Güncelleme Tarihi:
Dünya gündeminin nabzı Planet'te atıyor
Mükemmel İngilizcesi sayesinde uluslararası arenada da çok iyi tanınan bir isim olan Aziz’in yükselişi Saddam’a duyduğu sarsılmaz sadakatle açıklanıyordu.
Irak yüksek mahkemesi geçtiğimiz yıl hem Aziz’i hem de Saddam’ın sağ kolu ve kuzeni, "Kimyasal Ali" olarak tanınan Ali Hasan el Mecid’i 1992 yılında 42 Bağdatlı toptancının infazıyla ilgili olarak 15 yıl hapse mahkum etmişti. Aziz daha önce hakkında açılan dört insanlık suçu davasının birinden beraat etmişti.
Aziz’in şu an Ürdün’de yaşayan ailesi, eski siyasetçinin gözaltından serbest bırakılması için defalarca talepte bulunmuştu. Bu çağrılara gerekçe olarak 74 yaşındaki Aziz’in sağlığının bozuk olduğu, kalp ve solunum problemleri yaşadığı, yüksek tansiyon ve diyabetten muzdarip olduğu ifade edilmişti.
Eylül ayında, Aziz’in Amman’da yaşayan oğlu Ziyad, Irak hükümetinin Aziz’in Bağdat’ta bulunan Kadmiye Hapishanesi’ne ölmesini istediğini ve bozulmakta olan sağlığıyla ilgili hiç hoşgörü göstermediğini açıklamıştı.
Aziz, 1983 yılında dışişleri Bakanı, 1991’de ise başbakan yardımcısı olmasına karşın, karar alma süreçlerinde çok fazla etkisi olmadığına inanılıyordu.
Ülkenin kuzeyinde bulunan Sincar şehrinde 28 Nisan 1936’da doğan Aziz, Keldani Katolik bir ailenin oğluydu. Asıl adı Michael Yuhanna olan Aziz, Arap milliyetçilerin Hıristiyan kimliğine gösterebileceği herhangi bir düşmanlığı önlemek adına adını Tarık Aziz’e değiştirmişti.
Saddam’ı 1950’lerden bu yana tanıyan Aziz, Baas hükümeti içinde en yüksek mevki sahibi Hıristiyan olmasına rağmen Devlet Başkanı’nın yakın çevresindeki kapalı Sünni Müslüman çevrenin içine hiçbir zaman kabul edilmedi.
Bir zamanlar özellikle yabancı basında sürekli olarak yer alan ve kalın camlı gözlükleriyle akıllarda kalan Aziz, ABD’nin Mart 2003’teki Irak işgalinden bir ay sonra teslim olmuştu.
ABD’nin işgalini eleştirenler Aziz’in geçmişte Washington ve Londra’yı hedef alan etkili ve bilgili beyanlarının intikamını almak için siyasi gerekçelerle tutuklu bulunduğunu dile getirdi.
Aziz’in tutukluluğunda neler yaptığıyla ilgili çok az şey biliniyor. Kendisini hapiste ziyaret eden kızları Zeynep ve Saja babalarının sağlık durumunun kötü olduğunu söylemişti. Aziz’in iki kez kalp krizi geçirdiği, ikisinin tutukluluğunu protesto etmek amacıyla üç günlük bir açlık grevi yapmasından kaynaklandığı bildirilmişti.
Aziz’in yaşlı ve hasta adam imajı Saddam döneminde, Devlet Başkanı’nın davasının savunuculuğunu yapan güçlü karakterden çok farklı.
Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt işgali sırasında Saddam’ın Batılı sivilleri “canlı kalkan” olarak kullanmasının yarattığı öfkenin ardından işgalin gerekçelerini açıklamak ya da Bağdat’ın Birleşmiş Milletler silah müfettişleriyle olan çatışmalarında sözcülüğünü yapmakla görevlendirilen Aziz’in ağzından çıkan her kelime dünya genelinde manşetlere otururdu.
İngiltere ve ABD’nin 1998’de Bağdat üzerine düzenlediği hava saldırıları sonrasında uluslararası kamuoyu, Arap dünyası ve “suçlu” ilan ettiği dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Başkanı Bill Clinton’ı azarlamıştı.
Aziz, 2003’ün başlarında ABD önderliğindeki işgali önlemek amacıyla Avrupa genelinde üst düzey bir gezi düzenlemiş ancak başarılı olamamıştı. Üniversite eğitimi sırasında kazandığı mükemmel İngilizcesiyle sadece bu dilin konuşulduğu ülkelerin basın organlarının dikkatini çekmekle kalmadı, diplomatları rahatsız edecek sivri dilli açıklamalar yapmasını da sağladı.
Sert ses tonu ve elinden düşürmediği Havana purosuyla Saddam’ı sonuna kadar savunacağı izlenimini yaratan Aziz, Devlet Başkanı’nın idamından sonra 2007’de tanık sandalyesine oturtulduğu bir davada bile Saddam’ın “insanlık suçu işlemediğini sadece potansiyel suikastçıları cezalandırdığını” söyledi. Aziz bu sözleriyle Saddam’ın 1982’de kendisine yönelik suikast girişiminde bulunduğu öne sürülen 148 kişi için verdiği idam cezasını kastediyordu.
Planet'i Twitter'da takip etmek için:
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
http://twitter.com/HurriyetPlanet