Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2002 00:00
3 Kasım seçimleri kendisini sağcı olarak gördüğünü söyleyen seçmenlerin iktidarını getirdi. Sol'un başarılı mı yoksa başarısız mı olduğu ise hala tartışmalı. AKP'nin Müslüman Demokrat mı yoksa Muhafazakar Demokrat mı olduğu da. İki partili bir meclis ve tek parti iktidarı doğuran son seçimlerde oy kullanan seçmenlerin değer yargıları ise her beş yılda bir tekrarlanan uluslararası bir araştırmanın konusu. 1981'den beri 60 ülkede yapılan ve Türkiye'nin 1990 yılında katıldığı Dünya Değerler Araştırması'nın sonuncusu Aralık 2000- Ocak 2001 tarihlerinde yapılmıştı. Sonuçları Hürriyet Pazar Gazetesi'nde yayınlanan bu araştırma aile, kadın-erkek ilişkisi, evlilik, cinsellik gibi alanların yanı sıra, siyasal kültür, demokrasi, dindarlık, laiklik ve siyasal islam gibi alanları kapsıyordu. Bu araştırmayı yapan ve 12 yıldır Dünya Değerler Araştırması'nın Türkiye ayağını sürdüren Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Yılmaz Esmer'le bu kez 3 kasım seçmenlerinin siyasal kültürünü, Türkiye'nin sağcılaşmasını, solun problemlerini, siyasal islamı konuştuk. Türkiye seçmeni Aralık 2000-Ocak 2001 döneminde yaptığınız araştırmada ortaya çıktığından daha mı sağa gitti?- 1990'lar Türkiye'de halkın kendini sağda konumlandırma eğiliminin ciddi şekilde arttığı bir dönem oldu. Özellikle de 1995-2000 arasında kendisini ortada gören insanlar sağa, merkez sağda görenler de daha sağ uca yerleştirdi kendilerini. Seçmenler içinde kendini sağ uçta görenlerin oranının artması seçimlere de doğrudan yansıdı. 1994 belediye seçimlerinden başlayarak RP yükseldi ve 1995 seçimlerinde birinci parti oldu. 1999'da MHP birinci parti oldu. Şimdi de bu oyların büyük oranda AKP'ye gittiği anlaşılıyor. Yani bu sağ uç, din ağırlıklı sağ ile milliyetçi sağ arasında gidip gelebiliyor.Bu oylar sadece adres mi değiştiriyor yoksa toplam sağ oylarda da artış var mı?-Toplam pasta da genişliyor. Dağılım A ya da B partisine ya da konjonktüre göre değişiyor ama sağdaki pasta büyüdü, bu gözüküyor.Türkiye sağcılaşıyor denilebilir mi?-Sadece Türkiye'de değil, bütün Avrupa'da bu eğilim var. Sağ, ülkenin biraz daha sağına kayıyor. Sadece partiler anlamında değil, görüşler itibariyle de toplumlar biraz daha sağa kayıyor. Yani aslında merkez sağa kaydı, merkezin ekseni sağa doğru yer mi değiştirdi?-Evet, ekseni kaydı. İkincisi de merkez sağa kayarken, merkezde olduğunu düşünen bazı insanlar da kendisini daha sağa, uca aldı. Gayrimemnun seçmenin alternatif olarak sola yönelmemesi, tersine daha sağa, uca gitmesi bir paradoks değil mi?- Çok ilginç tabii. Brezilya'da aynı şey olunca sol iktidara geliyor mesela. Türkiye'de neden bu olmuyor? Türkiye'deki solun kültürel muhafazakarlara yabancı gelen bir yanı var. Yani din, aile, hemşerilik, kadın-erkek ilişkisi gibi geleneksel değerler bütününe dayanan, bu tür bir muhafazakarlık solu yabancı görüyor. Bünyeye yabancı geliyor.Kastettiğiniz Kemalist projeye karşı duyulan tepki mi? -Tam da bu. Toplumu üstten değiştirme projesinin başladığı gün halka pek hoş gelmesi beklenemezdi ama hala o projeye karşı mesela başörtüsünde simgeleşen bir direnme var. Daha derindeki değerlerin yüzeye çıkmış bir hali bu, simgesel. Muhafazakar seçmen Kemalist projeye tepki duyuyorsa neden sağ partiler batılılaşmaya, AB projesine sahip çıktı.- Bir kaç unsur var. Kemalist proje ulusal bir proje aynı zamanda. Modernleşmenin yolu ümmetten, ulusa geçmekti. O zaman için başka bir yolu da yoktu. Ama aradan 80 yıl geçti. Bir ekip ki bana çok küçük bir azınlık gibi geliyor, o ulusal projede takılıp kaldı. Yalnız orta solun, merkez solun önemli kısmı da artık Avrupa projesini, ulusalcılığın ötesindeki bu projeyi benimsemiş durumda. Deniz Baykal AB'ye birlikte gidelim diyor ve tabanı da büyük oranda aynı fikirde. Zaten o fikirde olmayanlar da kendi partilerini kurdu. Mümtaz Soysal'ın, Yekta Güngör Özden'in kendi partileri var. Merkez solun önemli bir kısmı cumhuriyetin kesin ulusalcı çizgisini aşmış durumda.DİNCİ SAĞ MECBUREN BATICI Sağa gelirsek...