Sahi, Neyin "ANA"sı? (2) İlk yazıda, methiye ile iş bitmiyor demiştik. Sahiden de, öyle. "En yüceltilen" ile "En yerilen"in yolları, "ANA"da kesişiyor. Hulki Aktunç'un "Büyük Türk Argo Sözlüğü", bunun en açık delili. Ancak, argolara geçmeden, "ana"nın çeşitli kelime içeriklerine bir göz atalım. Meydan- Larousse'un "Ana" maddesine göre, çocuk doğurmuş kadın, yavrulamış dişi hayvan, ana'dır. Ayrıca, dini açıdan mübarek ve muhterem kadın, veya halk arasında hürmet ifadesi de, "ana" ile dile geliyor: Fatma Anamız, Meryem Anamız ya da Sultan Ana, Kadın Ana gibi. "Yoksulluğun Anası" dendiğinde, kök, kaynak, çıkış yeri ya da sebep kastediliyor; "Yoksulların Anası" ise, anne gibi şefkat gösteren demek.Aynı sebeple, "Ana" kaynaklı deyimler de çok çeşitli:* Usul erkan bilen, iyi aile terbiyesi almış kişi, "Ana, ata sofrasında büyümüş";* aynı ana babadan doğmuş, "Ana baba bir";* ebeveyninin desteğini kazanmış, "Ana baba duası almış";* kalabalık ve herkes ayakta ise, "Ana baba günü";* kişinin doğduğu ev, "Ana evi";* birbiriyle ilgili, yakın nesnelerin iç bağımlılığı için, "Ana ile kız, helva ile koz";* kaderin, hayatın başladığı o ilk an, "Ana karnına (rahmine) düşmek";* ilk terbiye verilen yer, annenin sevgi dolu çevresi, "Ana kucağı";* toy, acemi mahcup kişi, "Ana (anasının) kuzusu";* ailesinin dışında dünyayı bilmeyen, mahcup, "Anasının dizi dibinde";* ana soyu, "Ana tarafı (ndan)";* teyze, "Ana yarısı";* doğuştan, "Anadan doğma";* çırılçıplak, "Anadan doğma" veya "Anadan üryan";* hırsız tarafından donuna kadar çarpılmak, "Anadan doğma soyulmak";* günahlarından sıyrılmak, "Anadan doğmuşa dönmek";* annenin kötü özelliklerinin çocuklara da geçeceğinin ifadesi, "Anaları ne ki, danaları ne olsun";* şayet, methedilenin aslında kıymetsiz olduğu kastediliyorsa, "Anam anam dediği, hamam anası kel Fatma değil mi?";* kesin inandırıcılık gösterisi, "Anam avradım olsun!";* teklifsiz sesleniş, ,"Anam babam", ki ben "Anacığım"ı tercih ederim;* yemekler ve oturulacak yerin en güzeli, "Anamın aşı, tandırın başı";* kişiyi, işi yumuşatarak, razı etmek için, "Anan yahşi, baban yahşi ";* karşılıksız bağışlama, "Ananın ak sütü gibi helal etmek";* kızların talihinin annelerine benzeyişi için, "Ananın bahtı kızına";* "Elini körü" der gibi, sözün saçmalığı için, "Ananın (elinin, ebenin) körü";bir aileye mensup olanların hepsi, "Anası, danası...";* huyu, suyu anasına benzeyen, "Anası kılıklı";* soyu sopu pek belli, iyi olmayan, aşağı tabakadan kişi, "Anası turp, babası şalgam";* bakire, "Anasından doğduğu gibi";* kurnaz, işini bilir, "Anasının gözü";* bir şeyin değerinden çok fazlasını talep etek, "Anasının nikahını istemek";* çok iri kadın, (masallarda) dişi dev tipi, "Dev anası";* hamamda, yanaşma kadın, "Hamam anası";* çocukların daha iyi eğitimi için ebeveynin bilgilendirilmesi, "Anababa