Güncelleme Tarihi:
Avrupa Konseyi hükümete Ruh Sağlığı Yasası'nı hatırlattı
TÜRKİYE'de ruh hastalığı olanların onurunu zedelemeyecek, haklarını koruyacak, tedavi kurumlarına yatış ve çıkış işlemlerini düzenleyecek kanunların henüz bulunmaması, ülkenin ‘ayıbı’ olarak değerlendiriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı ‘‘fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali’’ olarak tanımlarken, ruhsal hastalıklarla ilgili düzenlemelerin yapılmaması bir eksiklik olarak görülüyor.
Nitekim Avrupa Konseyi de hükümete, ‘Ruh Sağlığı Yasası’nın bulunması gerektiğini ‘hatırlattı’.
İlk kez 1848'de Fransa'da ruh hastalarının hastaneye yatış ve çıkışlarını düzenleyen yasalar ortaya koyulurken, 2000 yılında, Avrupa ülkeleri içinde sadece Arnavutluk ve Türkiye'de hala Ruh Sağlığı Yasası yok. Kısaca ruh hastalarının kaderi genellikle doktorlarının inisiyatifiyle belirleniyor.
TASARI HAZIR, İCRAAT YOK
Haziran 1987'de Ankara'da ülkenin ulusal ruh sağlığı programını geliştirmek amacıyla Dünya Sağlık Örgütü ile işbirliği yapılarak Ulusal Ruh Sağlığı Koordinasyon Kurulu toplantısı düzenlendi. Özel gruplar oluşturuldu. Ancak oluşturulan gruplar tekrar toplanamadı. Psikiyatrist Dr. Yıldırım Aktuna'nın Sağlık Bakanı olduğu 1993 yılında, yine Ulusal Ruh Sağlığı Koordinasyon Toplantısı yapıldı. Toplantıda, ruh sağlığı hizmetlerini ve hastaların korunması, tedavisi, istek dışı hastaneye sevk ve yatış konularında mevzuatta önemli eksiklikler bulunduğu vurgulandı. Ayrıca Ruh Sağlığı Yasası'nın hazırlanması önerildi. Aynı yıl Ruh Sağlığı Daire Başkanlığı tarafından, yine birçok ülkenin ilgili mevzuatı incelenerek ve Türkiye'deki 27 merkezin de görüşü alınarak ‘Ruh Sağlığı Kanun Tasarısı’ taslağı hazırlandı. Ancak meclise bile gönderilemedi.
EL SÜRÜLMEDİ
Nisan ayında Antalya'da Türkiye Psikiyatri Derneği'nin düzenlediği kongrede tasarı gözden geçirdildi. Cumhuriyet öncesinden beri tartışılan, uygulanmayan, akıl hastalarının hastaneye yatırılması ve çıkarılmasıyla ilgili ilke ve kurallar belirlendi. Kongreye katılan milletvekili Psikiyatrist Dr. Mehmet Bakkaloğlu'nun konuya dikkati çekildi ve hiç olmazsa hastaların hastaneye yatışları ve çıkışlarıyla ilgili artık birşeyler yapılması istendi.
Ruh Sağlığı Yasası'nın mimarlarından ve dönemin Ruh Sağlığı Daire Başkanı olan Dr. Nevzat Satmış, kanun tasarı taslağının ruh hastalarının hakları açısından önemli düzenlemeler içerdiğini söylüyor. Türkiye'de ruh sağlığı alanında sadece hastaları koruyan ve cezai yaptırımları belirleyen kanun maddeleri bulunmadığını anlatıyor: ‘‘Ruh hastalarının özel bir konumu vardır. Hastaneye zorunlu olarak yatırıldıkları zaman, özlük hakları ve medeni hakları ellerinden alınır. Dış dünyaya girişi ve çıkışı engellenir. Bu hem hastayı korumak hem de hastalığı nedeniyle dış dünyayı verebileceği zarardan kollamak amacıyla yapılır. Dünyada uygulama farklı. Hasta doktor tarafından görülüyor. Hasta kendisini idare edemeyecek kadar ağırsa, gerçeği değerlendiremiyorsa ve bilinci yerinde değilse doktor rapor haline getiriliyor. Kapalı mekana yatırılması gerektiğini bilirkişi olarak rapor ediyor. Hastanın yatışına görevli ‘‘adli makam’’ karar veriyor. İyileştiğine dair bilirkişi raporu yine bir ruh sağlığı uzmanı tarafından yazılarak mahkemeye gönderiliyor. Mahkeme ordan çıkışına karar veriliyor. Bizim tasarıda da kararı, doktor raporuna dayanan sulh hakiminin vermesi öngürülüyor.’’
İSTİSMARA AÇIK
Hastanın kaderinin ‘‘doktorun iki dudağı’’ arasında olduğunu belirten Dr. Satmış, ‘‘Hasta aslında gerçekten yatması gerekmediği halde zorla yatırılabiliyor. Veya hastasının dış dünyaya çıkması, zararlı olduğu halde yine bize çıkış işlemlerini yaptırabiliyor. Biz kendi tıbbi görüşlerimizle karar veriyoruz. Hem hasta hem de çevre açısından sıkıntı yaratıyor. Çıkardığımız hasta belki çıkmaması gerekiyor. Aile, hastayı alıp gidebiliyor. Biz illa yatacak diye ısrarcı da olamıyoruz. Aslında özlük haklarının alınması adli mercilerin hakkı. Böyle bir boşluk olduğu için biz yat dediğimizde yatıyor, çık dediğimiz için çıkıyor. İstismara açık bir konu. Hastanın yanısıra doktoru da koruyan bir sistem yok.’’
