Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü (MGIMO) tarafından kendisine verilen fahri doktora unvanının ardından öğrencilere hitap etti.
Başbakan Erdoğan, “Rus diplomasisinin şekillenmesinde çok önemli bir yeri olan Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsünde sizlere hitap ediyor olmaktan büyük memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum” diyerek sözlerine başladı.
MGIMO tarafından kendisine verilen fahri doktora unvanından dolayı büyük bir heyecan ve gurur duyduğunu belirten Başbakan Erdoğan, enstitü yönetimine şükranlarını sunduğunu bildirdi.
Rusya Türkiye Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin ikinci toplantısı vesilesiyle Moskova'da bulunduklarını anımsatan Erdoğan, dün akşam başlayan görüşmelerin Moskova'da sürdürdüklerini, bugün de Devlet Başkanı Medvedev ile Konsey toplantısına başkanlık yapacaklarını, ayrıca Başbakan Sayın Putin ile de bir araya gelerek iki ülke arasındaki konuları ele alacaklarını bildirdi.
Ziyaretin son derece önemli bir yıl dönüme denk geldiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Türkiye ile o günkü adıyla Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti arasında, 90 yıl önce bugün, yani 16 Mart 1921'de, Dostluk ve Kardeşlik Anlaşması, diğer adıyla Moskova Anlaşması imzalanmıştı. 90 yıldır Türkiye ve Rusya, komşu iki ülke olarak barış ve işbirliği içinde ilişkilerini sürdürüyorlar. Bu 90 yıl boyunca, ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel anlamda her zaman iletişim ve işbirliği içinde olduk. Zor zamanlarda birbirimize el uzatmaktan çekinmedik. İşte en son, dün biz buraya, Moskova'ya gelirken çok çok önemli bazı ikili anlaşmaları da gerçekleştirmek için hafıza kayıtlarımızı tazeledik. Çok ilginç olan şuydu; Moskova'ya doğru yola çıkarken, yardım malzemesi yüklü bir Kızılay uçağımız da Rusya'nın Pasifik'teki depremden etkilenen kesimlerine ulaşmak için Viladi Vostok'a hareket etti. Bu vesileyle Rusya Federasyonu'na da tsunami faciasından dolayı geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.”
“Rusya'yı çok iyi anladığımız ve işbirliği halinde olduğumuz bir başka önemli konu da terör” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Geçen yıl mart ayında ve bu yıl şubat ayında Moskova'yı hedef alan terörist eylemleri, burada bir kez daha kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Son 30 yıldır teröre karşı yoğun mücadele veren Türkiye, bu noktada Rusya'nın derdini en iyi anlayan ülkelerden biridir. Tıpkı Rusya'da olduğu gibi terör, Türkiye'de de hedef ayrımı yapmaksızın, asker-sivil, çocuk, kadın, yaşlıları hedef almıştır ve ağır bedeller ödetmiştir terör insanlığa. Bugünün dünyasında, terörle terörist faaliyetlerle, şiddetle hedeflere ulaşmak asla mümkün değildir. İnsanlığın son yüzyılda yaşadığı deneyim zaten bunu açıkça ortaya koymuştur. Ancak terör, ülkeleri zayıflatmak, ekonomik dengeleri bozmak, ülkelerde korkutma, tedhiş (yıldırı) yoluyla siyasete yön vermek amacıyla bir araç olarak kullanılmıştır ve kullanılıyor.
Burada şunu çok açık ve net olarak söylemek durumundayım; Teröristin kimliği sadece teröristtir... Teröristin, terör örgütlerinin başına, Hıristiyan, Musevi, Müslüman gibi yakıştırmalar, sağcı, solcu gibi sıfatların konulması esasen son derece yanıltıcıdır. Biz, her üç semavi dinin de insanı, insan hayatını kutsal gördüğünü biliyoruz, biliriz.
Şiddet eylemlerine, dini ya da siyasi kılıflar uydurmak isteyenler, aslında kullandıkları sıfatlara zarar veriyor, en başta temsil ettiklerini iddia ettikleri kitleleri tahrip ediyorlar.”
“(İSLAMİ TERÖR) DİYE BİR KAVRAM OLAMAZ”
“İslami Terör” diye bir kavramın olamayacağını kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“İslam, kelime itibarıyla barıştan gelen bir tanıma sahip. Anlamında, tanımında barış olan bir din, teröre müsade edebilir mi? Dolayısıyla bireyin ortaya koymuş olduğu bir terör eylemini, kalkıp da bir dine yakıştırmak veyahutta dini onunla yargılamak o dine haksızlık olur. Bu, diğer dinler için de aynı anlamı taşır. Hıristiyanlıkla, Musevilikle terör nasıl yan yana gelemezse, İslam ile de terör aynı şekilde yan yana gelemez. Bunun böyle olduğunu iddia edenler, ciddi bir aymazlık içindedir ve dediğim gibi, en büyük zararı da o sıfatı kullanan kitlelere verirler.
Yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak, şu gerçeği de sizlerle paylaşmak isterim; zaman zaman, kimi ülkeler, başka ülkelere yönelik terör eylemlerini destekleyerek buradan çıkar sağlayacaklarını zannettiler. Başka ülkelere yönelen terörü 'iyi terör' diye niteleyenler, terör kendilerine yöneldiğinde buna da 'kötü terör' dediler... Oysa terör, her yerde ve her zaman kötüdür. Teröre karşı mücadele de bugün artık ülkelerin tek başına nihai sonuca ulaşabilecekleri bir mücadele değildir. Uluslararası boyut kazanan, küresel bir soruna dönüşen teröre karşı, ancak küresel ölçekli bir mücadele başarı sağlayabilir.
Biz, Rusya'nın terörle mücadelesini her zaman destekledik ve desteklemeye devam edeceğiz. Bu noktadaki işbirliğimizi de geliştirmeye kararlıyız.”