Güncelleme Tarihi:
Araştırmalar stres, yalnızlık, mutsuzluk, uykusuzluk gibi psikolojik yüklerimizin aşılara karşı bağışıklığı etkilediğini gösteriyor. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil, uzun süren gerginliğin, baş edemediğimiz stresin, aşı-ilaç ve diğer medikal tedavilere umulan yanıtın yeterli olmamasına yol açtığını söylüyor. Bu da stresin bağışıklık sistemine olan negatif etkisinden kaynaklanıyor.
PSİKOLOJİK DURUMUMUZ ANTİKOR GELİŞTİRMEDE BİLE ETKİLİ
Stresli zamanlarda rahatlamak ve ruh sağlığınızı korumak için “kendinize zaman ayırın, arkadaşlarınızla ya da ailenizle iletişimde olun” gibi tavsiyeleri hep duyuyoruz ama pandemiden dolayı bu tavsiyeler her zamankinden daha da önemli hale geldi. Çünkü psikolojik durumumuz bağışıklık sistemimizin yeni bir aşıya karşı verdiği tepkiyi şekillendirebilir hatta enfeksiyonla mücadele etmemize yardımcı olacak koruyucu antikorların geliştirilmesine bile yardımcı olabilir.
Vücut kitle indeksi gibi fiziksel faktörlerin aşının etkinliğinde önemli olduğunu zaten biliyoruz. Örneğin, şubat ayı sonlarında İtalyan sağlık çalışanlarının yaptığı araştırma obezitenin Pfizer/BioNTech aşısına karşı antikor yanıtını azalttığını doğruladı. Ancak araştırmalar diğer hastalıklar için yapılan aşıların etkinliği için de akıl sağlığımızın ve genel stres seviyelerimizin önemli bir rol oynadığını açıkça gösteriyor.
Manchester Üniversitesi'nde görevli İmmünolog Prof Daniel Davis, “Bağışıklık sistemine neyin yardımcı olabileceği veya zarar verebileceği konusunda pek çok şeyin etkili olduğunu ancak çoğu bilim insanın stresin etkileri konusunda hemfikir olduğunu söylüyor.
DÜŞÜK KAYGI SEVİYESİ AŞIYA KARŞI TEPKİYİ HIZLANDIRIYOR
Ohio Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof Janice Kiecolt-Glaser, bu konuda yapılan birçok araştırmaya öncülük etti. 1990'larda, özellikle zorlu bir dizi sınav sırasında hepatit B aşısı alan bir grup tıp öğrencisini inceledi. Aşı normalde 7 aylık bir süre içinde 3 doz halinde uygulanıyordu. Ancak bu öğrencilerin % 25'i, daha ilk dozda saptanabilir antikor seviyeleri geliştirmeye başladı ve diğer öğrencilere göre belirgin şekilde daha düşük kaygı seviyelerine sahipti. Yani bu öğrencilerin rahat tavırları, aşıya karşı daha hızlı tepkiye neden olmuştu.
STRES YAŞLILARIN BAĞIŞIKLIĞINI BELİRGİN BİR ŞEKİLDE ZAYIFLATIYOR
Yaşlı nüfusta stresin sonuçlarını incelemek için demanslı eşlerine bakan bir grup katılımcıyla çalışan Kiecolt-Glaser'ın ekibi, günün her saati bakım vermenin stres seviyesini arttırdığını ve bu kişilerde vücudun grip aşısına tepkisini daha zayıflattığı sonucuna vardı. Aşı olduktan dört hafta sonra, bakımı yapan stresli kişilerin sadece % 38'inin klinik olarak anlamlı bir antikor artışı gösterdiği ortaya koyuldu.
Araştırma açıkça gösteriyor ki stresin sonuçları genel olarak daha yaşlı katılımcılarda belirgin bir şekilde bağışıklığı zayıflatıyor. Daha da önemlisi, zihinsel gerginlik aşıların kalıcı koruması üzerinde uzun vadeli etkili olabilir.
KRONİK STRES BAĞIŞIKLIĞI DÜŞÜRÜYOR
Kiecolt-Glaser'in laboratuvarında klinik psikolog olarak görev yapan, aynı zamanda Covid-19 salgını ile ilgili yapılan araştırmanın sonuçlarını özetleyen bir makalenin ortak yazarı olan Annelise Madison, bakım veren hasta yakınının kronik stresinin, vücudun verdiği antikor yanıtını azalttığını söylüyor. Yani aşı ile elde edilmek istenen bağışıklık çok uzun sürmeyebiliyor. Dolayısı ile bağışıklığın devamı için daha sık aşılama yapılması gerekebilir. Daha da kötüsü, stres hastalıklara karşı başka bir önemli savunma mekanizması oluşturan T hücrelerinin hareketini de bozuyor gibi görünüyor.
