Saatli bomba üzerindeyiz

Güncelleme Tarihi:

Saatli bomba üzerindeyiz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 2000 00:00

Haberin Devamı

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Aksel Tibet uyardı.

İstanbul Metrosu'nun Taksim-Yenikapı hattı çalışmalarıyla birlikte tartışmalar da sürüyor. Daha önce Hürriyet İstanbul'da gündeme getirdiğimiz metronun özellikle Tarihi Yarımada'daki bölümü ile ilgili bilinmezlik ise hala devam ediyor. Birinci derece SİT alanı olan bölgede şu ana kadar hiç bir arkeolojik sondaj çalışması yapılmadı. Konunun uzmanları ise, inşaatla birlikte herhangi bir arkeolojik çalışma yaplımasının mümkün olmadığını söylüyor. Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Aksel Tibet Türkiye'nin gerek Malta Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler gereği, gerek iç hukuk gereği Tarihi Yarımada'da yapılacak metro kazıları nedeniyle başının çok ağrıyacağını söylüyor. Öğrencilik yıllarında Fransa'da Lyon Metrosu çalışmalarına da katılan Tibet'le İstanbul Metrosu'nu konuştuk.

Arkeolojik sondaj çalışması nedir?

- Bilimsel olarak belli bir alanın kazılmaya başlanarak buradaki arkeolojik kalıntıların ortaya çıkarılması ve bunların hangi dönemin ürünleri olduğunun saptanmasıdır. Sondaj denildiği zaman bu alanın kısıtlı olduğu anlaşılır.

Bu kazılan alanın büyüklüğü nedir?

- Tabaka kazısını yaptığınız zaman belli büyüklükte bir alanda çalışmanız lazım. Yoksa tabakaları saptayamaz, geçip gidersiniz. Onun için 2.5x5 metre ya da 5x10 metre gibi alanlar kazılır.

Hangi durumlarda sondaj çalışmaları yapılır?

- Bir yerde ne olup olmadığından emin değilseniz, bütün alanı kazmaya başlamaktansa, birkaç yerde daha küçük alanlarda sondaj yaparsınız. Ordan alınan sonuçlara göre de daha geniş alanlarda kazı yaparsınız. Yalnız İstanbul Metrosu'nda sondaj yapmak söz konusu değil bence. Çünkü metronun Suriçi'ndeki istasyonlarının bulunduğu yerde, İstanbul gibi, Constantinapolis gibi yüzyıllarca dünyanın siyasi ve kültür merkezi olmuş bir metropolün en kalbinde yer alan alanlar. Dolayısıyla buralarda arkeolojik dolguya rastlanacağını tahmin etmek için bir uzman ya da arkeolog olmanıza gerek yok. Sağduyulu bir vatandaş da bunun böyle olacağını düşünebilir. Benim anlayamadığım şey, metro yapımını üstlenen kişilerin bunu düşünememiş olması. Yani ya bu insanlar hakikaten normalin çok altında bir zeka düzeyine sahip, ya kötü niyetliler ya da kültür varlıklarına en ufak bir değer vermiyorlar. Bu üç seçenekten biri, bir dördüncüsü yok.

Bu derece önemli bir merkezde, bu derece geniş alanlarda çalışma yapılacak ve ortada hiçbir arkeolojik ön çalışma yok. Metro çalışmalarında bir noktadan yaraltına giriyorsunuz ve sonra yer üzerine çıkmadan tünelleri kazıyorsunuz. Diyorlar ki, bizim tünellerimiz o kadar derinden gidiyor ki, o seviyelerde arkeolojik kalıntı yok. Hadi buna inanalım! Ancak istasyonlar ne olacak? Bunların her biri en azından bir futbol sahası genişliğinde. Metro trenlerinin boylarını düşünün, iki hat olacak, bir rant getirmesi için genellikle bu istasyonlara alışveriş merkezleri ekleniyor yani bunlar yeraltı katedrallleri oluyor. Beyazıt gibi Suriçi'nde bu şekilde kazı yaptığınızda derinde kazı yapmanıza gerek yok, tahmin ediyorum bugünkü yüzeyin 30-40 santim altına indiğiniz anda arkeolojik dolguyla karşılaşıyorsunuz. Önce Osmanlı dönemi, sonra Geç Bizans, Orta Bizans, Erken Bizans, Geç Roma diye gidiyor.

