Güncelleme Tarihi:
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, zührevi hastalık belgesi istenen 8 kızla ilgili konuştu
Bağdat Caddesi'ndeki Friday's restoran zincirinde çalışan 8 kızın, polis tarafından Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ne sevk edilmek istenmesi tepki yarattı. Konu hakkında görüştüğümüz İçişleri
Bakanı Sadettin Tantan ise, gerek yasayla gerekse uygulamayla
ilgili olarak, ‘‘Sorun sadece İçişleri Bakanlığı'ndan kaynaklanmıyor’’ diyor ve sorunun çözümü için işin öncelikle Sağlık Bakanlığı'na
düştüğünü söylüyor.
Turistik işletmelerde çalışan kadınları çağdışı bir yönetmelikle ‘‘koruma’’ya çalışırken, onları işlerinden eden polisin uygulaması infialle karşılandı. Toplumun değişik kesimleri, çalışan kadınların çalışma izinleri için zührevi hastalıklar hastanesine sevk edilmelerini kınadılar ve ‘‘Avrupa Birliği'ne üye olmaya çalıştığımız şu zamanda kadını aşağılayan bu tür yasaların ve yönetmeliklerin değiştirilmesini’’ istediler.
Toplumun her kesiminden büyük tepki alan uygulamayla ilgili konuştuğum İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise, ‘‘ben yasa ve yönetmelikleri uyguluyorum. Değişmesi gerekiyorsa tüm bakanlıklar arası bir çalışmayla değiştirilir. Sorun sadece İçişleri Bakanlığı'ndan kaynaklanmıyor. Sorunun düzeltilmesi için iş öncelikle Sağlık Bakanlığı'na düşüyor. Neden onlar susuyorlar? Çalışan kadınların hakları diyoruz. Hani neredeler kadın haklarını savunan bakanlıklar? Neden hak aramıyorlar, şimdi susuyorlar?’’ diyor.
ÇAĞDIŞI KANUN
Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'na dayalı 30. 12. 1999 tarihli ek yönetmeliğe atıfta bulunarak, polisin turistik işletmelerde çalışan kadınları, bulaşıcı hastalık belgesi adı altında zührevi hastalıklar hastanesine sevketmesine tepki gösteren Friday's adlı Amerikan restoran zincirinin Bağdat Caddesi üstündeki şubesinde servis elemanlığı yapan 8 kadının başkaldırısı üzerine konuştuğumuz Tantan'a, bu hatanın düzeltilip düzeltilemeyeceğini sorduğumda, şu yanıtı aldım:
- Bu hususta tüm bakanların görüşü böyle. Benim sağlık konusunda görüş bildirmem yanlış olur.
Yanlışın düzeltilmesi gerekmiyor mu?
- Ben yönetmelikleri uygularım, yanlış olan, kadınların tek tek değil toplu olarak zührevi hastalıklar hastanesine gönderilmeleri olmuş.
Bu herkesin kızının başına gelebilir. Bunu nasıl kabul ediyorsunuz?
- Sağlık Bakanlığı böyle istiyor, biz sadece uyguluyoruz. Açıklamayı Sağlık Bakanlığı yetkilileri yapsın. Bu, bakanlar kurulundan çıkan bir yönetmeliktir. Mevzuat değişmedikçe her şey boş. Bu benim tek başıma yapacağım bir iş de değil. Sağlık Bakanlığı düzeltsin, biz uygulayalım. Her şeyi benim üstüme yıkmayın.
Kadınların zührevi hastalık belgeleri eksik olduğu için işyerini kapatan da Kadıköy Kaymakamı değil mi?
- Olabilir.
Konuştuğum tüm yetkililer, bu uygulamayla kadınların kötülüklerden korunduğunu söylüyorlar. Ne zaman kadını belden aşağı değil de belden yukarı korumaya başlayacağız?
- Onu bana değil, kadın haklarını savunan bakanlıklara sorun. Hani, bugün nerede kadın haklarını savunan bakanlar? Neden kadınların haklarını savunmuyorlar? Ben duymuyorum. Biz ancak yasalar değişmedikçe söz konusu yönetmelikleri uygularız.
Yanlışı düzeltmek bu kadar zor mu? Çağı yakalamak için yeni yasaları gündeme getiremez misiniz?
- İşte sabahtan beri çalışıyoruz.
Çok çalışılıyor da, sonuç mu alamıyoruz?
