Rus edebiyatının kendine gelmesi 20 yıl alır

Güncelleme Tarihi:

Rus edebiyatının kendine gelmesi 20 yıl alır
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2007 00:22

Ünlü klasikler yaratmış olan Rusya’da günümüz edebiyatında gözlenen manzara yaşlı, gücü tükenmiş bir ihtiyarın ölüm çırpınışı değil. Rusya’da hayatın tüm alanlarında olduğu gibi edebiyatta da geçiş dönemi sürüyor. Sovyetler Birliği gibi bir imparatorluğun, bir sistemin çöküşü sadece fiziki olmuyor. Ruh hali de var.

Rus edebiyatının kendine gelmesi 20 yıl alır
Sovyetler zamanında ne kadar kötülersek kötüleyelim edebiyat plan çerçevesinde bile olsa bir sanayi dalıydı. Televizyonun gerçekleri tam olarak göstermediği, radyonun gerçekleri tam olarak söylemediği ortamda Sovyet insanı acaba daha fazlasını devlet tarafından basılmış olsa bile kitaptan veya daktiloda yazılmış kaçak kitaptan öğrenebilir miyim düşüncesiyle alıp okuyordu. Sizin belki bilmediğiniz istatistikler vereceğim. Sovyetler zamanında kitap basımı petrol üretimiyle demir çelik sanayiinden sonra gelirde üçüncü iş dalıydı. Bu durum 1991’e kadar sürdü. Sonra bir anda her şey çöküverdi. Binlerce çalışanı bulunan yayınevleri kapanmaya başlandı. İnsanlara 70 yıl dayatılan düşünce tarzıyla birlikte sistem yıkıldı. Bunun nasıl büyük bir felaket olduğunu sabaha kadar size anlatsam bitiremem.1995’te duman biraz dağılınca küllerin arasında yatan edebiyat da fark edildi. Felsefesi, ideolojisi ancak genel devletçilik tanımı çerçevesinde ele alınan ülkemizde bir şeyler yapılması gerekiyordu. Evrensel değerler ekmek kavgası veren insanımızın artık umurunda değildi.Okumayı yine de seven halkımıza bir biberon verilmesi de gerekliydi. İşte bu ortamda, 90’ların ortalarında yeni yayınevleri türemeye başladı. Tek dertleri vardı: Halkın ruh halini çözelim ve para kazanalım. Böylece hafif yazarlar dönemi başladı. Sağ sol tartışmasından bıkmış halka, taş devri ilacı niteliğinde, dürtülere hitap eden bir edebiyat sunuldu. Çark enteresan biçimde dönmeye başladı. İktidar-yayımcı-yazar arasında kapalı devre oluşturuldu. Darya Dontsova’nın ’Ben ansızın, kendim bile anlamadan ünlü oluverdim’ sözleri elbette doğru değil. Dantsova planlı programlı ünlü oldu. Pazar ekonomisinin arz talep kuralına dayalı olduğu söylenir, ancak arzı da talebi de şekillendirmek mümkün. Bu ülke yeni Dostoyevski’ler, Tolstoy’lar yaratma gücünü kaybetti mi? Hayır kesinlikle kaybetmedi. Belki 20 yıl sonra yeni, gerçekten parlak kalemler ortaya çıkacaktır. Onlar aslında günümüzde bile var olabilir. Ancak mutfaktan uzaklar.Araştırma konunuz tek sizin fark ettiğiniz bir olgu değil. Ben defalarca Frankfurt kitap fuarı gibi edebiyat zirvelerinde birçok Batılı yayımcının "Sizin şu 5-6 yazar dışında, başka konularda kitap yazan romancınız yok mu?" eleştirisini sık sık duyuyorum. Hatta birkaç Batılı yayınevi istatistikleri dikkate almayarak yazar listeleri hazırlıyor. Yakında Rusya’da adı bile duyulmamış bir yazar dünyada bir anda ünlü olabilir.NASIL BİR FELAKETTİ ANLATAMAMSovyetler zamanında kitap basımı petrol üretimiyle demir çelik sanayiinden sonra gelirde üçüncü iş dalıydı. Bu durum 1991’e kadar sürdü. Sonra bir anda her şey çöküverdi. Bunun nasıl büyük bir felaket olduğunu sabaha kadar size anlatsam bitiremem.Rusya, Gogol dönemini yaşıyorRusların son dönemlerde bir ádeti var; yaşadıkları zamanın sosyal ve siyasal manzarasını bir yazarla, o yazarın eserleriyle özdeşleştirmek. İşte bu benzetmeye göre Sovyet sonrası Rusya’nın üç dönemi:1991 KÖPEK KALBİ DÖNEMİSovyetler Birliği çöktü. Rejim tarafından ezilmiş, cebinde beş kuruş olmayan milyonlarca insan bakışlarını Batı’ya çevirdi. Toplum, geride bıraktığı totaliter rejimle hesaplaşmaya çalışırken, Stalin döneminde büyük baskı gören ünlü yazar Mihail Bulgakov (1891-1940) 1990’ların en çok okunan yazarı oluverdi. Eski rejimi kara mizahla eleştirdiği romanı "Köpek Kalbi" (1925) popüler hale geldi. Bu romanda Profesör Preobrajenski, ölen bir alkoliğin beynini emsali görülmemiş bir ameliyatla bir sokak köpeğine nakleder. Köpek birkaç ay içinde tüyleri dökülerek insana dönüşüverir. Profesörün Şarikov adını verdiği bu yeni insan tozu dumana katar. 