Güncelleme Tarihi:
Dünyada hiçbir ülkenin kabul etmediği bebek katili Abdullah Öcalan, pin pon topu gibi havada dolaşıp durduktan sonra, Rusya'ya geri dönmek zorunda kaldı.
Hürriyet'e Apo'nun adım adım izlendiğini anlatan MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, ‘‘Yunanistan ve İtalya durumu kavradı. Avrupa kapısı Apo'ya kapandı’’ dedi, şunları ekledi: ‘‘Bizim için hedef Apo'nun Avrupa'da hiçbir yerde üslenmemesidir. Bir yerde kilitlenmesi lazımdır ve kilitlenmiştir.’’
Mit Müsteşarı Şenkal Atasagun, söze ‘‘Pazar sabahı ortalığı boşuna ayaklandırmadık’’ diye giriyor ve devam ediyor:
‘‘Çok güvendiğimiz ve bizim için çok değerli olan, çok iyi korumamız gereken bir kaynaktan Pazar sabahı Öcalan'ın Rusya'dan ayrılarak İtalya'ya geçeceğini öğrendik. Ve durumu hemen devletin tepesine aktardık. Sayın Başbakan da hemen bunun bir ihtimal olduğunu kamuoyuna açıkladı.’’
Atasagun'a göre, bu operasyonun temel hedefi, İtalya'daki ‘‘PKK aleyhtarı mekanizmayı’’ harekete geçirerek, Öcalan'ın yeniden bu ülkeye giriş yapmasını önlemekti.
Atasagun, ‘‘Nitekim, Sayın Başbakan'ın açıklamasıyla İtalya'da Öcalan'ın bu ülkede bulunmasına karşı olan tarafın eli güçlenmiş oldu. Sonuçta Öcalan İtalya'ya ayak basamadı’’ diye ekliyor.
Uçak İtalya'ya indi mi? İndiyse saat kaçta indi? Uçağın tipi neydi? Hollanda'da Rotterdam Havaalanı'na mı indi?
MİT Müsteşarı'na göre, bu soruların tümü önem açısından ikinci planda kalıyor. Atasagun'a göre, önemli olan, ‘‘Öcalan'ın ana hareketlerinin istihbar edilip, Avrupa'da üslenmesinin önlenmesi, bunu sağlayacak girişimlerin yapılabilmesine imkan hazırlanması. Bizim bütün stratejimiz Öcalan'a karşı olan grupları güçlendirmektir.’’
MİT Müsteşarı şöyle devam ediyor:
‘‘Öcalan'ın bir yerde kilitlenmesi lazımdır. Ve kilitlenmiştir...’’
Öcalan'ın kilitlendiği yer neresi?
Atasagun, ‘‘Tahminimiz yeniden Rusya olduğu yolunda’’ diye yanıtlıyor.
MİT Müsteşarı, Öcalan'ın 12 Ekim tarihinde Suriye'den kaçışından sonraki serüvenini değerlendirirken şöyle konuşuyor:
‘‘Öcalan'ın Suriye'den ayrıldıktan sonra gittiği üç ülke var. Yunanistan, Rusya ve İtalya. Bunlardan Yunanistan ve İtalya'da kalamayacağı artık anlaşılmıştır. Şam'dan çıktığında kafasında Avrupa projesi vardı. Ancak bu proje tutmamıştır. Biz artık herhangi bir Avrupa ülkesinde barınabileceğine ihtimal vermiyoruz.’’
Atasagun, ardından Yunanistan'daki tabloyu değerlendiriyor:
‘‘Aslında her üç ülke de bir bütünlük içinde hareket etmiyor. Her üçünde de kurumlar arasında görüş ayrılıkları var. Örneğin Yunanistan'da Öcalan'ın Suriye'den çıkışında ona yardımcı olan bir ekip var. 100'ün üzerinde parlamenter de imza toplayarak Öcalan'ın Atina'da kalması için hükümeti çok zorladılar. Ancak Yunanistan'da devletin tepesi, Simitis hükümeti Öcalan'ın ülkelerinde kalmasının tehlikesini gördü.’’
Atasagun'a göre, Öcalan'ın İtalya macerası da Türkiye açısından yararlı bir egzersiz oldu:
‘‘İtalya'da konaklaması, bizim açımızdan faydalı oldu. Bu olaydan önce Avrupa kamuoyunun kalabalık kesimi PKK konusunda nötr, tarafsızdı. Bu kesim Öcalan'ı ve PKK'yı yakından tanıdı ve ne olduklarını gördü. Bakın şimdi İtalya'da PKK'lıların kümelendiği ve ortalığı karıştırdığı yerlerde halk 'bunları buradan atın' diye gösteri yapıyor. Biz isteseydik bunu bu kadar organize edemezdik.’’
Müsteşara göre, Yunanistan ve İtalya durumu kavradı. Peki Rusya?
MİT Müsteşarı'na göre, asıl güçlük Rusya cephesinde:
‘‘Güçlük Rusya'daki kargaşadan, iplerin kimin elinde olduğunun tam olarak belli olmamasından kaynaklanıyor. Rusya'da PKK karşısında nasıl bir tutum izlenmesi gerektiği konusunda iki ayrı eğilim var. Aslında çoğunluk Öcalan'a karşı. Ancak onların da duruma tam olarak hakim oldukları söylenemez. Öbür kanat, Öcalan'ı Türkiye'ye karşı kart olarak kullanmak istiyor, Türkiye'ye bakışlarında faktörü ağır basıyor. Tabii, geçmişte Türkiye'deki bazı şahsiyetlerin Çeçenistan konusunda sergiledikleri tutma misilleme yapmak isteyenler de var. Zaten geçmişte Rusların Çeçen konusunda dikkat edilmezse, PKK kartının kullanılacağı konusunda açık uyarıları olmuştu.’’