Bu konuyla ilgili daha önce yapılmış çalışma var mı?

- Var tabi. Hipodrum kazısı yapılmış, Çemberlitaş'ta sondajlar yapılmış. Çemberlitaş'ta Geç Roma Dönemi nekropollerine kadar bulunmuş. Bütün bunlar çıkmış. Üstelik toprak altındaki varlıkları görerek tespit etmeye de ihtiyaç yok; İstanbul gibi önemli bir merkez üzerine bir sürü eski metin var. Mesela Peder Jamin'in İstanbul üzerine bir kitabı var; bu kitapta İstanbul'un hangi semtinde neler olduğunun listelerini verir. Bütün buralar kazıldığı anda bunların bir bölümü ortaya çıkacak. Ne olacak? Hiçbir çalışma yok. İş makinaları gelecek bu alanlarda hafriyata başlayacak. Dediğim gibi, 30 santimden itibaren kalıntılar ortaya çıkmaya başlayacak. Buldozerin kepçesine ilk tonoz takıldığında gazeteler işin içine girecek, ‘‘Aman tarih gidiyor!’’ diye feryatlar başlayacak, şimdi Zeugma'da yaşadığımız türden ama yine iş işten geçmiş olacak. Çünkü inşaat kazısı başladığı anda arkeolojik kazı yapma olanağı çok azalıyor. Arkeolojik kazıyla inşaat kazısının ne mantığı, ne süreci, ne ritmi birbirinin benzeri değildir. Çünkü farklı amaçları vardır. Bir inşaat kazısına istediğiniz kadar gözlemci olarak bir arkeolog gönderin bunu değiştiremezsiniz.

Temel kazısı diye bir kavram vardır. Bu kazıda arkeolojik bir buluntuyla karşılaşıldığında müzeden bir arkeolog görevlendirilir. Temel kazısında denetim yapar bu kişi ama bir şey yapması mümkün değildir. Ancak ordan çıkan malzemeyi çuvallara doldurup, üzerine etiket koyar ve müzeye götürür. Bu kazılarda da aynı şey olacak. Dozerler çalışırken oraya isterseniz 150 arkeolog koyun, ancak malzemeyi toplarlar, fotoğraflarını çekerler ve hatta vakitleri varsa röleve çıkarırlar. Çağdaş arkeolojide tabaka kazısı diye bir şey vardır. Arkeolojide önemli olan buluntu kadar, buluntunun içinde olduğu dolgudur. Bu yapılmadan arkeolojik kazı yapılmış sayılmaz.

Roma’da vazgeçtiler

Atina ve Roma metrolarında nasıl bir çalışma yapılmış.

- Roma Metrosu'nda bir ya da iki hat var. O kadar tarihi bir şehir ki, orada metro yapmak çok zahmetli bir iş haline geliyor. Çünkü en ufak bir yeri kazdığınızda (tıpkı İstanbul gibi) birinci derecede önemli arkeolojik buluntularla karşılaşıyorsunuz. O zaman güzergahı değiştiriyorlar, orada da bir şeyler çıkıyor ve iş kabus haline geliyor. En sonunda diyorlar ki, ‘‘Lanet olsun bunu yapmayalım!’’ Roma'da bu nedenle çok geniş bir metro ağı yok. Atina'ya gelince; çok yakın bir zamanda metro çalışması yapıldı. Bildiğim kadarıyla çalışmaya başlamadan önce 'arkeolog orduları' çalışmaya başladı. Ve güzergah boyunca çıkan kültür varlıklarını incelediler, değerlendirdiler, ona göre güzergahta değişiklikler yaptılar. Bazı kalıntıları da istasyon mimarisine dahil ederek, istasyonları müze haline getirdiler. Buluntular çıktığı mekanlarda sergileniyor şimdi.