- Siz yazdığınızın hemen değişmesini istiyorsunuz, herkes hemen sonuç istiyor ama durum bu işte.
TURİZMCİLER ÇIKMAZDA
Türkiye Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (TÜROB) Genel Başkanı Sinan Babila, söz konusu yönetmelik yüzünden turizm sektörünün büyük sıkıntı içinde olduğunu, ancak Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın ayrı hareket etmeleri yüzünden bir noktada buluşulamadığını söyledi. Babila, ‘‘aylardır uğraşıyoruz, yanlışı düzeltemiyoruz. Giderek de umudumuz kırılıyor.’’ diyor. 600 bin yataklı tüm turistik otellerle tüm turistik işletmeleri kapsayan yönetmeliğin düzeltilmesi için bakanlıklar arası mekik dokuduklarını söyleyen Babila, binlerce turizm çalışanının bu yönetmelikle boğuştuğunu, AB'ye nasıl uyum sağlayacağımızı kara kara düşündüklerini ifade ediyor.
SÖZDE KADINI KORUYORLAR
TÜROB avukatı Yelda Dikmen Uras ise, İçişleri Bakanlığı’nın 2634 sayılı turizm teşvik yasasını yok sayarak, turizm işletme belgeli tüm işyerlerinde yanlış uygulamayı sürdürdüğünü belirtiyor. ‘‘Hem 21 yaş üstü şartı yanlıştır hem de kadın çalışanların zührevi hastalıklar hastanelerine sevkleri. Bu işletmelerde staj yapan 21 yaş altındaki gençler de çalışırlar. Turizm teşvik yasasını yok sayan bir bakanlık her türlü izni kendisinin verdiğini kabul ederek hareket edince, bu durum yaşanmaktadır. Bazı illerde bu yanlış yönetmelik göz önüne alınmadan çalışmalar sürdürülüyor. 1934 yılı kanununda, hala kafeşantan, hamam, bar, gazino ve plajlarda 21 yaşının altında kadın çalıştırılmaz der. Günümüzde kafeşantan mı kaldı ki? Bulaşıcı hastalık denirken de hep zührevi hastalıklar amaçlanır. Çünkü kadının hep belden aşağı işleri düşünülür ve öyle koruyucu olmak istenir. Ama günümüz kadını artık bu gidişe de dur diyor işte.’’
Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu
Kanun numarası: 2559
Kabul tarihi: 4.7.1934
Madde 12
Kız ve kadınların gazino, bar, kafeşantan ve bunlara benzer içki kullanılan yerlerle banyo, hamam ve plajlarda çalışabilmeleri o yerin en büyük mülkiye amirinin iznine bağlıdır.
Yirmibir yaşından küçük yaştaki kadın ve erkekler hiçbir surette bu yerlerde çalıştırılamazlar.
30.12.1999 günü 23922 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmelik ise şöyledir;
Madde 15
21 yaşından büyük bayanların içkili yerlerde çalışmaları mahallin en büyük mülki amirinin iznine bağlıdır.
Madde 16
İçkili yerlerde çalışma başvurusunda
- a. Nüfus cüzdanı b. İkametgah belgesi c. Bulaşıcı hastalıkları ve taşıyıcı olmadıklarına dair uzman hekimden alınacak sağlık raporu (her altı ayda yenilenir) d. Adli sicil belgesi e. Renkli fotoğraf
İşgüzarlık, kafa değişmeli
İÇKİLİ yerlerde çalışacak kadınlardan, ‘‘zührevi hastalığı bulunmadığı’’na ilişkin belge istenmesi, kadın milletvekillerinin tepkisine neden oldu. Kadın milletvekilleri bu uygulamayı, ‘‘çağdışı’’ olarak nitelendirdiler.
DSP Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan, polisin bu yetkisinin kaynağını kurutmak gerektiğini, bu nedenle ilgili yasayı incelediğini söyledi. Anayasa ve yasalarda, kadın-erkek eşitsizliğine yol açan düzenlemeler bulunduğunu kaydeden Alphan, ‘‘Bunları değiştirmek de bizim görevimiz. Bunun için Meclis'teyiz’’ dedi. Alphan, Friday's Restoran'da yaşanan olayla ilgili olarak da şunları söyledi:
‘‘Hiçkimse, hiçbir makam veya kurum, hatta kocası bile kadının namusundan sorumlu değildir. Sadece kadının kendisi namusundan sorumludur. Bu birey olma hakkıdır. İçişleri Bakanlığı adına denetim yapanların böyle bir yetkisi olabilir. Ancak bu yetkiyi uygulamak, işgüzarlıktan başka bir şey değildir. Öncelikle, bu yasaları uygulayacak olanların kafasını değiştirmeli, bu yönde eğitmeliyiz.’’
