Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2005 12:31
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, dün Ankara’daki Güvenlik Zirvesi’nden sonra gittiği ve altı saat kaldığı Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad’a diplomatik bir üslupla, ‘Uyarıları dikkate alın, sonunuz Saddam gibi olabilir’ mesajını verdi.
DIŞİŞLERİ Bakanı
Abdullah Gül, dün Başbakanlık’ta yapılan Güvenlik Zirvesi’nin ardından Suriye Devlet Başkanı
Beşar Esad ile görüşmek için apar topar Şam’a gitti.
Gül’ün, yaklaşık altı saat kaldığı Şam’da,
Esad’a diplomatik bir üslupla
‘Uyarıları dikkate alın. Sonunuz Saddam gibi olabilir’ mesajını verdiği öğrenildi.
Gül, Suriye dönüşünde Esenboğa’da yaptığı açıklamada,
‘Bölgemizde olup bitenlerin tecrübesiyle hareket ederek, şunu biliyoruz ki eğer sorunlar kronikleşmeden halledilmezse, katkı sağlanmazsa, daha sonra içinden çıkılmaz hale geliyor’ dedi.
Gül’ün ani Şam ziyaretinde geçen hafta Bahreyn’de Suriye Dışişleri Bakanı
Faruk El Şara ve ABD Dışişleri Bakanı
Condoleezza Rice ile yaptığı görüşme önemli rol oynadı.
Rice bu görüşmede
Gül’e,
‘ Hariri suikastının aydınlatılmasında Suriye gereken işbirliğini göstermiyor. Ayrıca Irak’a yönelik terörist sızmalarda da tüm uyarılarımıza rağmen olumlu bir adım atmıyor. Artık sabrımız tükenmek üzere’ mesajını vermişti.
Gül, Beşar Esad’la yüzyüze görüşme teklifinin
El Şara ve
Rice tarafından olumlu bulunması üzerine konuyu Başbakan
Tayyip Erdoğan ve geçen pazartesi günü Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’e açtı.
Sezer, 45 dakika süren görüşmede Gül’ün önerisini yerinde buldu.
Gül Şam dönüşü yaptığı açıklamada, Hariri komisyonu çalışma sürecinin 15 Aralık’a kadar uzatıldığına dikkat çekerek,
‘Ziyaretimin faydalı olduğuna inanıyorum. Sayın Esad ile görüşmem tamamem samimi bir ortam içinde oldu. Görüşlerimizi aktardık, umarım bölgedeki sorunların çözümüne katkısı olur. Sayın Esad görüşlerimizi anlayışlı şekilde aldı’ dedi.
Esad’ın görüşmede, mahkemenin Beyrut’ta kurulmasına karşı olduğunu bildirdiği öğrenildi.
Gül, ATA uçağı ile Etimesgut askeri alanından Şam’a giderken, ATA uçağı dönüşte Esenboğa’ya indi.
ABD: Türkiye ile hedefler aynıABD Dışişleri Bakanlığı, Suriye konusunda Türkiye ile aynı hedefleri paylaştığını bildirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Adam Ereli, Gül’ün Suriye’ye ziyareti için ‘Bu gezi Türk hükümetinin kararı ve inisiyatifiyle yapıldı, dolayısıyla bu konudaki soruları onlara yöneltiyorum. Görüşümüz şu, biz Türkiye ile Suriye’ye ilişkin aynı hedefleri paylaşıyoruz’ dedi. Ereli, ‘Buna Irak, Lübnan konuları ve Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesine ilişkin açılan soruşturmaya yönelik BM Güvenlik Konseyi kararlarına Suriye’nin uyması gerektiği de dahil’ diye konuştu.
ŞAM: BM İLE İŞBİRLİĞİ SÜRECEK Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Esad ile yaptığı görüşmede Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara da vardı. Şara, Suriye’nin, Refik Hariri suikastını soruşturan BM soruşturma komisyonuyla işbirliğini sürdürdüğünü belirtti.
ABD’ye: Savaş istemeyizGÜL’ün Şam’a hareketine dakikalar kala Dışışleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ziyarete ilişkin şu mesajlar verildi:
Süreniz tükeniyor
Sayın Bakanımız Şam’da yapacağı görüşmede, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’ye yönelik suikastın aydınlatılması amacıyla BM Komisyonu tarafından yürütülen soruşturmanın tamamlanması için tanınan ek sürenin
‘hızla tükenmekte’ olması ışığında, 1636 sayılı BM kararı hükümlerinin yerine getirilmesi konusunu öncelikle ele alacaktır.
Irak’a dikkat
Sayın Bakanımız görüşmede ayrıca, Irak’ta devam etmekte olan siyasi sürecin desteklenmesi ve Irak’ta kurulmaya çalışılan istikrara katkı konusunda komşu ülkeler olarak neler yapılabileceği üzerinde de durmayı öngörmektedir. Esasen, Irak’ın istikrarının sağlanması, bu ülkedeki siyasi sürecin desteklenmesi ve Irak’ın süratli bir şekilde normale dönmesi konusunda Türkiye ve Suriye arasında görüş birliği olduğuna inanılmaktadır.
ABD’ye uyarı
Bölgemizde daha önce meydana gelen gelişmelerin ve elde edilen tecrübelerin mevcut sorunlar kronikleşmeden ve çözülmez hale gelmeden harekete geçilmesini zorunlu kıldığı düşünülmektedir. Türkiye bölgemizdeki yeni sıkıntılar yaşanmasını kesinlikle arzu etmemektedir. Bu düşünce ışığında tüm bölge ülkelerinin mevcut sorunların çözümü konusunda ellerinden gelen her türlü çabayı göstermesi gerektiği düşünülmektedir.