Nuran ÇAKMAKÇI
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2006 00:00
Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Çarkoğlu, bir yıl süren araştırmayla Türkiye’deki toplumsal eğilimleri incelediler. 18 ilde 1846 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmanın saha çalışması önceki ay tamamlandı.
"Türkiye’de Sosyal Tercihler Araştırması", dünya ve yurtiçindeki hızlı değişimin Türk insanının tercihlerinde de çarpıcı sonuçlara yol açtığını gösteriyor. Türkiye’de yaşayanlar, 2002’den bu yana radikal bir şekilde sağa kaydı, vatandaşları birbirine güvenmeyen ülkeler liginde Brezilya’dan sonra ikinci sıraya yerleşti, muhafazakárlaşma tavana, tolerans dibe vurdu. Prof. Dr. Kalaycıoğlu, "Siyasi platformdaki değişim demokrasinin geleceğini riske sokacak durumda" diyor. İşte araştırmadan çıkan diğer sonuçlar ve Prof. Dr. Kalaycıoğlu’nun yorumları...
ARAŞTIRMA NASIL HAZIRLANDI? İki siyaset bilimci, önce İstanbul, Trabzon, Kayseri, Diyarbakır’da kadın-erkek, genç-yaşlı vs gibi örnek küçük gruplarla, ankette sorulacak kavramlar konusunda değerlendirme toplantıları yaptı. Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun deyişiyle "akademik dili sokağın diline uyarladı." 10-15 kişilik toplantılara ağırlıklı olarak oy verme çağındaki 18-40 yaş arası kişiler davet edildi. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan yardım alan iki akademisyen, ülke karakteristiğini yansıtan 26 bölgeden, görüşme yapılacak haneleri tesadüfi yöntemle belirledi.
Toplumsal tepki artıyor ama Avrupa’ya göre hálá geriyiz
Toplumsal değişimden rahatsızlığını, siyasi görüşlerini, gasp edilen haklarına karşı tepkisini yüksek sesle ifade etmek isteyenlerin oranı son dört yılda yüzde 100 arttı. Yine de bu sayılar dünya ortalamalarının çok altında. 1991’de yapılan Dünya Değerler Araştırması’na göre, İngiltere’de toplu dilekçe eylemine katılanların oranı yüzde 74.5, İzlanda’da boykotlara katılanların oranı yüzde 21.1, İtalya’da yasal gösterilere katılanların oranı yüzde 34.1, Danimarka’da yasadışı greve katılanların oranı yüzde 16.7, Fransa’da bina işgaline katılanların oranı yüzde 7.2.
AKP, Saadet Partisi’nden bile daha sağda görülüyor
1996, 2002’de yaptığımız siyasi eğilim araştırmalarında çoğunluğun siyasi yelpazenin merkezinde toplandığını, sağ ve sol kanadın birbirine yakın büyüklükte olduğunu görürdük. Yeni araştırmada, seçmen eğilimlerinde soldan, sağa yönelim olduğunu gördük. Hatta seçmen, sağın da sağına yöneliyor. Merkez gittikçe küçülüyor. Solu destekleyen seçmen oranı yüzde 19.5. 1990’da bu sayı yüzde 25’ti. Siyasi görüşlerini yelpazenin merkezinde konumlamayı tercih edenler o zaman yüzde 50’ydi, şimdi yüzde 40. Seçmen en sola Kürt milliyetçisi DTP’yi koyuyor. En sağa da AKP’yi. Merkez partisi olarak algılanan parti yok. Bu tablo bize şunu gösteriyor: "Seçmenlerin siyasi algılamasına bakılırsa, TBMM’de çoğunluk, ’aşırı sağ’ AKP ve ’aşırı sol’ CHP’nin elinde kutuplaşmış durumda."
