Güncelleme Tarihi:
Rusya Yazarlar Birliği Skereteri Gennadiy İvanov, yaptığı açıklamada, ünlü şairin bugün evinde hayatını kaybettiğini belirtti. İvanov, Voznesenski'nin ölüm nedeniyle ilgili bilgi vermezken, Rus basını ünlü şairin bu yıl başında ikinci kez inme geçirdiğine dikkat çekiyor.
Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev ve diğer Rus yetkililer yayımladıkları başsağlığı mesajında Voznesenski'nin Rus kültürüne yaptığı katkılardan övgüyle sözettiler.
"60'ların Çocuğu" olarak adlandırılan ve eşi Zoya Boguslavskaya ile birlikte yaşayan Voznesenski, yaşardığı Moskova dışında Peredilkino'da toprağa verilecek.
HAYATI
Moskova'da 1993 yılında hayata gözlerini açan Voznesenski, Stalin döneminden sonraki edebiyatçılar kuşağının en seçkin üyeleri arasında yer alıyordu. Çocukluğu Vladimir kentinde geçen Voznesenski, 1941'de babası kuşatma altındaki Leningrad'da (St. Petersburg) fabrikaların sökülmesinde görev yaparken, annesi ve kız kardeşiyle birlikte Ural Dağları'ndaki Kurgan'a gitti.
Savaştan sonra ailesiyle birlikte Moskova'ya dönerek önce güzel sanatlar, ardından mimarlık öğrenimi gören Vonesenski, boş zamanlarında şiir yazmaya başladı. Bazı şiirlerini gönderdiği ünlü Sovyet yazarı Boris Pasternak'ın övgülerinden aldığı cesaretle, bütünüyle şiire yöneldi.
SANATI
Rus dilini, Stalin döneminde edindiği bürokratik katılıktan kurtarmaya çalışan Pasternak, üç yıl boyunca genç Voznesenski için hem bir örnek, hem de öğretmen oldu. Voznesenski'nin 1958'de yayımlanan ilk şiirleri, değişken ölçü ve vezin kullanımı ile özgün yarım uyakları ve ses çağrışımlarının yanı sıra, tutkulu ama düşünsel bakımdan derin bir ahlaki coşkuyla belirlenen cüretli deneylerdi.
Voznesenski bu yapıtlarında savaş, aşk, insan yaratıcılığı ve uygarlık konusundaki düşüncelerini cesur ve canlı imgelerle iletiyordu. İlk şiir kitapları Mastera (Ustalar, 1959), Mozaika (Mozaik, 1960) ve Parabola'dan (Paraboller, 1960) oluşan Voznesenski, çağdaşı Yevgeni Yevtuşenko'yla birlikte şiir günlerinin yıldızı haline geldi.
1963'te "aşırı deneyci" Sovyet yazar ve sanatçılarına karşı resmî bir kötüleme kampanyası başlatıldı ve şiir günlerine son verildi. Devlet destekli Toplumcu Gerçekçilik okuluna bağlı olmayan öteki şairler gibi Voznesenski de, 7 ay boyunca ağır eleştirilere uğradı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin yayın organı Pravda'da eski tutumundan vazgeçtiğini açıklayan ironik bir yazısı yayımlanınca, bir ölçüde yeniden saygınlık buldu. Ama Voznesenski ve arkadaşları 1960'larda ve 1970'lerde dönem dönem bulanık, deneycilik ve "ideolojik hamlık" gibi suçlamalarla karşılaşmaktan kurtulamadılar. En ünlü şiiri olan "Goya"da (1960) Voznesenski, savaşın dehşetini bir dizi güçlü iğretilemeyle dile getirir. Akhillesogo Serdtse (Aşil Yüreğim) ve Avtoportret (Kendi Portrem) şiirlerinde ise, 1963'teki baskılar sırasında çektiği acıları ve öfkesini ortaya koyar.
Sonraki şiir kitapları arasında en önemlileri olarak, Treugolnaya Gruşa (Üç Köşeli Armut, 1962), Antimiri (Karşı Dünyalar, 1964), Vıpusti Ptitsu! (Kuşu Salıverin!, 1974), Soblazn (Baştan Çıkarma, 1978) sayılabilir.
Voznesenski, Ülkü Tamer tarafından Türkçeye uyarlanan ünlü "Goya" şiirinle, savaşın dehşetini şu dizeleriyle dile getiriyor:
GOYA
Ben Goya'yım!
Çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi.
Ben acıyım!
Ben iniltisiyim savaşın.
41 karlarında yanmış şehirlerim ben.
Ben açlığım!
Ben kırılmış boynuyum
çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış bir ihtiyar kadının...
Ben Goya'yım!
Ey gazap üzümleri!
Top sesleriyle yürüdüm Batı'ya,
çağrısız konuğun külleriyim ben!
O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi sert yıldızlar çaktım!
Ben Goya'yım!"