okulu";* var eden, besleyen, geçim sağlayan, "Ana toprak";* bir topluluğu etrafında tutan, "Ana direk";* bir toplulukta, ailede en çok sayılan kadın, "Ana kadın";* kadınlar hamamında müşterileri karşılayan kadın, "Ana kadın";* kıta olan kara parçası, "Anakara";* hükümdarın annesi olan kraliçe, "Ana Kraliçe";* analı kızlı, "Analı kuzu, kınalı kuzu";* devşirme usulüyle toplanan acemi oğlanlar için İstanbul'da tutulan defter, "Ana defteri";* aynı işi görenler arasında, daha büyük ve daha ağır iş yapan için, "Ana direk, Ana çarmık, Ana civadıra, Ana gemisi, Ana omurga, Ana seren, Ana ses, Ana atardamar, Ana borç, Ana akça, Ana alçı, Ana renkler" gibi;* sermaye, "Ana para";* başka kiliseleri kuran kilise, "Ana kilise";* manastır baş rahibesi, "Ana rahibe";* bütün insanların anası, "İlk ana" veya "Havva Ana";* yıldız, kıble, doğu ve batı rüzgarları, "Ana rüzgâr";* hücrelerarası ortam, "Ana madde";* tam gelişmiş koyunlardan kırkılan normal tulup yünü, "Ana yün";* arı kovanının tek doğurgan dişisi, "Ana arı";* hayret verici durumlarda ünlem, "Anaaaa!!!!!!!";* leitmotif, "Ana motif";* su, "Ana su";* mama, genelev yöneticisi kadın, "Anne";* mafya çetesi reisi kadın, "Ana";* çok sevilen birine hitap (Ermenice'den), "Anoş...";* kuluçka makinası, "Ana makinası";* ana kök vasıtasıyla kök salan ağaç için, "Ana kök";* Türkçe'nin ilk oluştuğu zamanki hali, "Ana Türkçe".Veee, özel isim olarak, Avrupa tarihinde iz bırakmış, çok sayıda kadın hükümdarın ortak adı. Hayat hikayeleri kitaplara, daha sonra da tiyatro ve
sinema eserlerine konu olan bu taçlı saltanat kadınlarının en "unutulmaz" bir kaçı şöyle:Büyük Britanya Kraliçesi ANNE; I. James'in eşi Kraliçe ANNE; VIII. Henry'nin ikinci eşi ANNE BOLEYN; Fransa Kralı XIII. Louis'nin eşi ve Kral naibesi, ANNE d'AUTRİCHE; Britanya Düşesi ANNE de BRETAGNE; Fransa Kral naibesi, Savoie Prensesi ANNE de BEAUJEU (ya da) ANNE de FRANCE; VIII.Henry'nin dördüncü eşi ANNE de CLEVES; Rus Çariçesi ANNA İVANOVNA; Rus Çar naibesi ANNA LEOPOLDOVNA; Bizans Prensesi ve tarihçi ANNA KOMNENA.Bu bahsi tamamlamadan, hemen ekleyelim. "ANALIK", anne olma halini yanısıra, annenin doğurduğu çocuğa karşı hukuki durumunu anlatıyor. Özel manada, annenin yerine kaim olan kişiye ise, "analık" diyoruz. Birine anne gibi yakınlık göstermek de, "analık etmek" oluyor.Küfürün "Ana"sı.... Baştan söyleyeyim, argo küfürler bahsi, RTÜK ve buna bağlı oto-sansür sebebiyle sık sık "bip"lenmek zorunda!En evvel tabii, günlük yaşantımızda en sık başvurduğumuz argo deyişlerden biri geliyor:* Birini bıktırmak, bezdirmek, "Anasından doğduğuna bin pişman etmek" veya "Anasından emdiği süt burnundan fitil fitil gelmek";* çok sıkıntı çekmek veya çektirmek, "Anası ağlamak" veya "Anasını ağlatmak"*, birini soyuna sopuna sövmek, "Ana avrat düz gitmek";* bir sözün yersizliği, münasebetsizliği için, "Ananın örekesi";* "kendini akıllı sanıyorsun, ama ben aldanmam" anlamında, "Senin anan güzel mi?"* hiç önemsememek, umursamamak, "Anasını satayım!" veya "Satmışım anasını.";* olumsuz şartlarda zorluk çekince, "Anası bellenmek..." veya "Anası koşalanmak";* çok sıkıntı çektirmek, birini küçük düşürmek, "Anasını bellemek" veya "Anasını fallamak";* müptezel pasif eşcinsel olmak, "Anasından çok
