Saab bulduğu ailesini toparlıyor, yağmaya karşı eşyaları zincirleyip evi terk ediyorlar

Güncelleme Tarihi:

Saab bulduğu ailesini toparlıyor, yağmaya karşı eşyaları zincirleyip evi terk ediyorlar
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 13, 2003 00:00

Arkadaşımız Sebati Karakurt 9 Nisan ÇarÅŸamba akÅŸam üzeri saat 17.00'de Ãœrdün’den Irak Trebil gümrüğüne yürüyerek girdi. Irak'ın Batı topraklarında birkaç adım attıktan sonra Saab Tahar ile tanıştı. Biri gazeteci diÄŸeri BaÄŸdatlı, ikisi de aynı hedefe ulaÅŸmak istiyorlardı: BaÄŸdat. Sebati haber peÅŸinde, Saab ise savaÅŸ baÅŸlamadan önce, iÅŸ için Ãœrdün'e giderken geride bıraktığı ailesinin peÅŸinde. Saab tuzaklarla, tehlikelerle dolu yolu tek başına almak istemediÄŸinden kendine bir yol arkadaşı arıyordu. Sebati kendisini BaÄŸdat'a ulaÅŸtıracak aracı, üstelik rehberiyle bulmuÅŸtu. ‘‘Ailesini Arayan Iraklının Kamyonetine Ä°liÅŸtirilmiÅŸ Gazeteci’’ olarak savaşı birçok gazetecinin görmediÄŸi, bilmediÄŸi cephesinden gördü... Amman'dan kara yoluyla Irak sınırına gideceÄŸim. Yolda rastladığım biri Alman, biri Yunanlı iki gazetecinin arabasıyla Irak sınırına yaklaşıyoruz. Irak'ın Trebil gümrüğünde sivil giyimli memurlar koÅŸturarak ellerindeki evrakı yanan bir fırının içine atıyorlar. DeÄŸiÅŸik bir gümrük bürokrasisi olsa gerek!Ortalıkta bizimle ilgilenen bir yetkili bulmak zor. Yaklaşık 20 dakika süren ısrarlarımdan sonra bir ‘‘yetkili’’ doldurmam için form veriyor. Bilgisayarların kapalı olduÄŸu gümrük binasında, giriÅŸ yaptıracak eleman arayışım ‘‘baÅŸarıyla’’ sonuçlanıyor.Bu arada yol arkadaşım olan iki gazeteci aralarında fısıldaÅŸtıktan sonra Amman'a geri döneceklerini söyleyip ayrılıyorlar.YOL ARKADAÅžI ARAYAN SAAB'LA BAÄžDAT'A ULAÅžMAK İÇİN 50 DOLARA ANLAÅžIYORUMHer türlü kontrolün rafa kaldırıldığı sınırda BaÄŸdat'a gidecek bir araba aramaya baÅŸlıyorum. Biraz ileride park etmiÅŸ bir kamyonet var. Saab Tahar (44) adındaki Arap sürücü yalnız gitmeyi göze alamadığı için kendine yol arkadaşı arıyormuÅŸ. Bu dostluÄŸu 50 dolarlık bir ödeme pazarlığıyla noktalayıp yola çıkıyoruz. Aslında 500 dolar deseydi de kabul edecektim.Nefis bir otoban. Ama bir sürü roket ve bomba iziyle dolu. Otoban aydınlatma ışıklarının direkleri saÄŸlam, nasıl olmuÅŸsa lambalarının tamamı dökülmüş. Roket izlerinden sonra, isabet alarak parçalanmış otobüs, kamyon ve otomobillerin enkazı yol kenarlarında. YOLUMUZU KESEN AMERÄ°KALI ASKER PKK'YA ÇALIÅžMIÅž KUZEY IRAKLI ÇIKTIEtrafta tek bir canlılık belirtisi görmeden yol