Toplumun yarısı parti tutuyor, kalan yüzer-gezer
Seçmenin siyasi partilere bağlılığı sorgulandığında, yüzde 49.8’inin bir partiye gönülden bağlı olduğu görüldü. Geri kalanı "parti tutmayanlar." Sadece bir
seçim geçirmiş, lider değiştirmemiş, uzun dönemli istikrarlı varlığı henüz oluşmayan bir parti hakkında seçmenin "Ben AKP’yi tutuyorum" demesi bir siyasetbilimci için çok şaşırtıcı. Bunda, AKP’nin iktidar partisi olması ve görüş ifade edenlerin anketten çıkar beklentisi de etkili olmuş olabilir. Parti tutmayanlar, siyasi görüşlerini yelpazenin ortasında değerlendiren kararsızlar, büyük bir yüzer-gezer oy kitlesi ortaya çıkarıyor. Bu, başlı başına bir siyasal istikrarsızlık vesilesi. Birçoğu siyasal tutum ve endişeleri göz önüne almadan oy veriyor.
TÜRKİYE’DE SOL İKTİDAR OLAMAZ Soğuk Savaş dönemi sonrasında, 1991-95’te başlayan sağa kayış 1996’da zirveye ulaşmıştı. Bu eğilim devam ediyor. Seçmenin solda konumladığı CHP, DSP ve DTP birleşse bile alacakları oy oranı yüzde 17-19 arasında. Yani Türkiye’de solun iktidar şansı yok. Siyasi yelpazenin merkezinde konumlanan seçmenlerin oyunu alırsa belki yüzde 38’e çıkar. Ancak, sağdaki partilerin de oy oranı yüzde 60 civarında seyreder.
Güçlü ve otoriter lider arayan bir yapı oluşuyorSeçmende müthiş bir kutuplaşma var. Seçmeni sağ radikal bir ülke olduk. Temel sorun bu kadar kutuplaşmış, bu kadar sağa kaymış ortamda demokrasinin sürdürülüp sürdürülemeyeceği. Güçlü ve otoriter lider arayan bir yapı oluşuyor. İçinde bulunduğumuz koşullar, otoriter bir rejimin ortaya çıkması için gayet elverişli. Bu tablodan milliyetçiliğin yükseldiği sonucunu çıkarmamak gerekir. AKP çizgisiyle barışık, daha çok gelenekçi bir yaklaşım sözkonusu.
TÜRKLER DEĞİŞİMDEN RAHATSIZ BİRBİRİNE GÜVENSİZÇoğunluk, Türkiye’deki hızlı değişimden endişeli. Köylerde doğup büyük şehirlere göçen nüfus, bu konuda çok hassas. "Değişimi durdurun, geri döneyim" diyorlar. Siyasi düzlemde sağa kayışta, değişimin yarattığı endişenin önemli payı var.
Sağın sahip çıkması gereken değerler sorulduğunda büyüklere saygı, ülkenin temel kurumlarına ve otoriteye saygı gibi kavramlar sıralanıyor. Sola ithaf edilen değerler incelendiğinde sosyalizmin geri plana atıldığı, etnisite, aşiret, kan bağı, din, cemaat gibi kavramların tartışıldığı görülüyor.
Son 15 yılda yaşanan Yugoslavya trajedisi, Körfez Savaşı, Irak’ın işgali, Müslüman katliamına göz yuman AB izlenimi, Türkiye’deki siyasal atmosferi çok etkiledi. Aşiret ve cemaat kültürünün de ağırlık kazanmasıyla din ve etnik özelliklerin belirlediği sağ ağırlıklı bir siyasal atmosfer oluştu. Buna bağlı olarak, tolerans ve başkalarına duyulan güven azaldı. Türkiye, artık vatandaşları birbirine en az güvenen ülkeler liginde Brezilya’dan sonra ikinci sırada.
EN AZ ERİYEN PARTİ AKP
Geçen seçimden bu yana en az eriyen parti AKP. Son seçimde oy verenlerin yüzde 82’si bir sonraki seçimde tercihini değiştirmeyeceğini söylüyor. Oysa CHP seçmenlerinin sadece yüzde 65’i aynı fikirde. Yani CHP üçte iki oranında seçmenini kaybetmiş.