Güncelleme Tarihi:
Saddam Hüseyin'in gücü zaten büyük ölçüde kaybolmuştu ancak yakalanması hem Irak halkı, hem de ABD ve İngiliz güçlerinin psikolojisi için önemli bir olay.
Yakalanması, Irak halkına vaadedilenin aksine yoksulluk, acı ve savaş getiren Saddam döneminin de sonu anlamına geliyor. Saddam Hüseyin'in yakalanması koalisyon güçlerinin uzun süredir gerçekleştirmeyi hayal ettiği ve bunun için çalıştığı bir şeydi. Bu olay hem koalisyon güçlerine hem de onlarla birlikte çalışan Iraklılara yeniden yapılanma sürecinde yeni bir güvence sağlamış oldu.
Ayrıca çoğunluğunu sadık Saddamcıların oluşturduğu Iraklı direniş güçlerinin de gücünü kaybetmesine neden olacaktır.
ABD'nin Irak'taki sivil yöneticisi Paul Bremer'in Iraklı direniş güçlerine silahlarını bırakmalarını ve yeni duruma alışmalarını söylemesi de ilginç bir nokta. İngiltere Başbakanı Tony Blair'ın da benzer bir açıklama yapmış olması, bunun bilinçli olarak gerçekleştiğine bir kanıt.
DÖNÜM NOKTASI MI?
ABD ve İngiltere Saddam Hüseyin'in yakalanmasını bir dönüm noktası olarak görüyor. Bunun direniş güçlerinin direncini kırıp kırmayacağını ise zaman gösterecek. Gerilla savaşı hangi formda olursa olsun bir süre daha devam edecektir. Ve elbette Saddam'ın yakalanması Başkan Bush ve Başbakan Blair için büyük bir reklam unsuru olacaktır.
Bir diğer soru ise bugünden itibaren Saddam Hüseyin'in akıbetinin ne olacağı. Irak Geçici Hükümet Konseyi, Saddam ve rejiminin eski üyelerini Irak mahkemelerinde yargılamaktan yana.
ÖZEL MAHKEME
Saddam ölüm cezasına çarptırılabilir. Daha geçen hafta Hükümet Konseyi, Baas rejimine mensup üyelerin özel bir mahkemede yargılanmasını önermişti. Konsey üyelerinden Ahmet Çelebi, bu özel mahkemelerin kurulmasından önce Saddam'ın yakalanması durumunda mevcut şartlarda yargılanabileceğini de belirtmişti.
Mahkeme görevlileri Iraklı olacak, yargıçlar ise Hükümet Konseyi tarafından belirlenecek. Konsey üyesi Abdul el-Aziz el-Hakim ise, "Bu mahkeme 17 Temmuz 1968 (Saddam'ın iktidarının başlangıcı) ile 1 Mayıs 2003 tarihleri arasında gerçekleşen katliam, insanlık suçları ve savaş suçlarını yargılayacak" şeklinde konuştu.
Yargılama 1980'li yıllarda Kürtler aleyhine gerçekleştirilen kampanyaları (Halebçe'de zehirli gaz kullanılması gibi olaylar da buna dahil), Birinci Körfez Savaşı'nın ardından Kürtler ve Şiiler tarafından isyancıların bastırılması, Müslüman Araplara yönelik zulüm ve İran ile Kuveyt savaşlarında işlenen savaş suçlarını içerecek.
Irak Ulusal Konseyi sözcüsü, "Hükümet Konseyi suçluları yargılama ve cezalandırma görevini üstlenecektir. Elbette bunların arasında en büyük suçlu olan Saddam Hüseyin de vardır." şeklinde konuştu.
Ancak bazı insan hakları grupları uluslararası bir yargılamanın (ölüm cezası ihtimali olmaksızın) daha kabul edilebilir olduğunu savunmakta.