alıyoruz. Rutba bölgesine geldiÄŸimizde yolumuz kesiliyor. Hummer ciplerin etrafındaki askerler gidiÅŸi ve geliÅŸi kesip, arama yapıyorlar. Pasaportuma bakan Amerikalı asker, arkadaÅŸlarından birini çağırarak benim Türk olduÄŸumu söylüyor.Hummer cipin yanından tek omuzu düşük vaziyette yürüyerek bize doÄŸru gelen asker, bozuk bir Türkçe'yle ‘‘arkadaşım hoÅŸ geldin’’ diyor. Adı Åžirvan Şükür. Süleymaniyeli bir Kürt. Yıllarca Ä°stanbul Tahtakale'ye kaçak mal getirmiÅŸ. ‘‘Bir ara Abdullah'la da çalıştım’’ deyince, Hacı Abdullah Lokantası'nı düşünerek, ‘‘Çok iyi, oranın dolması ve kompostosuna bayılırım’’ diyorum. Şükür, bu anlamsız laftan sonra ‘‘Abdullah Öcalan'ın PKK'sında yıllarca görev yaptım’’ diyor. Paraya ve sigaraya ihtiyacım olup olmadığını soruyor. Onlarda her ÅŸeyden fazlasıyla varmış. Onun gibi çat pat Türkçe konuÅŸan dört kiÅŸi daha var, Amerikan üniformaları içinde. Saab'ın söylediÄŸine göre bir de Avustralyalı var aralarında. Toplam 15 kiÅŸi kadarlar.Bu arada çantalar ve arabanın her yeri didik didik aranıyor. Ä°zin veriyorlar, yola devam ediyoruz. Hava iyice kararıyor. Aracın sürücüsü Saab tedirgin. Sesleri dinliyor, benim de duyup duymadığımı soruyor. Kontağı kapatınca yakınımızdan bir jetin geçtiÄŸini anlıyoruz. Saab, ‘‘Yolun kenarında durup sabahı bekleyelim’’ diyor. Çöl ortasında daha fazla tedirgin olmamak için ilk yerleÅŸim yerine kadar gitmeye karar veriyoruz.Saab anlatmaya baÅŸlıyor. BeÅŸ yıl öncesine kadar kimya öğretmenliÄŸi yapıyormuÅŸ. Üç çocuÄŸuna iyi bir istikbal saÄŸlamak için araba alım satımına baÅŸlamış. ‘‘SavaÅŸtan bir gün önce bu arabayı almak için Ãœrdün'e gittim. Yolda sürekli bombalama olduÄŸu için dönemedim.’’ Sonunda gözünü karartıp yola çıkmış, iÅŸte o zaman karşılaÅŸmışız.RAMADÄ° KENT GÄ°RİŞİNDE SÄ°LAHLI FEDAÄ°LER BÄ°ZÄ° ARABADAN Ä°NDÄ°RDÄ°, SAAB AÄžLAMAYA BAÅžLADIGece yarısına doÄŸru Ramadi yol ayrımına varıyoruz. Kent giriÅŸinde fedailer tarafından oluÅŸturulan toprak bariyerleri slalom yaparak geçiyoruz. Biraz ilerde, ellerindeki silahları doÄŸrultan fedailer bizi arabadan indiriyor. Aralarında nasıl bir muhabbet geçtiyse, Saab arabaya binerek aÄŸlamaya baÅŸlıyor. BaÄŸdat'ın her yerinin bombalandığını öğrenmiÅŸ. Hızlıca Ramadi'yi geçerek Felluce'ye ulaşıyoruz. Ağır bombardıman sonrası BaÄŸdatlılar'ın bir bölümü 60 kilometre mesafedeki Felluce'ye gelmiÅŸler. Saab orada yaÅŸayan yakınlarının evlerine gidiyor. Karısı ve çocuklarının durumlarını öğrenmeye çalışıyor. Bir yakını, karısı ve çocuklarının bir süre önce Felluce'ye