Bu arada Sağlık Bakanlığı Ruh Sağlığı Daire Başkanı Dr. Nihal Babalıoğlu, yasayla ilgili herhangi bir gelişme bulunmadığını, tasarının 1993'deki haliyle durduğunu belirtti.
PSİKİYATRİSTLER BASTIRIYOR
Prof Özcan Köknel (Türkiye Psikiyatrisler Derneği
Sağlık bakanlıkları zaman zaman konuyu ele aldı ama somut adımlar atılmayıp uygulamaya geçirilmedi. Dernek de tasarının yasalaşması için çaba gösterdi. Psikiyatrist milletvekilleri Dr. Mehmet Bakkaloğlu ve Dr. Cengiz Güleç konuyu partilerine ve meclise taşıma görevi üstlendi. Nüfusun yaklaşık yüzde 15-20'sinin ruhsal yakınmaları, davranış bozuklukları veya hastalıkları bulunuyor. Burada en çok üzerinde durulması gereken birinci basamakta tanıyı koyacak ve tedaviyi yapacak pratisyenlerin yetiştirilmesi.
Doçent Arif Verimli
(Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi)
Yasalarda henüz bulunmasa da yatışlarla ilgili düzenlemeler yaptık. Yatması gereken hastaları, 3 doktor, 1 de yakını veya sağlık personelinin şahitliğinde yatırıyoruz. Hasta yakınlarına itiraz etme hakları bulunduğunu hatırlatıyoruz. Adeta haklarını okuyoruz. Hastaya uygulanacak tedaviler konusunda sözlü açıklamada bulunuyoruz. İstemli yatış da olsa kişiden rıza formu alıyoruz. Yatışının üzerinden 24 saat geçmesi üzerine tekrar muayene ediliyor. Yatışının sürmesine karar verilirse, klinik şefi ve 2 nöbetçi uzmanın şahitliği gerekiyor. Ancak bu uygulamalarımızın hukuki bir çerçevesi yok''
TASARI NE DİYOR?
Ruh hastaları da diğer hastalarla eşit haklara sahiptir.
Ekonomik, cinsel ve diğer sömürülere, tüm fiziksel veya diğer kötüye kullanımlara ve onur kırıcı tedaviye karşı korunma hakları vardır.
Zorunlu yatış için başka bir tedavinin uygun olmayacağının raporla belirtilmesi gerekiyor. Ancak bir ruh hastalıkları uzmanın daha aynı yönde görüş bildirmesi ortak
Raporun sunulduğu sulh hakiminin kesin kararı vermesi öngörülüyor.
İlk zorunlu yatış süresi 15 gün. Bundan sonra bir ay aralıkla yapılacak kontrollerle yatışın devam edip etmeyeceğine karar verilecek.
Her hasta, hastalığının gerektirdiği ve fiziksel emniyeti konusunda en az sınırlayıcı tedavi yöntemleriyle tedavi edilme hakkına sahip.
Psikosurgery veya ECT gibi özel yöntemler asla hastanın ya da vasisinin onayı olmaksızın uygulanamaz.
Tıbbi ve yasal gerekçeler olmadan hastayla ilgili bilgiler kimse, kurum ve kuruluşlara verilemez.
Hastaların yatış, tedavi ve çıkışları konusunda, haklar hastaya, vasiye veya yakınlarına yatış sırasında açık ve anlaşır bir şekilde bildirilir.
Doktor Nevzat Satmış
Hastane cezaevi, hasta mahkum
Bazen hastalar, hem kendisi hem de dış dünya için zarar verici olabilirler. Biz bunları yatırdığımızda (zorunlu) karantina, kilitli kapılar altına alıyoruz. Hastanelerde, 40-45 yıl tedavi adı altında yaşamlarını sürdüren hastalar var. Bunları aileleri, doktorları bile terkediyor. Hastalar hastaneden çıkarılsalar bile gedecek yerleri yok. Bir anlamda hastane cezaevi, hasta mahkum, hasta bakıcı gardiyan, başhekim cezaevi müdürü gibi.
Üstelik bu grup hastanın rehabilitasyon veya benzer sosyal kurumlarda değil de hastanelerde bakımı çok pahalı. Böyle bir yasa olursa, zaman zaman iyileştiğine dair raporlar verip bunlar dış dünyaya çıkarılabilirler. Rehabilite edilmeleri, sosyal güvencelerinin ve sosyal yapılanmanın sağlanması gerekiyor. Belki de uygun sosyal yapılara alınan bu insanlar atıl durumdan üretici duruma geçebilirler. Kısacası hastaneler dışında kurumlara da ihtiyaç olacak.
Yasa yok ama ilgili madde çok
Psikiyatrik vakaları ilgilendiren yasa maddeleri şunlar:
Türk Medeni Yasası: 11, 13, 14, 15, 88, 89, 90, 92, 100, 107, 112, 115, 116, 117, 133, 134, 151, 254, 274, 320, 353, 355, 356, 359, 360, 378, 379, 392, 416, 419 maddeleri.
Türk Ceza Yasası: 12, 29, 46, 47, 48, 51, 53, 55, 56, 58, 473, 476, 560, 561, 572, 573, 574, 576 maddeleri,
Umumi Hıfzısıhha Yasası: 123 maddesi, Borçlar Yasası: 235, 236 maddeleri.