Ümit ÇETİN-Selçuk ŞENYÜZ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 04, 2009 00:00
Başbakan Erdoğan, AK Parti kongresindeki konuşmasında metnin dışına çıkarak, “Geçmişte yanlışlar varsa onu bir kenara koyalım bunu bir milat kabul edelim. Bu ülkenin hamurunda dışlamak, ötekileştirmek yoktur” dedi.
Kürt meselesinin kendi meselesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı her bir kardeşimin meselesi benim meselemdir” diye konuştu.
Erdoğan, Ahmet Kaya ve Said-i Nursi örneklerini vererek, şunları söyledi: “Hoşçakalın iki gözüm diyen Ahmet Kaya’ya vefa göstermeyen Türkiye’nin şarkıları eksik kalır. Nâzım Hikmet’siz Türkiye eksik sayılır. Seversiniz sevmezsiniz ama Said-i Nursi’siz bir Türkiye’nin maneviyatı noksan kalır.” 1362 delegenin oylarıyla yeniden genel başkanlığa seçilen Erdoğan’ın 2 saatlik konuşması özetle şöyle:
Bizim faslımız yeni başlıyor
21’inci yüzyılda yeni bir dünya kurulurken Türkiye artık küresel siyasete katkı veren, yönünü tayin eden bir ülke haline gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin dünyaya söyleyecek sözü var. Çünkü biz konuşmaya daha yeni başladık. Çünkü bizim faslımız daha yeni başlıyor. Çünkü bizim anlatacak bir hikayemiz, biz rüyamız, bir
hayalimiz var.
Hamurumuzda ötekileştirmek yok
Kimseyi Sünni olduğu için değil, kimseyi Alevi olduğu için değil, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Tatar, Abaza, Arap, Roman, Musevi, Rum, Ermeni olduğu için değil; herkesi insan olduğu için sevdik. Onun için kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olamaz. Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur. Bu ülkenin hamurunda ötekileştirmek yoktur. Geçmişte yanlışlarımız varsa bunları bir tarafa koyalım, bir milat olarak yeniden yola koyulalım.
Kürt kardeşimin meselesi benimdir
Bizim kitabımızda sınıf, mezhep, kavmiyetçi çatışmalara yer yoktur. Ülkemde yükselen bir talep varsa AK Parti’nin ona karşı sağır dilsiz olma ihtimali yok. Türk kardeşimin, Kürt kardeşimin, Alevi kardeşimin meselesi benim meselemdir. İşte onun için milli birlik diyoruz. İşte onun için ‘Demokratik Açılım’ diyoruz.
DTP ve MHP’ye: Çözüm üretemezler
Altını çizerek ifade ediyorum: Sivas’ın doğusuna geçemeyen partilerin anlayabileceği, kavrayabileceği bir mesele değildir. Sivas’ın batısına geçemeyenler bu meseleye bizim kadar samimi yaklaşamaz. Ülkenin belli illerinde, belli bölgelerinde varlık gösterebilenler, Türkiye’nin tamamına hitap edemeyenler Türkiye’yi bir bütün olarak ele alamayanlar bu sorunlara çözüm üretemezler.
Mesele türkülerin karşılığını bulmak
30 yıldır bu ülkenin ne Batı’sında, ne de Doğu’sunda annelerin feryadı duyulmadı. Doğurduğu, emzirdiği, üzerine kol kanat gerip büyüttüğü yavrusu, al yıldızlı bayrağımıza sarılmış tabut içinde gelen annelerin acısı paylaşılmadı. Anadolu türküsü ne diyor; büyüttüm, besledim asker eyledim. Gitti de gelmedi canan buna ne çare... Mesele işte bu türkünün, bu ağıtın karşılığını bulmak. Annelerin gözyaşını dindirmekten, babaların yürek sızısını gidermekten başka hiçbir gayemiz yok. Kimse Ak Parti’ye ülkeyi bölüyorsunuz diyemez. Bunu diyenler Ak Parti’ye en büyük bühtan yapmış olurlar. Daha ağır konuşamıyorum.
