Güncelleme Tarihi:
TBMM'de yeni yasama yılı resepsiyonuna katılan Şahin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştüğünü belirterek, “Kendisine yeni yasama yılı açılışı ve Rizespor'un maçı hakkında bilgi verdim. Başka bir şey konuşmadık” dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yeni yasama yılı açış konuşmasına işaret eden bir gazetecinin, “AKP'li vekiller destek verdi konuşmanın bazı bölümlerine...” demesi üzerine, kendisinin de Sezer'in tespit ve değerlendirmelerinin büyük bölümüne katıldığını ifade eden Şahin, ”Katılmadığınız bölümler neler?” sorusuna karşılık şunları söyledi:
“Hassasiyet noktasında hepsine katılıyorum ama endişe açısından katılmıyorum bazı noktalarına. Ben de Türkiye'de yaşıyorum, icranın içindeyim. O bakımdan öyle endişe boyutunda Türkiye'de bir tehdidin ve özellikle irticai tehdidin varolduğu kanaatinde değilim. Varsa bile bunu bertaraf edecek Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücü, imkanı vardır. Sadece şöyle bir tespitim var: Ben sık sık sokakta halkla birlikte olmaya özen gösteriyorum. Altı doldurulmadan ve ne anlama geldiği belirlenmeden çokça irticai tehlikeden bahsederseniz mütedeyyin halkımız bundan rahatsızlık duyuyor, 'acaba ben mi kastediliyorum' diye... Teravihe giden vatandaşımız rahatsızlık duyuyor. O nedenle bunun altının doldurulması gerekir.
Bugün cumhurbaşkanımız, hem laiklik hem de irticayla ilgili değerlendirme yaparken mümkün olduğu kadar bunlardan ne anlaşılması gerektiğini de açıklamaya çalıştı. Bana göre bu çok doğru bir şey, böyle yapılması lazım. Bizim büyük ekseriyetle mütedeyyin insanların kendi inançlarına göre yaşadıkları dinle ilgili 'acaba bir eleştiri mi alıyorum, ben bir tehlike ve tehdit mi oluşturuyorum' diye düşünmemesi lazım. Tabii ki bu ülkede dini bilmemekten ve yanlış yorumlamaktan kaynaklanan, zaman zaman din adına işlenmiş suçlar da oluyor.
Geçmişte o mezar evler, bu amaçla yapılmış cinayetler olmadı mı, tabii ki... İşte asıl irtica odur. Dinde bir başkasını işkenceyle öldürebilir misiniz, İslam dini buna cevaz verir mi? işte asıl irtica bunlardır. Dini kendi siyasi ve ideolojik amaçları için kullanmaktadır. Ben irticadan bahseden Cumhurbaşkanı ve kuvvet komutanlarının bunları kastettiği inancındayım. Biz de bunu kastediyoruz. Altı doldurulursa bunun toplumda yanlış yoruma da yol açmaz. Cumhurbaşkanı'nın bugünkü konuşmasında mümkün olduğu kadar bunlara açıklık getirmeye çalıştığını sezinledim. O bakımdan konuşmanın önemli bölümüne, büyük ölçüde katıldığımı ifade edebilirim.”
“VARSA HAREKETE GEÇİLİR”
Şahin, bir gazetecinin “MGK toplantılarında tehlike sıralaması yapılmıyor mu? Burada irtica 1. veya 2. sırada oluyor. Burada altı doldurulmadan mı bir sıralama yapıyorsunuz?” sorusu üzerine, “Türkiye'de irticai tehdit yoktur demiyorum. Ama bunun bir tarifinin yapılması, neyin, hangi davranışın irtica olup olmadığının da açıklanması gerekir” dedi.