HER BİR SAATLİK İLAVE UYKU ANTİKOR SEVİYELERİNDE % 56'LIK ARTIŞ SAĞLIYOR
Aşıya vücudumuzun verdiğimiz tepki, stres nedeniyle bozulan uykumuza da bağlı olabilir. 2003 yılında yapılan bir deneyde, bir grup genç yetişkinden hepatit A aşısı olduktan sonra 36 saat uyanık kalmaları istendi. Bir ay sonra aşı oldukları gece normal olarak uyumasına izin verilen grupla, uyumayan grup kıyaslandığında, uyumayan grubun antikor seviyesi diğer grubun yaklaşık yarısı kadardı. Bu bulgu daha sonra da birçok yaş grubunda tekrarlandı. Pittsburgh Üniversitesi'ndeki bir araştırma ekibi, Hepatit B aşısı alan orta yaşlı yetişkinler ile yaptığı araştırma sonucunda her bir saatlik ilave uykunun, antikor seviyelerinde% 56'lık bir artışa karşılık geldiği tespit edildi. Sonuç olarak kronik stres gibi, yetersiz uyku da bağışıklık sistemini zayıflatıyor ve uzun vadede korumanın azalmasına neden oluyor. Ayrıca kronik stresten kaynaklanan yetersiz uyku ve depresyon, vücutta düşük dereceli iltihaplanmaya yol açabilir ve bu da antikor üretimini engelliyor gibi görünüyor.
SOSYAL ÇEVREMİZ DUYGUSAL YÜKLERİMİZİ HAFİFLETİYOR
Çevremizden aldığımız sosyal destek seviyemiz de stresimizi etkiliyor. Duygusal yüklerimizi hafifletmeye yardımcı olacak bir insan ağımız yoksa, gündelik hayatımızda yaşadığımız basit zorluklar bile bizi çok bunaltabilir. Daha küçük sosyal çevreye sahip insanlar bir aşının ardından daha zayıf koruma gösteriyor gibi görünüyor.
EVLİLİĞİMİZ BİLE AŞININ ETKİNLİĞİNDE ROL OYNUYOR
Benzer nedenlerden dolayı, aşı etkinliği ikili ilişkilerimizin ve evliliğimizin kalitesine bile bağlı olabilir. Eşleriyle duygusal bağının kuvvetli olmadığını düşünen bir grup ile daha mutlu olan çiftler arasında yapılan bir çalışmada, mutlu olan çiftlerin grip aşısına karşı daha etkili bağışıklık tepkileri gösterme eğiliminde olduğu anlaşılmıştır.
Covid 19 özelinde hala yapılmış özel çalışmalar olmasa da birçok farklı aşı türü üzerine yapılan araştırmalar göz önüne alındığında, yukarıda saydığımız tüm faktörlerin mevcut aşılama programıyla ilgili olacağını düşünmek yanlış olmaz. Stirling Üniversitesi'nde Davranışsal Tıp üzerine çalışan Prof Anna Whittaker, Covid enjeksiyonları için ortalama etkililiğin genellikle çok yüksek olduğunu, ancak stresin yine de belirli kişilerde optimum koruma seviyesini düşürebileceğini vurguluyor. Özellikle yaşlılık veya obezite gibi diğer risk faktörleri varsa, bu faktörler de aşının etkinliğini azaltabilir. Imperial College London'da bir immünolog olan Prof Danny Altmann benzer mekanizmaların uzun covid semptomlarında da rol oynayabileceğini söylüyor.
Peki, vücudumuzun aşılara verdiği tepkiyi optimize etmek için bu araştırmalar ışığında nelere dikkat etmeliyiz? Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil ve Psikolog Serap Duygulu stresin bağışıklık sistemimize etkilerini anlatıyor ve aşı olacaklara tavsiyelerde bulunuyorlar.
