Sağımız solumuz fobi

Güncelleme Tarihi:

Sağımız solumuz fobi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2001 01:56

Eskiden belli başlı korkular vardı. Yükseklik, kapalı yer veya açık yer korkusu gibi. Durmuş, oturmuş, eski fobiler olduklarından hepsinin Yunanca kökenli adları da vardı: Agorafobi, klostrofobi gibi... Şimdi her haber bülteninden sonra yeni yeni korkular ediniyoruz. Deprem, ekonomik kriz, uçak, karakol, gökdelen korkusu...

Büyük travmalar sonrası oluşan korkular üzerine yurtdışında uzun süre kriz merkezi yöneticiliği yapan Doç. Dr. Psikiyatr Tarık Yılmaz ile konuştuk.

Terörist saldırılar toplumun ve bireylerin psikolojisini nasıl etkiler?

- Terörist saldırının türüne, hedefine göre etkisi değişiyor. Amerika'daki hadisenin bir o saldırıyı yaşayanlar, bir de onu görenler açısından etkisi var. Biz de televizyonlardan yardım için mendillerini sallayan insanları görüyorsak, artık o durumun şahidi olmuşuz demektir. Bu tip olaylar travmalara neden oluyor.

Yani benim olay yerinde bulunma ihtimalim varsa olaydan daha fazla mı etkileniyorum?

- Mesela polislere karşı bir saldırı olduğunda insanlar polislerden uzak durmaya çalışıyor. Gökdelene saldırı olmuşsa, gökdelende oturmak istemiyorlar. İnsanlar psikolojik travma ile birkaç reaksiyon gösterir, bir tanesi bu korkudur. İkincisi kaçınma, üçüncüsü ise aşırı bir uyanıklık halidir. Daha önce 30 sene gökdelende çalışıp hiçbir şey hissetmeyen insan, televizyonda binlerce mil uzaktaki bir olayı görüyor. Ondan sonra bulunduğu yerde endişelenmeye başlıyor.

Kilometrelerce uzakta bir gökdelene saldırıldı diye bizim burada korkmamız mantıklı mı?

- Mantıksız ama travmanın sistemi mantığı reddediyor zaten. Araştırmalara bakıldığında travma halinde beynin duygusal kısmının aşırı faaliyet gösterdiği görülüyor. Travma sonrasında bizim bu hadiseyi sindirmek gibi bir dönemimiz oluyor. Detayları görmeye başlıyoruz: Bu hadise Dünya Ticaret Merkezi'nde oldu, oraya daha önce de saldırılmıştı. saldırı özellikle ABD'ye yönelikti, olay çok uzakta oldu... gibi. Detayları görünce travma reaksiyonları azalıp, normal seviyeye iniyor.

Reaksiyonlardaki bu azalma süreci kişiden kişiye değişiyor mu?

- Evet ama sosyal travmalarda insanlar birbirlerinin korkularını arttırıyor.

Bu duygusallık sürecini uzatmaktan bir tür zevk mi alıyoruz? Çünkü insanlar günlerce gökdelenlerin nasıl çöktüğünü, insanların camlardan nasıl atladığını, Taksim patlamasında ise taksilerin üzerine nasıl insan parçaları yağdığını konuştular.

- Bu kadar çok konuşulmasını insanın bir tür kendini tedavi etme çabası olarak görüyorum ben. Ama konuşmanın türü de önemli. İnsanlar birbirini korkutmamalı. Son zamanlarda basında bir tartışma var: ‘‘Biz depremde kan vesaire gösterdik, burada göstermiyorlar’’ diye. Burada toplum sağlığı açısından alınması gereken bir ders var. Parçalanmış insanları gösterirsek, bu yeniden travmatize eder.

Yayımlanıp yayımlanmaması tartışması bir yana, neden insanlar bu tip görüntüler çıktığında ekrana saplanıp kalıyor?

- İnsanlar sadece iyi şeylerin değil, kötü şeylerin de nasıl meydana geldiğini merak eder. Şimdi diyelim ki ekranda ölü veya ölmekte olan birinin görüntüsü var. Bir defa orada normal şartlarda göremeyeceğiniz bir durum sözkonusu. İkincisi başınızı çevirdiğiniz anda zor durumda kalmış birine sırtınızı dönüyorsunuz. O anı seyrederek kısmen kişinin acısını paylaşmış gibi hissedebilir kendini insan. Ayrıca içgüdülerden biri de ‘‘iyi ki ben orada değildim’’dir. Basın uzmanlarla birlikte çalışarak bir sınır koyabilir. Bunun örnekleri var. İsviçre'de intihar haberi verilmez. Yer aldığı zaman da mutlaka bir uzman görüşü ekleniyor.

Diyelim ki, geçtiğimiz hafta içinde meydana gelen terör olayları nedeniyle, kişide polis merkezlerinin bulunduğu yerde bulunamamak, uçağa binememek, gökdelende duramamak gibi korkular meydana geldiyse ne yapmalı?

- Bir hadiseden sonra reaksiyon dozu belirli bir süre sonra azalma eğilimi gösterir. Bu süre yaklaşık 6 ay kadardır. Mesela İstanbul'da hiçbir şey değişmemesine rağmen deprem reaksiyonları azaldı. Aşırı büyük korkuları birdenbire yenmeye çalışmak da insanda sıkıntı yaratır. Yani kişi uçağa binmekten aşırı derecede korkuyorsa, bir süre uzak durabilir. Günlük yaşantı etkileniyorsa, profesyonel bir yardım almak iyi olacaktır.

Peki koca bir toplum nasıl tedavi edilir?

- Orada iletişim mekanizmalarına görev düşer. Bu hükümet, devlet, medya olabilir. Burada nasıl, ne kadar bilgilendirdiğiniz önemli. Bir de onları yeni travmalardan ne kadar koruduğunuz. Mesela ekonomik krizde 20-25 gün hiç açıklama yapılmadı ve insanlar korku içinde beklediler. Depremde de insanların kafasını karıştıracak ölçüde farklı bilgiler geldi.

İyi tedavi edilmemiş bir toplum, ikinci bir travmaya maruz kaldığında tepkinin büyüklüğü ne olur?

- Başedemediysek yeniden travmatize oluruz. Bir de Türkiye'nin şunu öğrenmesi lazım: Toplum sağlığı çok önemli bir ekonomik hadisedir. Biz deprem sonrasında travma nedeniyle meydana gelen işgücü kaybının yüzde 10'unu azaltsaydık çok önemli rakamlar elde ederdik. İnsanlar uykusuz kalıyor, sakin düşünemiyor, konsantrasyon bozukluğu ortaya çıkıyor. Bütün bunlar işgücünde düşüşlere neden oluyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!