yemek";* gereksiz yere acele etmek, "Anasından evvel yataÄŸa girmek";* annesine .....venklik etmiÅŸ kadar aÅŸağılık bir duruma düşmek, "Anasını donu başına olmak";* tulumbacıların sık kullandığı, kötü durum ifadesi, "Anasının donu başına geçmek";* bakire olmadığı halde, öyle imiÅŸ gibi davranan, "Anasının kızı"; iyi, hoÅŸ da, öbür"Anasının kızı"ları ile zinhar karıştırılmaya;* küçük yaÅŸlardan (ya da, doÄŸuÅŸtan) itibaren pasif cinsel iliÅŸkide olmak "Anasınınrahminde babasına ...ünü dönmek";* bir ÅŸeyi bozmak, berbat etmek, "Anasını ...mek"!!!!!!!!!!!!!Küfür bahsini, böylesine sunturlu sözlerle kapatmak da, benim ÅŸanssızlığım olmalı.Fırlama'nın böylesi....Aslında, bu sene, bazı fırlama arkadaÅŸlarımız, geleneksel kültürle dalga geçelim derken, annelerimize fena dokundurmuÅŸlar. Çıkan manzaraya bakılırsa, bırakın anaların hakkını ödemeyi, sanki onlar bize borçlu çıkacak. Biz çocuklarının geliÅŸmesinde yol açtıkları "vahim" tahribat için. Hazin... ki, ne hazin...Bir gazetenin köşe yazısından alınma "cin" notlara göre, bakınız, çaktırmadan, annelerimizden neler öğrenmiÅŸiz? * Sabırlı olmayı : "Baban eve gelsin, sen görürsün gününü."* Hakkımızı alacağımızı : "Eve vardığımızda, bilirim ben sana yapacağımı."* Diyalog kurmayı : "Sana bir ÅŸey sorduÄŸumda cevap ver!" - Ne diyeyim?"Sus! Bana cevap verme!!!!"* Tıp : "Gözlerini ÅŸaşı yaparken, bir gün öyle kalıvereceksin!"* Büyümeyi : "Bu tabağın hepsini bitirmezsen, asla büyüyemezsin."*Genetik : "Sen de babana çektin!"*Adalet : "Bir gün senin de çocukların olacak..Onlar da, bana senin yaptıklarını yapacak." Bir dakika....Ä°tiraf etmeliyim ki, çocuklar hayli insaflı davranmış. "Yalan söylemek kötüdür." deyip ayak üstü bin bir türlü yalan kıvıran, dedikodu yapanları ucu kendine dokununca kınayan sonra da sabah kahvesi eÅŸliÄŸinde konu komÅŸunun çekiÅŸtirilmedik yönünü bırakmayan, her koca dayağından sonra lanetler yaÄŸdırıp öfkeden ilk gözü döndüğünde çocuÄŸunu pataklayan, çalmanın aleyhinde bulunup otobüs biletini atmayabilen, kuralların önemi üzerine nutuklar atıp otobüs ÅŸoförüne durak harici durması için rica minnet olan, ve daha binlerce benzeri densizlikler yapanlar, bizim insanımız deÄŸil mi? "Görgü" sözü boÅŸuna icat edilmemiÅŸ. Yarışmada "Åžecaaddin"in dediÄŸi gibi, "Bu mudur? BU'DUR!..." ; çocuk da, özellikle ailede, ne görüyorsa, O'DUR!... Jülide ERGÃœDER 04 Haziran 2001, Pazartesi Â
button