İnsan Haklarına Bakış'ın idari yöneticisi Kenneth Roth, "Uluslararası bir yargılama Irak için daha iyi bir tercih olarak gözüküyor. Ya Ruanda ve eski Yugoslavya için uygulanan tamamen uluslararası bir yargılama, ya da Sierra Leone'de uygulanmış olan ulusal-uluslararası karışık bir yargılama uygun olur" dedi.
"Çünkü bu mahkemede görev yapacaklar Washington tarafından değil, Birleşmiş Milletler tarafından seçilecek, dolayısıyla uluslararası bir yargılama süreci daha yasal gözüküyor. Fikirlerin global bir havuzdan elde edilecek olması ve belki de daha adil düşünceli jüri üyeleri tarafından sonuca ulaşılacak olması da uluslararası yargılamanın diğer avantajları"
Saddam Hüseyin ve dava arkadaşlarının işlediği suçlarla ilgili kanıtlar toplayan bir diğer baskı grubu Indict ise mahkeme ya da duruşmanın kabul edilebilir olacağını belirtti:
"Saddam Hüseyin, aile bireyleri ve diğer Iraklı yetkililer katliam, savaş suçları, insanlık suçları ve işkenceye karışmıştır. Indict bu suçlarda başrol oynayan isimlerin ulusal mahkemelerde ya da daha öncesinde uluslararası bir duruşmada adalete teslim edilmesi gerektiğini düşünmekte"
Indict, görgü tanıklarının ifadelerinden oluşan geniş bir dosyaya sahip ve büyük bir olasılıkla bu kanıtlar Saddam Hüseyin ve eski rejimin yetkililerinin yargılanması sürecinde kullanılacak.
KÜLT KİŞİLİK
Irak'ın son 25 yıldır sadece bu adamın iktidarına sahne olduğunu unutmamak gerekir. Varlığından doğan güç ve kurallarının acımasızlığı normal bir politika anlayışının ortadan kalkmasına neden olurken, kült bir kişiliğin ortaya çıkmasına neden olmuş ve savaş hem Irak vatandaşlarına hem de komşu ülkelere zarar vermiştir.
Kimyasal ve biyolojik silahlar geliştiren ve kontrol altında tutulmadığı taktirde bir nükleer bomba yapmayı amaçlayan bir silah programına girişti.
Amerikan müdahalesi sonucunda iktidarını kaybetmiş olması onu tamamen ortadan kaldıramadı. Onun ruhu Iraklı insanların üzerinde Shakespeare'in oyunundakilere benzer bir hayalet gibi asılı duruyor.
Saddam'ın yakalanması için gerekli olan tek şey zamandı. Temmuz ayında oğulları Uday ve Kusay'ın Musul'da öldürülmesi de bunu net bir şekilde göstermişti. Ancak Saddam'ın yakalanmasındaki sürpriz gelişme onun canlı olmasıydı.
Uday ve Kusay'ın ölümleri de şüphesiz ABD güçlerinin planladığı ve arzu ettiği bir şey değil, iki kardeşin saklandığı villaya yapılan operasyonun getirdiği bir sonuçtu.
Komşuların belirttiğine göre, iki kardeş bir gün eve gelerek yardım istemiş ve Hüseyin ailesine yakın olan villa sahibi de kabul etmişti. Fakat sonradan elde edilen bilgilere göre birileri Uday ve Kusay'a biçilen 15 milyon dolarlık ödül için kardeşleri ele vermişti.
Tüm bunlar gösteriyor ki oğul Hüseyin'ler kaçak olarak uzun bir yaşama hazır değillerdi ve ele verilmeye karşı oldukça hazırlıksız ve kırılganlardı.
Ve muhtemelen oğulları için geçerli olan Saddam Hüseyin için de geçerliydi. O'nun başına konan ödül 25 milyon dolardı ve O da ele verilmeye karşı çok kırılgan bir pozisyondaydı.
Bir süre için saklandı ama sonsuza kadar değil...