Güncelleme Tarihi:
Ayşegül Manav Sungur, Beyazıt'taki Sahaflar Çarşısı'nın son iki sahafından biri. Üç yaşında bir çocukken ayak bastığı çarşıda babası ünlü sahaf İbrahim Manav'dan devraldığı mesleği sürdürüyor.
Yakın zamanlara kadar Fesçiler Kapısı'nın curcunasından ya da Beyazıt Meydanı'nın gürültüsünden sıyrılınca bir mabet kadar sessiz bir alemin içine düşerdiniz. Adı Sahaflar Çarşısı olan bu mekana girdiğinizde, çevredeki sükunet zamanın bir kum saatinin kontrolünde olduğunu düşünürdü. Sahaflar Çarşısı'nın son iki sahafından biri olan Ayşegül Manav Sungur da aynı görüşte:
‘‘Evet, tarifiniz çok isabetli’’ diyor, ‘‘Benim çocukluğumda bile zaman kum sessizliğinde akıp giderdi bu çarşıda. İnsanlar öylesine saygılı bir sessizlikle hareket ederdi ki, dükkanların birinde bulunan mekanik bir duvar saatinin tıkırtıları bile duyulurdu.’’
Çocukluğu çarşıda geçti
Ayşegül Hanım ilk kez, 1973'te üç yaşındayken babasıyla gelmiş çarşıdaki Dilmen Kitabevi'ne. Babası İbrahim Manav, burayı 1960'ların başında efsanevi sahaf İsmail Dilmen'den satın almış. İbrahim Manav, 1952'de Dilmen'in yanıda çırak olarak işe başlamış, Dilmen yaşlanınca da tüm eski zaman ustaları gibi dükkanı çırağına devretmiş.
İbrahim Bey, kızını yaz günlerinde çarşının asmaları altında serinlesin diye dükkana getirirmiş. O, kedilerle oynar, avludaki çeşmede yüzünü yıkar, İkindi vakti olunca dükkandaki sedirde uyuya kalırmış.
550 yıllık Sahaflar Çarşısı'nın son 50 yıllık tarihi ile Ayşegül Manav Sungur'un aile tarihi iç içe geçmiş. Ayşegül Hanım, bu tarihi süreci de çok iyi biliyor. Anlattığına göre, Cağaloğlu'ndan Fatih'e kadar uzanan, tarihsel kültür sitesinin bir geçit yeri olan bu çarşının esnafı çok önceleri Kapalıçarşı'daki Sahaflar Sokağı'ndaydı.
İlk kitapçılar, Kapalıçarşı'nın inşaatının bitim tarihi olan 1460'ta bu sokağa yerleşti. Şimdi halıcıların bulunduğu bu sokakta, o zaman 50 sahaf dükkanı bulunur, 300 kişi çalışırdı. Burada satılan yazma eserlerin kopya edilerek çoğaltıldığı dükkanlar da vardı. Osmanlı döneminde, her lonca ve esnaf grubu bir pire bağlıydı. Sahafların piri ise ilk kitapçı olduğu söylenen Basralı Abdullah Yetimi'ydi.
Esnaflar, kendi aralarında en yaşlı ve saygıdeğer olanı şeyh olarak seçip ona itaat ederlerdi. Sahaflık mesleğine girmek kolay olmadığı gibi daha sonra lonca kurallarına uymayan ağır bir şekilde cezalandırılırdı. Ayşegül Hanım, ‘‘Adam, elindeki kopya bir hatı orjinal diye satıyor. Eskiden olsa meslekten atılır ve memleketin hiçbir yerinde iş yapamazdı’’ diyerek geçmiş ile şimdiyi karşılaştırıyor. Sonra yine sessizlik konusuna dönüyor:
Kitapsever için mabetti
‘‘Tüm çarşıların en sessiz dükkanları sahaflardı. Çünkü kitapçıların müşterileri ilim, irfan sahibi, düşünce adamları ve okumuş kimselerdi. Kitabı adeta bir totem gibi gören bu insanlar, sahaflarda bir mabette dolaşır gibi dolaşır, alışverişlerini sessizce yaparlardı.’’
1894'teki büyük İstanbul depreminde, Kapalıçarşı, büyük bir hasar gördü. Sahaflar Sokağı da depremden nasibini alınca kitapçılar birer birer çarşıdan ayrılmaya başladı. Şimdiki çarşıda o zamanlar fesçilerin yerleştiği barakalar vardı. Fesçiler buradan ayrılmaya başlayınca hakkaklar yani mühürcüler yerleşmeye başladı, bunların yanına da kitapçılar taşındı.
Kısa bir zaman sonra çarşı kitapçıların eline geçti. Bu durum 1950'daki büyük yangına kadar devam etti. Yangından sonra, bu çarşının canlanması için Gazeteci Hakkı Tarık Us, köşesinde çok sayıda yazı kaleme aldı. Tarihçi Osman Nuri Ergin ve Prof. Dr. Süheyl Ünver gibi dönemin seçkin aydınları da bu kampanyaya destek verince dönemin İstanbul Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, çarşıyı kamulaştırarak bir proje yaptırıp çalışmaları başlattı. Çarşı birbuçuk yıl gibi kısa bir zamanda açılarak hizmete girdi.
Sanat tarihi uzmanı
Üç yaşında babasıyla bu tarihi çarşıya gelmeye başlayan Küçük Ayşegül de tıpkı babası gibi eski kitap kokuları, sessizliğin büyüsü, gravür, hat, minyatür gibi eski zaman sanatlarının derinliğinde yol aldı. 17 yaşından sonra da babasının yanında yarım gün çalışmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nü, yani istediği branşı kazandı. Okudu, mezun oldu. Bu arada büyük usta dediği ve babasının da hocası olan Necmettin Hilav'dan (Felsefeci Selahattin Hilav'ın kardeşi) Osmanlıca'yı öğrendi.
Çarşı işportacılara teslim
17 yaşında çarşıya geldiğinde çok zorluk çekmiş. Lonca düzeninin hala egemenliğini sürdürdüğü Sahaflar Çarşısı'nın tarihindeki ilk kadın esnaf olmasından ötürü oldukça örselenmiş. ‘‘Ama, zamanla beni kabullendiler. Çünkü onlardan daha fazla şey biliyordum’’ diyen Ayşegül Manav Sungur, çarşının niteliğinin 1977'den itibaren değişmeye başladığını söyledi.
O tarihte Beyazıt Meydanı işportacıların istilasına uğramaya başlayınca,belediye meydana yığılan kitap ve kırtasiyecilere geçici olmak kaydıyla Sahaflar Çarşısı'nda yer gösterdi. Geçici kırtasiyeciler, belediyenin de göz yummasıyla zaman içinde sergilerinin üstlerine kapatıp birer dükkana dönüştürdü.
Sahafların bir bölümü, bu acımasız işportacı istilasından sonra ya işi bırakmış ya da başka yere taşınmayı tercih etmiş. Koskoca çarşıda şimdi kala kala iki sahaf dükkanı kalmış.