AŞIYA KARŞI GELİŞTİRİLEN PSİKOLOJİK TEPKİ FİZYOLOJİK SAĞLIĞI ETKİLİYOR
Psikolog Serap Duygulu, stresin bizleri biyolojik ve psikolojik anlamda iki yönlü etkileyen bir duygu durum olduğunu, negatif psikolojik durumun fiziksel sağlığımızı da olumsuz etkilediğini söylüyor. “Son bir yıl boyunca hayatımızı etkileyen ve tüm dünyada salgına dönüşen Covid19 virüsü nedeniyle bireyler oldukça gergin ve kaygılılar. Geleceğe dönük belirsizlik nedeniyle de kaygı sürekli bir hale gelmiş durumda. Hepimizi umutlandıran gelişme ise farklı ülkelerde üretimine başlanan aşı uygulamaları oldu. Bir taraftan aşı ile normal yaşama döneceğimize yönelik olumlu beklentiler artarken bir taraftan da aşı ile ilgili kaygılar da oluştu” diyor ve bireylerin salgına ve aşıya dönük geliştirdikleri psikolojik tepkinin fizyolojik sağlıkları üzerinde de etkiler oluşturabildiğinin altını çiziyor.
İNANÇ, GÜVEN VE POZİTİF DÜŞÜNCE AŞIDAN ALINACAK YARARI ARTIRACAK
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil ise vücudumuzda salgılanan ondan fazla stres hormonunun kontrolsüz salınımını bağışıklık sistemini işlevsizleştirebileceğine dikkat çekiyor. “Hastalıklar insanın bio-psiko-sosyal dengesinin bozulmasından kaynaklanır. Uzun süren gerginlik, baş edemediğimiz stres, aşı-ilaç ve diğer medikal tedavilere umulan yanıtın yeterli olmamasına yol açabilir. Bu da stresin bağışıklık sistemine olan negatif etkisinden kaynaklanmaktadır.” diyor. İnanç, güven ve pozitif düşünce ile bu aşı uygulamasına katılmanın aşıdan alınacak yararı arttırabileceğini düşündüğünü ekliyor.
OLUMLU DÜŞÜNÜN, ÇÜNKÜ DÜŞÜNDÜKLERİNİZ YAŞAYACAKLARINIZI BELİRLİYOR
Serap Duygulu, son yıllarda yapılan bazı araştırmaların sonuçlarını bizimle paylaşarak olumlu düşünmenin önemine dikkat çekiyor.
Bilim adamları beynimizin biz bir şey düşündüğümüzde o konuyla ilgili pencereler açtığını ve düşünce sona erdiğinde pencerenin kapandığını fark ediyorlar. İşte bu düşünceler sırasında hissettiklerimiz yoluyla beynimiz farklı kimyasallar üretiyor. Bu kimyasallar nöropeptit adıyla biliniyor ve tüm vücudumuzu etkiliyor. Aşık olduğumuzda içimizde pır pır eden şey de sinirlendiğimizde midemizdeki ağrı da bu kimyasallar tarafından oluşturuluyor. Bilim adamları bağışıklık hücrelerimizin üzerinde nöropeptitler yani beynimizin düşüncelerimize göre ürettiği kimyasallar için alıcılar bulunduğunu keşfediyorlar. Bu keşifle beraber anlaşılan başka bir şey daha var: Bağışıklık sistemimiz duygusal diyaloglarımızı ve içsel konuşmalarımızı dinliyor ve bu konuşmalara ve düşündüklerimize göre bağışıklık sistemi hastalıklara ve mikroplara yanıt veriyor. Hastalıkları artırabiliyor, azaltabiliyor ya da durduruyor. Tüm bunlarsa sadece bizim beynimizin içinde olanlarla yani düşüncelerimiz yoluyla belirleniyor.
Yaptığımız her şeyin fiziksel bir sonucu olduğunu biliyoruz, artık anlaşılıyor ki düşündüğümüz her şeyin de gözle görülen elle tutulan sonuçları var. Bilim adamları kesin olarak ortaya koydukları sonucu şöyle açıklıyorlar: Olumlu düşünün. Çünkü düşündükleriniz yaşayacaklarınızı belirliyor.
KORKTUĞUMUZ BAŞIMIZA GELİR
Salgınla ilgili yaşadığımız yoğun kaygıyla bağlantılı olarak sürekli olumsuz düşünmek ve olumsuz beklentilere girmek psikolojik savunma sistemimizin zayıflamasına dolayısıyla biyolojik sistemimizin de savunmasız hale gelmesine yol açacak ve sonuçta korktuğumuz başımıza gelecektir. Aynı şekilde son aylarda hepimiz için bir umut olan aşıya karşı bizi koruyacağına inanarak bir beklenti geliştirdiğimizde aşının koruyuculuğuna ek olarak psikolojik olarak da korunduğumuza inancımız artacaktır. Günümüzde tüm hekimlerin üzerinde birleştiği bir görüş var ki o da stres altında bağışıklık sisteminin baskılandığıdır.