Dine dayalı devlet düzeni kurma peşinde koşmak ve bu konuda faaliyette bulunmanın laiklik ilkesiyle çelişeceği için tehdit olduğunu kaydeden Şahin, bu şekilde hareket edenler varsa ilgili kurumların hemen harekete geçmesi gerektiğini söyledi. “Var ise zaten hareket geçer” diyen Şahin, “İkinci sıradaki bir tehdit ciddi değil midir?” sorusuna, “Var olursa tabii ki ciddi bir tehdittir. Ama şu anda emniyete, yargıya intikal etmiş, somut delillerle ortaya konmuş bir olay olsa çalışalım, konuşalım. Ama her ihtimale karşı bu konuda teyakkuz halinde bulunma anlamında tehdit olarak değerlendirilmesinde bir sakınca yok. Geçmişte olmuştur, ileride de çıkabilir. O nedenle bunu tehdit değerlendirmesinde tutmanın sakıncası yok. MGK'nın değerlendirmesi bu bağlamdadır” dedi.
“DİNİ ANLAMDA İRTİCA VARDIR”
Şahin, “irtica tehdidi konusunda Cumhurbaşkanı ve askerler ile sizin aranızda bir görüş ayrılığı var. Onlara bunu ciddi tehdit olarak algılıyor ama sizin açıklamanızda böyle olmadığını görüyoruz. Bu farklı görüş neden kaynaklanıyor? Devletin organları arasındaki bilgi ve belgeler farklı mı?” sorusu üzerine, irticayla neyin kastedildiğinin ortaya konulması gerektiğini söyledi.
İrticanın kelime anlamıyla “geriye dönüş” olduğunu hatırlatan Şahin, ”Türkiye'de dini anlamda irtica var mıdır, yok mudur? Tabii ki vardır. Bu anlamda da irtica vardır” dedi.
İzmir'de bir açılış vesilesiyle değerlendirmede bulunurken, böyle bir düşüncesini de orada bulunanlarla paylaştığına işaret eden Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer bir ülkede muskacılar, medyumlar, falcılar en fazla para kazananlar sınıfına girmişse ve bundan medet umanlar varsa, bu dini anlamda bana göre bir irticadır, dini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Bir takım kişiler de masum insanların duygularıyla oynamakta ve onları sömürmektedir. Dinde olmayan bir şeyi dindeymiş gibi göstermek, bana göre ilk irticai şekildir. Türkiye'de bu anlamda biraz da bilmemekten, cehaletten kaynaklanan irticai tehdit vardır demiştim. Bunun da panzehiri dini bilmektir, özünü kavramaktır ki 'bunlara itibar edilir mi ki kimmiş bunlar' diye geçiştirecek bir bilgi birikimine sahip olmaktır.
“BİREYLERİN DİNİ OLUR DEVLETİN DİNİ OLMAZ”
Türkiye laik bir ülkedir. Laiklik, devletin herhangi bir dinin kurallarına göre yönetilmemesidir. Bir dinin kurallarının devlet kuralı olmamasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı bugün onun tarifini yaptı. Anayasanın 24. maddesinin son fıkrasında bu vardır. Toplumun, sistemin, devletin, siyasi, sosyal ve iktisadi düzeninin bir din kuralına dayandırılmamasıdır. Bu bağlamda eğer Türkiye'de bu amaçla uğraşanlar var ise yeni devletin din devleti olmasını sağlamak için hareket edenler varsa, tabii ki bu bir tehdittir ve bunların üzerine gitmek ve bertaraf etmek gerek. Aslında dinin muhatabı devlet değil, bireydir. Benim inancıma göre, bireylerin dini olur ama devletin dini olmaz. Çünkü dinin muhatabı hakiki şahıstır, tüzel şahıslar devlet gibi varlıklar dinin muhatabı olamazlar. Bana göre İslam insanı olabilir ama İslam devleti olamaz. Bunun aksini savunan ve hareket edenler varsa, laikliğe aykırı hareket ediyorlar demektir. İşte bunlar, irticai tehdit ve tehlike olarak değerlendirilebilir. Bu anlamda bir irticai tehdit ve tehlikesinden bahsedeliyorsa- ki ben öyle olduğunu zannediyorum- bizimle bu açıklamaları yapanlar arasında herhangi bir fark yok.”
