yurtdışına kaçtınız? Halen gıyabi tutuklu olarak her yerde aranmanıza karşın kaçmayı sürdürüyorsunuz. Niçin yurda dönüp adalete teslim olmuyorsunuz?’’
KİM VURDUYA GİDEBİLİRİM
‘‘Ben 1995'in başında Türkiye'den ayrılıp buraya, Fransa'ya geldim. Zaten TURBAN'a girmeden önce Paris'te bir işim vardı. İşime döndüm. Bu arada can güvenliğimi düşünmek zorundaydım. Konuşmamdan korkanlar her şeyi yapacak güçteler.’’
Haydar Mengi, can güvenliği sağlandığı takdirde yurda dönebileceğini söylüyor. O, özellikle cezaevi koşullarında kim vurduya gitmekten korkuyor. Buna örnek olarak da örtülü ödenek dolandırıcısı Selçuk Parsadan'a yapılan saldırıyı gösteriyor.
Röportajın ardından Arena Yapım Sorumlusu Mehmet Ali Önel'le birlikte Champs Elysee'ye çıktığımızda karanlık çoktan basmıştı. Kaldırımlarda fotoğraf çektirir gibi öpüşen áşıkların, ne yanıp kül olan görkemli Sait Halim Paşa Yalısı'ndan, ne de TURBAN yolsuzluğundan haberleri vardı.
Onlar donuk bir film karesini andıran puslu Paris gecesinde, durmaksızın öpüşüyorlardı.
Not: Ömer Bilgin TURBAN Genel Müdürü'yken Arena ekibi, kendisiyle Sait Halim Paşa Yalısı'nda bir röportaj yapmıştı. Çekimler sırasında ekibe yalıyı gezdiren Ömer Bilgin, çok sayıda boş resim çerçevesini göstererek ‘‘Bunları böyle bulduk!’’ demişti. Haydar Mengi ise aksini iddia ediyor. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a duyurulur.
‘Yakılacak’ dendi ve yandı
ANAP'lı Halil Dumankaya'nın 7 Aralık 1994 tarihinde TBMM'de yaptığı TURBAN'la ilgili konuşmada 'Yakılacak' iddiasında bulunduğu Yeniköy Köybaşı Caddesi üzerindeki Sait Halim Paşa Yalısı, 12 Kasım 1995 tarihinde yandı. Yangın, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in İstanbul'da bulunduğu zamanlar çalışmalarını yürüttüğü yalının çatı katında başladı. Yangın sırasında, yalıda restorasyon çalışmaları yürütülüyordu. Yangının elektrik kontağından ya da restorasyon çalışmalarını yürüten işçilerin attığı sigaradan çıktığı ihtimali üzerinde duruldu. Yalının çatı katı ve ikinci katı tamamen yandı. Alt kattaki eşyalar kullanılamaz hale geldi. Yangına neden olmakla suçlanan şirket elemanı 12 kişi, Sarıyer Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılandıkları davadan 1998 yılı mart ayında beraat etti. Karar, bir süre önce Yargıtay tarafından bozuldu ve yeniden görülmeye başlandı.
1890 yılında ünlü mimar Petraki Adamanti tarafından yapılan yalının ilk sahibi Düzoğlu Ailesi'dir. Yalı daha sonra sırasıyla Logofetter, Abdul Halim Paşa ve Prens Sait Halim Paşa'nın mülkiyetine geçti. Sait Halim Paşa'dan sonra oğlu Prens Halim'e geçen yalı 1968 yılında Turizm Bankası'na satıldı. 1980-84 yılları arasında restore ettirildi. Yalı son olarak Başbakanlık Yazlık Konutu olarak kullanılıyordu. Sait Halim Paşa Yalısı'nın bahçesinde ise Mehmet Ali Ilıcak, gece klübü işletiyordu.
Koray Aydın'a bravo
BAYINDIRLIK Bakanı Koray Aydın'ı kutlamak, hatta alkışlamak gerekiyor. Bakan Aydın, prefabrik konutları söz verdiği tarihte büyük ölçüde tamamlayarak, anahtarlarını valilere teslim etti. Böylece binlerce depremzede aile, karda kışta çadır içinde yaşamaktan kurtuldu.
Biz, deprem sonrası çadırda yaşamanın acı faturasını ödemiş bir aileyiz. Çanakkale Zaferi'nin kutlandığı 18 Mart 1953 gecesi gerçekleşen büyük depremde evimizin çatısı çökmüştü. Yaklaşık bir ay süreyle ve kimi zaman lapa lapa yağan kar altında, çadırda yaşamak zorunda kaldık. Çadırımız geceleri hiç ısınmıyor, hepimiz rutubetten tir tir titriyorduk. O sırada kız kardeşim mafsal romatizması oldu. Tüm çabamıza karşın, hastalığın kalbine sirayet etmesini önleyemedik. Sevgili kardeşim gencecik yaşında aramızdan ayrılıp gitti.
Koray Aydın gerçekleştirdiği mucizeyle birçok depremzede aileyi hastalanmaktan kurtardığı için çok sevinçliyim. Prefabrik konutların göze çarpan bazı eksiklikleri zaman içinde giderilir. Önemli olan felaketzedeleri zor kış koşullarında çadıra mahkûm etmemekti. Deprem bölgesindeki çadırlardan ekranlarımıza yansıyan ıstırap dolu felaketzede portrelerine baktıkça sevgili kardeşimi görür gibi oluyorum.
Bu nedenle Koray Aydın'ı kutluyor, hatta alkışlıyorum.
TURBAN davalarında ilk mahkûmiyet
Pişkin Ömer'in 2 adamına 12'şer yıl
DYP eski milletvekili Ömer Bilgin'in Genel Müdürlüğü döneminde TURBAN'da yapıldığı öne sürülen usulsüzlük iddialarıyla ilgili 47 ayrı mahkemede süren 73 davadan ilki sonuçlandı. Bilgin'in iki eski yöneticisi ‘zimmet’ suçundan mahkûm oldu.
Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi, TURBAN eski Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Dündar ve Satınalma eski Şefi Erol Uğurlu'nun, 1995'te Çeşme Oteli'nin çatı onarımı için çıkarılan avansı sahte fatura ile zimmetlerine geçirdiği kararına vardı.
29 Kasım Pazartesi günü sonuçlanan mahkeme, hafifletici nedenler 12'şer yıllık hapis cezalarını duruşmalardaki iyi hallerinden dolayı 10'ar yıla indirdi. Mahkeme sanıklara yükletilen suçun niteliğini de gözönüne alarak, her iki sanığın ‘gıyaben tutuklanmalarına’ da karar verdi. Dündar ve Uğurlu için polise yakalama yazısı yazıldı. Mahkeme sanıkları, ‘ömür boyu memuriyetten mahrumiyetle’ cezalandırdı. Mahkeme sanıkların zimmetlerine geçirdikleri 115 milyon lirayı da 3 katıyla ödemelerine karar verdi. Dava, ‘TURBAN olayının yılmaz takipcisi’ diye anılan, ANAP eski Milletvekili Halit Dumankaya'nın şikayeti üzerine açılmıştı. Dokunulmazlığı nedeniyle daha önce yargılanamayan Ömer Bilgin, bu kez milletvekili seçilemediği için yargılanacak.