geldiÄŸini daha sonra yeniden BaÄŸdat'a döndüklerini söylüyor. Mola vermeden BaÄŸdat'a gitmek istiyoruz. YoÄŸun çatışmaların olduÄŸu söyleniyor. Tüm oteller BaÄŸdatlılar tarafından tıka basa doldurulmuÅŸ. Hacı Mecit adındaki biri bize evinde misafir edebileceÄŸini söylüyor. Hacı Mecit'in evinde geceliyoruz. IRAK TANKLARI MAKET EVLERÄ°N İÇİNE GÄ°ZLENMÄ°ÅžSabahın erken saatinde BaÄŸdat'a gitmek için yeniden yola koyuluyoruz. ABD en ağır tank zayiatını verdiÄŸi Felluce'nin otobanla baÄŸlantısını kesmiÅŸ. Saddam'ın en büyük sürprizlerinden birinin de Felluce olduÄŸunu öğreniyorum. ABD tanklarının gafil avlanma nedeni; Irak tanklarının aniden çıkabildikleri maket evlerin içinde gizlenmiÅŸ olmaları. Hala fedailerin denetiminde olan Felluce'de hayat diÄŸer yerleÅŸim birimlerine nazaran daha düzenli. BAÄžDAT'IN HALÄ°NÄ° GÖREN SAAB SÄ°NÄ°R KRÄ°ZÄ° GEÇİRÄ°YOR, DÄ°REKSÄ°YONU BANA TESLÄ°M EDÄ°YORBir saat içinde BaÄŸdat'ın El Ameriye adındaki mahallesine giriyoruz. Kent ağır bombardıman altında. Her taraftan dumanlar yükseliyor. Ellerindeki beyaz bezleri sallayarak kendilerine geçiÅŸ yolu arayan kalabalıkların arasında biz de ilerliyoruz. Saab, evinin olduÄŸu semte doÄŸru yol bulmaya çalışıyor. Ama ne mümkün. Her tarafta çatışmalar var. Saab'ın Yarmuk'taki evine giden tüm yollar tutulmuÅŸ. YaÄŸmalamaya katılmak için yakın yerleÅŸim birimlerinden gelen kalabalık gruplar sahipsiz evlere dalıp ne var ne yoksa yaÄŸmalıyorlar. Polis merkezlerindeki silahlar, koltuklar, çek-yat kanepeler kapanın elinde kalıyor. Saab sinir krizleri geçirince, direksiyona ben geçiyorum. Saab bir taraftan gözyaÅŸlarını silerken parmağının ucuyla yön göstermeye çalışıyor. Kısa bir süre sonra evinin olduÄŸu yere bombalar yağıyor. GÖZÃœ YOLLARDA OLAN AÄ°LESÄ° PENCEREDEN SAAB'I GÖRÃœNCE BÃœYÃœK BÄ°R HEYECANLA SOKAKLARA FIRLIYORSaab bir anda kentin merkezine doÄŸru ilerlememi söylüyor. Yolların ne geliÅŸ istikameti kalmış ne dönüş. Herkes panik içinde kenti terk etmeye çalışırken ters yönden gelen araçları yara yara Adamiye mahallesine geliyoruz. Saab'ın iÅŸaret ettiÄŸi sokaÄŸa dalıyorum. Amerikan tank konvoyunun geçtiÄŸi ana caddenin hemen arka sokağında elleri silahlı fedailerin siperlerini aşıyoruz. Saab biraz ilerimizde enkaz halindeki otobüsü gösteriyor. Kayınpederine aitmiÅŸ. Hızlıca yaklaşıyoruz. Jordak Sokak 17 numaradaki eve yirmi metre kala yoÄŸun bir çatışma baÅŸlayınca arabanın altına giriyoruz. Lastiklerin arasından kafamı uzattığımda ortalıkta kimseleri göremiyorum. Çünkü Ebu Hanife Camii'nin