Şahin, “tehlikenin varlığı konusunda sizin itirazınız var?” denmesi üzerine, “Bir şeyin var olup olmadığı... Bakın bu ülkenin istihbaratı, güvenlik güçleri, yargısı var. Bu şekilde faaliyette bulunanlar varsa, bunlarla ilgili işlem yapılır. Eğer yapılmıyorsa bu tür eylemlerde bulunanların varlığı bildirilmeli ki icra olarak hemen bunların üzerine gidelim” dedi.
“KİM BUNLAR?”
Bir gazetecinin, “Size ve Köşk'e giden raporlar arasında fark mı var?” sorusu üzerine Şahin, “Geliyorsa zaten üstüne gidilir. 'Falan örgüt, falan kişiler, irticai faaliyete bulunuyorlar' Türkiye'de dini istismar edenler, dini siyasi ve şahsi çıkarları için kullanan kişi ve gruplar varsa, Türkiye'de dinin kurallarının devlet kuralı olmasını sağlamak için hareket edenler varsa, bunların üzerine gidilir. Ama kim bunlar? Mesela, ben bilmiyorum. Bana biri desin ki falan örgüt bir çalışma yapıyor. Hemen üstüne gidelim, talimat verelim” dedi.
Halkın çok büyük bir ekseriyetinin Cumhuriyet ve onun temel nitelikleriyle hiçbir problemi olmadığını, halkın Cumhuriyet ve onun temel niteliklerini benimsediğini kaydeden Şahin, marjinal sayılabilecek bir takım grupların kafalarında böyle düşünceler varsa ve bu eyleme dönüştüğünde Türkiye'de yetkililerin ve yetkili kurum ve kişilerin bunların yakasına yapışacağını söyledi. Şahin, “Ama geçmişte buna benzer şeyler yaşandı, bundan sonra yaşanmaması için daha dikkatli olalım anlamında bu tehlikeler gündeme geliyorsa buna diyeceğim bir şey yok” diye konuştu.
Şahin, “Kuvvet komutanları tarafından tarikatlar ve cemaatler diye açık açık söylendi” denmesi üzerine, “Hiç kimse ben bir tarikat kurdum demiyor bu ülkede. Efendim işte falan tarikatın mensubu olduğu ifade ediliyor. Gidin tarikat mensubu olduğu iddia edilen o kişilere sorun, siz bir tarikat mı kurdunuz, tarikat mensubu musunuz, yaptığınız iş nedir? diye. Tabii bunun delilerinin toplanması gerekir” dedi.
Tarikat ve benzeri örgütlenmelerin, Cumhuriyet ile beraber lağvedildiğini, tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından bu tür örgütlenmelerin olmaması gerektiğini anlatan Şahin, varsa, bunlar ihbar kabul edilip, emniyet ve savcılık tarafından üzerine gidileceğini, bunun için ayrıca talimat vermeye gerek olmadığını vurguladı. Şahin, “Bunları ihbar kabul edilip ifadelerin alındığını da biliyorum ben. Ama bunlarla ilgili delillerin toplanması lazım” diye konuştu.
“AKLINI YİTİRMİŞ OLMALI...”
Şahin, “Sayın Cumhurbaşkanı, irtica yoktur diyenlerin son dönemde toplumsal hayattaki değişikliklere bakması gerektiğini söylüyor. Siz buna baktığınız zaman toplumda bir geriye gidiş görüyor musunuz?” sorusuna, “Bu çağda; bilim ve teknolojinin bu kadar geliştiği çağda geriye gitmek, padişahlığı özlemek, demokrasiden vazgeçmek, laik Cumhuriyet'ten vazgeçip teokratik düzen peşinde koşmak için insanın aklını yitirmiş olması lazım. Bu şekilde insanlar olabilir. Ama ben bunların sayısının varsa çok az, etkinliğinin de çok azın da altında olduğunu düşünüyorum” karşılığını verdi.