Buradaki en önemli güçlük, herhalde Rusya Başbakanı Primakov'un bu denklemdeki yerinin tam olarak kestirilememesi. Hayatının uzun bir bölümünü KGB ajanı olarak Orta Doğu'da geçiren, sonradan ikiye bölünen KGB'nin dış kanadı yerine kurulan SVR örgütünün başkanlığını da yapan Primakov, Öcalan-Rusya ilişkisindeki en önemli aktör olarak beliriyor.
Apo, ölüm psikozunda
Abdullah Öcalan ölüm psikozu içinde. Bir yandan kendisini emniyete almak istiyor. Öbür yandan uzağa gidip örgütle bağını koparmak istemiyor. Örgütten kopmadığı sürece de kendi güvenliğini riske ediyor. Konuşmayı da çok seviyor. Medyatik. Üç gün konuşmasa sıkıntıya girer.
MİT'in kırgınlığı
Bazı yazarlarımızın, gazetecilerimizin zaman zaman yabancı servisleri övüp, bizi yetersiz bulmalarına doğrusu kırılıyoruz. CIA, elindeki bütün imkanlara rağmen Osama Bin Ladin'i yakalayabiliyor mu?
Mossad, Havatme gibi büyük hedeflerini bugüne dek yakalayabildi mi?
Rus istihbaratı bize ‘üç maymun’u oynadı
Mit Müsteşarı, Rusya'nın takındığı tutumdan hoşnutsuzluğunu gizleme gereğini duymuyor:
‘‘Öcalan, Rusya'dan 9 Ekim'de çıktı ve İtalya'ya geçtiği 12 Kasım tarihine kadar bir ayı aşkın bir süre kaldı. Biz Rusya'ya gideceğini zaten önceden istihbar etmiştik. Rus makamlarına Öcalan'ın ülkelerinde olduğunu söylediğimizde 'haberimiz yok' dediler. Elimizdeki bilgileri ilettiğimizde her seferinde aynı yanıtı verdiler.’’
Atasagun'a göre, Öcalan'ın sonradan Roma'ya (12 Kasım) Rus Havayolları'na ait (Aeroflot) bir uçakta gitmesi, Rusya'nın gerçeği söylemediklerinin en çarpıcı kanıtı:
‘‘Pekala bu işe müdahil olduklarını örtmek için gizlice özel bir uçakla da yollayabilirlerdi. Göstere göstere Aeroflot'a bindirmeleri ne kadar fütursuz davrandıklarını gösteriyor.’’
MİT ile Rus servisi SVR arasındaki ilişkiler bu dönemde nasıl seyretti? Atasagun, ‘‘Bu gibi durumlarda en iyi konuşabilecek konumda olanlar servislerdir. Biz de açık bir diyalog içinde olduk’’ diyerek, şöyle konuşuyor:
‘‘Elimizdeki bilgileri aktardığımızda bize 'üç maymun'u oynadılar. Yani 'görmedim, duymadım, konuşmadım' yaptılar. İyiniyet ifadeleri kullandılar. Bir tür Suriye'nin geçmişte bize karşı oynadığı oyunu oynadılar. Biz de her seferinde kendilerinin yüzüne gerçeği söylemediklerini anlattık.’’
MİT Müsteşarı, başında bulunduğu teşkilatın bu olaydaki performansı ile ilgili getirilen eleştirilere nasıl karşılık veriyor?
Atasagun, ‘‘Bu olayda kurumumuz iyi bir çalışma ortaya koymuştur. Dünya servislerinin üzerinde bir performans gösterdik’’ şeklinde konuşuyor.
Atasagun'un buradaki zorluğu, hangi noktada neyi yaptıklarını kamuoyuna anlatamaması.
Ancak Öcalan'ın daha Şam'dan ayrılmadan önceki planlarının büyük ölçüde tespit edildiği, Atina'ya uğrayışı ve sonradan Rusya'ya geçişinin MİT açısından bir sürpriz oluşturmadığı anlaşılıyor.
Aynı şekilde Öcalan'ın Rusya'dan Avrupa'ya geçme hazırlığının da önceden öğrenildiği, ancak gidiş noktasının tam olarak tespit edilemediği anlaşılıyor.
Atasagun, şöyle devam ediyor:
‘‘Hiçbir örgüt mükemmel değildir. Ayrıca, hiçbir yabancı örgütün de bize yardım etmek için bütün enerjisini bizim işimize vermek gibi bir yükümlülüğü de yok. Onların da kendi öncelikleri var.’’
MİT Müsteşarı, Öcalan karşısında izledikleri stratejiyi şu sözlerle anlatıyor:
‘‘Bizim stratejimiz teröre karşı mücadeledeki ana felsefeden ayrılmaz. Terörist karşısındaki hareket noktamız şudur: Kaçabilirsin, ama saklanamazsın... Sabırla ve medeni ülkelerin kullandığı yöntemlerle bu mücadeleyi sürdüreceğiz.’’