-Aslında merkez sağ için bir sorun yok. ANAP, DYP, AP hattına bakıldığında Batı bir problem olmadı. Menderes'den itibaren o partilerin elitleri zaten batıcıydı. Daha sağ deyince ki aklımda iki şey var, milliyetçi sağ ve dinci sağ. Milliyetçi sağın sorunu hep oldu, hala da var. ‘‘AB'yi istiyoruz ama şunu da yapmayız, bundan da fedakarlık etmeyiz’’ diyerek istemek olmuyor. Ama burada en azından bir iç tutarlılık var. Genç Parti'ye gelince... Halkın sağda mı, solda mı olduğuna karar vermekte en çok zorlandığı iki parti var, Genç Parti ve YTP. Bunları konumlandıramadı, nasıl tanımlayacağını bilemedi. Haksız mı, bence değil. Dinci sağ açısından bakarsanız?-Erbakan, bunlar Batı kulübüdür diye karşı çıkmıştı. Hele sizi gidi Hıristiyan kulüpçüleri falan dedi. Bugün bizim çok kızdığımız bazı Avrupalı liderlerin kullandığı bu sözleri ilk Erbakan etti. Ama sonra bu insanlar da başka bir şeyi gördü. ‘‘Dini inançlar, başörtüsü, yaşam tarzı gibi konularda sıkışıyoruz, AB içinde galiba daha özgür olacağız’’ demeye başladılar. Yani dediğiniz gibi ilginç bir paradokstan çıktı bu durum. Bir pragmatizm var, AKP açısından para beklentisi var, Silahlı Kuvvetlerin etkisi belki biraz azalacak, kimse giyimimize, yaşantımıza karışmayacak, beklentisi var.Araştırmanıza göre muhafazakar, sağcı, dinci seçmen ekonomik olarak solcu fikirlere sahip. Sosyal adaletçi, eşitlikçi...-Ve yoksul... Tuhaf ama anlaşılabilir bir durum bu. Büyük sağ partilerin hepsi bu ülkede önemli bir işsizlik olduğunun, gelir dağılımının bozuk olduğunun, sağlık sorunlarının farkında. Bunların ancak devlet politikalarıyla çözülebileceğini de görüyorlar. 70-100 milyona yaşayan insana ‘‘sana devlet olarak verebileceğim hiçbir şey yok, en iyisi piyasa koşullarına göre başının çaresine bak’’ deme şansları yok. O yüzden sağ partilerin de böyle bir paradoksu var. İçinde yaşadığımız gerçek, sağsanınız biraz sol, solsanız biraz sağ politikalar izlemeye zorluyor.Son iki yılda daha domokrat olduk mu?- Hayır, demokratım demekle demokrat olunmuyor. Herkes özgürlük iyidir, yasak olmasın diyor ama şu yayın olsun mu dediğinizde ‘‘yasaklansın’’ diyor. Ne kadar özgürlükçüsünüz, ne kadar hoşgörülüsünüz? Bu iki şey demokrat olmakta önemli ölçüler ve bu iki noktada bir ilerleme kaydetmedik. AKP tabanında da değişimden yana olduğunu söyleyenler etnik meselede, başka inançlarla birlikte yaşamak meselesinde demokrat değil. Yanında mümin müslüman görmek istiyor. Sol beni ben olarak sevin, demeliSol şu açıdan başarısız. Hep deniyor ki sol seçmene yaklaşsın, halka yaklaşsın, onun değer yargılarını dikkate alsın. Ben tam tersini düşünüyorum, sol, mesela CHP başarılı olacaksa, seçmeni kendi değerlerine kazanmaya çalışmalı. O kalıcı bir şeydir. Hep 70'lerdeki Bülent Ecevit'in başarısı örnek veriliyor. İşte halka yakınlığı, halk adamı olması, Karaoğlan olması, kurtar bizi Ecevit falan. Ama kalıcı olmuyor bu, çünkü o oylar aslında sol oylar değildi. Bir seçimlik, bir liderin karizmasından kaynaklanan bir başarıydı. Zaten ilk ara seçimde beş sıfır AP kazandı. Sol öyle yaklaşınca kendi kimliğini kaybediyor, sol olmaktan çıkıyor. Sol bir şey becerebilecekse, seçmeni kalıcı olarak kendi programına ikna etmeli. Seçmenin değerlerini sola yakın değerler haline getirmeli. Sol sol gibi davranarak, ‘‘beni ben olarak sevin’’ demeli. ‘‘Evet ben buyum, değerlerim bunlar, programım bu, sen de ey seçmen bu olmalısın. Çünkü, senin yararına olan budur‘‘ demeli.Ramazanda lokantalar kapatılsın MI?‘‘Ramazanda lokantalar kapansın mı?’’ sorusunu sorarak ölçmeye çalıştığımız şey şuydu: Seçmenlerin ne kadarı ‘‘isteyen istediği gibi yaşar, kimsenin kimseye birşey empoze etmeye hakkı yoktur’’ anlayışını savunuyor; ne kadarı ise ‘‘madem ki burası Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülke o zaman bunun gereklerini birlikte yaşayacağız. Müslüman adam ramazanda oruç tutar, sosyal yaşam da ona göre ayarlanmalı, madem ki gündüz kimsenin
yemek yememesi gerekiyor o zaman bütün lokantaların kapalı olması gerekir’’ anlayışını savunuyor? AKP tabanı içinde ‘‘kapatılsın’’ diyenlerin oranı yüzde 50'yi geçiyor. DEHAP'da bu oran AKP ile hemen hemen aynı. MHP ve DYP seçmeni onları izliyor. CHP tabanı ise buna en uzak parti (grafik üstte). Tüm seçmenlerin yüzde 15-20'si sosyal yaÅŸamın çeÅŸitli alanlarının dine göre düzenlenmesini istiyor. Åžeriat isteminin tabanı bu kadar yani, bu da vahim deÄŸil.Â
button