Tayos Efendi Nâzım, Yunus
Bu ülkenin tarihinden Ahmet Yesevi’yi, Hacı Bektaş’ı, Pir Sultan’ı, Hacı Bayram Veli’yi çıkartmaya kalkarsanız, onları görmezden gelirseniz, onları yok sayarsanız, bu ülke öksüz kalır. Yunus Emre’siz bir Türkiye dilsiz kalır. Mevlana’sız bir Türkiye ruhsuz kalır. Sabahat Akkiraz’a kulak vermeyen, dinlemeyen Türkiye türküsüz kalır. Tatyos Efendi’yi yok sayan Türkiye’nin besteleri yarım kalır. Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca’nın hasretini çekti. ‘Hoşçakal iki gözüm’ diyen Ahmet Kaya’ya vefa göstermeyen Türkiye’nin şarkıları eksik kalır. Nasıl Mehmet Akif’siz bir Türkiye tahayyül edilmezse, Nazım Hikmet’siz bir Türkiye eksik sayılır. Said-i Nursi’siz maneviyat noksan kalır. Seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz görüşlerini kabul edersiniz etmezsiniz ama Ahmet Hani’siz, Bitlisli Said-i Nursi’siz bir Tükiye’nin maneviyatı noksan kalır. Biz, bu ülkenin tüm renkleriyle bütün çiçekleriyle, dağları taşları ırmaklarıyla Türkiye’yiz.
Derdimiz barışın marka olması
Bağcıyla uğraşmıyoruz, bizim tek derdimiz bu ülkede barışın özgürlüğün marka olduğu, kardeşliğin marka olduğu üzümü
yemek. Slogan atarak, iftira atarak, ağır ithamlarla süreci tahrik ederek, açılımları baltalamak için ellerinden gelenleri yapıyorlar.
Diyarbakırspor’a ‘birlik’ desteği
Cenaze törenlerinden futbol tribünlerine kadar neler yaptıklarını görüyorsunuz, değil mi? Şu statlarda atılan her gol bu hareketle, bu tavırla kendi kalemize atılacaktır. Orada atılan her gol, düşmanlığın, çatışmanın ayrışmanın hanesine yazılacaktır. Gelin kardeşlik adına dostluk adına birlik ve beraberliğimiz adına gol atalım.
Yorulan mola versin
ZORLU bir süreçteyiz, zorlu bir dönemeçteyiz, sabır isteyen, so-ğukkanlılık isteyen, suhulet isteyen bir süreçteyiz. Terör piyasasından nemalananlar, kirli oyunlarını sergilemeye devam edecekler. Biz o oyunları hep birlikte bozacağız. Bu demokratik açılımın içinde öncelikle terör sorunu var. Bu partiden, bu hareketten farklı beklentileri olanlar, onlar bizimle yollarını ayırsınlar. Heyecanını, coşkusunu, hizmet etme aşkını ve sevdasını yitirenler varsa onlar kenara çekilsinler. Kendisini yorulmuş hissedenler varsa biraz mola versinler.
Menderes’ten sonra söz eden 2. başbakan
BAŞBAKAN Erdoğan, Nurculuk akımının lideri Said-i Nursi’nin adını konuşmasında geçirerek, eski Başbakan Adnan Menderes’in 1950’li yıllarda Said-i Nursi’nin elini öpmesinden sonra, adını açıkça anan ilk Başbakan oldu. Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi de, Said-i Nursi’nin ismini bugüne kadar bu açıklıkla veren hiçbir devlet adamı olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Bugüne kadarki siyasetçilerden Nursi’ye en yakın bilinen Süleyman Demirel’dir. Süleyman Bey, Başbakan Erdoğan gibi açık bir şekilde sahiplenmemesine karşın, 1960’lı yıllarda, İsmet Paşa’ın, ‘Bu adam bu gidişle Said-i Nursi’nin halifesi olacak’ şeklindeki eleştirisine hedef olmuştu.”