bulunduÄŸu bu sokak en yoÄŸun sokak çatışmalarının olduÄŸu yermiÅŸ. Ama o andaki çatışma bir alt sokakta. Saab arabanın altından çıkarak evine doÄŸru koÅŸuyor.Camdan onun geldiÄŸini gören ev halkı bir anda dışarı fırlıyor. Bu kadar arbededen sonra Saab çocuklarına ve karısına sarılıyor. Karısı Yüşra (39) aritmetik öğretmeni. BuluÅŸma anına kadar kocası Saab'ın öldüğünü zannediyor. Kapıda üç oÄŸlu 20 yaşındaki Rami, 17 yaşındaki Faruk, 15 yaşındaki Bekir'le yumak oluyor, dakikalarca ayrılamıyorlar. Onlar Saab'ın hayatından Saab da onların hayatından endiÅŸe etmiÅŸ günlerce. AYAK TABANLARINA BATAN CAM KIRIKLARINI TEMÄ°ZLÄ°YORLAREve giriyoruz. Çatışmalardan sonra ortalıkta ne cam kalmış ne çerçeve. Herkes yoga yapar gibi oturmuÅŸ tabanlarını temizliyor. Saab'a 'mevzu nedir' diye soruyorum. MeÄŸerse bombardıman sonrası dağılan cam kırıklarına basmadan yürümek mümkün olmadığından ayaklarına batanları temizliyorlarmış. Saab bir anda direktifler yaÄŸdırmaya baÅŸlıyor. Kayınpederinin evinde toplanan yakın akrabalar dahil herkesi baÅŸka bir yere taşıyacak. Bilgisayar, televizyon gibi kıymetli eÅŸyalar bir odaya yığılıyor, kapı uzun bir zincir kullanılarak kilitleniyor. Evdeki yiyecek erzak, un, ekmek piÅŸirmek için yapılmış özel fırın, bir jeneratör, kamyonete yükleniyor. SAAB AÄ°LESÄ°NÄ° KAMYONETE DOLDURUYOR, GÃœVENLÄ°KLÄ° BÄ°R YERE DOÄžRU UZAKLAÅžIYOREvin karşısındaki Ebu Hanife Camii'ne birikmiÅŸ kalabalık benden hoÅŸlanmayınca semti terkedene kadar onlarla gidiyorum. Merkeze giden bir ana caddede vedalaşıyoruz. Saab’la, 9 Nisan akÅŸam üzeri yola çıkmıştık. Başımıza neler geleceÄŸi belli olmayan bir maceraya doÄŸru. 10 Nisan sabahı 10.30-11 arası BaÄŸdat'ın kenar mahallelerine ulaÅŸtığımızda, BaÄŸdat’ın düştüğünü bilmiyorduk. Saab, ailesini saÄŸ salim bulduÄŸu, dakikalarca onlara sarılıp aÄŸladığı anlarda Saddam rejiminin sonu gelmiÅŸ, Firdevs Meydanı'ndaki Saddam heykeli çoktan yerle bir olmuÅŸtu. O ailesiyle daha güvenli bir yöne, ben de BaÄŸdat merkezine doÄŸru yola çıktık. Ben haberlerin peÅŸindeyim. Saab ve ailesi ise her ÅŸeyin daha iyi olacağı bir yaÅŸam umudunun...GÄ°RDİĞİM BEÅž EVDE DE SADDAM FOTOÄžRAFI YOKFelluce'de, Saab’ın ahbabı olan Hacı Mecit ‘‘Sokaklara ve meydanlara istediÄŸin kadar heykelini ve resmini koydur. EÄŸer o resimler evlerin duvarlarına asılmamışsa, o kiÅŸiye gerçek anlamda deÄŸer verilmemiÅŸ demektir. Sonu da böyle olur’’ diyor. Geceyi onun evinde verdiÄŸi kıyafetleri giyerek geçiriyoruz.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!