Güncelleme Tarihi:
İNSANLAR arasında en önemli iletişim unsurlarından biri işitme. İskoçyalı bilim insanı, annesi ve eşi işitme engelli olan Alexander Graham Bell işitme engelliler için yaptığı çalışmalar sırasında telefonu icat etti. Bell’in hayatı boyunca yaptığı çalışmalarından dolayı doğum günü olan 3 Mart, Dünya Kulak ve İşitme Günü olarak kutlanıyor. Ebeveynler arasında akrabalık olması, ailede çocukluk döneminde başlayan kalıtsal işitme kaybı olması, annenin hamileyken kullandığı bazı ilaçlar ve geçirdiği hastalıklar, doğum kilosunun düşük olması, kulağın anormal görünmesi, ateşli hastalık geçirmesi ve bebeğe verilen bazı ilaçlar işitme kaybına neden olabiliyor. Bakanlıktan konuyla ilgili verilen bilgi şöyle:
GEÇİRİLEN HASTALIKLARA DİKKAT
“Her çocuğun işitebilmesi ve konuşmayı öğrenebilmesi, onun en temel hakkı. İşitme kayıpları, çocuğun ana diline özgü sesleri oluşturarak konuşmasını geciktiren ve bozan en önemli faktördür. İşitme kaybıyla doğan ya da doğduktan sonra herhangi bir nedenle işitme kaybı yaşayan çocuklar, vaktinde teşhis edilir ve rehabilitasyon programlarına alınırlarsa, gelişimlerinde yetersizlik yaşamazlar. Burada bahsedilen gelişim yetersizlikleri; psikolojik ve sosyal gelişimin yanı sıra, çocukların eğitim hayatlarını da olumsuz olarak etkileyebilecek yetersizliklerdir. Yenidoğan her 1000 bebekten bir ila üçü işitme kaybıyla doğuyor. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran binde 6’ya çıkabiliyor.
ERKEN DÖNEMDE TEŞHİS VE TEDAVİ
İşitme kaybıyla doğan ya da doğum sonrası dönemde işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tespit edilmesi, uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarının yapılması amacıyla Bakanlığımız tarafından Yenidoğan İşitme Taraması Programı yürütülüyor. Bu program sayesinde, işitme kaybı yaşayan çocukların sosyal, bilişsel ve dil gelişimleri olumsuz olarak etkilenmeden, en uyumlu şekilde topluma karışmalarının sağlanması, sağlık personeli ile toplumun bu konuda duyarlılığının ve bilinç düzeyinin artması amaçlanıyor. Yapılan araştırmalar işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönemin ‘yeni doğan dönemi’ olduğu yönünde. O yüzden doğumdan sonra, hastaneden taburcu olmadan önce bebeğe mutlaka işitme testi yaptırılmalı. Eğer doğum sağlık kuruluşunda gerçekleşmediyse doğumdan sonraki üç gün içinde işitme taraması olmalı. Her yıl ortalama 2 bin 500 yenidoğana işitme kaybı tanısı konuluyor ve erken rehabilitasyon ve tedavi şansı sağlanıyor.”
İKİ TÜR TEST VAR
SAĞLIK Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre Türkiye’nin her yerinde taramalar, Bilim Komisyonu’nca belirlenen ve Sağlık Bakanlığı’nca da onaylanan tarama protokollerine göre iki tür testle yapılıyor: “Testler, basit, ucuz, uygulaması kolay ve bebeğe herhangi bir acı ya da zarar vermeyen özelliklere sahipler. İşitme kaybı yaşadığı düşünülen bebekler bir üst merkeze sevk ediliyor ve bu bebeklere ileri düzeyde işitme testleri uygulanıyor. Eğer işitme kaybı tanısı alırlarsa, o zaman kaybın türüne ve nedenine göre tedavi seçenekleri belirleniyor. Bazı bebekler ilaçla tedavi edilebilirken, bazılarının ise işitme cihazı ya da koklear implant denilen biyonik kulağa ihtiyacı olabiliyor.”
SADECE UYURKEN ÇIKARILMALI
İşitme cihazlarının bazıları kulağın arkasına, dışarıdan uygulanabilirken, koklear implant, yani biyonik kulağın bir parçası kulak içine cerrahi bir operasyonla yerleştiriliyor. Diğer parçası ise kulak arkasına takılıyor. İşitme cihazlarının sürekli takılması gerekiyor. Sadece bebek ya da çocuk uyurken çıkarılmalı. Eğer her iki kulak için de cihaz kullanılması gerekiyorsa mutlaka her ikisi de takılmalı. Ayrıca cihaz kullanan bebek ve çocukların aileleri ile birlikte özel eğitim almaları da şart. İşitme sadece bebeklik döneminde değil çocukluk döneminin her evresinde büyük bir öneme sahip. İşitme kayıpları enfeksiyonlar, travmalar ve progresif işitme kaybı yapan genetik hastalıklara bağlı olarak doğum sonrası dönemde de ortaya çıkabiliyor.
İŞİTME KAYBININ BELİRTİLERİ
İŞİTME kaybı sıklıkla konuşmaları duymada zorluk, söylenenleri anlamada sıkıntı, arkasından seslenildiğinde cevap alamamak, televizyon sesini yükseltmek veya ekrana yaklaşmak, kalabalık ortamlarda duyma ve algılamada bozukluk gibi belirtiler gösteriyor. Erkek sesleri daha rahat algılanırken, kadın ve çocuk sesinde zorlanma olabiliyor.
BEYNİ DE ETKİLİYOR
YÜKSEK sesle müzik dinleme alışkanlığından ilerleyen yaşa ve viral enfeksiyonlara dek birçok etken işitme kaybına yol açabiliyor. Yaşlılarda bunama ile işitme kaybı arasında da ilişki olduğu belirtiliyor. Uzmanlar işitme kaybının bunamayı hızlandırabileceği uyarısında bulunuyor: “İşitme kaybı ilerlemiş olan kişilerde Alzheimer ve demans oranı daha yüksektir. İşitme kaybı ilerledikçe bu risk artıyor. İşitme kaybı olan kişiler sesi anlayabilmek için daha fazla uğraş verdiklerinden, beyin gücünü diğer aktivitelere ayırmakta zorlanıyorlar. İşitmeye odaklanmaktan dolayı hatırlama ve farkındalık gibi özelliklerden uzaklaşıyorlar. İşitme kaybı nedeniyle kişinin içe kapanması ve sosyal hayattan elini çekmesi de Alzheimer’a yakalanma riskini yüzde 9 artırıyor. İşitme kaybı tedavisi ile her iki hastalık da geciktirilebiliyor.”