DSP İstanbul Milletvekili Yücel Erdener, uygulamayı, ‘‘Çağdışı bir yaklaşım’’ olarak niteledi. Bunun eskiden kalma bir yasaya dayanılarak yapıldığını zannettiğini kaydeden Erdener, ‘‘İnsanların, erkek egemen bir toplumda kendini hissettirmesinden yanayım. Böyle çağdışı bir uygulamanın değişmesi için benim üzerime düşen ne varsa yerine getireceğim’’ dedi. DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak ise toplumun huzurunun, insan onurunu incitmeden sağlanması gerektiğini bildirdi. Gürocak, ‘‘İçişleri Bakanlığı, yasalardan kaynaklanan bir yetkiyi kullanıyor. Bakanlık, bunu yaparken, toplumun huzuru kadar, bu işte çalışacakların haklarını da korumayı amaçlamalı’’ dedi. ANKARA
Kadınlar tepki göstermeli
Nevin Ceran (Pazartesi Dergisi)
Birkaç ay önce dansözlerle ilgili böyle bir haber yaptım. Beyoğlu ahlak ekipleri içkili yerlerde çalışan, gece çalışan kadınlardan, dansözden sanatçısına kadar bu karneyi istediklerini söylediler. Hatta ‘Ne kadar ünlü olursa olsun’ dediler. Ancak sinema derneklerine veya Kültür Bakanlığı'na üye ise böyle bir raporun istenmediğini söylediler. Sorun, hukuktaki kadınlarla ilgili yasalarda.
Daha önce de başımıza çok çeşitli şeyler geldi. Yasayı kaldırıyoruz ama anlayış devam ediyor. En başta bu sektörde çalışan kadınlar seslerini çıkartmalı. Bütün kadınların duyarlı ve tepkili olmaları gerekiyor. Çünkü yasalar kadınların aleyhine çalışıyor
Nurperi Sancak (Mor Çatı Derneği)
Bu yaşananların her gün sayısızca örneğini gördüğümüz insan hakları ihlallerinin bir parçası. Bu tam bir şiddet hali. Yapılması gereken, bu muameleye uğrayan kadınlar ulusal ve uluslararası yargı yollarına başvurmalı ve burada yalnız olmamalıdırlar. Kadın kuruluşları bu desteği verecektir. Bu olay kadınların sokağa dökülmesi için bir sebeptir.
İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidilebilir
Kadın çalışanlardan, Zührevi Hastalıklar Hastanesi'nden çalışma belgesi alınmasının istenmesi, başta kadın kuruluşları olmak üzere tüm kamuoyunun tepkisini çekti. Türkiye'nin en aktif kadın kuruluşlarından Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Avukatı Canan Arın, uygulamayı, ‘‘Yapılan, çok ciddi bir insan hakları ihlalidir. Mağdurlar, bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidebilir’’ sözleriyle değerlendirdi.
Aynı vakıftan Nurperi Sancak da, ‘‘Türkiye'de her gün örneğini yaşadığımız; kadını aşağılayan, kadını insan yerine koymayan anlayışın bir sonucu’’ dedi.
Friday's erkeklere kaldı
DÜNYA restoran zinciri Friday's'in Bağdat Caddesi'ndeki şubesinde çalışan kadınların, zührevi hastalıklar raporu almayacağı açıklandı. Friday's Şube Müdürü Mustafa Yakın, dün restoranda basın açıklaması yaptı. Yakın açıklamasında ‘‘Kadın garsonlar izin almaktan vazgeçmişlerdir. Biz de yasalara uygun bir şekilde çalışmaya devam etmek için üzülerek bu elemanlarımızın işlerine son vermek zorunda kalacağız’’ dedi. Müdür Yakın, 1937'den bu yana devam eden uygulamanın kadın-erkek eşitliğine, uygarlık ve çağdaşlığa aykırı olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘‘Avrupa Birliği uyum sürecindeyken kızlarımıza ve kadınlarımıza uygulanmak istenen bu yönetmeliği kabullenmek istemiyoruz.’’ Restoranda uygulama değişene kadar kadın personel çalıştırılmayacağını belirten Yakın, hizmetin erkek çalışanlar tarafından sürdürüleceğini belirtti.