Halkın çok büyük bir ekseriyetle, Cumhuriyeti ve ilkelerini benimsediğini tekrarlayan Şahin, “Bakın şu anda Ramazan ayındayız. Mütedeyyin halkımız en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor. Camiler dolup taşıyor. Bunlar son derece normal hadiselerdir, herhalde bunlar kastedilmiyor, irtica derken. Eğer halkın dini yaşarken biraz daha yoğunlaşmış olmasını irtica olarak değerlendiremeyiz. Türkiye'de Cumhuriyetimiz için tehdit ve tehlike oluşturacak boyuta bir irticai tehdit görmüyorum. Aksi iddiada olanların mutlaka delilleriyle ortaya koyması lazım. Bu yapıldığında en şiddetli şekilde üzerine gideriz” diye konuştu.
“O KIYAFETLE DOLAŞILMAMASI LAZIM”
Şahin, Fatih'in Çarşamba semtinde olduğunu gibi, insanların sarıkla-cübbeyle sokaklarda dolaşmalarının irtica ile ilişkilendirildiğinin hatırlatılması üzerine, kılık kıyafet yasasında cübbe ve sarığı kimlerin giyeceğinin belirlendiğini ve sadece dini otoritelerin giyebileceğinin ifade edildiğini söyledi. Şahin, “Onun dışındaki kişilerin giymemesi lazım. Dışarıda o kıyafetle dolaşılmaz, dolaşılmaması lazım. Dolaşan varsa, tabii ki gerekli işlemlerin yapılması lazım” dedi.
“Dolaşanlar var, gereğini yapmayan varsa suç işlemiş olmuyor mu?” şeklindeki soru üzerine Şahin, “Göz yumulursa, en azından görevi ihmal etmiş olur. Ama ben zaman zaman Fatih'e gittiğimde, geçenlerde Fevzipaşa Caddesi'nde dolaşmıştım. Fatih'e, Çarşamba'ya çok yakındır. Oralarda bu şekilde dolaşan kimse görmedim. Belki benim gözüme çarpmadı” diye konuştu.
Şahin, “bu kıyafetlerle dolaşan kişilerin görüntülerinin olduğunun” ifade edilmesi üzerine, “Kaldı ki insanlarımız bu konuda uyarıldığı takdirde buna uyarlar. Uyarılmaları lazım. 'Bu kılıkta dolaşamazsınız' diye söylenmesi gerekir. Tabii hakkında işlem yapılabilir. Bunlar da rahatsızlık meydana getiriyor ben farkındayım” dedi.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, irticayla ilgili değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine Şahin, “Bu kılıkla dolaşan varsa, bunlarla ilgili tabii uyarıda bulunulmalı ve işlem yapılmalıdır” diye konuştu.
Şahin, “Bunun takibini de yapmak icranın başındakilerin işi değil midir” sorusu üzerine, “Tabii, bence önce İçişleri Bakanı uyarmalıdır Emniyeti, şurayı burayı” dedi.
“Uyarıp uyarmadığını soracak mısınız?” şeklindeki sorusuna karşılık, ”Sorarım şimdi, buradaysa İçişleri Bakanı'na” diye yanıt veren Şahin, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun gittiğinin ifade edilmesi üzerine şöyle konuştu:
“Yarın sorarız efendim... Bu ülkede var olan kurallar uygulanmalıdır. Uygulanıp uygulanmamasından da birinci derecede idare sorumludur. Bunlardan kaçıyor falan da değiliz. Eğer sadece buysa, yani birtakım insanlar bu ülkedeki kılık kıyafet yasalarına uygun davranmıyorlarsa ve tehdit sadece bundan ibaretse, bunu halletmek mümkündür. Bu, Cumhuriyeti falan da yıkmaz. Tek başına Cumhuriyet için öyle abartıldığı gibi bir tehdit oluşturmaz. Bununla mücadele edilebilir, bu izole edilebilir. Ama asıl tehlike laik Cumhuriyeti yıkacak nitelikte bir örgütlenme var mı ve böyle bir örgütlenme var da Hükümet buna seyirci kalıyorsa, bunu doğrusu bilmek isteriz. Böyle bir örgütlenmenin Türkiye'de varolduğu kanaatinde değilim ve böyle bir bilgi bana ulaşmış değil, en azından bize ulaşmış değil.”