Aslında hastalık belli

Önlem arkeolojisi nedir?

- Bütün dünyada gündemde bir konu, 'archeologie preventive'. Yani daha hastalık kendini göstermeden önlemini alıyorsunuz. İstanbul Metrosu'nun Suriçi bölümünü ele alalım; bu bölge arkeolojik açıdan son derece zengin, birinci derecede kalıntıların, kültür varlıklarının bulunduğu bir yer olduğunu aşağı yukarı biliyoruz. Burada da çok geniş alanlarda inşaat çalışması yapılacak. Şimdiden diyebiliriz ki, bu alanlarda çok önemli arkeolojik kalıntılar ortaya çıkacak. Bunun önlemini alacağız. Daha hiçbir inşaat çalışması başlamadan önce bu alanlarda geniş ekiplerle arkeologların çalışmalara başlamasıdır.

Metro çalışmasının Suriçi'nde başlamasına çok kısa bir süre kaldı. Bu süre bu çalışma için yeterli mi?

- Aslında üzerimizde bir saatli bomba duruyor. Saati işlemeye başladı, bir önlem alınmazsa kesinlikle patlayacak. Karşı tarafta da çalışmalar başladığında Zeugma'yı da gölgede bırakacak büyük facialar yaşanacak. Çünkü hakikaten İstanbul dünyada çok önemli bir kenttir. Bu sadece bizi de değil, tüm dünyayı ilgilendiriyor. Bunları böyle haldur huldur, iş makinalarıyla kıra kıra yok edersek, bütün dünyaya karşı çok kötü bir duruma düşeceğiz.

Bir arkeolog olarak metroya karşı mısınız?

- Bence trafiği, taşıtların bir yerden bir yere gitmesi olarak değil, insanların bir yerden bir yere gitmesi olarak yorumluyorum. Dolayısıyla benim için Tarlabaşı gibi kentin içinde yollar açılması bir çözüm değil, çok kötü bir uygulamadır. Bunun çözümü toplu taşımacılıktır. Ve bunun da en ileri çözümü metrodur. Metroya karşı değilim ve taraftarım. Batı bizden 100 sene önce anlayıp bunu bütün büyük merkezlerini metro ağlarıyla donatmıştır. Paris'i, Londra'yı metrosuz düşünemiyorum, yaşanmaz yerler olurdu. Metro tabii ki yapılmalı, ama her şeye rağmen de yapılmamalı. Bir takım ölçütlere göre karar verilmesi lazım. Suriçi'nden metro geçirmek kaçınılmaz bir durum mu? Suriçi'nde gördük ki, tramvayla da birakım şeyler halledilebiliyor. O tramvaya da karşıyım, o tramvay değil, şehir treni. Dünyanın hiçbir yerinde bunu görmedim. Suriçi'nde gerçek tramvay hatları yapılabilir ve insanlar bir yerden bir yere taşınabilir. Metroyu da tarihi merkezin dışındaki yerlere yapabiliriz. İlla da yapacaksınız, önlem arkeolojisi anlayışını uygulayarak yapmanız lazım. Bu bütün büyük imar projeleri için geçerli. Bir proje daha proje aşamasındayken, arkeoloji yanını da işe dahil edeceksiniz. Şimdi düşünün bu metroda önemli bir şeyler çıkacak ve denecek ki, aman bunu durdurmamız lazım! Yüklenici firma iş makinaları almış, yüzlerce işçiyi istihdam etmiş, ona göre planını, projesini yapmış, ona göre kredilerini almış, geri ödeme planlarını yapmış, birden bire diyorsunuz ki, ‘‘Duracaksınız!’’ çok zor, imkansız gibi bir şey.

Fotoğraf: Senih GÜRMEN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!