1920’ler Bolşevik rejimin kök saldığı dönem olduğu için Şarikov, profesörün evinde proletarya olarak hak talep etmeye başlar. Bolşevik yönetime başvurarak "Yasaların bana verdiği 8 metrekare hayat alanını isterim" der. Prof. Preobrajenski’nin adresinde rejim karşıtlarının yaşadığını ihbar eder. Sonunda Prof. Preobrajenski büyük hata yaptığını anlar. Şarikov’u zorla ameliyat masasına yatırarak taşıdığı insan beynini çıkarıp eski köpeğinkini takar. İşte bu roman, 1990’ların başında, Rusların nasıl bir düzen kurmak gerektiğini tartıştıkları sırada bir çeşit kılavuz haline geldi.1997 ON İKİ SANDALYE DÖNEMİDoksanların ikinci yarısında Rus toplumunun ruhu değişti. "Gemisini yürüten kaptan" kuralı egemen hale geldi. Her gün birkaç kişi miras kavgasında birbirini öldürüyordu. İlk oligarklar, yani yeni Rus zenginleri bu dönemde ortaya çıktı. 20. yüzyıl başında İlya İlf ile Yevgeni Petrov’un yazdığı "On İki Sandalye" romanı tam da bu ruh halini yansıtıyordu.Romanda eski aristokrat İpolit Matveyeviç, ölüm döşeğindeki babaannesinden mücevherlerini 12 sandalyeden birinin içine diktiğini öğrenir. Ancak yemek masası takımındaki sandalyelerin kamulaştırma kampanyası sırasında çoktan el değiştirdiği anlaşılır. İpolit, sandalyelerin izini sürmek için, "Türk tabiyetindeki bir babanın oğlu" uyanık Ostap Bender’i bulur. 12 sandalyenin birer ikişer değişik yerlere satıldığı ortaya çıkar. Sonuncu sandalyenin de nerede olduğunu tespit ettikleri gece, İpolit tüm servetin üzerine konmak için Bender’i uykusunda öldürür. Son sandalyeyi parçalar ama mücevherlerin iki yıl önce bulunduğunu, parayla çocuk yuvası yapıldığını öğrenince yıkılır.2006 MÜFETTİŞ VE ÖLÜ CANLAR DÖNEMİGünümüzde Rus aydınları ülkeyi bir başka yazarı hatırlayarak yeniden tanımlıyor. Şimdi Nikolay Gogol "Müfettiş" oyunu ve "Ölü Canlar" romanıyla sahnede. Putin iktidara geldiği 2000 yılında bir söz verdi: "Rusya’da bundan böyle yasalar diktatörlüğü olacak". Gerçekten de "yasalar diktatörlüğü", dikey iktidarla birlikte yeniden kuruldu. Putin bile kabul ediyor; bugün Rusya’da üstesinden gelemediği en büyük sorun bürokrasi ve rüşvet. Gogol’ün 19. yüzyıl başında yazdığı "Müfettiş" oyunu, bürokrasiyi hicvettiği için şimdi yeniden moda. Çarlık döneminde geçen oyunda, bir taşra kasabasında, başkent Petersburg’dan bir müfettişin geleceği duyulur. Kasabanın bürokrat takımı "Eyvah foyamız ortaya çıkacak" diye paniğe kapılır. O sırada kasabaya gelen faytondan iyi giyimli bir beyefendi, Hlestakov iner. Onun müfettiş olduğunu sanan yerel bürokratlar nasıl yağ çekeceklerini bilemezler. Oysa Hlestakov Çar’ın gönderdiği müfettiş değil, tüm varlığını kumar masasında kaybetmiş bir kumarbazdır.Gogol’ün şimdi moda olan bir diğer eseri de "Ölü Canlar". Romandaki hikaye Rusya’da serfliğin, yani toprak köleliğinin hüküm sürdüğü dönemde geçiyor. Sağdan soldan bulduğu birkaç kuruş parayla asiller sınıfına katılmak isteyen Pavel Çiçikov’un hedefine ulaşması için birkaç yüz köylünün ("canın") sahibi olarak gözükmesi gerekmektedir. Köy satın almak için parası yetişmeyen Çiçikov, ülkeyi dolaşarak yerel memurlardan ölmüş köylülerin canlarını satın almaya başlar. İşte bu hikaye, günümüzde Rus parlamentosunda çoğunluktaki Birlik Rusya partisinin oy toplama yöntemine benzetiliyor. Rus kapitalizminin hırslı olduğunu bunun da edebiyatı etkilediğini unutmayalım19. yüzyıl Rus edebiyatı öncü ve büyük bir edebiyattır. Bu büyüklüğün sebebi hümanizmdir. İnsana ait bütün duygular ve sorunlar insani bir yaklaşımla irdelenmişti. Gogol, Puşkin, Dostoyevski gibi yazarlar, insanın psikolojisini irdelerken onu toplumsal çerçeve içerisinde görür. Suç ve Ceza’daki Raskolnikof’un düşünceleri ve işlediği cinayet bireysel bir olay değildir. Raskolnikof bir dönemin, bir sınıfın insanıydı. Rus edebiyatının büyüklüğü bu kahramanların gerçekçi ve eleştirel yapılarından geliyor. 20. yüzyılda da bu devam etti. 1920’lerde fütürizm ve sembolizm gibi akımlar, Mayakovski, Yesenin, Pasternak, Block gibi yazar ve şairler öne çıktı. Onların yapıtlarında da yeni biçimler uygulanmakla birlikte yine hümanizm hakimdir. Sovyet yazarlarının en avangart, en modernist olanı bile özünde hümanisttir. Sovyet sisteminin yıkılması sosyalizm idealinin yara almasına sebep oldu. Bu da
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!